• gus gus'un "gus gus vs. t-world" isimli albümünde yer alan yanar dönerli kımıl kımıl bir elektronik parça. biraz trip-hop, biraz da downtempo tadında.
  • vangelis'in 2002 fifa dünya kupası (kore-japonya) için hazırladığı parça. vangelis tarafından yapılmış iki yorumu vardır. orkestrasyon olanında koro ve orkestranın yanı sıra kodo yeralmaktadır. kapanış törenleri için düzenlemiş bu yorum ritmik değil, daha ağır atmosferlidir. odyssey: the definitive collection derlemesinde ise synthesizer yorumu vardır. davulların yine kodo tarafından çalındığı bu versiyonu ritmiktir ve melodinin coşturuculuğu had safhadadır. (ah bir de cd'nin ses düzeyi biraz daha yüksek olsaymış).

    parçanın ayrıca takkyu ishino ve js tarafından yapılmış remiksleri de vardır.
  • ayn rand 'ın ellerinden çıkmış muhteşem bir kendine gel biraz insanoğlu çalışması. zor zamanlarımda elimi uzanıp, kendime biraz daha böyle olmam gerektiğini hatırlatan bir kaç kitaptan birisi. etki-tepki, zıt düşünceler çeker etkisi vs.

    kitaptan biraz spoiler vermek istiyorum, belki bunu okurlarsa kişiler, kitaplarını okumaya heves ederler/ kulaklarının bir köşesinde kalır, ilerde denk gelince alırlar.
    ayn rand okuyun. yok öyle böyle diye bir şeyler söyleyebilmek için başkalarının fikirlerinden yürümeyin. belki sen okuyunca farkındalığın başka olacak.

    --- spoiler ---

    ellerim... ruhum... bu gök benim... benim ormanım... benim güzelim... dünyam benim...

    bunlardan başka ne söyleyebilirim ki? ciğerlerimi etrafımı saran hava ile doldurup, hançerimi yırtarcasına "ben" diyorum, "benim" diyorum.

    burada, dağın zirvesinde ayakta duruyorum. kendi ayaklarımın üzerinde. başımı göklere kaldırıp kollarımı açıyorum. bu benim vücudum ve ruhum. bu bütün araştırmalarımın neticesi. etrafımdaki şeylerin manasını bilmek, bulmak, öğrenmek istiyordum. bütün aradıklarımı bu "ben" de buldum. var olmanın bir sebebini ve ispatını bulmak istiyordum. artık bu ispata ve bunun meclisler tarafından uygun görülmesine lüzum kalmadı. ben; var olmanın, yaşamanın, yürüyen, hisseden canlı bir ispatıyım.

    gören, artık benim gözlerim ve benim gözlerimin bakışı bütün dünyayı güzelliğe gark ediyor. duyan, benim kulaklarım ve benim kulaklarımla duyabilmek, dünyadaki bütün sesleri tatlı namelerle süslüyor. düşünen, artık benim aklım ve hakikatler artık benim düşündüklerimle aydınlanacak. artık kendi arzumla seçiyorum ve artık yalnızca arzumla seçtiğim şeylere hürmet ve sergi duyacağım.

    "iyi", "kötü", "doğru", "yanlış"... birçok kelime biliyorum. ama bunların içinde mukaddes olan bir tane var, o da "ben".

    hangi yolu seçersem seçeyim, o yolu aydınlatan ışık içimde artık. o yolu aydınlatan ışık ve o yolu işaret eden pusula, içimde. ikisi de bir tek noktayı gösterip aydınlatıyor ve orada her şeyimle; gören gözüm, duyan kulağım, anlayan ve düşünen dimağımla ben varım. üzerinde durduğum şu yerin, dünyanın merkezi mi, yoksa ebediyette kaybolmuş bir nokta mı olduğunu bilmiyorum ve bilmek istemiyorum. çünkü aldırmıyorum. bildiğim tek şey burada iken sahip olduğum huzur ve saadet. saadetim o kadar yüksek ki daha üstün bir hedefin peşinde koşmaya bile ihtiyacım yok. saadetim, herhangi bir sona giden bir vasıta da değil. o; gidilebilecek en son nokta, ulaşılabilecek en büyük hedef. kendi kendimin hedefi, kendi kendimin sebebi... artık, başkalarının ulaşmaya çalıştığı sonların da vasıtası değilim.

