• (bkz: #103208156) bu ve bunun gibi entry lere genel olarak verecegim bir nasihattir bu.

    eger yasadiginiz ulkede sefalet cekiyorsaniz veya mutlu degilseniz:
    ya-sa-ma-yin!

    bu kadar basit. o ulkeyle gereksiz yere cebellesmenin anlami yok.

    abd benim yasadigim 4. ulke. benim icin, su ana kadar sundugu firsat/hayat kalitesi vs bakimindan daha iyisini sunan baska bir ulke yok, olacagini da sanmam.

    bende tr den ayrildigim ilk ulkede 7 yil vakit gecirdim. tum gencligim orada gecti. 7 yil sonunda anladim ki; ben yatirimi kendime degil, o ulkede kalmaya yapmisim.

    saglik sistemi mi berbat? o zaman git sana daha iyi saglik sistemi sunan ulkeye tasin. olay bu kadar basit.
  • coronavirüs salgını çok fena vuracak!!!
    amk senin trump. ciddiyetsiz, bencil yavşak.
  • burada sistemi eleştirenlere sanki analarına sövülmüş gibi tepki verilen başlık.
    gerçi analarına sövsen böyle tepki göstermezler muhtemelen. garip bir olay .
    cennette yaşamadıklarını söyleyenlere karşı epey saldırgan tavırlar sergiliyorlar.
  • yakın dönemin en tehlikeli pandemik salgınına karşın hiçbir önlem almamış birkaç ülkeden biridir türkiyeyle beraber.

    örnek vererek açıklamaya çalışayım. uluslararası havalimanlarına sefer yapan kıtalararası havayolu taşıyıcılarından yalnızca çin menşeili olanları cdc tarafından takip ediliyor, gerekli görülürse yolcular teste tabi tutuluyor geliş katlarında. mesela; hastalığın yoğun olarak görüldüğü diğer uzakdoğu, ortadoğu ve avrupa ülkelerinden doğruca new york jfk havalimanına gelen uçaktaki hiçbir yolcuya "bugün nasıl hissediyorsunuz?" diye sormuyor bile otorite.

    new york özelinde devam edelim. hastalığın eyalette görüldüğü ilk iki kişi yurtdışına seyahat yapmamış bile yakın zamanda. az önce izah etmeye çalıştığım ciddiyetsiz yaklaşım yüzünden virüs sanıldığından çok daha önce gelmiş amerikaya, tabiri caizse dünyanın başkenti new york'a. sonrasında yahudi bir avukat üzerinden sinagog üyelerine, oradan dünyanın metrekareye en çok insan düşen adalarından biri olan manhattan'a taşındı virüs. dünya sağlık örgütü who tarafından onaylı 100'ün üzerinde corona virüs vakası var eyalette şimdilik.

    buz dağının görünen kısmı bu sadece. dünyanın en gelişmiş metro ağlarından birine evsahipliği yapan bir metropol düşünün. 50 km çapında kümelenmiş jfk, la guardia ve newark gibi uluslararası uçuşların çok yoğun olarak icra edildiği havalimanlarıyla sarılmış. eyaletler arası tren & otobüs seferleri, deniz ulaşımı derken tablo ister istemez daha da çirkinleşiyor.

    tüm bunlar yaşanırken başkanlık yarışındaki muhtemel rakiplerine ilginç takma isimler (crazy bernie, sleepy joe, mini mike bloomberg) takarak eğlenen, muhalif basını yerin dibine sokmaya çalışarak esasen nereye odaklandığını belli eden bir lider düşünün. virüs abdye belki biraz geç ulaşmış olabilir ama bu yönetim tarzıyla arap atı gibi sonradan açılıp finişi ilk sırada göreceğinden zerre şüphem yok. umarım ben yanılırım ve siyasi hedefler uğruna halk sağlığını tehlikeye atan bir yönetim anlayışı yüzünden masum insanlar sevdiklerini kaybetmezler.

    edit: imla
  • öncelikle fransa için:

