hesabın var mı? giriş yap

  • piyasa manipülasyonun belgesidir. yapılan suçtur. böyle müdahaleler gizlice ayarlanmış, yandaşlar tarafından voliyi vurma fırsatı olarak değil, devlet politikası olarak çook önceden duyurularak yapılması gerekirdi normal bir ülkede.

  • gerçekten sorulması gereken soru üstte sorulmuş. cebinden mi verdi?
    7 maaşını bağışlayıp butun turkiyeye maske kolonya ikram edebiliyor mu?
    yoksa bu devletin karşıladığı bişey mi?
    ne zamandır kişiler devlet oldu?

    edit:
    an itibariyle 809 fav almış bu entri debe'de yokken, 15 favlı bir westworld spoileri 13 favlı bir hakan ural eleştirisi 12 favlı bir fatih altaylı gafı 3 favlı bir "yasak elma" dizisiyle ilgili ne olduğu anlaşılmayan 258471263418723. entri ve daha niceleri debe'de.
    şahane gerçekten.
    tamam bu entri de bi bilgi değil belki, ben de debeye gireyim diye yazmıyorum. kendi kendime söylenmek için yazıyorum da neyse ben bişey demiyorum. sansüre karşıyız.

  • 1478 - 1535 yılları arasında yaşamış, hem düşünce sistemlerinin hem de ölüm sebeplerinin az çok benzer olması sebebiyle döneminin sokratesi sayılan, en meşhur eseri "nowhere" anlamına gelen utopia olan ingiliz filozof.

    utopia kitabında her ne kadar devlet adamlarını saray kuklaları diye nitelendirse de, hiç istemeyerek ilk olarak lord chancellor* olarak görevlendirilmiş, yaptığı işler ve verdiği kararlar ile toplum nezdinde çok büyük popülariteye sahip olmuştur. daha sonra kendi döneminin kralı olan henry viii tarafından lord high chancellor* olarak görevlendirilmiş, birkaç yıl bu görevi ifa ettikten sonra henry viii ile bir takım konularda uzlaşmasının mümkün olmayacağını düşündüğü için sağlık durumlarını bahane ederek görevden çekilmeyi talep etmiş ve kabul edilmiştir. ancak o dönemde öngördüğü sorunlar sonradan ölüm sebebi olacaktır.

    aşırı dindar olduğu bilinen thomas more her ne kadar rönesans ve hümanizm hareketlerini destekleyip önderlik bile etmiş olsa da reform hareketlerinin bir o kadar karşısında durmaktaydı. dinin/kilisenin reforme edilmesi ona göre dinde ve toplumda bölünmelere yol açacak ve onarılamaz yol ayrılıklarına düşülecekti (nitekim öyle de oldu). bu görüşleri uğruna dönemin kralı henry viii'e karşı durmuş, bir nevi vicdan özgürlüğü uğruna ölmüştür. o dönemde ispanya kraliçesi aragonlu catherine ile evli olan kral henry viii anne boleyn'e aşık olmuş ve eşinden boşanmak istemiş, boşanmaya katı bir şekilde karşı olan ve boşanma kararlarını onaylayan papa bunu reddetmiş, o zaman siyasi anlamda çok güçlü olan ispanya ile ters düşmek istememiştir. bunun üzerine henry viii papalığı tanımadığını ve ingiliz kiliselerinin başında kralın olması gerektiğini savunmuş ve parlamentosunda bunu kabul ettirmiştir. zaten reform akımlarının etkisinde olan avrupa'da ingilitere bu olayla nasibini almış ve daha sonra anglikan kilisesi olarak anılacak mezhebin temelleri atılmıştır. katolik kilisesine aşırı bağlı olan thomas more'un lord high chancellor'luk görevinden çekilmesine sebep olan temel sorun kilisenin parlamento kararı ile krala bağlanmak istenmesi olmuştur. kral henry viii parlamentoda bu doğrultuda aldığı kararları herkese kabul ettirmeye çalışmış ve kanaat önderlerinin de herkesin önünde yemin etmelerini istemiştir. thomas more bu olaylara sessiz kalarak işten sıyrılamamış, ingiliz toplumu üzerinde büyük bir etkiye sahip olması sebebiyle kral tarafından ant içmeye zorlanmıştır. aşırı dindar olan thomas more "tanrı tanrı değildir diyemeyen parlamento, kral'ı da kilisenin başına geçiremez" diyerek kralın bu uygulamasını vicdani olarak reddetmiş ve tabii ki ölüm cezasına çarptırılmıştır. kral'ın aşkı yüzünden kilise bölünmüş ve thomas more da öldürülmüştür. çok şakacı olduğu bilinen more kafasının kesileceği sırada sakalını kenara çekmiş "sakalım bir suç işlemedi" diyerek son anlarında da espri yapmayı ihmal etmemiştir. trajik olan bu olay daha sonraları trajikomik bir hal almış, kral kendine ihanet ettiğini düşünerek biricik aşkı anne boleyn'i de idam ettirmiştir. uğruna dinin bölündüğü, thomas more ve daha bir çok insanın ölümüne sebep olan kadın idam edilmiştir.