    artık, başkalarının bir aleti, tornavidası da değilim. artık, başkalarının arzularının hizmetkarı da, başkalarının yarasının bezi de, onların mabetlerine adadıkları kurban da olmayacağım.

    ben bir insanım. bana ait olan bu mucize, benim sahip olduğum ve koruyacağım bir şey. ben koruyacağım, ben kullanacağım ve onun önünde yalnız ben secde edeceğim.

    sahibi olduğum güzellikleri, erişilemez kıymetleri kimseye teslim ve emanet etmeyeceğim. hatta onları, istemediğim sürece kimseyle paylaşmayacağım. onlar benimdir. yalnız benim. manevi bütünlüğümün hazinesini, bozuk para gibi harcayıp fakir ruhlara, manevi bütünlüğü olmayanlara sadaka olsun diye rüzgarın hakimiyetine terk etmeyeceğim. bana ait olan, benim sahip olduğum bütün zenginlikleri; düşüncemi, arzumu, hürriyetimi ben koruyacağım. bunların içinde üzerine en çok titreyeceğim, en ulu göreceğim şey, şüphesiz hürriyetimdir. onu kimseye teslim ve emanet etmeyeceğim. hatta kimseyle paylaşmayacağım.

    kardeşlerime hiçbir şey borçlu değilim. artık onlardan dilediğim, talepkar olacağım bir alacağım da yok.hiçbirinden benim için yaşamasını talep etmiyorum ve ben de hiçbirisi için yaşamıyorum. hiçbirinin ruhunda gözüm yok ve artık hiçbiri benim ruhuma hasetle bakamaz.

    onların düşmanı da dostu da değilim. her biri hak ettikleri yerde duruyorlar içimde. bildiğim tek şey varsa, o da sevgimi kazanmaları için, doğmuş olmalarının yetersiz olduğudur. sevgimi hiç kimseye laf olsun diye, sebepsiz yere veremem. şans eseri yanımdan geçen, yanımda duran, yanımda doğup yaşayan kimse onun sahibi olamaz. ben sevdiğim insanlara sevgimle şeref veririm. şeref ise kazanılması gereken bir şeydir. bunun yolu da söyleneni düşünmek, istenileni söylemek, emredileni istemek, kısacası yaşamak için yerde sürünmeye rıza göstermek olamaz.

    artık, insanlar arasından arkadaşlar seçeceğim. ama arkadaşlar, köleler veya efendiler değil. sevginin temeli olan hürmetle bağlanacağız birbirimize, mecburiyetle değil. gönlümün istemediğini yapmayacağım. gönlümün istediğini seçeceğim ve seçtiklerimi sevip onlara hürmet etmesini bileceğim. onların ne esiri, ne de hakimi olacağım. onlara ne emredeceğim, ne de itaat... onlarla istediğim zaman, daha doğrusu karşılıklı arzularımız mevcut olduğu zaman ve arzularımızın devamı süresince; el sıkışacağız, el ele tutuşacağız, sevişeceğiz. karşılıklı arzularımız mevcut olduğu zaman ve arzularımızın devamı süresince yan yana ve yalnız olacağız. inanıyorum ki herkes ruhunun tapınağında yalnızdır ve yalnız olmalı, yalnız bırakılmalıdır. bırakın herkesin içindeki bu mabet dokunulmamış, lekelenmemiş olarak kalsın. bırakın insanlar istedikleri elleri, istedikleri sevgi ve şiddetle sıksınlar. insanların mukaddes mabetlerinin kutsal eşiğinden içeri, onlara rağmen adım atmayın...

