• bu kardeşimizin cyborgvari davranışları beni ilk başta çok güldürdü fakat gerçekten distopik bir havası var videoların. sanki hiç eğlenmiyormuş ya da içinden gelmiyormuş da sırf kodlarında o yazdığı için pikniğe gidiyor, dolanıyor gibi gözüküyor.

    -haydi ts212 biraz şurada ağacın altında oturalım..
    (oturma eylemi...)
    -evet, oturduk. şimdi şurada biraz güneşe bakalım.
    -baktık. şimdi biraz şu tarafa yürüyelim.
    -yürüdük...

    bi de bu formatta suç işlense çok komik olur gibi geldi bana.

    -evet arkadaşlar şimdi cinayet işleyecem.
    -hasmımızı bulduk, şimdi biraz bıçaklıyım.
    -evet, bıçakladık. şimdi torbaya koyup gizli bi yere atalım.
    -attık, şimdi eve gidelim.
    -gidemedik, polis yakaladı. şimdi biraz hapse girelim.
    -girdik, biraz volta atalım...
    -attık.
  • lan bi yürüyün gidin. sözlükte mal olduğunu bilirdim de bu kadar mal olduğunu bilmezdim. nerede ikibinli yılların başındaki sözlüğün seviyesi, nerede kalitesi magmaya yaklaşmış bu ergen topluluğunun seviyesi.

    ulan hiç mi insan görmediniz. sıradan insan ya. sanki kendileri yalılarda yaşıyorlar da, işte bize gerçek hayatı hatırlatacak birisi diyorlar. ulan zaten bim'den çıkmayan adamsın. bu kadar mı eblehleştiniz. sanki metrobüslerde milletin ağzındaki soğan kokusunu ayırdedebilecek olan sizler değilsiniz.

    nesi güzel olm bu videoların. beyniniz akıllı telefon karşısında eriyip gitmiş, farkında değilsiniz. ondan bu kadar hipnotize oluşunuz bu boş videolara.

    yazık ulan vallahi yazık.
  • köyde bi adem abim var benim.
    50 küsur yaşında.
    ilkokulu zor bitirmiş.
    askerlik dışında, köyden dışarıya adımını atmamış.
    kendimi bildim bileli aynı kiloda. ne şişman ne zayıf.
    2-3 kat elbisesi var.
    değiştirir değiştirir giyer.
    evli.
    şaşırtıcı bir biçimde tek çocuğu var.
    karısı da kendi gibi.
    bu adem abi, akşamları kahveye çıkar.
    tek sosyal aktivitesi de bu sanırım.
    ağzında uzun samsunla, saatlerce okey-yüzbir oynar.
    o'nu okey oynarken uzaktan izlerseniz, yüzündeki o mutluluğu çok net görürsünüz.
    hasta galatasaraylıdır ayrıca.
    bir kere, denizli deplasmanına gelen galatasarayı canlı izlemiş.
    hagi'yi görcedin, gahbe garı evladında bi sol ayak var bizim olanla başlayan, güzel bi hikayesi var.
    ekonomik sıkıntısı yok.
    yazın tütün, domates. 3 ay çalışır. bütün kış yatar o parayı yer.
    yetiyor zaten. artıyor bile.

    bu kadar şeyi niye bu başlığa yazdım.
    üniversite mezunu, büyükşehirde yaşayan, güzel arabalara binen, gayet güzel evlerde oturan, beyaz yakalı arkadaşlar, ( ya da bu yolda okuyan çalışanlar )..
    yani ekşi sözlüğün büyük bir kısmı, bu hatunun videolarını izlemekten korkunç zevk almışlar. çoğu, kapatamadığını, bağımlılık yaptığını söylüyor.
    onları o kadar iyi anlıyorum ki.
    ben de, okey attığında, ağzındaki çürük dişlerle, göbeğini tuta tuta,
    -gaveciii, bene bak bakem, nerde bu masanın gavesi. borcumuz mu var len diyen adem abiye o kadar özeniyorum ki.
    o adamın, siktiri boktan bi oyunda kazandığı bi el sonrasında yaşadığı mutluluk için, hatta o mutluluğun yarısını yaşayabilmek için, neler vermezdim.

