• bu ayet hicab ayeti, perde ayeti gibi isimlerle de bilinir. fihristlerde perde, hicab, örtünme, tesettür konu başlıklarından birinin altında bulunur. namaz kılmıyorum ama kalbim temiz diyenlere de dokunduran bir kısmı vardır, "daha temiz" diyerek kalp temizliğinde hep daha fazlasının hedeflenmesi gerektiğine de inceden vurgu yapar.

    aslında kalp temizliği, islâm'da önemli bir mertebedir. "o gün insana ne malı ne de evlatları fayda verir, ancak selim bir kalple allah'a gelenler müstesna" ayetiyle kalp temizliğinin önemi de vurgulanmıştır tabi. kalp temizliğinin önemli bir kısmı kötü düşünmemekle başlar ve "şüphesiz ki namaz kötülüklerden alıkoyar" ayeti de namazın buradaki yerini gösterir. kendisine sayısız nimet bahşeden rabb'inin huzuruna çıkıp şükretmekten erinen bir bedene kan pompalayan kalp (aslında burada pompalama yapan maddesel kalpten bahsetmiyoruz ama neyse) ne derece temiz olabilir o da ayrı. ne diyordum, işte kalp temizliğindeki merhalelerden birini de bu ayet belirtiyor ve efendimizin hanımlarından bir şey isteyeceğimiz zaman perde arkasından istememizin, onları görmememizin kalp temizliği açısından iyi olduğunu söylüyor. mehmet akif'in miydi hatırlayamadım ama, "eskiden nüfus memuru bile kadının kimliğini soramazdı kapıdan" gibi bir söz hatırlıyorum. vay be koskoca islâm memleketi ne hâle geldi, dehşetle izliyorum.
  • tüm zamanlara indirilmiş bir kitabın buyruklarındandır. ama ben ne zaman hz muhammed'inn evine konuk olurum, hatice anamızdan ne vakit birşey istemek nasip olur da o bana perde ardından "alıver şunu" der bilemiyorum.
    bakıcaz artık bi çaresine.
  • mü'minlere peygamberin evindeyken zengin kalkışı yapmalarını tavsiye eden suredir.

    ben o zamanlarda yaşıyor olsam ve iman ettiğim dinin peygamberi gelip bana "ya böyle böyle bir vahy geldi" dese, çok bozulurum açıkcası.

    + bu nasıl vahy böyle arkadaşım, saf buldun yemliyorsun yeminle
    - ya vallaha bak, ben istiyorum ki oturalım muhabbet edelim saatlerce ama emir böyle.. n'apalım hacı, karşı mı çıkalım koca yaradana?
    + ya bırak açık açık de ki seni evimde istemiyorum. oturmayı bilmiyorsun kalkmayı bilmiyorsun. şakaları bilmezsin oyunları bilmezsin.. ama böyle kutsal kitap vahy falan ayıp oluyor.

    insan düşününce sanki bir sonraki ayet şöyle olabilirmiş gibi geliyor;

    "ey iman edenler! siz her hafta bir miktar (yarım olur, cumhuriyet olur) altın toplayıp peygambere verin. çünkü peygamber'in eli bu aralar biraz sıkışık (darda); o şimdi gurur yapar almam falan der; hemen "oh ne iyiymiş altın da cebime kalır" diye peygamberinize sırt çevirmeyin. evinin önünde ufak bir tas var ya, heh oraya sessizce bırakın altınları. şüphesiz ki (daha sonra) ben size geri döneceğim."

    ( menşe )
  • hiç tartışılmamasıyla büyük tartışma yaratan ayet...

    normalde tüm dini entrylerde "dinci-laik çatışması" ya da şiddetine göre "atesit-laik çatışması" varken söz bu ayete geldiğinde iman gücü yüksek gençlerin pek sesi çıkmıyor.

