hesabın var mı? giriş yap

  • fizik biliminin tarihindeki en iyi on birle sahaya çıktığı atipik maç. teknik direktör max planck yönetiminde sahada mücadele eden takım, en büyük sıkıntıyı takımın beyni olan einstein ile tecrübeli golcü bohr arasındaki anlaşmazlıktan çekmiştir. fuleli koşuları ile tanınan paul dirac ile compton'un mücadeleci futbolu galibiyeti getirmiştir.

  • şenol güneş'in nasıl haince ve vahşice saldırıya uğradığını teyit eden görüntülerdir. adam resmen yüzükoyun yere kapaklanmış. hadi aranızda delikanlı birisi çıksın da, hiçbir yere tutunmadan, ellerini yere koymadan kendini bilerek yüzüstü yere bıraksın. sıkar biraz. hepiniz korkarsınız. çünkü bu şekilde düşmek bile ciddi bir hasar verebilir. kolunuz, çeneniz, dişleriniz kırılabilir. hatta havuza bile böyle atlayamazsınız. 70 yaşındaki birisi ise bunu hiç yapamaz. ancak kafasına ciddi bir darbe alan kişi böyle düşebilir. bu bir film sahnesi olsa dublör kullanılır. o kadar ciddi bir düşüş bu. şenol güneş'e bir kez daha geçmiş olsun diyorum. fenerbahçe çıkarttığı her yeni görüntüyle kendini biraz daha rezil etmeyi başarıyor.

  • nba tarihindeki oyuncular arasında kaçıncı sıraya konulacağı oldukça göreceli olan nba efsanesi.

    hepimiz iverson için ''pound for pound the greatest player ever'' söylemini duymuşuzdur. yani ''fiziği oranında tarihin en iyisi''.

    bu aslında geniş bir tabir olarak göze çarpıyor. fakat aslında tam olarak doğru bir ifade, en azından skor üretme olarak.

    meşhur nba youtuber'ı jxmyhighroller bununla alakalı çok güzel bir video paylaşmıştı. pound for pound ifadesini gerçek anlamda istatistiğe dökerek, fiziği oranında tarihin en büyük skorerlerini listelediği bir çalışma yaptı.

    yaptığı hesaplamadaki faktörler şöyleydi:

    1. fizik = boy ve kilo

    2. dönem faktörü = tüm istatistikler 100 pozisyon başına olacak şekilde modifiye edildi (her dönemin temposu farklı olduğundan daha adil kıyaslama sağlayan bir yöntem)

    3. primetime = pek çok oyuncunun kariyerlerinin son yıllarında sayı ortalamaları ciddi düşüş sergilediğinden, daha gerçekçi kıyaslama için her oyuncunun kariyerinin en iyi 6 yılı kesilip alındı.

    fizik puanı hesaplanırken:

    boydaki her inç için 1 puan
    kilodaki her pound için 0.5 puan verildi.

    bu fizik puanı, 6 yıllık prime dönemde oyuncunun 100 pozisyon başına ortalama ürettiği sayıya bölündü.

    yani - fizik puanı/ppg = pound for pound score

    hesaplamada pound for pound score'u en düşük çıkan oyuncular fiziğine göre tarihin en büyük skorerleri olarak karşımıza çıkıyor.

    bu istatistiğe en fizikli oyuncular açısından bakarsak sıralama şöyle: görsel

    nba standartlarında normal bir fiziğe sahip oyuncular açısından bakarsak da durum şu: görsel

    peki, fizik açısından en dezavantajlı oyunculara bakarsak durum nedir? durum şu: görsel

    1. sıra boş dikkat ettiniz mi? evet, çünkü absürtlüğü vurgulamak için iyice sindirmek lazım.

    1. sıradaki kişi, açık ara allen iverson: görsel

    iverson'ın kyrie erving'le filan karşılaştırıldığı bu saçmasapan günlerde, bu istatistik biraz olsun the answer'ın olağanüstü skorerliğini gözler önüne seriyor, hem de çarpıcı şekilde.

    tarihte fiziği oranında pota etrafında bu kadar bitirici olan, rakip potaya bu kadar kolay sayı bırakan ve hiçbir imkan ve ihtimal dahilinde durdurulamayan en iyi oyuncu tartışmasız allen iverson.

    yukardaki 3 tabloyu bir araya getirdiğimizde ise resim şu: görsel

    iverson'ın prime score'unu 29'a düşürseniz dahi pound for pound score 5.25 oluyor ve yine zirvede kalıyor. ki iverson'ın zirve dönemi olan 2000-2005 arası dönemde maç başına pozisyon sayısı 91'di. şu anda bu sayı 101. wilt chamberlain döneminde ise 128. evet, istatistik 100 pozisyona göre sabitlenmiş olsa da, iverson gerçekten şu dönemde oynuyor olsa tablo pratikte daha da dramatik bir hal alırdı belki de.

    daha etkileyici bir istatistik varsa bile ben bilmiyorum.

    tanım: muhtemelen fiziğine oranla tarihin en iyi ve en rekabetçi oyuncusu.