    (bkz: #103069345)

    fransa için en başta söylediğim şeyler abd için de geçerli. notlarım ve kendi bilgilerimle yazıyorum. eksik/yanlış yerler için uyarabilirsiniz.

    evet, başlayalım!

    siyasi tarihin kısa özeti

    17. yüzyıldan itibaren ingiltere'ye bağlı koloniler bölgede yaşamaya başlamıştır. kuzey'de massachusetts, rhode island, connecticut, new hampshire eyaletleri bulunmaktaydı. buralarda daha püriten topluluklar yaşamaktaydı. güney'de virginia, north carolina, south carolina, georgia, maryland yer almaktaydı. güney bölgesindeki topluluklarda kölelik daha yaygındı. orta bölgede ise pennsylvania, new york, new jersey, delaware eyaletleri yer almaktaydı. orta bölge, daha çok geçiş bölgesi olarak kullanılmaktaydı. toplamda on üç eyalet bulunmaktaydı.

    1756-1763 yılları arasında ingiltere ve fransa arasında çıkan yedi yıl savaşları bölgeyi etkileyen en önemli olaydır. ingiltere, savaşın yol açtığı ek mali yükleri amerika kıtasında bulunan kolonilerden alınacak ek vergilerle karşılamaya amaçlamaktaydı. bu vergilendirme politikası amerika kıtasında bulunan kolonilerin birleşerek isyan etmesine ve bağımsız savaşı başlatmalarına yol açmıştır. sürecin başında on üç eyaletin temsilcisi toplanıp savaş faturasının kendilerine kesilmesine karşı çıkmışlardır. koloniler, ilk olarak büyük britanya kralı iii. george'a kendi meclislerini kurabilme karşılığında vergi ödemeyi önermişlerdir. iii. george'un bu öneriyi reddetmesi üzerine 1776 yılında amerikan bağımsızlık savaşı başlamıştır.

    1777 yılında on üç eyalet bir araya gelerek yeni bir anayasa kabul etmiştir. bu anayasa "konfederasyon maddeleri" adıyla oluşturulmuştur. başlangıçta tek meclis vardı ve yasama/yürütme erkleri bu meclisin elindeydi. her bakan bu meclis tarafından belirlenmekteydi. ancak bir süre sonra bu sistem işlemez hale geldi. ortak para biriminin olmaması, her eyaletin kendi anayasası olmasından dolayı sağlanamayan hukuk birliği, barış konusunda uzlaşma sağlanamaması gibi sorunlar sistemi işlevsiz hale getirmekteydi.

    1786 yılının sonunda başka bir sorun daha patlak verdi: bağımsızlık savaşını kazanan çiftçilerin borçları. savaş zamanı bankalardan aldıkları kredileri geri ödemeyen çiftçilerin önünde iki büyük engel vardı: birincisi, her eyaletin kendi ticari sistemi olmasından dolayı eyaletler arası alışverişte sorunlar çıkmaktaydı. ikincisi ise, bağımsızlık savaşı sonrasında ingiltere ile ilişkilerin kesilmesinden dolayı ingiltere ile ticaret yapılamamasıydı. bu iki sorun para kazanılmasına engel olmaktaydı. durum bu şekilde devam ederken kaos ortamı oluşmaya başlamıştı. 1786-87 yılları arasında massachusetts'teki tartışmalı borç toplama ve vergi politikalarına karşı bir ayaklanma ortaya çıkmıştır. bu ayaklanmanın liderlerinden biri çiftçi, asker ve devrimci daniel shays* idi. bu durum giderek büyüyünce 1787 yılında on üç eyalet toplanmış ve merkezi yönetim kararları almıştır.