    "biz" kelimesi ilk kelime, bilinen ilk şey olamaz., olmamalıdır. bu kelime insanların ruhuna "ben"den evvel yerleştirilmemelidir. yoksa bir canavar haline gelir. yeryüzünün bütün kötülüklerinin kökü; insanın insanlar tarafından istismas edilmesinin, insanların insanlara inanılmaz işkenceler yapabilmesinin sebebi olur yoksa bu kelime.

    "biz" kelimesi, insanın her bir yanının alçı ile kaplanması gibidir. onu önce bir taş gibi sertleştirir ve altındaki her şeyi kısa zamanda tahrip eder. beyaz beyazlığını, siyah siyahlığını kaybeder ve her renk alçının kirli griliği içinde boğulur.

    ahlaktan yoksun kişilerin, iyi insanların erdemine ve güçsüzlerin, muhtedir insanların kuvvetine el uzatmasını; ahmakların, düşünen kafaların irfanına ortak olmasını, kısacası meziyetin alabildiğine alçaltılıp kabahatin alabildiğine taltif edilmesini temin eden tek şey yine bu "biz" kelimesidir.

    bütün ellerin, en kirlisinin bile mıncıklamaya hak kazandığı anda saadetimin ne kıymeti olabilir? aptalların bile el uzattığı yerde aklımın, sefil ve güçsüzler de dahil olmak üzere bütün yaratıkların tahakkümü altında kalan hürriyetimin ne kıymeti olabilir? ve yalnız eğilerek, itaat ederek; hürmet etmediğim kişilerin hürmet etmediğim fikirlerini kabul edeceksem, hayatımın ne kıymeti olabilir?

    işte ben, bana rağmen bana kabul ettirilmeye çalışılan bu iğrenç bataklığın üstesinden geldim. ben, "biz" denen korkunç hayaleti, esaret, çapulculuk, sefalet, cehalet ve hayasızlıktan gelen bu rezalet kelimeyi ezdim, çiğnedim, mağlup ettim.

    işte gerçek kudretin gerçek yüzünü görüyorum şimdi. bu kudreti toprağın üzerinde yüceltiyorum. bu kudreti insanlar var oldukları günden beri aramışlardır.

    bu bilinmeyen kudret onlara saat, huzur ve gurur vermiş. bu kudret, bu tek kelime, bu sihirli güç: "ben" ayn rand
    --- spoiler ---
  • (bkz: anathema)
  • anti-hymne,salt ingilizlere özgü ses için yazılmış bir dinsel müzik türü. motet ve kantata karşılığı.
  • müzik'te, latin motet'lerinin karşıtı olan ve protestan kilisesi'nde genellikle incil'e dayanan sözler üzerine eşlikli veya eşliksiz icra edilen dinsel vokal parça.
  • anglikan kilisesine has ve kutsal kitap metinlerinin serbest tercümesine dayanan dini bestelere verilen isim.
  • tiesto' nun bir parçası. fazla bilinmemesine rağmen çok iyidir ve girişi fenadır.
  • bir superchick şarkısı.

    here's to the ones who don't give up
    here's to the ones who don't give up
    here's to the ones who don't give up
    this is your anthem
    get your hands up

    we are fire inside
    we are lipstick and cleats
    we are not going home and
    we are playing for keeps
    we are girls with skinned knees
    we are concrete and grace
    we are not what you think
    can't keep us in our place

    chorus:
    here's to the girls on their boards with bruises and scars
    here's to the girls whose fingers bleed from playing guitar
    here's to anyone who never quit when things got hard
    you'll never let them say you'll never get that far
    you'll never get that far

    never get that far

    we are a fire inside
    we are an army asleep
    we are a people awaking to follow their dreams
    we don't have time for your games
    we have our own goals to score
    there are trophies to win
    instead of being one of yours

    chorus

    here's to the ones who don't give up
    here's to the ones who don't give up
    here's to the ones who don't give up
    this is your anthem

    chorus

    liriklerinden oluşmaktadır.
  • emancipator’dan coverlanan nym şahanesi.

    sigaradan ilk nefesi çek, kafanın arka planında çalışan her şeyi durdur, müziği dinle, sigaranın son dumanını şarkının sonunda çek. tertemiz uyu.
hesabın var mı? giriş yap