    thomas more utopia kelimesini ve fikrini ilk kullanan kişidir. utopia isimli eserinde ideal devleti ve toplumu bir ada üzerinde betimlemiştir. sosyalizm üzerine kurulu bir sistem tasarlamıştır. çalışma saatleri, kadın erkek ilişkileri, yerel yönetimler, idare, bürokrasi, aile, mülkiyet hakkı, dinler, savaş ve daha birçok konuda bugün bile etkileri hissedilen görüşler ortaya koymuştur. yakın dostu erasmus'un da desteklediği idam cezasının uygulanmasının çok ağır suçlarda gerçekleşmesini(hatta kaldırılmasını), ortak mülkiyet hakkını(sosyalizm), dinlere eşit mesafede durulması ve devlet yönetiminde dinlerin olmaması gerektiğini yani sekülarizmi, ailenin yapısının korunmasını, eğitimin önemini ve sanatın belirli bir zümreye değil herkese ait olmasını ve demokratik seçim sisteminin uygulanması gibi konuları "ütopia"sına işlemiştir.

    eflatun gibi ateistlere çok sert ifadeler kullanmış, tabiri caizse "allah korkusu olmayan adam ahlaktan yoksun olur, toplum düzenini bozar, devlette görev alamaz ama ateist olduğu için de kimseye bir şey yapamayız" demiştir. tasarladığı toplum aile (karı-koca) ilişkilerinin koruyan, demokrasiyi uygulayan ve sınıfsal ayrımı sonlandıran more, bu görüşleriyle ise eflatundan ayrılmaktadır.

    utopia'da diğer devletlerin borç ile kontrol altında tutulduğu, bunun savaş zamanlarında önemli bir politik koz olarak kullanılabildiği anlatılmıştır. savaş olursa borçlu olan devletlerden askerler alınıp düşman devlete karşı savaş açılır ya da para ile düşman devletten bürokrat, asker satın alınıp devlete karşı savaş açılır. bu yöntem günümüzde de "adi ingiliz politikası" olarak uygulanmaya devam etmektedir.

    yaşadığı çağın çok ilerisinde görüşlere sahip olan more, meşhur bir çok sosyalist düşünürün ve liderin fikir babası olmuştur.

  • konya'yı görmeyi üç sebepten ötürü istiyordum; hz. mevlana'nın türbesini ziyaret etmek, bir selçuklu şehri olan konya'yı mimari odaklı olarak gezmek ve konya türk tasavvuf müziği topluluğu tarafından her cumartesi günü icra edilen sema mukabelesi'ne katılmak. şükür ki bu üç maksadım da yerine geldi.

    ilk gün düzenlenen sema mukabelesi'ne biraz gönlüm buruk bir şekilde gitmiş olmama rağmen âyin-i şerîf sırasında beni hem şaşırtan hem de sevindiren bir sürpriz ile karşılaştım. ben 20 nisan'da düzenlenen ayîn-i şerîf için biletimi alırken önceki iki hafta hüseyin fahreddin dede tarafından bestelenen acem-aşîran âyin-i şerifinin düzenlenmiş olduğunu, 20 nisan haftası için ise sultan iii. selim tarafından bestelenmiş olan sûz-i dilârâ ayin-i şerifinin programlandığını gördüm. açıkçası çeşitli makamlardaki sema mukabelelerinin tamamını dinlemiş olmasam da dinlediklerim içinde acem-aşîran âyin-i şerifini daha çok seviyorum. gerek sözlerinde gerek icrasında oldukça farklı bir hava var. bu âyin-i şerif 19. yüzyıl'da bestelenmiş ve nispeten daha modern bir yorum. ben tabi ki sûz-i dilârã ayîn-i şerîfi icra edilecek diye beklerken acem-aşîran makamını duyunca çok sevindim. zira ilk defa gittiğim konya'da ilk defa katıldığım ayinin en sevdiğim icra olan acem-aşîran makamı ile icra edilmesi çok güzel bir histi. sema mukabelesinin 3. selamının son ilahisi ise en sevdiğim kısım. bu ilahinin başlangıç ve bitiş sözlerini buraya yazmak isterim. linkte bu ayîn-i şerîf icrasını izleyebilirsiniz.

