hesabın var mı? giriş yap

  • var bu insanlar.

    basbaya kötüler.

    bakıyorum bazen yazarın yazdıklarına, direkt "kötü lan bu adam" diyorum.
    insanları birbirine düşürmeye kasıyor, birilerinin başlıklarının altına düşmanın başına gelmesin diyeceğin şeyleri inşallah diye yazıyor. başka yazarların nick altında ilkokul oyunları döndürüyor. mesajla küfrediyor. insanlığa imtihan ibne. ve troll'de değil. bunları eğlencesine falan yapmıyor. gerçek hayatta sahip olduğu kişiliği neyse o adamın. *
    şu güzel ortamı bozuyor.
    inşallah gerçek hayatta böyle bir insanla karşılaşmam dedirttiriyor.

    basbaya kötü.

  • yatacak yeri yok bu düzenbazların. oynanmış görüntü ve sesle gelip bunu gerçekmiş gibi lanse ediyor. bu adam en büyük haindir. alçak, şerefsiz ve namussuzdur.

    bakın bu montajın arkasında kimler var;
    “sosyal medyada araştırma yapınca bu montaj videoyu yayan hesabın "yekvücut"isimli hesap olduğu ortaya çıkıyor. peki, bu trol hesabı kim yönetiyor? sayfasına girildiğinde "yekvücut bir bosphorus global projesidir" ifadesi dikkat çekiyor. bosphorus global ne mi? pelikancılar denilen ve seçim boyunca yalan haberlerle ülkeyi karıştırarak provokasyon ortamı yaratmaya çalışan grubun merkezi”

    kaynak : http://www.yurtgazetesi.com.tr/…akiler-h130713.html

  • donanım olarak yine güzel telefon da her anlamda çok boş bir kullanıcı kitlesi var. hayır bilmiyorsun bari kapa çeneni...

    4k ekran denmiş, 16 mp. yetmez denmiş, 64 bit işlemci olaydı denmiş, bilmem ne bilmem ne...

    birincisi mercimek kadar sensöre 16 mp. bile çok fazla... özellikle düşük ışıkta iso başarımı bakımından büyük dezavantaj yaratır. (bkz: noise) bu ebatlardaki uyduruk sensörler şartları zorlarsan 8-12 arasında olabilir ama daha fazlası üretici uzaylılarda destek alıp, yeni bir sensör teknolojisi geliştirmediyse zarardır. hayır bir de gerçekten ihtiyacın var mı 20 küsür megapixel'e? hayvani ebatlarda baskılar almıyorsan, ciddi crop'lar yapmıyorsan elbette yok ama maksat sayıca yüksek olsun, kağıt üzerinde fazla görünsün. çok daha önemli bir parametre olan sensör boyutunu sorsam hiçbiri cevap veremez ama...

    4k ekranı yok demiş adam... 4k olsa şahin gözleriyle aradaki farkı anlayacak çünkü... biz 47" üzeri tv için 4k iyi gider, lazım olur, bayağı işe yarar diye yazıyoruz çiziyoruz, adam 5" telefonda 4k istiyor. kaldı ki kulladığın uygulamaların çoğu yaklaşık olarak 720p'ye göre hazırlanmış, bunları daha yüksek çözünürlüklü ekranda kullanırsan bu durum yine senin zararına... ayrıca mevcut işlemciler 1080p ekranla bile yeni yeni başa çıkabilirlerken 4k istemek, performans sorunları sebebiyle ağlamayı istemek demek. 4k ekran istiyorsun da onu akıcı şekilde kullanabilecek mobil cpu ve gpu var mı?

    ha bu arada aynı adam telefon 4k video çekiyor diye seviniyor. ama evinde 4k monitörü, tv'si hiçbir haltı yok. ama onun için önemli olan 4k çekmesi. çekiyor mu? çekiyor bu kadar basit... adam yüzeysel. ayrıca telefonun çektiği video'nun bitrate'i sistem kaynaklarının kısıtlı olması nedeniyle düşük olur, gerçek 4k kalitesinin yakınından geçemezsin desem yine boş boş bakar yüzüme...

    64 bit olayına gelince... siz de haklısınız arkadaşlar play store 64 bit destekli uygulamalarla dolu ama yeterince hızlı kullanamıyorsunuz, çok mağdur oluyorsunuz. android sisteminde bu akımı başlatacak olan donanım üreticileri değil, bizzat google olmalıdır. sen istediğin kadar tek başına 64 bit, 128 bit, 256 bit işlemci kullan.

    işiniz gücünüz sayı yani... tek bildiğiniz de hangi sayının hangi sayıdan büyük olduğu... demek ki en azından ilkokula gitmişsiniz.

  • 2024-2025 sezonundan itibaren isviçre modeli adıyla anılan değişikliklere gidecek organizasyon.

    aşağıdaki videoda güzel güzel anlatılmış, ben de türkçe'ye çevireyim dedim;

    https://youtu.be/gy5rcsf0scu

    2024-2025 sezonu dedik neden? çünkü şampiyonlar liginin yayın kontratı sona eriyor. yeni kontratla daha çok maçın oynanacağı bir sistem getirilmek isteniyor. buna mehmet demirkol gibi yorumcular "futbolun amerikanizasyonu" diyorlar.

    peki yeni durumda farklılıklar neler?

    daha önce 32 takım katılan lige yeni durumda 36 takım katılacak. şu anki gibi 8 ayrı grup yerine de 36 takımın hep beraber tek bir grubun içinde olduğu bir lig oynanacak.

