• herhangi bi -alla düşmanımıza vermesin- hastalıktan ötürü yataktan kalmayacak kadar kötü durumda olan hasta... felçli hastalar ve bazı hastalıklarda hastanın son dönemleri için söyleneolur.
  • kibarca; yatağa bağımlı.
  • dikelek ol(a)mama durumu.
  • koltuktan uzun sure kalkamayan versiyonu icin
    (bkz: politikaci)
  • hayalimin alabildiği en fena yer, bir insanın gidip de, vardığı noktada her gün acı çekeceği bir nokta. hayat yolunun en fena sonu.

    yatıp kalmak, belki konuşamamak.. fakat işte o bilinç, her şeyin farkında olmak.

    ya seni sevdiğini söyleyenlerin seni bırakıp gitmesinin yalnızlığı, ya da acıyıp gitmeyenlere karşı ömürlük mahcubiyeti. etrafındaki insanlara bu gözle bakmak.. şükür ki, etrafındaki insanların pek çoğundan yalnızlık bulmak, çok çok azından mahcubiyet bulmak.

    insanların terk etmesine bile sevinmek.

    sizler.. bir gün başıma bir şey gelirse, yatalak bir şekilde yaşamaya devam edecek isem, ziyaretime gelmeyiniz. ölmediğime sevinmeyiniz. beni öyle hatırlamayınız. beni üzüp öfkelendirmeyiniz.

    beni utandırmayınız.

    hayatım boyunca yanımda olmasını istediğim kadın, sen.. sen ne yaparsın, ne yapmalısın bilmiyorum. gitsen ayrı üzüleceğim, kalsan ayrı.. üzgünüm, hangisine karar verirsen ver, seni bu kararının sebebini hiç anlamayacağım ve bu kararından dolayı seni hiç affetmeyeceğim.
  • ayrıca henüz çaylak.

    *
  • yatalak/sürekli bakım hastası genellikle o ailede/çevrede tarikat şeyhi, bakıcıları/ailesi de müriti konumundadır. hem de huyundan suyundan bağımsız olarak. önümüzde bu durum varsa ilerlemek ve gerilemek için bu durum vesile demektir. bakım kurumları şeyhler geçidi gibi, şeyhin enflasyonda, müridin kıymetli olduğu bir tarikat durumu. burada önemli olan hasta bakımının insana alıp verdikleri tabii. veya başımıza musallat olan her şeyin etki ve dönüştürme* gücü.

    icabında istop oyunu da aynı işlevi görebilir. her istop atıcısı şeyh (dönüşümlü şeyhlik), her adı çağrılan ise adeta peygamberlik şansı ve çilesiyle görevlendirilen derviş durumuna çevrilebilir. yaşayışına göre.

    "yatakları düzeltmesi, tepsileri taşıması, olağan çöpleri dökmesi, hastaların ateşini ölçmesi, gözlem kağıtlarını doldurması, yatalakları yıkaması, ilaç vermesi, ilaçların etkilerini saptaması, sıcak su torbalarını* ısıtması, ateş düşürmesi, ağız tıkaçlarını kaynatması, şüpheli durumlarda sterilize etmesi, baş hastabakıcıya saygı ve sevgilerini sunması, doktor geldiğinde hazır ola geçip el, ayak ve ağzıyla emir ve görüşleri* beklemesi, sevimli gözükmesi bekleniyordu ondan." samuel beckett - murphy

    (bkz: dikelek), çömelek, çökek
    (bkz: yatağan)
    (bkz: şeyh mürit ilişkisi)
  • inme ya da hastalık nedeniyle yataktan kalkamayan kimse.
  • (bkz: goer)
  • bundan çok seneler önce annesi yatalak hasta olan bir kızla gece geç saatlerde telefonda konuşuyorduk. annesinin iniltileri kulağıma geliyordu. canı acıyan bir insanın iniltileriydi. ve kıza artık normal gelen bu iniltiler. bana ürkütücü gelirdi. kaç sene geçti unutamadım o yakarışları.
    bomboş muhabbetlerimizin arka planında oynanan bir piyes gibiydi. yaşlılığın ve yatalaklığın gösterisiydi sahnelenen oyun. ve tek başına çekilen bir acı vardı sahnede. kız duyarsızlaşmıştı ama ben “normal” karşılayamıyordum bunu. bazen geceleri uykumu bölerdi bu ses.
    ölümün bazen bir süper kahraman gibi kurtarıcı olarak geldiğini düşünürdüm böyle insanlar için. çektiğin acıların bitişi demekti. doğumdan önceki sonsuzluk/ hissizliğe geri dönüş. ebedi ferahlama. artık ne acı çekme ne sağlıklı olma durumu. varoluşun şaşırtmayan finali.
    evimizin damında yatardım. serin yaz rüzgarları eşliğinde sonsuz yıldız gösterisi altında. her şey güzeldi görünüşte. ama telefonu kapadıktan sonra her şey bulanıklaşmaya başlardı. kaygı, korku, utanç gösterisi başlardı artık. “ya ben veya etrafımdakilerden biri böyle olursa.?”
hesabın var mı? giriş yap