ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ingiltere'nin tr'yi seyahat koridorundan çıkarması
-
henüz asemptomatik pozitif ve hasta farkını anlayamamış ülke beyanı. halbuki çok basit; 30 bin pozitif mi çıktı? böl 30'a, biraz küsürat ekle hasta sayısı kendiliğinden çıkıyor. esas ağır hasta tanımı zor, onu anlamaları zaman alacak.
celal şengör
-
az önce canlı yayında selçuk tepeli'ye "yönetimi cahil ayak takımına verirseniz, başımıza bunlar gelir" dedi. gerçekleri konuşan bildiklerini konuşmaktan çekinmeyen koca yürekli bilim adamı.
solak çocuğu sağ elini kullanmaya zorlamak
-
sonuçları trajikomik olabilir bunun. çocuk solak işte ne zorluyorsun sağ elini kullandırmaya.
evet efenim gelelim olayın gerçeklik boyutuna. insanlarımız sol eli kullanmanın, yemek yemenin vesairenin haram olduğu düşüncesiyle çocukları sağ el kullanmaya zorlarlar genelde. pek sık görünür bu durum toplumumuzda.
arkadaşlarımla birgün yürüyoruz yolda. bir tanesinin cep telefonu çaldı. çocuk durdu konuşmaya başladı; ama bildiğin durdu, yürümüyor. "hadisene cem, hadi yürü cem" dedik çocuk kıpırdamıyor. neyse sonra kapattı telefonu. neden yürüyerek konuşmuyorsun diye sordum. sonra başladı anlatmaya:
"ben küçükken solakmışım, sol elimle yazmaya çalışıyorken bizimkiler 'oğlum sol elle yazı yazılmaz sağ elle yaz' diyerek zorladılar beni. şimdi iki elimle de yazı yazabiliyorum; ama böyle aynı anda iki işi falan yapamıyorum. yürürken telefonla konuşamıyorum, yürürken merdivenden çıkarken falan sakız çiğneyemiyorum" diye döktü içini garibim.
sonra en bombası geldi:
"bir gün patates kızartıyorum tavada. sol elimde kızarmış olan patatesleri aldığım tabak duruyor, sağ elimle de tavadan kızaranları alıyorum kevgirle. hani yağını süzmek için aşağı yukarı sallarsın ya kevgiri; ben de başladım sallamaya. sonra farkettim ki kevgiri değil, sol elimde tuttuğum tabağı sallıyormuşum, bütün patatesler yere döküldü."
işte böyle de dengesiz olabilir çocuğunuz. aman diyim zorlamayın*.
karizmatik cevaplar
-
- orhan abi kafan kanıyo
- elleme kanasın
çağatay akman
-
vaktinde bir liseli kardeşimizden "çok güzel değil mi yaaa" nidalarıyla adını duyduğum, merak edip dinlediğimde sözlerinden hiçbir şey anlamadığım ancak "bu kadar manasız sözleri dünyanın sırrını çözmüş gibi sunan adamlar, nasıl olmuş da böylesine doğru bir melodiyi yakalayabilmişler acaba" dediğim şarkıyı seslendiren adam.
o yüzden intihali duyduğumda hiç şaşırmadım. çalıntı iddialarının doğru olduğuna o kadar emindim ki, anlatamam.
künefe vs waffle
-
waffle künefenin ruhu önünde diz çöküp tövbe ister.
before sunset
-
ne zaman başladın ve niye bittin filmi. hayır, uçağın o kadar erken kalkamaz, niye geceye almadın ki biletini? "geceden önce" olaydı adın.. ya da aslında iyi ki olmamış, damakta öyle güzel bir tat bıraktın ki.. celine, öyle güzel dans ettin ki.. ve sen, sonda gelen kara ekran, öyle güzel bir anda geldin ki..
eskiden nerede ne vardı
-
bakkallarda leblebi tozu,
evlerde salçalı ekmek,
sol frame'de bilgi,
türkiye'de de huzur vardı.
kedilerin gariplikleri
-
kirli sepetinden cikarabildiği şeyleri* * * taa arka odadan salona getirip, "bak senin için avlandım" tavrıyla ayağımın dibine bırakması.
sweatshirt gibi büyük parçaları da 1-2 metre kadar zorla sürükleyip, yorulunca ağlama benzeri tuhaf bir miyavlamayla beni ayağına çağırması. yanına gidene kadar avaz avaz miyavlaması.
kör olduğu için, ağzına aldığı parçanın büyüklüğünü kestiremeyip, yatak örtüsü, pike gibi kocaman şeyleri de taşımaya yeltenmesi. ki bu girişim, ancak yataktan yere inebilmekle sonlanıyor haliyle. olsun, o yine de ağzında pikenin ucunu bırakmadan beni çağırıyor. gidiyorum, bana sunduğu avını alıp, başını okşuyorum, gururlanıyoruz ailecek.