    "pis atesitler, zındık laikler; kafanıza göre yorumlayıp yalan söylemeyin; meselenin aslı budur" diyen de yok... yoksa???
  • iman edenlere hitap edilen bir ayettir. imandan nasipsizlerin sanki kendilerine hitap ediliyormuş gibi havaya girmesi enteresan olsa da, verilen diğer örneklerde bile yine muhatap iman edenlerdir.
  • (bkz: pray obey die)
  • neden ilgili ayetin kendisi uzerindiginden aktarildigini iddia eden kisi hakkinda atilip tutulmadan ya da kendisi hakkinda bir imada bulunmadan bir seyler yazilamiyor bilmiyorum. isin icine duygularin girmedigi bir analiz neden bu kadar zor? birazcik okumayla, bir iki meal -bak tefsir demiyorum- karistirmakla cok kolaylikla anlasilabilecek bir konu uzerinde, hadi varsayimi, cikarim yapmayi gectim, olabilecek en asagilik sekilde niyet okumalara girildigini, birakin taniyip bilmedigi bir insani, bir sekilde iletisim ya da iliski icerisinde olunabilecek herhangi bir birey icin evrensel etik normlara gore edilmesi uygunsuz olacak bir araba lafin edildigini goruyoruz. burada ve hz. muhammed'le ilgili her basligin altinda. olusmasinda suphesiz cevresel faktorlerin, aileden aktarilan inanc sisteminin ve kulturun cok onemli etkilerinin oldugu bu olumsuz duygu selinin, kisiye akliyla ve izaniyla bir seyler karalatmasini da beklemek ne kadar gercekci olur bilmiyorum.

    hz. muhammed sadece mesajin tasiyicisi degil, ayni zamanda uygulayicisi oldugundan, kur'an'da genel olarak uygulanmasi icin indirildigi acik olan kurallarin yani sira, onun ozel hayati uzerinden inen ve ornek insan vasiflarina binaen getirdigi dine inananlarin da uygulamakta yukumlu oldugu kurallardan birkacini tanimlar ahzab 53. tabii bu noktada, ahzab 53'un, onculu ve ardili olan ayetlerin hz. muhammed'in hayatinin akisi uzerinden araya cesitli zaman araliklari girerek sekilledigini, ahzab 53'un kendisinden once gelen ayetlerle de, kendisinden sonra gelen ayetlerle de iliskisi oldugunu, bagimsiz bir ayet olmadigini bilmeyenler, "madem her seyiyle ornek kendisi, neden o zaman herkesten farkli olarak 4'ten fazla ese sabip olmus?" diye sorabilirler ornegin. iste tam bu noktada, ahzab 53'un kendisinden onceki ayetlerle iliskisi yani ahzab 53'teki "kendisinden sonra onun hanımlarını nikâhlamanız asla caiz olamaz. çünkü bu, allah katında büyük (bir günah) tır. " ifadesini onceki ayetlerle baglayan olaylar cikiyor karsimiza (bkz: #21641909): es sayisini 4'e baglayan hukum, yaptigi butun evliliklerden 2 yil kadar sonra geliyor ve kendisi bu emre uymak icin eslerinin hepsinden teker teker kendisinden bosanmalarini istiyor. bu istegi hicbir esi tarafindan kabul gormediginde, ahzab 52 ve 53'un yukarida gecen kismiyla artik yeni evlilik yapmamasi, eslerini onlarin da hz. muhammed'ten istedigi sekilde bosamamasi, fakat eslerinin de o oldukten sonra yeni evlilik yapmamalari emrolunuyor. olumunden sonra eslerin yeni evlilik yapmamasinin emronulmasi tartisilabilecek, sosyolojik ve toplumsal acidan incelenebilecek bir sey fakat bu yasagin, ahzab 33'te gecen "peygamber müminlere canlarından ileridir. onun eşleri de müminlerin anneleridir." ifadesinin sonuclarindan birisi oldugu cikarimini yapanlar da mevcut. sonucta, bir rivayet de hz. muhammed, eslerin sayisini kisitlayan ayet indikten sonra 9 esinden 4'u ile zevci iliskilerini surdurdugunu belirtiyor.

    fakat ahzab 53.'e getirilen elestirilerle ilgili olarak asil ilginc olan olgu, ahzab 54 ve 55'te karsimiza cikiyor. "ey iman edenler! siz zamanını gözetlemeksizin, bir yemeğe davet edilmedikçe, peygamber'in evlerine girmeyin. ancak davet edildiğiniz vakit girin. yemeği yediğinizde hemen dağılın, sohbete dalmayın. çünkü bu hareketiniz peygamber'i üzmekte, fakat o (size bunu söylemekten) utanmaktadır. ama allah, hakkı söylemekten çekinmez. peygamber'in hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. bu, hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalpleri için daha temiz bir davranıştır." ifadelerinden yola cikan hz. muhammed'in eslerinin akrabalarinin, hz. muhammed'e kendilerinin de bu sekilde hareket etmeri gerekip gerekmedigini sormalari uzerine ahzab 54 ve ahzab 55'te su ifadelerin vahyolundugunu goruyoruz:

    "54. bir şeyi açığa vursanız da, gizleseniz de şüphe yok ki allah, her şeyi gayet iyi bilmektedir.