  • ben bu adamı çok seviyorum. sevdiğim için de kendisini uyarmak istiyorum: bak vedat abi, gözünün yağını yiyeyim şu yöresel ustaların hiçbir şey anlamadığı muhabbetleri kısa tut.

    gidiyorsun rizeli kuru fasulyeciye virginia'daki hububat üretiminden bahsediyorsun, diyarbakır'daki paçacı fazıl'a fransa'nın güneyinde koyunun yanağını nasıl pişirdiklerini anlatıyorsun, çanakkaleli balıkçıya "italyan köylerindeki ancelotti dolması da buna benzer" diye muhabbet açıyorsun, urfalı kebap ustasına marsilya sığırların beslenme saatini anlatıyorsun. allahını peygamberini seviyorsan kısa tut şu muhabbetleri ya da hiç açma... adam yöresel adam vedat abi, ateşin harında dura dura yaz sıcağında zebani siniri yapmıştır o. bir de "televizyoncular gelecekmiş" stresi... valla bir gün milano danası, lancaster koçu, paris billuru derken konuştuğun ustaya/tükkan sahibine balatayı contayı yaktıracaksın. tamam izleyiciler öğrensin diye de açıyorsun bu muhabbetleri ama karşısındaki ustayı da düşün. sen "kosta rika'da koyunun kellesini meşe odunuyla tütsülerler", "güney carolina'yda koçun yağlı kısmını ekmek arası ederler" derken sırf kibarlıktan "doğrudur efendim" diyen adamın dramını düşün. düşün ve insafa gel.

    vedat abi seni seviyorum ama tehlikedesin bunu bil...

  • hiçbir işe yaramayan, yaptığı bir tane elle tutulur eseri bulunmayan, ağzı bozuk bir mahalle karısı edasıyla konuşan, tüm bu vasıfsızlıklarıyla beraber, beğeni ve kalite yetisinden yoksun türk halkı tarafından şımartılan bomboş bir insandır efenim kendisi. sokaktaki mendil satıcısının ardından "mendilimi ver denyo" diye seslenebilecek kadar kaliteli biridir. kendi milyonlarını sayarken, arkamdan konuştular diyerek garsonları işten attırabilecek toplumsal vicdana sahip biridir.(gerçi tepki toplayınca yeniden işe aldırmış diye duydum.)

    olduğun yeri, senin gibi olan birçokları gibi haketmiyorsun. hatta daha da öteye gideyim, sen orta sınıfın altında biri olarak hayatını idame ettirmesi gereken biriyken, gerine gerine en gözde mekanlarda boy gösterebilecek, en güzel yerlerde tatil yapabilecek paraları kazanıyorsun. insanımız düşünmekten kaçtıkça, insanımız kendini geliştirmek gibi bir dürtüye sahip olmadıkça, insanımız kendine dayatılan tüm bu saçmalıkları reddedebilecek seviyeye erişemediği sürece, siz ve sizin gibiler işte sanatçı diye ortalarda dolanıyorsunuz, dolanacaksınız.

    git bebek'te üç beş tur at sevgili demet akalın. bi'de sinema yap. vasfın o kadar çünkü.

  • altındaki yorumun yardığı ve videodan bi zik anlamadığım kayıt.

    "hello my arab friends, as a turkish guy i am experinced at this tapes and i want to give you some information tips. first think you should know is most probably (like %90) parallel state recorded this tapes.of course with help of lobby of interests (faiz lobisi) and chp (cehape). but i know that your people dont be fooled by this kind of shits.(halkınız bunları yemiyor).sisi did 1400 km divided road (bölünmüş yol). jesus christ (allah aşkına) can you imagine that a government who did this roads can make corruption? (bu kadar yol yapmış bi iktidar yolsuzluk yapabilir mi?).dont give up to continue to follow your long man (uzun adam).eeeey pennsylvania. stay straight dont bend (dik dur eğilme) this nation is with you (bu millet seninle) hulooggggggg"

  • adamların ülkesi deprem bölgesi üzerinde değil. adamlar ona göre önlem almak zorunda değil ama senin ülken deprem ülkesi ve sen önlem almak zorundasın.

    görsel

  • yurt ici ucus ise bu yolcular en saf duygularin insani da olabilir. eger oyleyse, bu durumdan yillarca millete ucak yuzu gostermemis olan thy'nin utanmasi gerekir. avrupa'da amerika'da insanlar inanilmaz kampanyalarla, komik fiyatlara o ucak senin bu ucak benim seyahat ederken bizim milletimizce daha 5-10 yil oncesine kadar ucaga binmek bi zenginlik gostergesiydi.

    * ilk kez ucaga binen, ucak ne zaman iner ne zaman kalkar bilmeyen amca inis esnasinda eger sizin kolunuza sarilip "indik mi evladim" diyorsa onun sirtini sivazlarken akliniza thy'nin gelmesi gerekir.
    * veya bi tarafi kalkik bi host/hostes "hanimefendi bir portakal suyu daha rica edebilir miyim?" diyene "tabi efendim" deyip, "kizim bi portakal suyu daha verecen mi hele?" diyene "amca portakal suyu yok" diye cevap verebiliyorsa o hosta/hostese ayari vermek de sizin insanlik vazifeniz haline gelebilir.
    * ya da yaninizdaki teyze ucaktan korkuyor olabilir. ucak kalkisa gecerken veya inerken tedirgin de olabilir. sizinle konusmak da isteyebilir. her halukarda 3-5 soruluk muhabbeti ondan esirgeyip, "olum kari geldi bana diyo ki evladim ben cok tirsiyorum gozumu kapayacam ucak inince soyle sen gozumu acayim diyo ben de 10 dakka gec soyledm ucagin kalktigini ahuhuhauhauaha" diyorsaniz bu ulkenin insaninin hakkini veremiyorsunuz demektir.

    ha ben bu ulkenin insaninin tamaminin asigi degilim. her turlu kazigi atanlar mi dersin, anana bacina tacize yeltenenler mi dersin, yok mu? var elbet. arkani doner donmez seni mihlamak icin firsat kollayan serefsizler de az degil bu ulkede. benim asik oldugum insan, su sikilmis dunyada bozulmadan kalmis, kalbi temiz guzel insandir arkadas. ucaga mi binmis, basimin tacidir o. kafami da sikse beynimi de sikse oyledir.

    not: yukaridaki 3 olay da gercek olaylardir.