    toplantıda sorunlar dört başlık altında toplanmıştır: 1) üye devletlerin temsil sorunu nasıl çözülecek? 2) işlevsel bir yürütme aygıtı nasıl oluşturulacak? 3) kölelik sorunu nasıl çözülecek? 4) on üç eyaletin merkezle ilişkisi nasıl olacak? bu sorunlara iki farklı çözüm planı geliştirilmiştir: 1) new jersey planı: daha çok küçük çaplı devletlerin savunduğu plandır. 2) virginia planı: daha çok büyük çaplı devletlerin savunduğu plandır.

    sorunlar çözümüne gelirsek... temsil sorunu, eyaletleri eşit bir şekilde temsil eden senato ve nüfusa göre temsilin belirlendiği temsilciler meclisinden oluşan kongre ile çözülmüştür. işlevsel bir yürütme sorunu, başkanlık sistemi ile çözülmüştür. kasım ayında her eyaletin kongre temsilcisi sayısına göre delege seçilecek, aralık ayında bir araya gelen delegeler ise başkanı seçecektir. iki dereceli bir seçim sisteminin öngörülmesinin sebebi, küçük eyaletlerin de söz sahibi olmasının sağlanmasıdır. ancak, yine de, bu sistem yüksek nüfuslu eyaletlerin çıkarını daha fazla gözetmektedir. eyalet-merkez ilişkisi ise en hızlı çözüme kavuşan sorun olmuştur. çünkü konfederasyon yürümeyince federasyon sistemine geçilmiştir.

    üzerinde uzlaşılan planın on üç eyaletin onayına sunulması önerilmiş, dokuz eyaletin onay vermesi halinde planın kabul edileceği belirtilmiştir. bu oylamada kilit nokta, merkezi konumu sebebiyle new york olmuştur. new york'ta planın kabul edilmesinden yana kişiler "federalist*" adında bir gazete çıkarmıştır. bu gazetenin üç tane önemli yazarı vardır: alexander hamilton, james madison ve john jay. bu üç yazar anayasanın kabulü için çeşitli yazılar yayımlamıştır. bu sebeple federalistler aynı zamanda ilk parti de kabul edilmektedir. bu yazılarda montesquieu etkisi görülmektedir. bu çabaların sonucunda new york anayasayı kabul etmiş, ancak anayasaya yurttaş hakları başlıklı bir kısmın eklenmesi şartıyla. federalistler bunu istemese de new york'un onayını almak için kabul etmişlerdir. oylama sonucunda anayasa kabul edilmiş ve on maddelik bir yurttaş hakları kısmı eklenmiştir.

    kabul edilen bu anayasanın özelliklerini üç başlık altında toplayabiliriz:

    1) yazılı anayasa: değiştirilmesi çok zordur. tüm eyaletlerin onayının alınması gerekir.
    2) halk egemenliği: tüm reşit beyaz erkeklerin oy kullanma hakkı vardır.
    3) kısıtlı hükümet: merkezi yönetimi kısıtlayan en önemli unsur federalizmdir. ikincisi kuvvetler ayrılığı; üçüncüsü ise denge-fren mekanizmasıdır.

    kuvvetler ayrılığı prensibi gereğince sorumluluk, halk ve anayasaya karşıdır. üç erk birbirinden ayrıdır. temsilciler meclisi iki; senato ise altı yılda bir seçilir. farklı zamanlarda seçilmesi bilinçli bir şekilde yapılmaktadır. hepsi birbirinden ayrıdır, birbirine karışamaz. ancak denge-fren mekanizması için başkanın veto yetkisi vardır. başkanın bir yasayı veto etmesi, o yasayı öldürür. başkanın azli, vatana ihanet ya da başka büyük bir suç işlemesi halinde gerçekleşir. temsilciler meclisinin kararı sonucunda senatoda yargılama yapılır. 2/3 çoğunluk sağlanması durumunda başkanın azli gerçekleşir.

    amerikan yargısı ise marbury v. madison davasıyla açıklanabilir. bu dava ile abd'de kanunların anayasaya uygunluğunun yargısal denetim yolu gündeme gelmiştir. bu davadan sonra abd'de mahkemeler, kanunların anayasaya uygunluğunun denetimini de yapmaya başlamıştır.