    55. onlara (peygamber'in hanımlarına), babaları, oğulları, kardeşleri, kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kadınları (mümin kadınlar) ve ellerinin altında bulunan câriyelerinden dolayı bir günah yoktur. (ey peygamber hanımları!) allah'tan korkun; şüphesiz allah, her şeye şahittir."

    bu ayetler cok acik bir sekilde, sadece peygamberin esleri icin degil, herhangi bir musluman kadin icin kimlerin mahrem oldugunu, yani kimlerin oldugu bir ortamda ornegin baslarini ortmelerinin sart olmadigini gostermektedir. simdi ikinci paragrafin ilk cumesini tekrar goz onune aldigimizda, peygamberin ve eslerinin hayati uzerinden inen ahzab 53,54, ve 55'in islam toplumlarinin uzerine dusen payini, ornegin safranbolu'da tarihi evlerin kapisinda erkeklere ve kadinlara ait ayri birer tokmak olmasinin sebebini, haremlik selamlik denen usulun cikis noktasini daha iyi anlayabiliriz saniyorum. kadin ve erkegin yasamlarini belirli bir oranda birbirinden soyutlayan boyle bir anlayisin ve sinirlamalar butunun bireyin ozgurlukleri, toplumsal sosyoloji uzerinden sayfalar ve kitaplar dolusu analizi yapilabilir. arzu eden boyle bir yaklasimin sadakat ve gayri mesru ilisikilerle ilgisini irdeler, arzu eden ahlak bacak arasinda degil beyindedir der isin icerisinden cikar. boyle bir yaklasimin ya da sosyal dizaynin sadece cinsel hayat uzerinde degil, toplumsal hayatin baska parametleri uzerinden degerledirmesi yapilabilir. fakat tum bunlar burada tanimlanan "ayetlerin birbiriyle iliskisi" ve "peygamberin keyfi icin ayet inmesi iddiasi" baglamlarinin disinda, baska bir girdinin, basligin ya da eserin konusu olabilir ancak.

    ahzab 53'le ilgili olarak dillere dolanan bir diger noktanin da, daha once basedilen islam toplumlari icin kadin-erkek iliskilerini ve "ey iman edenler! siz zamanını gözetlemeksizin, bir yemeğe davet edilmedikçe, peygamber'in evlerine girmeyin. ancak davet edildiğiniz vakit girin. yemeği yediğinizde hemen dağılın, sohbete dalmayın." gibi adabi muaseret kanunlarini tanimlayan ifadelerin arasinda kalmis olan "çünkü bu hareketiniz peygamber'i üzmekte, fakat o (size bunu söylemekten) utanmaktadır." ifadesi oldugunu goruyoruz. bu ifade, takipcilerine hz. muhammed'in incelikli karakterinden bir pencere acmanin yani sira, bir eve izinsiz girenlerin ve ihtiyaçtan fazla duranların çıkarılmasının bir hak oldugu ve bunun soylenmesinden sıkılmamak gerektigini gosteriyor acikca. cok benzer sekilde:

    "ahzab 50-51 ve 52'yi peygamberin ozel isleriyle istigal edilmesi olarak algilayanlara ancak su sorulabilir, boyle bir kolayligi tanimaya karar veren yaraticinin bu kolayligi nasil ortaya koymasini bekliyorsunuz? uydu anteniyle mi baglantiya gececekti. ya da peygamber cikip tanri bana boyle bir kolaylik sagladi deyip kestirip mi atacakti. hayatin pratigi icerisinde bu kolayligi bakirelerle alem yapmak noktasinda almadigi acik olan hz. muhammed'in boyle bir olgudan haberdar olmasinin yolu nedir? ahzab 53'ten anladigimiza gore adam daha evine gelenlere duzgun davranin demekten imtina ederken bu mumkun mudur. bir de tabii madem kendi yazdi bunu neden kadinlarin en azindan birkaciyla beraber kalabilecegi bir duzeni kuracak bir iki ekleme yapmadi. zira yine ahzab 53'un ilk kisminin nuzul sebeplerinden birisinin 9 esi icin derme catma catisi altinda oldukca iptidai 9 goz yerinden baska bir yerinin olmamasi gercegi oldugunu biliyoruz."

