hesabın var mı? giriş yap

  • türk dizi ya da filmlerinde bütün karakterlerin ismi farklı.

    normalde bir sokakta 3 mehmet 2 mustafa 2 hasan ne bileyim 4 mustafa 5 ayşe bulunurken dizilerde her karakter farklı isimde.

  • linçi bölmek istemem de sadece kısa bir bilgi vereyim. o nasıl kebap falan diyenler olmuş. yedikleri kağıt kebabıdır. ancak elazığ'da bunu doğru düzgün yapamazlar, saman gibi olur. en iyi kağıt kebabını malatya'da hacıbaba'da yiyebilirsiniz. şimdi linçe kaldığınız yerden devam edebilirsiniz.

  • - sene 90. ventolin, güzel sanatlarda okurken bir denizcilik şirketiyle görüşür. kendisinden gemilere uygulanmak üzere logo tasarımı istenmektedir. öğrenci ventolin, ortalama bir ajansın çekeceğinin 5'te biri kadar bir rakam söyler, fiyatta hemen anlaşırlar. iki hafta sonra logoların sunumu yapılır, müşteri bayılır, teşekkürler eder. artık son aşama işin uygulanmasıdır. ancak müşteri bir daha aramaz, telefonlara da çıkmaz. sınavlardı, kızlardı derken aylar geçer. olayı çoktan unutan ventolin, msü'den karaköy iskelesine doğru yürürken bir nakliye gemisi görür. sunduğu logolardan biri, sanki beş yaşındaki bir çocuk bakarak tekrar çizmiş gibi, daha önce görüştüğü şirketin gemilerinden birinin bacasındadır. delirir, adamları allem eder kallem eder bulur, yakalarına yapışır, "ne iş bu?" der.

    konuya geliyorum:

    şirketin patronu, "ne kızıyorsun ya ventolin kardeşim?" der. "senin on liraya yaparım dediğin logoyu matbaacı yeğenime tarif ettim, bilgisayarda bir liraya çizdi. senin işini kullanmadık ki, ayıp oluyor ama."

    bu, mesleğimi ilgilendiren acı bir türkiye gerçeğiyle ilk tanışmamdır.

  • kahvedeki amca ekonomi konuşabilir çünkü kahvedeki amcanın söylediklerini alıp gazeteye, televizyona koymazlar. arda da kendi arkadaşlarıyla oturup konuştuğu ortamda ekonomi dahil her şey hakkında konuşabilir. ama medyaya açıklama yaparken her şey hakkında konuşursan ne diyon olum sen derler tabi. o yüzden ekonomi masterin yoksa susacaksın medyaya karşı. peki ben zamanımı harcayıp niye bu saçma entry'i yazdım. çünkü biraz önce söylediklerimi kendi başına çıkartamayacak insanlar var. tepkim mantıksızlığa...

  • 1917 ekim devriminden sonra sovyetler'de ortaya çıkmış, modernizm'in bel kemiği olarak nitelenebilecek bir sanat akımıdır.

    çağ başında fizik biliminde yaşanan değişmeler; iletişim, bilgi sistemlerini ve teknolojisini öylesine etkiledi ki sürekli değişim içinde olan dünyada eski kartezyen bölünmeler tamamen lağvedildi. bu da konstrükrivizm’in doğuşunu bir şekilde tetiklemiştir.

    konstrüktivistler; bu değişikliği sadece fiziki dünyada değil metafizik ve felsefi anlamlarda da irdelemişlerdir.

    "biçim, x" demişlerdir yani onlara göre biçimlendirme; 'ön koşullarına bağlı olarak, her zaman tamamen yeniden oluşturulması gereken bir bilinmeyendir.'

    konstrüksiyon, fiziksel bir etkinlikten çok entelektüel bir etkinliktir.

    konstrüktivist mimarlar, mimarlığın bir anlatım aracı olması konusunda inançsız sayılmazlardı lakin mimarlığı yalnızca betonlaşabilen bir şiir olarak görüyorlardı.

    bugünün dekonstrüktivizm'iyle bağları entelektüel bir bağdır.

    dikkat çeken güçlüdür anlayışı üzerinden yürür sanatları.

    ruslar'ın tarihe bıraktığı bir izdir. sistematik olması bazı insanlarda hayranlık uyandırırken, bazı insanlarda devrimin sanatı olması nedeniyle rahatsızlık uyandırmıştır

  • öğretmen, öğrencisine;

    -fatih senin yaşındayken istanbul'u fethetti. peki sen ne yapıyorsun ? hala çocuk gibi şımarıp, oyun oynuyorsun.
    öğrenci: ama hocam, onun da hocası akşemseddin'di, der.

    bu kısa ve özlü hikayeden bihaber olan insan beyanatıdır.

  • muhtemelen üniversite çağında birinin önermesi.

    ben de o yaşlarda "son zamanlarda kafka çok popüler" diyordum, bundan 10-15 sene önce filan.

  • butun ozellikleri boganin agir ve hantal gorunusu arkasina saklanmis olan kadinlardir.

    uysal gozukurler ofkeleri saklanmistir, tembel gozukurler neler yapabilecekleri saklanmistir, mesafeli gorunurler tutkulari, ne kadar atesli olabilecekleri saklanmistir.