    yasama

    abd kongresi, federal hükümetin yasama organıdır. kongre çift meclislidir, senato ve temsilciler meclisi. senato, abd'nin elli eyaletinin her birinden seçilen iki (eşit sayıda) senatörden oluşan 100 üyesi bulunur. senatonun 1/3'i her iki yılda bir yapılan seçimle yenilenmektedir. her senatörün bir sonraki seçime kadar olan görev süresi altı yıldır. temsilciler meclisinin toplam sandalye sayısı 435'tir. her iki yılda bir yapılan seçimlerle yenilenmektedir. temsilciler meclisinin üyeleri federal halkı temsil etmektedir. her eyaletten seçilen üyelerin sayısı, o eyaletin nüfusuna bağlıdır. her on yılda yapılan nüfus sayımına göre eyaletlerin temsilciler meclisine yolladıkları üye sayısı değişebilmektedir. temsilciler meclisinin hemen hepsi amerikan siyasetinin iki ana partisi olan demokrat parti ve cumhuriyetçi parti'den oluşmaktadır. temsilciler meclisi alt meclis görevi yaparken, senato ise üst meclistir.

    yürütme

    federal hükümetin yürütme gücü amerikan başkanı tarafından taşınmaktadır. yürütme erki başkan ve başkanın yetkilendirdiği kişilerden oluşmaktadır. başkanın yetkileri; atamaları yapmak, antlaşmalar imzalamak, yasaları yürütmek, amerikan ordusunun başkomutanı olarak savaş kararı vermektedir. başkanın sorumluluğu anayasaya, halka ve sekreterliğe (bizdeki bakanlıklar) karşıdır.

    bürokrasi tamamen yürütmeye bağlıdır. tüm merkezi devlet memurları başkan ile gelip onunla gitmektedir.

    yargı

    amerikan yargı erki supreme court; türkiye'deki danıştay, yargıtay ve aym'nin birleşimi özelliğindedir. mahkemenin dokuz üyesi bulunmaktadır. mahkeme üyeleri başkan tarafından aday gösterilir, senato tarafından onaylanır. azledilme ya da emekli olma ile de görevden ayrılırlar.

    başkanlık seçimleri

    başkan ve başkan yardımcısını seçmek için her dört yılda bir (1972 yılından başlayarak) kasım ayının salı günü yapılır. bu formüle göre seçimlerin günü, yıllara göre 2-8 kasım günleri arasında değişmektedir.

    amerikan başkanlık seçimlerinde seçmenler aslında doğrudan başkan ve yardımcısını seçmezler. her eyaletten seçmenler, eyaletlerini "seçiciler kurulu" adı verilen bir kurultayda temsil edecek üyeleri seçerler. seçimlerden sonra bu kurul toplanarak başkan ve yardımcısını seçimini gerçekleştirmektedir. her eyaletin seçiciler kurulundaki üye sayısı, o eyaletin senato ve temsilciler meclisi üyelerinin toplamına eşittir. ayrıca abd'nin başkenti olan washington dc de seçiciler kuruluna en az üye gönderen eyaletle eşit sayıda üye gönderme hakkına sahiptir.

    başkanlık seçiminin sonuçları seçimden sonraki ocak ayında amerikan kongresi tarafından onaylanır. seçimi kazanan başkan ve başkan yardımcısı seçimden sonraki ilk 20 ocak günü öğle saatinde görevi devralır.

    parti sistemleri

    amerikan parti sistemi "çoğunlukçu seçim sistemi" olarak adlandırılır. bu sisteme göre, her seçim çevresinden bir kişi seçilerek en çok oyu alan kazanmaktadır.