    özetle; şu an ismini hatırlayamadığım, manyak bi seri katili anlatan bi dizide, baş rol oyuncusu şöyle diyordu;
    insan evrimde yanlışlıkla çok ileri gitti..
    yaşasın, bu yolda geride kalanlar.
    gerçek mutluluk orada çünkü.
  • bu kızı ne öveceğim ne de yereceğim. kesinlikle dalga da geçmeyeceğim. bu kızın ve çektiği videoların o ayıla bayıla takip edilen, videolarının altına "duygu abla oda turu nolur!!" yazılan, türkiye'de istisnasız hepsi bir babanın/kocanın/sevgilinin omuzlarında o geldiği yüksek(!) mevkiye erişen, gündüz vakti takipçileri ofislerde ömür harcarken yeni açılan birbirinin aynı sokuk kahvecilerden birinde altına "autumn is my season" yazılı poz veren, kendini bir baltaya sap olmuş gibi göstermek için hemen bir marka kuran ama nasıl bir iş hayatıysa yılın 9 ayını tatilde geçiren, havalimanından evine taşıyan transfer uygulamasından tutun, kullandığı basur kremine kadar her şeyin reklamını yapan, şehre dönüş alışverişim videosuyla size gizlice "şimdi kredi kartını eline al" emri veren (halbuki sen hep şehirdeydin zavallım), 3 aylık çocuğunun suratına burberry markasını etiketleyen, "benimle hazırlanın" videosunda yataktan saten gecelikle, gece hiç salyası akmamış gibi kalkıp yüzüne 35 farklı (ve tabi ki pahalı ^^) ürün sıvayan, mcqueen yapsa kıçına havai fişek bağlanmış gibi zıplaya zıplaya öveceği koleksiyonu koton yapınca kara delik ağzını yaya yaya "çok dallo gülloo" diye küçümseyen, hayattaki tek işlevi birilerine para harcatmak için birilerinden para almak, bu para karşılığında 100 kişiden 0,2'sinin alabildiği x'i yüceltirken 100 kişiden 35'inin alabildiği y'yi küçümsemek, x'i de y'yi de alacak gücü olmayanlara kendilerini değersiz hissettirmek olan vloggerlardan, instagram konteslerinden ne eksiği var? görgü mü? bilgi mi? iyilik mi? neden banu'ya gülerken daimi bir mizansen içinde yaşayan bu tiplere gülmüyorsunuz?

    para arkadaşlar. sadece para. koy banu'nun cebine 500.000 tl'yi, getir kızı bırak lansmanlara, fashion weeke 3 ay, o 3 ayın sonunda şu yukarıda saydıklarım banu'ya sarılıp "canımlaa", "iyi ki <3" pozlarına başlamazsa ben de yanomamö kabilesiyle yaşıyorum. banu'nun mehmet'le trabzon'daki parkta link içerkenki haline gülüp melis'in aybars'la eyfel'in önündeki parkta boomerangla kadeh tokuşturmasına hayran kalıyorsanız sorun banu'da değil. banu videoda yüzünüze gülerken alttan alttan beyninize "siz de acilen link alıp içmelisiniz, almazsanız en adi en değersiz sizsiniz. bunu alamıyor/yiyemiyor/giyemiyor/kullanamıyorsanız yaşamanızın anlamı yok ezikler" diye seslenmiyor en azından, gidin kendinize başka taşak malzemesi bulun.
  • kötü yorumları okuma kısmında “çok karnım ağrıyor” isimli videosunda kendisine “az ye o zaman orospu” gibi bir yorum geliyor ve kızımızın cevabı sıradan youtube fedailerinden farklı olarak çok naif ve kibar bir şekilde “çok yediğimden dolayı ağrımıyor, orospu ithamını hakettiğimi düşünmüyorum” oluyor, ve yüzünde hiçbir mimik değişimi yok, aykut kocaman edası ile devam ediyor okumaya.

    ya banu şu sabırla ülkeyi sen yönet bacım en azından her dürtenle muhatap olmazsın, dolar yerinde sayar.
  • prestijli bir gazetenin genel yayın yönetmeni havasında bir isim&soyisim kombinasyonuna sahip olan şahıs.