    ifadesinden yola cikarak, hz. muhammed'i elinde kiliciyla ortaligi kan golune cevirmis azili bir canavar olmadigi gercegiyle yuzlesenlerin dillerini tersine cevirip "durmadan evlenen ve bu evlilikleri, diğer kabilelere, islam'a katılmadan önceki ısınma turlarında onlara yardımcı olsun diye yaptığı iddia edilen bir insanın, kadınlar hakkında bu kadar çıtkırıldım olması da şüphe çekmiyor değil." demesi ne ifade eder? sonra neymis efendim sapkınlık damarlara işlemişmiş*. bugun turkiye'de, avrupa'da, arap yarimadasinda igfal edilen, tecavuze ugrayan, alikonulmus binlerce, on binlerce dogu avrupali, rusyali, filipinli, turki cumhuriyetlerden kadin hakkinda, irak'tan suriye'ye, lubnan'a ve urdun'e goc etmek zorunda kalip da o zorlu sartlar altinda ailenin erkek bireyleri olmadan onurlu hayatlarini devam ettirmeye calisan kadinlar ve genc kizlar hakkinda, aile ici siddet hakkinda ve her yil daha iyi bir hayat ugruna pisipisine olen binlerce gocmen hakkinda bir tek laf, b i r t e k l a f etmiyorken, hakkinda en ufak bilgin olmadigi cariyelik konusunda, ikiye kadar es edinme, istedigi kadar cocuk yapma hakkina sahip olan, daha da onemlisi yaninda yasadigi kisinin yediginden yedirmek, ictiginden icirmek ve giydiginden giydirmek zorunda oldugu, tum bunlar meydana gelirken de ortaya cikan ticari aktiviteden devlete hicbir vergi vermeyen, kazandigi parayla ozgurlugunu satin alma hakkina sahip, en onemli kisiti bulundugu beldeden tek basina ve izinsiz ayrilma imkani olan bir adamla, batida tanimli olanin cok otesinde haklara sahip islam diyarlarindaki "koleler" hakkinda atip tutana ne soylenebilir? bu adamla kendi kendini bir karsi karsiya koy bakalim. sen simdi o kicini zor soktugun sirkette, birak sirketin sahibinin karsisina cikabilmeyi, her gun kafani utuleyen, beynini emen amirine soyle bakalim senin otomobilinin aynisini bana da almak gerek diye. hizmetimi verirken sana dogru duzgun davranmak zorunda degilim, hatta isimi iyi dahi yapmak zorunda degilim, beni ise alirken dusunseydin de bakalim. hadi onu da gectim, ben istedigim gun ise kafama gore gelirim, kafama gore gelmem de. ne yaparlar adami sen biliyor musun? a evet sen bunlari istemeyezsin cunku kole degilsin, dogru.

    tum bunlarin ustune, "kadınlar hakkında bu kadar çıtkırıldım olması da şüphe çekmiyor değil" igrencliginin yanina, "kur'an, cariyelik ve köleliği yasaklamışmış fakat aynı zamanda teşvik de etmemişmiş. breh breh breh... o zamanların köleleri, günümüz kölelerinden daha iyi durumdalarmış zaten. vay anasını... dönemin ihtiyacı gereği karı ve amele lazımdı desenize lan şuna, ne diye kasıyorsunuz birader? " ifadesini koydugumuzda cok ilgi cekici bir manzarayla mi karsilasiyoruz? yoksa, yari cahilliginin idrakinda dahi olmayan ego ve nefret patlamasinin freni bosalmis bir cemkirmesi ile mi karsi karsiyayiz. tum bunlari bir tek kisi icin soylemiyorum. fakat bir ornek cok sey anlatmaya kadir. ayni seyleri temcit pilavi gibi tekrarlayan, icerisinde bir tek orijinal hadi olmadi duzgun fikri gectim akil yurtme kirintisi dahi olmayan ifadeler uzerinden bizleri engin dusunce dunyalarindan mahrum birakmayan radikallesmis, militanlasmis ve yobazlasmis akla ne soylenebilir.