    i. parti sistemi

    bu dönemde particilik kötü bir durum olarak görülmektedir. özgürlükçü sistemlerin işleyişinde partilerin yeri yoktur, ancak sistemin yürümesi için gerekli olduğu kabul edilir. bu konuda iki taraf ortaya çıkar: 1) fedaralistler: bu grup, anayasanın onaylanmasını destekleyen alexander hamilton, james madison, john jay gibi isimlerden oluşur. federalistler siyasi bir zirveye ulaştıktan sonra çözülmeye başlamıştır. bunun en büyük kanıtı, iii. thomas jefferson'dır. jefferson bir anti-federalisttir ve çocukluk arkadaşı federalist james madison, jefferson'ın başkan olmasıyla onun tarafına geçmiştir. 2) anti-federalistler: 1800'lerin başından itibaren federalistlerin zayıflamasıyla ortaya çıkmıştır.

    kabul edilen ilk parti federalistler olmasına karşın, uzun on yıllar boyunca ülkeyi yönetecek ve iki partili sistemin içinden doğacak olan parti "demokratik cumhuriyetçiler partisi"dir. madison ve jefferson kurucuları arasındadır.

    demokratik cumhuriyetçilerin temeli, on üç koloninin abd'yi kurduğu ve bir nevi başkentlik yapan philadelphia'da atılmıştır. parti daha sonra kuzeye doğru yayılım göstermiş ve new york'ta örgütlenmesini gerçekleşmiştir. tek parti olan federalistlerin karşısına ilk kez örgütlü bir siyasal yapı vardır. demokratik cumhuriyetçiler, federalistlerin aksine, güçlü bir devlet yapısından yanaydılar. başkanlığın sadece bir temsil makamı olmaması gerektiğine, bunun yanında devletler arasında çıkacak siyasal, ekonomik ve ticari sorunları çözmesine; yasama ve yargı gibi erklere sahip olması gerektiğini savunuyorlardı. v. başkan james monroe'nun ölümünden sonra parti ikiye bölünmüştür.

    ii. parti sistemi

    -demokratlar (demokrat parti)

    vii. başkan andrew jackson, demokrasiye bağlılığı ile demokratların, demokratik cumhuriyetçilerden ayrılıp kendi partilerini kurmasında simgesel bir değere sahiptir.

    demokratların dayandığı iki toplumsal köken dikkat çekmektedir. ülkenin kuzey kesimlerindeki sanayi tekelleri ile güneyindeki büyük toprak sahipleri genellikle püriten, protestan ve beyazlardır. irlandalı, fransız ve ispanyol göçmenlerin ya da hıristiyanlığa geçirilmiş yerli kabile üyelerinin siyasette etkisi yoktur. nüfusun büyük bir bölümünü oluşturan ve asil beyazlar tarafından aşağılanan bu kesimler, demokratlar tarafından hatırlanır. demokratlar, tabana yayılmış bir demokrasi, ayrımcılık yapmayan bir fırsat eşitliği ve yasal zemine oturtulmuş insan haklarının olabileceğini savunmaktaydılar. meksika savaşı, yasal köleliğinin sonlandırılması, göçmen yasaları ve ticari serbestlik gibi konularda halka yakın durarak demokratlar, büyük ilgi görmüşlerdir.

    -cumhuriyetçiler (cumhuriyetçi parti)

    abraham lincoln ile özdeşleşmiş cumhuriyetçiler, demokratların boşalttıkları demokratik cumhuriyetçi parti'yi, cumhuriyetçi parti yapma uğraşında olmuşlardır. kuzeyde artık tarihinin sonuna gelen whiglerin de katılımıyla "cumhuriyetçiler" kurulmuştur. kuruluşundan bu yana cumhuriyetçiler sınıfsal olarak ülkenin daha zengin kesimlerinden oluşmaktadır. çoğunluğu protestan ve beyazdır.

    iii. parti sistemi

    1854 yılında kansas ve nebraska eyaletlerinin kurulmasına izin veren bir yasa, xiv. başkan franklin pierce tarafından imzalanır. yasayla birlikte güneyde köle kullanan bazı eyaletlerden toprak koparılmasıyla "kölesiz" iki yeni eyalet kurulmuştur. ancak bu durum ülkeyi bir iç savaşa sürükleyecektir. köle anlaşmazlığı sonucunda cumhuriyetçi olarak tanımlanan ilk konvansiyon wisconsin'de toplanarak köle karşıtlığının siyasal savunuculuğuna girişmiştir.