    sürekli sol frame'de görünce siyasi bir tartışma dönüyor hissine kapılıyordum. olay çok başkaymış.
  • ufacık şeylerden mutlu olan tertemiz bi insan. bu insanları paylaşıp dalga gececeginize bu insanlari buna ozendiren gorgusuz insanlarla dalga gecin! ikiside masum saf anadolu insani, cilekli link ile gofret ile piknige cikmis paylasmis iste. neyi bu kadar komiginize gitti? seyma subasi denen kadini izlerken wowww deyip, bu insanlarla da dalga gecip, asagilayan o igrenc merhametiniz batsin!
  • sevgilisi mehmet'e haksızlık ettiğini düşündüğüm youtuber. mehmet videolarda bulunmak istemiyor ama banu onu zorluyor epey. oturdum bir gün bayağı izledim tek tek. pizza, sosis ve patates kızartmasını çok seviyorlar. banu sıcak hava sevmiyor pek. abur cubur bu hayattaki en büyük tutkusu falan. bayağı tanıyor gibiyim artık. videoları garip bir biçimde bağımlılık yapıyor. bazen durduk yere aklıma geliyor ve kendimi şu soruları sorarken buluyorum: acaba bugün banu ve mehmet a101'den ne aldı? meydana inip sosis ya da pizza yediler mi? banu verdiği kiloları geri alacak diye çok endişeleniyorum. ara günü diye tüm çikolataları gömüyor ama ne diyeyim hakkında hayırlısı. mehmet'i üzme banu. mehmet iyi biri.
  • rahmetli yeşil nasim'in reenkarne olmuş halidir adeta. gerçi banu kızımız da kendisiyle aynı yıllarda video çekme işine başlamıştı sanırım. neyse, teşbihte hata olmaz.
    banu hanım kızımızı, hafızam beni yamultmuyorsa, youtube'un karanlık dehlizlerinde gezinirken tanıdım. sanırım ya yorekok ya da hayrettin'in videolarından biriydi. öncelikle, daha evvel banu berberoğlu'nun videosunu izlememiş biriyseniz, lütfen, şu anda burayı terk edin. zira bir defa bu videolara bulaşırsanız, geriye dönemezsiniz. banu bağımlılıktır, banu pişmanlıktır.
    efendim, nerede kalmıştık, banu 94 doğumlu, trabzon'da annesi, babası ve ablasıyla yaşayan, 8-9 sene evvel bir ablasını kaybetmiş (nedenini açıklamıyor), mehmet isimli (şu an askerde) bir sevgilisi olan ancak arkadaşı olmayan (kazık yediği için kimseyle görüşmüyormuş), sonunun benzemesini hiç arzu etmediğimiz (gerçi o da toparladı ama) eugenia cooney kadar kilo takıntılı (sanırım 20 kg civarı kilo vermişti), iki yıllık muhasebe mezunu, fal tutkunu (arada fincan kapatıp fal bakan var mı diye story atıyor), yaşadığı şehir olan trabzon'dan hiç çıkmamış bir kızımız.

    banu evreninde, genelde, hayat sabah kalkmak, elini yüzünü yıkamak, kahvaltı yapmak, dietteyse çay içememek (çünkü banu çayı şekersiz içemiyor), pazar günü ise mehmet'le buluşup mama yemek (çiğ köfte, istanbul kebap isimli yerde pide, kebap ve lahmacun, bazı bazı da akçaabat'ta akçaabat köfte), cevahir avm'ye gitmek (genelde koton'da kıyafet bakmak), gratis'e ve çay bahçesine uğramak (meyveli soda içmek), günü a101 veya bim'den aile bireylerine abur-cubur alıp bitirmek şeklinde ilerliyor. tabii,dietteyse bunun bir de ara öğün alışveriş kısmı var o konuyu da başka şekilde incelemek mümkün.

    neyse efendim, banu hanım kızımızın video yelpazesi oldukça geniş. makyaj, diyette bir gün, çeşitli çelınclar, anılar (duru önver sen kimsin yaaa), takipçim havra bana neler yolladı (bahreynli bir banu fanı bu kızımız), kozmetik alışverişim, mehmet'le bir gün, soru-cevap, son zamanlarda da mukbang. işin ilginç tarafı banu o kadar fabrika ayarlarındaki, bu içerikleri çekerken bazen edit yapma lüzumu bile görmüyor, ama mutlaka videolarını 10 dakika ve üzeri tutuyor. bu konudaki eleştirileri asla önemsemiyor ve yoluna devam ediyor. hatta uzun zaman takipçisi havra ona kamera yolladığı halde bile yine samsung'uyla çekimlerine devam etti.

    gelelim neden bu kadar linç edildiğine.

    banu, her ne kadar abone sayısı 300 bin'lerde olsa da, bir içerik üreticisi değil. influencer hiç değil. sadece kendi çapında, para kazanmak için, bomboş videolar çekiyor. bunu kendisi de biliyor. misal makyaj videosu çekiyor makyaj yapamıyor, marka isimlerini yanlış telaffuz ediyor, ürünleri yanlış kullanıyor; kitap tanıtımı yapıyor, hayvan çiftliği'ni hayvanları çok sevdiğim için aldım diyebiliyor, ya da ne bileyim soru-cevap videolarında ingilizce öğrenmeye gerek görmüyorum, çalışmak istemiyorum (bu arada kendisi çalışmıyor, zamanında bir iş yerine girmiş, çay yaptırmışlar ve bağırmışlar o sebeple işten çıkmış) gibi linç başlatıcı cümleler kurabiliyor.