    bu girdinin yazildigi tarihe kadar ahzab 54 ve ahzab 55'e ait basliklarin olmamasindan, onlarin ahzab 53'le iliskisinden burada ya da ahzab suresinin basliginda hicbir sekilde bahsedilmemis olmasindan ve surenin tamamini alan girdi haric adlarinin dahi gecmemesinden, bu ayeti peygamber'in dini kendi islerine alet ettiginin acik delili olarak gorenlerin ya da kur'an'in insan yapisi olduguna delalet ettigini iddia edenlerin bilerek bu ayetleri sakladigini, bu insanlarin eldeki bilgileri carpittiklarini ya da konuyu bilmediklerini cikartsam hosunuza gider mi? bu ifade sekli ve sorgulama bicimi, sizin dilinizin tersten donmus halinden baska bir sey degildir de nedir?

    sonucta, hakkinda gercekten derinlemesine bilgi sahibi olmadan ahzab 53 hakkinda ya da cesitli kaynaklardan arastirarak kisinin kendisini zamanin bir derece de olsa icerisine oturtabilecek kadar bilgi sahibi olmadan ahzab ya da kolelik hakkinda yazabilmek gercek bir cesaret ister. ama iste ayni cesaretin, bira bardagindan tasan kopuge benzeyen salyalarini ona buna sacmasi, kullanilan tonun adeta kuyruguna basilmis kopek gibi ciyak ciyak bagiran bir egonun habercisi olmaktan oteye gecememesi her seyin icine batirip birakiyor. senin ve burada senin kopyan olan onlarcasinin uslubuna bakiyorum, donup bir de bir araba laf ettigin adamin yasadigi hayata bakiyorum...

    kendisinin dogum gunu olan bu gecede, ona kendisini ve hayati uzerinden bize aktarilan mesaji anlama gayretinde olan bir insan olarak iyi ki dogdun ve iyi ki yasadin diyorum. salât ve selâm üzerine olsun ey allah'in resûlü...
  • oncelikle bir ayrinti gibi gozuken fakat oldukca onemli olan bir noktayi vurgulamak gerek. "diger musluman erkekler en fazla 4 kadinla evlenebilirken (tavsiye olunan tek esliliktir o ayri) hz. muhammed kafasina gore istedigi kadar kadinla evlilik yapiyordu" diye bir sey yok. es sayisini 4 ile kisitlayan ayetin nuzulu hz. muhammed'in son evliliginden iki yil kadar sonra meydana gelmis, kendisine daha fazla evlilik yapmasi yasak edilmis ve hz. muhammed'de bu kurala eslerinden 4'u ile kari koca hayatini devam ettirerek uyduguna dair rivayetler vardir. bu noktadan bir adim geriye ciktigimizda, ornek vermek gerekirse ahzab 50, 51 ve 52'nin bir kismini olusturan

    "bir de peygamber kendisiyle evlenmek istediği takdirde, kendisini peygambere hibe eden mümin kadını, diğer müminlere değil, sırf sana mahsus olmak üzere (helâl kıldık)."(ahzab 50),

    "onlardan dilediğini geriye bırakır, dilediğini de yanına alırsın. boşadığın hanımlarından arzu ettiğini tekrar yanına almanda, senin üzerine bir günah yoktur. böyle yapman onların mutlu olmalarına, üzülmemelerine ve hepsinin, senin verdiklerine razı olmalarına daha uygundur. "(ahzab 51), ve

    "bundan sonra artık başka kadınlarla evlenmen, elinin altında bulunan cariyeler hariç, güzellikleri hoşuna gitse bile, bunların yerine başka hanımlar alman sana helâl değildir. "(ahzab 52)

    ifadelerinin sadece peygamberi ilgilendiriyor olmasindan oturu kur'an'in zamansallik sorunu yasadigi yani bu "kisiye ozel" ifadeler yuzunden, dunyada butun zamanlar icin gecerli olma yetisini yitirdigi vurgulaniyor. bu noktada, tum insanlari ve alemleri yaratmis olan, gecmisi ve gelecegi olmayan bir yaraticinin var oldugunu, bu yaraticinin cuzi iradesiyle secme ve ayirt etme kabiliyeti olan insan denen varliga bir secenek sunmaya karar verdigini, insanliga gondermeye karar verdigi bu secenegi (mesaji) aktarmak icin de, insanoglunun icerisinde bulundugu fiziksel sartlari goz onunde bulundurarak, insanin secim hakkini zedelememek icin mesaji dogrudan gondermek yerine insanlarin iclerinden bazilarini yukumlendirdigi varsayalim. insanoglunun yapacagi secimin dogasi geregi, yaratici ile mesaj tasiyicilarin iliskisinin matematiksel olarak ispatlanmasinin mumkun olmamasi gerektigini, fakat istatistiksel olarak mesaj tasiyicilarin getirdikleri mesajlarin ve yasadiklari hayatlarin belirli bir dagilimi saglayabilecegini de bir kenara kaydedelim.