    36 takım kendi aralarında 70 maç oynayamayacakları için her takım beşi evde beşi deplasmanda toplam 10 maç oynayacak. kimin kiminle oynayacağı uefa sıralamasına göre belirlenecek. yani maalesef o kura heyecanı, fanusta döndürülen toplar, kolay takım çekmiş yönetici gerinmesi gibi şeyler tarihte kalacak.

    10 maç sonrasında ortaya çıkan puan tablosuna göre, her takım 36 takımlı tek grupta bir sıralamaya kavuşacak. bu sıralamadaki ilk 8 takım otomatik olarak bir sonraki tura yükselecek.

    sonraki 16 takım (dokuzuncudan itibaren yirmidördüncüye kadar) kendi aralarında play-off oynayacaklar. bu play-off'larda kazanan 8 takım yukarıdaki 8 takımla karşılaşmak üzere bir üst tura geçecekler.

    sonrası malum final stage.

    peki bu değişikliğin temelinde ne yatıyor?

    daha fazla maç, daha fazla bilet satışı ve daha fazla reklam geliri.

    bu değişiklikler sonucunda şampiyonlar ligine katılan her takım standart oynayacağı maç sayısını 6'dan 10'a çıkarmış olacak. bu da katılımcıları oyunda daha fazla tutmak demek.

    bunun yanında şu anki sistem 6 maç sonrası 32 takımın 16'sını evine gönderiyor. yeni durumda 10 maç sonrası 36 takımın sadece 12'si evine dönmüş olacak. geri kalan 24 takımın grup aşamalarından sonra hala şansı mevcut olacak.

    bu iki durum muhtemelen avrupa takımlarının birbirleri arasında habire maç yapmasına, haliyle ulusal liglerin yavaş yavaş yerini büyük avrupa ligine bırakmasına ön ayak olacak. ama bu benim kişisel spekülasyonum.

    peki gelelim bizim için daha önemli olan "katılım" mevzusuna.

    aslında yeni durum bizim gibi ülkeler için çok da iyi değil. çünkü şu an ulusal liglerden gelen 32 takımın seçiminde bir değişiklik ön görülmüyor. bu yeni sistemle fazladan katılan 4 takım içinse ilginç bir sistem geliştirmişler.

    4 takımdan birini hiç uefa sıralamasına bakmadan direkt fransa, ingiltere, almanya, italya ve ispanya liglerinden seçmeye karar vermişler. yani orada bize ekmek yok.

    ikinci slotu da bir önceki şampiyonlar liginde iyi performans gösterip kendi liginin dandikliği yüzünden ön eleme oynamak zorunda olan takımlara ayırmışlar. türk takımlarına buradan belki bir şeyler düşebilir. ama elbette önce şampiyonlar liginde finallere kalmak gerekiyor bunun için.

    kalan 2 slot daha da fena. bu iki slot "eski gücünden uzak" olan takımlara tahsis edilmiş ve böylece yılların geyiği de bir anlam kazanmış. yeni durumda bu iki takım uefa sıralaması yüksek ama kendi liginde kötü performans (beşinci, altıncı ya da yedincilik) gösteren takımlardan seçilecek. haliyle buranın gediklileri de premier lig'den gelecek olan manchester united, tottenham ve benzeri takımlar olacak gibi duruyor.

    bu yüzden 5 büyük lig olan ingiltere, almanya, fransa, italya ve ispanya'nın yedincisinin bile gidebildiği turnuvaya geri kalan liglerin ikincileri ve üçüncüleri gidemeyecek. daha da acısı, avrupa liglerine (şampiyonlar ligi, avrupa ligi ve konferans ligi) gönderilecek takımlar toplam 7 tane ile sınırlandırıldığı için şampiyonlar ligi dediğimiz şey muhtemelen yıllar içinde bu beş ligin mütemadiyen 5-6 (hatta yer yer 7) takım gönderdiği eternal bir ölüm grubu halini alacak olması.

    bütün bu kötü durum içinde bir de takvim sorunu var. uefa sanki biraz da bilerek bu beş ligin takımlarına kendi aralarında daha fazla maç yaptırarak domestik ligleri öldürmeye çalışıyor gibi geliyor bana. bunu okuyunca heyecanlanmayın, yukarıdaki duruma göre zaten türkiye ligini kimsenin umursadığı yok. yani anamızın ligi olduğu gibi devam edecek. kimse bizi öldüremez! *

    kişisel görüşüm, premier lig'in 1992'de yine bir yayın kontratıyla kurulup futbolu bambaşka bir şey haline getirmesi gibi, şampiyonlar ligi de muhtemelen bildiğimiz futbolu oldukça değiştirecek. bizim gibi futbolun derin ve beyaz taraflarını daha çok izleyen ülkelere hiç şans tanımayarak para ve teknik şov odaklı bir şey olacak. bir tür nba gibi diyebiliriz.

    bekleyip görelim.

  • - sarah connor?
    - kim?
    - sarah connor?
    - ha sen benim eski adımı diyosun. değişti o, sarah öztürk oldu. evlendim ben...
    - olumsuz! kayıtlara göre sarah connor hiç evlenmedi...
    - canım kayıtlara geçmedi zaten. imam nikahı yaptık...
    - hımm... that changes everything...

  • 'abbas güçlü ile genç bakış'ta soru soracak olsam, abbas güçlü'ye "bebekken de mi adınız abbas'tı?" sorusunu sorardım.