hesabın var mı? giriş yap

  • "1970'lerde doğmuş biri olarak, birçok hükümet gördüm. şu anki hükümet, ülkeye gelmiş en iyi hükümet. yaptıkları, yapacakları ve vaad ettikleri her şeyi, ayrıca izledikleri yolu beğeniyorum. akil insanlar heyeti, son derece doğru bir girişim. bundan önceki bütün hatalarımız için herkesten özür dilememiz lazım. yaralarımızın sarılması, bütün olduğumuzu hatırlamamız önemli; böyle düşünüyorum." diyerek kumarı, alkolü bırakıp, akp seçim mitinglerinde sahne almaya başlamak istediğinin sinyallerini vermiş.

    ahmet kaya'ya çatal fırlatmasına gönderme yaparak "gençlik hatalarımın farkına bile bu hükümet sayesinde vardım" diyebilecek kadar olmuş artık. valla bence toy serdar ortaç gitmiş yerine nihat doğan kırması yeni bir oğlan gelmiş.

    her zaman söylüyorum kraldan çok peşindeki soytarılardan korkacaksın.

  • yalan söylemeyip dürüst davranmasının sonucudur. keşke bütün siyasiler merkel kararlılığında ve dürüstlüğünde olsa.

    tek ihtiyacımız realizm. bizimkiler "biz şöyle iyiyiz böyle kıskanılıyoruz. benim suriyeli kardeşim" diyor sonucunda ben amerikan malı telefonumda amerikan sosyal medya uygulamasında aşağıdaki fotoğrafı görüyorum.

    http://a.abcnews.com/…eaders_ml_150402_16x9_992.jpg

  • sinema çıkışı yemek yeniyor, filmin kritiği yapılacak..:

    -altyazılar çok kötüydü ya..
    -bakmadım.

  • "cardiffe handikapli 1 verdim tüpgazi açtim çakmakla evin içinde dolaniyorum"

    ek: cardiff ilk yarı 1-0 mağlup.

  • üzerine çok az konuşulan ama gördüğüm kadarıyla ülkemizde çok yaygın olarak yaşanan bir hadise. farkında olunmayan yaralarımızdan biri. burada bile 4 entry var ama eminim bir çoğunuz çevresinden böyle bir hikaye duymuştur.

    annemin bir tanıdığı bunu yapmış. bazı hikayeler çok iz bıraktığından herhalde, tekrar tekrar anlatmıştır bunu. iki kız kardeş, birinin çocuğu olmuyor, diğerinde 3 çocuk. kardeşi için, bir nevi sipariş üzerine çocuk doğurup alt katında oturan kız kardeşine veriyor. sürekli görüşüyorlar elbette. çocuk büyüyor ve babasının küçük bir kopyası, sapsarı saçlı mavi gözlü, yüz hatları biyolojik babasının birebir aynısı. daha ilginci biyolojik babaya aşırı derecede düşkün. ne zaman oturmaya gelseler kalkacakları zaman 'ben y. amcalarla kalmak istiyorum' diye ağlıyor. o öyle dedikçe iki kız kardeş de hüngür hüngür ağlıyor. tam bir aile dramı.

    bunu yaşayan ya da bu olaydan dolaylı etkilenen bir çok hastam oldu. hikayelerini dinledim. yaralarını onarmaya çalıştık birlikte.
    'kardeşimin çocuğu yok, 3 numarayı ona vereyim' diyen mi dersiniz, sırf vermek için çocuk doğuran mı..komşuya tuz verir gibi çocuk vermek. nasıl bir aymazlıktır hiç anlayamam.

    bu olay öylesine farklı boyutlarda etkiliyor ki aileyi..
    verilen çocuk: istenmeyen, değersiz birisi olarak algılıyor kendini.
    veren ebeveynler: yoğun suçluluk duyguları yaşıyor.
    alan ebeveynler: çocuğu ailesinden ayırmaya yönelik yine suçluluk duyguları.
    biyolojik kardeşler: evde kalan/kurtulan olmanın suçluluğu ve çocuklarını 'veren' ebeveynlere karşı güvensizlik.

    toplumsal bir yara bu mesele. insanların bilinçlenmesinden yana çok umudum yok açıkçası ama belki tüp bebek gibi yardımcı üreme tekniklerinin ilerlemesi bir nebze etkili olur da daha fazla çocuk ayrılmaz annesinden.

  • çok fakirlik çekmiş, karısının ölümünden sonra 6 çocuğuyla tek başına kalmıştır. eğer yanındaki insanların desteğini almasaydı belki de şuan tarihe gömülmüş bir insan olacaktı fakat ona itici güç olan arkadaşları ve kendi zekası sayesinde buhar makinesini icat etmiştir. hemen ardından çıkarılan patent kanunu ile ölümünden önceki son 25-30 yılı zenginlik içinde geçirmiştir. sanayi devrimini dolaylı olarak başlatan insandır.

  • iyi ki nobel almış da iyi ki tanımışım dediğim yazar.
    başkahramanları geçmiş aşklarını, travmatik deneyimlerini atlatsa da ince bir sızısını kendisiyle birlikte getiren, güçlü, detaycı ve hafiften nevrotik kadınlardır.
    öykülerin geçtiği kanada kırsalını tahayyül etmekte zorlansam da, akçağaç şurubunun tadını hiç bilmesem de
    hemen hemen her öyküsünün birkaç pasajında hüngür şakır ağlıyorum.
    duygularla ilgili pek bir şey değişmiyor galiba.