    simdi, yaraticinin, bu mesaj tasiyicilardan sonuncusu oldugunu deklare ettigi insan'a cok sayida evlilik yapma hakki tanimaya (mesajin en son halinin inananlarina evlilik konusunda hicbir kisitlama getirmeden once) karar verdigini varsayalim (neden boyle bir karar verdigini tartisma konusu degil bu asamada daha). burada ortaya cikacak soru su oluyor: insanoglunun secimini kendi iradesi ile yapabilen bir varlik olmasinin sonucunda, icerisinde bulunmak zorunda oldugu fiziksel sartlara ve tanrinin varliginin matematiksel olarak ispatlanmamasi ilkesine bagli olarak, yaraticinin bu cok evlilik hakkini bu kisiye vahiy disinda nasil bildirmesini bekliyoruz? kur'an'da yer alan ve sadece peygamberin hayatini ilgilendiren bu cok az sayidaki ifadenin bizim icerisinde yasadigimiz fiziksel hayatin kisitlarinin bir sonucu oldugu cikarimini yapmak cok mu akil disi olur?

    konuya vahiy baglaminda bakildiginda, kur'an'in icerisinde sadece peygamber ilgilendiren birtakim ayetlerin bulunmasi onun belirli bir zamana ya da duruma ait olduguna delalet edemeyecegini goruyoruz. zamansiz olan, kur'an'in getirdigi ahkam ve seriattir. bunlarin zamana bagli olarak uygulanabilir ya da uygulanamaz oldugunu tartismak konunun ozunu olusturur. yoksa sadece peygamberi hedef aldigi acik olan ayetleri goz onune alarak islam ahkaminin zamanin tamamini kapsamadigini iddia etmek, icerisinde yasadigimiz fiziksel dunyanin kisitlarindan oturu yazili ve sozlu olarak (ezberlenerek) indirilmek zorunda olunan kur'an icin "nasil kitap ki bu cimbizlamayala anlami degisiyor" demeye es degerdir. cimbizlamayla anlami degismeyen kitap olmadigi gibi, bu degisimin sebebi kitabin kendisi degil insanoglunun vucudunun ve aklinin kisitlaridir. islam ahkaminin ancak belirli bir zaman icin gecerli olmasi ya da yerelligi ise burada kur'an'in zamana bagli oldugu iddiasina temel teskil eden ahzab 50,51 ve 52 ile alakasi olmayan baska bir tartismanin konusudur.

    yaratici ve mesaj tasiyici arasindaki vahiy iliskisinin tanimlandigi noktaya dondugumuzde, ilginc bir sekilde, mesaj tasiyicinin karsisinda iki secenek daha oldugunu goruyoruz aslinda. ornegin nazil olmalari tam da ahzabin hemen onune dusen ali imran ve enfal surelerindeki

    al-i imrân 31 ve 32:
    "31. (resulüm! ) de ki: eğer allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir."
    "32. de ki: allah'a ve resûlü'ne itaat edin. eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki allah kâfirleri sevmez."

    enfal 20 ve 46:
    "20. ey iman edenler! allah'a ve resûlüne itaat edin, işittiğiniz halde o'ndan yüz çevirmeyin."
    "46. allah ve resûlüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider. bir de sabredin. çünkü allah sabredenlerle beraberdir."

    gibi ayetlerden ve benzerlerinden yola cikarak, mesaj tasiyici, ayni daha once bir insani yakmakla cezalandirmaya (bkz: #21323347) ya da hurmalarda yapay dollenmeyi yasaklamaya (bkz: #22051241) kalmasinda oldugu gibi kendisine cok sayica es alma hakkini da tanimaya kalkabilirdi. hatta bir adim daha ileri gidebilir, bu imkani yaratici ile insanlara aktarmakla yukumlu oldugu vahiyler disindaki iliskisine isnad edebilirdi. peki boyle iki durumdan herhangi birisi gerceklesmis olsaydi, kendisine bu ruhsatlar kur'an uzerinden verilmisken bu kadar spekulasyon yapmak mumkun oluyorken, daha iyi bir noktaya cikilmis mi olurdu? daha baska bir ifadeyle, cok acik ki, dogrudan kendisini ilgilendiren boyle bir uygulamanin, vahiy uzerinden degil kendisi uzerinden gelmis olmasi tarih icerisinde kendisini daha buyuk spekulasyonlarin odagi haline getirirdi. bu bakimdan, tekrar hatirlatmak gerekirse, yaraticinin cok eslilik imkanini mesaj aktariciya tanimaya karar vermesi kabulune dayanildiginda, bu imkanin ahzab 50,51, ve 52'de oldugu gibi vahiy uzerinden verilmis olmasi secenegi, gerceklesebilecek uc olaydan istatistiksel olarak yukarida, ikinci ve ucuncu paragraflarda yapilan kabullerin gercek olabilme ihtimalini en yuksek noktaya, kur'an'in insan yapisi olma ihtimalini, ve kur'an'in hz. muhammed tarafinda uydurulmus olma ihtimalini en asagiya cekendir ve bu secenek gerceklesmistir.