    şimdi,banu'nun ortalama içeriklerinden ziyade, bana göre kanalını asıl popüler yapan kitle yorumları okumak için kanalı ziyaret eden ve video altına yorum bırakan kitle. bu yorumlarda da en çok, kaşını al, saçını ortadan ayırma, kendini geliştir, vb. yorumlar başı çekiyor. adeta, bir my fair lady yaratma komisyonu kurulmuş da banu'yu kurtama operasyonu yapılıyor. peki banu bunları takıyor mu? elbette hayır. zaman zaman atarlı giderli instagram story'leri atıyor, zaman zaman yorumları kapatıyor, ama ısrarla talep edilen hiçbir şeyi yapmıyor lakin abone sayısını artırıyor. bu da linç olarak kendisine dönüyor, ancak banu adeta küllerinden doğuyor ve yoluna devam ediyor.

    özetle, banu berberoğlu bir içerik üretici ve kalitenin adresi değildir. asla da olmayacaktır. sadece bir hatewatch objesidir ve ne yazık ki bu şekilde de kalacaktır. dolayısıyla, videoların altındaki "banu kendini geliştir", "banu kaşını al", "banu iş bul" şeklindeki serzenişler karşılığını asla bulamayacak, banu ise youtube'dan kazandığı paraların keyfini sürecektir.
    ilave: @mogsoli kardeş kendi entarisinde değinmiş, diggad et bebeyim hususu da kendi ayrıca irdelenmelidir. atlamışım.

    "yıllar sonra aklıma geldi" editi: debe geri döndüğü ilk gün debe'ye girmişti bu entry. hey gidi...
  • bir youtuber. videolarının altına yapılan olumsuz, aşağılayıcı veya hakaret içeren yorumlarının büyük çoğunluğunun hem cinsleri tarafından yapılmasının sebebi hasettir.

    banu berberoğlu popüler kültürün günümüz standartlarının gerisinde kalmış, bu standartları yakalamaya çalışan ve bu eylemi gerçekleştirirken de doğallığından ödün vermeyen bir hanım kızımız. youtube kanalına koyduğu videolardan böyle bir çıkarımda bulunabiliriz. ayrıca diğer youtube vlogger'ları gibi çağın standart estetik anlayışına uygun bir tarza sahip olduğu da, giyim kuşam vs, söylenemez. her şeye rağmen banu, son 1 hafta içerisinde sosyal medyada viral haline geldi ve birdenbire popüler oldu. üstelik insanlara kendilerini izlerken yaşam tarzlarıyla, sosyal hayatlarıyla, sahip oldukları maddi imkanlarla ve popüler kültürün standartlarına uygun estetik görünüşleriyle hayallerini yaşatan standart youtube vlogger'larının tam tersi bir tarzla. amiyane tabirle türk youtube vlogger camiasının anti-kahramanına dönüştü.

    anti-kahramanımız banu, hızla dikkatleri üzerine çekmeyi başardı. tabi bu da kendisinden daha iyi yerlerde olmayı hakettiğini düşünen, sadece instagramda takipçi kasmak için vücudunu teşhir etmekte beis görmeyen, popüler kültürün getirdiği standartlara uygun olmadığı için kendisini küçük gören, kendilerini sosyal statü olarak banu'dan daha yukarıda gören -ki bunu yapmaya kimsenin hakkı yoktur- özgüvensiz hem cinslerinin lincine uğramasına sebep oldu. çünkü onlara göre; banu'nun özenle dekore edilmemiş aile evinin odasında vlog çekmesi, onlar için ilgi çekici hiçbir özelliği olmayan sevgilisi mehmet ile vlog çekmesi, çektiği vlog'larda etkileyici görsel efektler kullanmaması ve bunca negatif faktöre rağmen popüler olması yanlış.

    "nusr-et'te 5000 tl hesap ödedik!", "kız arkadaşıma aldatma şakası", "starbucksta başıma gelen olay" vb. başlıklara sahip yapmacık hayatlardan kesitleri konu alan videoları izlemektense, banu'yu izlemeyi tercih ederim. zaten severek izliyorum da.
hesabın var mı? giriş yap