    iç savaştan önce ilk başkan adayını çıkaran cumhuriyetçiler, her ne kadar yarışı kaybetmiş olsa da ülkedeki siyasal gerilimin varlığına dikkat çekmişlerdi. 1860 ilk defa, köle karşıtı olduğu bilinen cumhuriyetçi bir aday olan abraham lincoln başkan seçilmiştir.

    iv. parti sistemi

    1861-65 yılları arasında güney eyaletlerinde kölelik (özellikle pamuk işinde) yaygındı. kuzey eyaletlerindeyse ticaret yapıldığından, ticari tarım kölelik üzerinden yapılmaktaydı. kapitalizmin gelişmesi açısından emeğin özgür olması oldukça önemlidir. dolayısıyla kuzey eyaletleri kapitalistleştikçe emek özgürleşmiştir. kuzey-güney eyaletleri arasında kölelik üzerinden çıkan bu savaş, kuzey eyaletlerinin galibiyeti ile sonlanmış ve abraham lincoln köleliği kaldırmıştır.

    1929 bunalımı'na kadar cumhuriyetçiler genel olarak kuzeyli iş insanları ve güneyli toprak sahipleri tarafından desteklenmiştir. cumhuriyetçiler 1929'dan sonra daha popülist bir çizgiye kaymış ve giderek muhafazakarlaşmışlardır.

    v. parti sistemi

    bu dönem franklin delano roosevelt'in oylarını artırıp xxxii. başkan olmasıyla başlar. demokrat parti'den seçilen roosevelt, işçilere ve orta gelirli kesime verdiği haklar ile demokrat parti'yi liberal sol bir çizgiye çekmiştir. bu andan itibaren cumhuriyetçi parti'ye oy veren siyah amerikalılar da demokrat parti'ye yönelmeye başlamıştır. aynı zamanda demokrat parti'nin işçilere kazandırdığı hakların etkisiyle işçi sendikaları da demokrat parti'ye yöneldi. demokrat parti'ye olan destek 1960'lı yıllarda yavaş yavaş kaybolmaya başladı.

    günümüz

    1) democratic party*

    demokrat parti, 1992-96 yılları arasında bill clinton'ı, 2008-16 yılları arasında da barack obama'yı başkan çıkarmıştır. 2020 seçimleri için dp'nin en önemli adaylarından biri bernie sanders.

    2) republican party*

    cumhuriyetçi parti ise, 2000-08 yılları arasında george w. bush'u, 2016 yılında ise donald trump'ı başkan çıkarmıştır.
  • boyle giderse abdyi ciddi zor gunler bekliyor. abdnin zora girmesi demek, dunyanin zora girmesi demek

    olay covid-19 virusu degil. olay insanlar isletim sisteminin hibernate e girmesi gibi uykuya dalacak. carklari donmeyen bir dunyada hayat ne kadar ilerleyebilir? sanmiyorum. covid-19 virusune karsi cozum bulunacak, ama olay artik virusden daha farkli olgulara gebe