    her seyi bir kenara birakip mesajin tasiyici oldugunu iddia eden tarafindan uyduruldugunu varsayarsak, son mesajcinin, yani okuma yazma bilmedigi halde boyle komplike bir teksti ortaya koymakla kalmayip, tamamini aklinda tutabilecek kadar zeki bir insanin, kendisine yukarida al-i imrân 31, 32 ve enfal 20, 46 gibi kolaylik saglayan ayetleri tanimladiktan sonra, uydurma faliyetini gerceklestiren bir insandan, ornegin sahte peygamberligi tescilli joseph smith'ten beklenebilecegi gibi yasadigi hayatin akisi icerisinde ve anlik olaylar karsisinda bu ayetlere dayanarak birtakim hukumler vermek yerine, (tabii acik bir sekilde ilk okudugu metni bir daha tekrarlamaktan aciz joseph smith'ten cok daha zeki bir birey olarak) kitabin icerisine sadece kendisini ilgilendiren birtakim ayetleri alacak kadar aptal olmasini beklemek ne kadar mantiklidir? bunun yani sira, kaelthas'in pek dogru bir sekilde gerceklestirdigi bir akil yurutmeyle (bkz: #13882318) sordugu

    "şöyle ki, bu ayetler peygambere iniyor; o da katiplerine yazdırıyor, değil mi? e, pekala "fakat o (size bunu söylemekten) utanmaktadır" kısmını yazdırırken, yine peygamber kendisi söylemiyor mu bu ayeti yazıcılara? yani şöyle bir durum var: "ben size evimdeyken 'gidin' diyemiyorum, utanıyorum; siz evime davet etmezsem gelmeyin; gelince de çok kalmayın"... nası yani ya? "ayet geldi, yoksa ben söylemezdim" tarzı bir yaklaşım mı mevcut ki?"

    gibi sorulara muhatap olacagini dusunemeyecegini varsayabilir miyiz? onu da gecelim, kitabi kendisi icin konusturdugunda, boyle garip bir duruma dusecegini dusunemeyecegini, akil edemeyecegini beklemek ne kadar gercekci olur? acik ki, kendisinin sahte peygamber oldugu kabulunu yaptigimizda ve bu kabule dayanarak elimizdeki hakkindaki tarihi bilgilere dayanarak edindigimiz kendisinin akil ve hafsala kapasitesini de goz onune alarak bir akil yurutme yaptigimizda, boyle bir ihtimalin olduca zayif oldugunu gorebiliriz. fakat, daha once de belirtildigi uzere, kendi kafasina gore aldigi birtakim kararlardan vahiy ile döndürülmus bir insanin, vahiyi aktarma zorunlulugunun ve kendisine yuklenen yukumluluklerin agirliginin bilincinde, utana utana olsa da, sikila sikila olsa da kendi utangacligini acik eden boyle bir duruma belki de istemeye istemeye de olsa girebilecegini dusunmek ve varsaymak mumkundur. ozetle, mesajin gercek olmadigini ve uzerinden aktarildigini iddia eden kisi tarafindan uyduruldugunu varsaydigimizda, ahzab 50, 51, ve 52'deki ifadeler anlamsizlasiyor.

