• ankaranın en güzel yerinin dönüş yolu olduğuyla ilgili şaka yapmak. zira bu şakayı yapanların hepsi sanki istanbulda yalıda oturduklarından ankara onlara çok gri ve denizsiz gelir.
  • havalimanı yolunda 17. kilometrede sağ tarafta bulunan ankara'yla ilgili "dönüş bileti" esprisi yapan klişe denyoların şoklanıp, sergilendiği müzeyi görmemezlik etmeyin. salı ve çarşambaları halk günü, giriş ücretsiz.
  • giri dinis biliti ilmik

    ne kadar komik espriler bunlar.
  • "geri dönmek, ankara çok gri yeaeaeaea, ay deniz de yok" klişesini yapacakların mümkünse hiç gelmemesi yapılması gerekenlerin başında yer alır.

    ne bitmez geyiğiniz varmış arkadaş. hayır bıkmadınız da yıllardır. gelmeyin esenler, zeytinburnu bebeleri. gelmeyin amk.
  • - sabah erken kalkın, güzel bir ankara simidini çay ve peynir eşliğinde tüketin. ankara'nın acı çayından 2. bardağı için.

    - anıtkabire gidin. atamızı bir ziyaret edin. arslanlı yol yaz-kış dinlemez öyle eser ki ama kendiniz üşütmeyin. anıtkabir müzesini de gezin. sonra ismet bey'e de bir dua edin.

    - kaleye doğru yola cıkın. önce eski evlere bakın. inanamazsınız oralarda hala insanlar oturuyorlar. kaleden bakınca ankaranın büyüdükçe, çirkinleşen o silüetinden şikayet etmeyin lütfen. maalesef siz de bizim belediye başkanımızın kim olduğunu biliyorsunuz. kalede bir çay bahçesinde güzel bir çay için. rahmi koç müzesi 'ni unutmayın. orası da biraz eser ama ne yapacaksın, ankaradayız. kalenin tepeden sola aşağı çıkrıkçılara doğruyürürken herhangi bir yerde güzel bir ankara tava yiyin. yanındaki salatayı soğanı bol isteyin. yemekten sonra yine kaleye doğru çıkın. oradaki kuruyemişçilerden biraz fındık fıstık aşırıp cebinize koyun ki birazdan gireceğiniz anadolu medeniyetleri müzesi nde yemesi keyifli oluyor. müzedeki kültürel turdan cıktıkran sonra oradaki çaybahçesinde yine güzel bir çay içip turistlerle sohbet etmekte güzel bir seçenek olabilir.

    -kocatepe camiine gidin. kocaman avlusunda karınca gibi gidip gelen insanları, ve ağızları 5 karış açık turistleri izleyin. iyi bir turist grubunu gözünüze kestirin ve onları takip edin. rehberler keyifli şeyler anlatırlar. inanıyorsanız dua edin, inanmıyorsanızda iyi dileklerde bulunun. büyük ihtimalle bir şehit cenazesine denk gelebilirsiniz. duanızı eksik etmeyin, malumunuz bu aralar cok şehidimiz var.

    - kocatepe camiinden cıkıp yavaş yavaş tunalıya yürüyün. esat dörtyolun başından bir ankaraya bakın. hala çok güzel. kulağınızda güzel bir müzik olsun kuğulu parka giderken. mırıldanarak geçin biz ankaralıların yanından. bize de değişiklik olur. kuğulu parkta kuğuları besleyin. koşturan cocukları izleyin. bir sigara yakın hemen yanıbaşınızda, termosuyla çay satan amca belirecektir. güzel çayından alın ve biraz dinlenin.

    - gece daha yeni başlarken kıtır 'a geçin. biranızı alın. hiç tanımadığınız insanların masasına oturun ve onların ankara hikayelerini dinleyin. kokoreçi fazla kaçırmayın, gecenin devamında ne olacağı belli olmaz. burası ankara.
  • benim yapilmasi gerekenler listemde aspavaya gitmek olandir. malum istanbulda yok aspava.
  • "bilet almak, istanbul'a dönmek ehühehüheü" diyenlere "tutmayalım abicim biz seni" demek.
  • bana gelin. nasıl oluyor ya denizi yok mu??! diyin, biz buna çiğdem deriz buna boyoz deriz diyin.

    boş bakma - eee?? tepkisi verme ve kırıcı olmadan içinden gelerek küfür etme konusunda prestijli ödüllerim var.

    ankara öyleymiş de şöyleymiş
    bi sikimi de bilmeyin be!
  • ankaralıyı tanımak. hepsini değil tabii ki; yozunu yobazını bırakıp her şehirden fazla oranda burada bulunan doğru düzgün insanını tanımak. lakin burdaki gibi lavuk lavuk konuşursanız, ankaralı size o fırsatı vermez.

    ankara'nın adamının ankara'yı sevme sebebi taşı toprağı değil kültürüdür. denize çıkmayan sokaklarında her alemin insanı kendine göre bir şey bulur ankara'da. birkaç kere gittiğin yerde müşterileri bile tanımaya başlarsın, müdavimlik kültürü eşsiz bir şeydir. sevmediğin yere bir daha gitmeyip sevdiğin yere çokça gideceğini düşünürsen, sana benzeyen insanlarla aynı ortamda bulunur ve istanbul'un izmir'in kaosuna göre çok daha huzurlu bir ortamda bulunursun. bulunduğun ortamın daha güvenlidir, mekan sana sahip çıkar sen mekana sahip çıkarsın. kazıklanmazsın, aksine masan mekanın ikramlarıyla dolar. sen de öküz değilsen ona göre bahşişini bırakırsın. daimi müşteriyle husumetin olursa tatlıya bağlanır, yeni gelen zırtapoz dayılandığında da senin tadının kaçmasına fırsat vermeyip paket edip gönderirler.

    burda taksiye binmek bile nispeten huzurludur. kendi arabandayken sövdüğün taksiciyle müşteriyken hiçbir sorun yaşamazsın. bilir çünkü tekrar muhatap olacağını, mahallenin adamı olduğunu ya da mahalleden birinin misafiri olduğunu. istanbul'da taksiye bindiğimde sigara içen, mesafe seçen, yarak kürek konuşan taksicilere sürekli rastlarken ankara'da bu durumu hiç yaşamadığımı gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.*

    velhasılı kelam, taş toprak deniz kum güneşle ömür geçmez. ömür insanla geçer. 27 yıldır ankara'da yaşayan, 30 yaşında bir izmirliyim. gönül rahatlığıyla kefil olurum ki ankara'da her cins insanla karşılaşır ama kendin gibi adamla muhatap olursun. ankara'da karşına hep bombok adamlar çıkıyorsa, bir dön de aynaya bak.
hesabın var mı? giriş yap