    umarim sanssiz jenerasyonlardan biri degiliz. dunya daha once zor gunler gordu ve cikti, ama soyle bir soz vardir (bkz: kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz)
  • dünya üzerindeki her üç silahtan birini üretip bunların yarısını ortadoğu’ya satan ülke.
  • teksas eyaletinden başlayıp dağılması dilediğim, dünya ekonomisine hakim olmak, emperyalizmi yaymak, kendinden zayıf ülkelere demokrasi getirme bahanesiyle sadece kötülük ve felaket getirmiş pislik yuvası bir memlekettir. ordan burdan özellikle ortadoğudan elini çekip kendi kıtasına dönse insanlık bi rahatlasa denilesi nefret ettiğim ülke.
  • 3 kasim secimlerine dogru gidilirken cnn'de race for the white house adindaki belgesel serisinde gecmis baskanlik secimlerinde yasananlarin anlatildigi ulke. gecen haftasonu 1964 johnson-goldwater ve 1912 taft-roosevelt-wilson bolumlerini seyrettim gayet guzel. 64 secimlerinde johnson secimi kazanirken demokratlarin guneyi bir daha geri kazanamaycak sekilde kaybettiklerini, goldwater ile gunumuz cumhuriyetci partisinin temellerinin atilisini, 1912 secimlerinde ise bugunlerde demokratlarin biden mi bernie mi tercihine benzer o gunku cumhuriyetci establishment'in halkin teddy demesine ragmen taft'i aday gostermesi ve sonrasinda kurulan bull moose party ile oylarin bolunusu ve demokratlarin yillar sonra nasil baskanligi kazandiklarinin detaylarini ogrenmek guzeldi. tavsiye olunur.
  • bir $eyi elestirmek icin sefalet cekmek veya mutsuz olmak gerektigine inananlar gelmi$ler yine "akil" dagitmaya. kendi tecrubelerinden oturu herhalde boyle anlayip yazmis.

    benzer bir arkadas gecen yil yine gelmis benzer seyler yazmis, yine benzer sekilde cevap vermistim: (bkz: #95357822) cevir kazi yanmasin bir muhabbet donuyor burada yillardir.

    tartismalardaki "begenmiyorsan git" e$igine tekrar geldigimize gore bundan sonrasi icin "ya bilgi yazmiyorsunuz :(((" diye eyyorlamayin. bunlar da ayri bir cins. burasi ansiklopedi degil, insanlar her yazdiklarinda bilgi vermek zorunda degiller.

    bilgi isteyen arkadaslara amme hizmeti: https://www.britannica.com/place/united-states

    2-3 ay icinde ye$il kart ba$ligi patlayacak yine. goreceksiniz, o ba$likta yesil karti alirken hic $$$ harcamayacagini bile zanneden insanlar cikacak yine. her sene ayni tantana.

    gelip burada abd'de hayat gulluk gulistanlik gibi yaziyorsunuz. abd'yi utopik derecede oven birkac arkadas var burada. abd'ye dolar milyarderi olarak gelmediyseniz, madalyonun diger tarafini da biliyorsunuz ama anlatmiyorsunuz. anlat diyene de "sefalet cekiyorsan git" diyenler var gelip.

    bu yurtdisina giden turklerde cok var nedense. gittikleri yerin kotu taraflarini konusmaktan ekseriyetle kaciniyorlar, sorunca ele$tirince "yok oyle bir sey ya" oluyor muhabbet. sonra da uste cikiyorlar akil dagitmaya calisan arkadas gibi "begenmiyorsan git" oluyor konunun sonu. aferin cok guzel dusunmussun. insan gittigi yeri kotulemek istemedigi icin sanirim.

    ben okurken $8 icecege "cok" diyen insan da gordum. dogma buyume amerikali bunu diyen. ne diyeyim simdi buna "$8 icecegi karsilayamiyorsan, sefalet cekiyorsan baska ulkeye git" mi diyeyim?

    abd'nin sorunlari var, gelir adaletsizligi, saglik sisteminin eksikleri, egitim sisteminin pahaliligi, silah meseleleri, artan irkcilik ve cehalet... bunlari konusunca "begenmiyorsan git" oluyor. cok guzel nasihat. tebrikler.

    insan icinde boyle seyler soyleseniz gotuyle guler millet, burada nasil olsa taniyan eden yok salla bol kepceden.

    neyse bu ba$liga yazdiklarimin ozeti $u: abd'ye gelirken uyanik olun, burada rekabet her zaman var, sizin yerinize konulacak insan her zaman var, caliskan olmazsaniz batarsiniz, caliskan olmazsaniz amerikayi tersten gorursunuz.
hesabın var mı? giriş yap