    varsayimlarin bizi getirdigi noktada, ahzab 50,51 ve 52'nin varolmasina yol acabilecek olan tum surecleri tanimlayip, bunlarin gerceklesme ihtimallerini tartistiktan sonra, simdi, bir adim daha yukari cikip (daha genis bir pencereden bakan genele dogru), buraya kadar yapmis oldugumuz cikarimlarin dayandigi 3. paragrafin basinda yaptigimiz son kabule bir goz atalim: "yaraticinin, bu insanlardan sonuncusu oldugunu iddia eden insan'a, mesajin en son halinin inananlarina evlilik konusunda hicbir kisitlama getirmeden once, cok sayida evlilik yapma hakki tanimaya karar verdigini varsayalim". iste bu varsayim dananin kuyrugunun koptugu yerdir. isteyen cikar, yaratici neden mesajinin aktarilamasi icin boyle bir ruhsatin verilemsine ihtiyac duysun ki der ve hatta ilk varsayima, yaraticinin varligina kadar cikar, sorgular. kimse de bu varsayimin gecersizligine dayanarak yaraticinin bir mesaj aktarmis olamayacagina, bazi insanlarin bu mesaji aktarmakla yukumlu kilinmadiklarina kanaat getiren ve inanmamayi secen bir insana ya neden inanmiyorsun diyemez. kimisi de cikar, bunun mesajin daha etkin bir sekilde yayilmasi icin verilmis bir ruhsat oldugunu kabul edebilir. olaylarin gelisimine bakarak, mesaji tasiyanin yaptigi evliliklerden de kendisinin konuyu bu baglamda ele aldigindan dem vurabilir. islamin erisilemeyecek bir citayi degil insanca yasanabilecek bir hayati hedefledigini, son mesajcinin gokten suzulen bir melek olmadigindan, askeri, sosyal, ekonomik ve bireysel sonuclari olan bir devrimi gerceklestirdiginden yola cikarak bu kabulu gecerli sayabilir. daha sonra cesitli cikarimlar uzerinden yaraticinin varligina da kani olabilir. yine, kimse kalkip bir sey diyemez. fakat, bu adimda ya da daha genele giden yukaridaki adimlarda yapilabilecek bu esnek salinimlarin hicbirisi, kur'an'in insan yapisina olduguna ya da hz. muhammed'in kur'an'i kendisinin yazdigina acikca delalet edemez. delillere ulasmak icin gidilecek bir asagiki adim, yukarida da acikca gorulebilecegi gibi, cok ilginc bir sekilde, dinden bagimsiz olarak ama tam da islam dininin tanimladigi sekilde bize istatistiksel bir oruntu sunar. biz de oturur, bunu aklimiza, vicdanimiza ve insafimiza vurur bir karar veriririz. yine, dinden bagimsiz ama tam da islam dininin imani tanimadigi sekilde.

    son olarak kolelik konusuna gelince, islam dini insani sadece akliyla degil, nefsiyle, egosuyla, duygulariyla, ruhuyla bir butun olarak tanimlayip onun yasadigi hayatta kendisine mutlu ve huzurlu olacagi bir ahkam kurmayi vaadettiginden, onun bu vaatlerini asan herhangi bir sistem kuruldugunda, onun tanimladigi cervecedeki insanin da kendisini birakip o sisteme entegre olacagini bilir. bu yuzden cikar, en iyisi sistemin kendisi oldugunu iddia eder ve meydan okur. sen de bilinen insanlik tarihinin 5000 kusur yillik gecmisini de goz onune alarak, elimizdeki en eski yazili eserlerden gunumuze kadar klasik edebiyat uzerinden bizlere aktarilan insanoglunun, araclar degisse de, teknoloji ilerlese de degismeyen hirslarini, arzularini, emellerini ve hayallerini tatmin edecek yeni bir sistem kur, merak etme burada yazilanlari okumadan insanlar eski inanclarini terkedip senin yanina gecerler. gunun pratigi icerisinde, asgari ucretle calisanlara islam'da kolelerin sahip olduklarin yarisini saglamayi becer, bak bakalim bu kadar laf salatasina gerek kaliyor mu. ama ne acidir ki gittigimiz yon tam tersine, her gun daha beterine.

    not: burada ayrica belirtmek gerekir ki, basligin kendisi, yani ahzab 53, bu kapsamda degerlendirlmek zorunda degildir. cunku, ahzab 53'un icerisindeki her cumlenin hz. muhammed'e ve diger muslumanlara bakan yonleri oldugu cikarimini yapmak mumkun olabiliyor (bkz: #22131601). fakat konu bu baslik altinda tartisilmaya devam ettiginden, dogrudan ahzab 53'le alakasi olmasa da butunluk acisindan ifadeleri burada ortaya koymak uygun dusuyor.
hesabın var mı? giriş yap