hesabın var mı? giriş yap

  • kaptan june olarak da bilinen ingiliz çevreci june haimoff'un dalyan'da geçen hikayesi

    1922 yılında ingiltere'de dünyaya gelen june haimoff'un çocukluğu, babasının işlerinden mütevellit afrika'nın ve orta doğu'nun egzotik bölgelerinde geçer. zengin bir ailenin mensubu olan june ilerleyen yıllarda, daha doğrusu ikinci evliliğinin akabinde küçük bir tekne ile ege denizi'ne açılmaya karar verir ve bir süre yunanistan'da yaşar. zaman içerisinde akdeniz'deki seyahatleri esnasında köyceğiz'i ve dalyan'ı keşfeden june, iztuzu plajı'na hayran kalır. kendi tabiriyle iztuzu, ömründe gördüğü en güzel sahildir.

    iztuzu'da geçirdiği zaman zarfı içerisinde bölgedeki insanlardan aldığı bilgiler doğrultusunda caretta carettaların yumurtlama döneminde bu sahile geldiğini öğrenir ve geceleri elektriğin olmadığı bu karanlık ortamda kaplumbağaları yumurtlama mevsimlerinde gözetlemeye karar verir. gözlemleri esnasında carettalardan çok etkilenen june, araştırmalarını derinleştirmeye karar verir. carettalar üzerine yaptığı çalışmalar arttıkça june ile bu sevimli hayvanlar arasında duygusal bir bağ hasıl olur. 1986 yılına gelindiğinde june, iztuzu'ya yerleşmeye karar verir ve sahildeki bir barakada yaşamaya başlar. turgut özal'ın başbakanlığı döneminde bölgeye hotel yapılması gündeme gelince bizzat başbakana ulaşarak projenin iptal edilmesini sağlar.

    iztuzu bölgesinin doğal halinin korunarak, caretta carettaların varlıklarını sürdürebilmeleri için kaplumbağa vakfı'nı kuran june haimoff, çalışmalarından ötürü ingiltere kraliçesi 2. elizabeth tarafından britanya onur listesi ile onurlandırılır.

    2022 yılında koronavirüse yakalanan june haimoff kaldırıldığı hastanedeki tedavisinin ardından dalyan'daki evinde 23 nisan 2022'de organ yetmezliğinden yaşamını yitirir. vefatının akabinde çevre, şehircilik ve iklim değişikliği bakanlığı tarafından bölgedeki kaya mezarların karşı kıyısına kaptan june anıtı dikilir. anıt, kara yaşamını sembolize eden dikey ve deniz yaşamını sembolize eden yatay formlardan oluşmaktadır. anıtın üst kısmında ise haimoff'un kabartma portresi yer alır. eserin alt kısmında caretta carettaların yumurtadan çıkmaları ve denize ulaşma serüvenlerinin tasvir edildiği minik kaplumbağa rölyefleri bulunur. denize ulaşabilen yavrular pozitif, ulaşamayanlar ise negatif formlar halinde sembolize edilmektedir.
    anıtın ön kısmında denize doğru yürüyüşünü temsil eden 3 boyutlu caretta caretta heykeli, arka yüzeyinde ise haimoff'un hayat hikayesi yer alır.

  • 2010 yılındaki referandumda iktidara destek verip yetmez ama evet diyerek, tek adam rejiminin yolunu açan anayasa değişikliklerinde pay sahibi olan minik serçe lakaplı sanatçımız, bugün aynı iktidarın destekçileri tarafından hedef haline getirilmiş, şarkı sözlerinden dolayı tepki görmüş.

    hangi zihniyete evet dediğini sanırım iyice anlamıştır kendisi.

    minik serçemiz ve sabah gazetesinin haberine göre : (bkz: iki cihanda lekeli)

  • bir karı-koca tanıyorum. 12 yıl falan evli kaldılar. ilk 6-7 sene herkes kendi evinde yaşadı ama sonrasında adam "yaşlandılar" gerekçesiyle anasını babasını aldı, evine getirdi. bir 5-6 sene de adamın anne babasıyla yaşadılar. kadın çalışıyordu, gıkını çıkarmadan o kadar sene hizmetlerini etti.

    12 yıl sonra kadınla adam (adamın aldatması nedeniyle) boşandı. ve ne oldu biliyor musunuz? adam boşandıktan 3 ay sonra, koşa koşa gidip annesinden, babasından ayrı eve çıktı. şu anda anne baba ayrı yaşıyor, oğulları tek başına yaşıyor...

    şimdi bu adam 5-6 yıl boyunca "annesine babasına bakan hayırlı evlat"tı; öyle mi?

    kendi bakmayacağınız, tahammül edemediğiniz ana babanıza karınızı baktırmayın. mecbur değil. yok efendim "40 yaşından sonra anne babayla mı yaşanır"mış... eee, karın varken yanında, değişen neydi? beyefendi anasının babasının hizmetini karısına yaptıracak, boşanıp yalnız kaldığı gün "haydi eyvallah, ben kırkımdan sonra size katlanamam..." alt metni şu: "ben hiçbir sorumluluk taşımayan bir asalağım, hayatım boyunca öyleydim, karım toparlıyordu beni... şimdi artık o yok ve ben eski halime dönüyorum." yani aslında kendisi hayırlı evlat falan değil amk, karısının insanlığı (ya da belki mecburiyeti) üzerinden rol kesiyor.

    kendiniz bakacak, hizmetlerini kendiniz edecekseniz o ayrı mesele. ama siz yemekten sonra koşa koşa gittiğiniz yatak odanızda bilgisayardan film seyrederken, işten gelen karınız sofrayı kurup topladıktan sonra kayınpederine, kaynanasına çay servis ediyorsa, "anasına babasına bakan hayırlı evlat" olmuyorsunuz. yüz kere şahit oldum; adam sofradan kalktığı gibi koşa koşa yatak odasına gidip, uyuyana kadar bira içip film seyrediyodu. karısı işten gelip yemek yapıyor, sofrayı kuruyor, kaldırıyor; alınmasınlar, gücenmesinler diye mecburen yaşlı insanların yanında zaman geçiriyor, bacaklarını bile uzatamadan uyuklaya uyuklaya koltukta oturuyor... on dakika dinlenemeden sabah kalkıp işe gidiyor... karınızı buna mecbur bırakmayın. yazıktır.

    ps: kadın ne yapsa yaranamaz da üstelik ha, o da ayrı mesele...

  • bir siyasal islamcı tehdidi.

    ben kutlamayacağım, dombra eşliğinde 31 çekmeyi planlıyorum napacaksin? 15 temmuzda 31 çekti diye mahkemeye mi vereceksin ?

    konuşmak için konuşuyor, zorla ağır konuşturuyorsunuz adamı.

  • kendisinin kazandığı ciddi bir kupa yoktur. zaten 2002 dünya kupası da baklavasına yapılmış bir turnuvadır, hatta ronaldo o turnuvada 8 golle gol kralı olduğu için baklavadan en çok dilimi yemiş ve göbek yapmıştır.

    brezilya'nın o dönemi denilen takımda kaka yokken ve ronaldinho da daha yıldız adayı iken dünya kupası kazanmıştır. takımda kendi seviyesinde sadece rivaldo vardı, dolayısıyla ronaldo takımın iki yıldızından biriydi. liseli olduğunuzu her yerde belli etmeyin.

  • küçükken sorduğum her soruya saçma ve hayal gücünün sınırlarında cevaplar vermesi . aklımda kalan tek cevabı ise denizlerin neden tuzlu olduğunu sormuştum . abim ise mcdonalds'ın palyaçosunun tuzları taşıyan gemi ile battığını söylemişti. ardından o palyaçoya olan saygılarından kullanıldığını söylemişti.