    "bugünün başından beri aşık ve sarhoşuz
    aşıkça söylüyoruz çünkü aşık olmuşuz...

    ya rabbi pişmanız çirkin günahlarımızdan
    utanıyoruz kötü sözümüz ve halimizden
    katından kalbimize bir feyiz ver
    boş hayaller uzak olsun gönlümüzden"

    eğer sözlükte düz toprak parçasının karşılığı ova olmasaydı herhalde konya olurdu. ben hayatımda bu kadar düz bir yer görmedim. ilk gittiğim gün şehre akşam üstü ulaştım ve çok da göz gezdiremedim. oldukça çok rüzgar vardı. öğretmenevine giriş yaptıktan sonra mevlana kongre merkezine geçtim ve ayin bitiminde tekrar öğretmenevine döndüm. konya'da merkeze nispeten uzak bir öğretmenevinde kaldığım için 10 dakika kadar süren yolculuklarda şehre göz gezdirme fırsatı yakaladığımda, sabah akşam yokuş çıkan bir istanbul sakini olarak ilk dikkatimi çeken şey şehirde yokuş olmadığıydı. komik gibi görünse de bu gerçekten inanılmaz bir durum. öyle ki şehrin bu tepe eksikliğini gidermek için insan eliyle yapılmış olan alaaddin tepesi selçuklular nezdinde de durumun ilginçliğinin bir göstergesi olsa gerek.

    konya'nın yerlisi için durum nasıldır bilemem ama turistik yerleri gezmek maksadı taşıyan bir turist için trafik veya araç probleminden bahsetmek mümkün değil. neredeyse hiç araç bekleme problemi yaşanmıyor. mesafeye göre ücret yok, tek fiyat üzerinden taşımacılık yapılıyor.

    yabancı turistler de sayıca çok. bu açıdan merkez oldukça yoğundu. gün ilerledikçe merkezde bulunan insan yoğunluğunun arttığını söylemek mümkün. sabah 9'dan akşam 18'e kadar merkezde bulundum. bu sürede hz. mevlana türbesi, selimiye camii, iplikçi camii, alaaddin camii, hz. şems-i tebrizi camii ve türbesi, kapu camii ve aziziye camii'ni ziyaret ettim. bunlara ek olarak atatürk evi, zafer anıtı, karatay medresesi (çini müzesi) ve darülmülk sergi evini de ziyaret ettim. bunlar içinde ziyaretçisi en yoğun iki yer hz. mevlana türbesi ile karatay medresesi idi. bu belirttiğim rota sadece 6-7 saat ayrılarak gezilebilecek bir rota. her yer birbirine o kadar yakın ki gezmek çok kolay. bu açıdan konya'yı gerçekten sevdiğimi belirtmem gerekiyor. çünkü artık istanbul'da her yer birbirine bir saat uzaklıkta.

    hz. mevlana türbesinin atmosferi istanbul'da eyüpsultan türbesi atmosferini hatırlatıyor insana. türbenin içine girdiğinizde bir sükûnet hali insanı etkiliyor. sanki uzun bir yoldan gelmiş de orada dinleniyormuşsunuz gibi bir manevi hâl ortaya çıkıyor insanda. türbenin ünik bir mimarisi var. özellikle kubbe-i hadra, hem iç hem de dış tasarımı ile muhakkak görülmesi gereken bir tasarıma sahip. türbenin hemen yanı başında yer alan selimiye camii klasik osmanlı mimarisinin anadolu topraklarındaki güzel örneklerinden biri. bunun dışında mimari açıdan aziziye camii de gerçekten öne çıkan mimari örneklerden. giriş kapılarından büyük pencereleri ile "aydınlık cami" sıfatını hak eden hatta bu tür camiler içinde tereddütsüz üst sıralara yazılacak camilerden biri. oryantalist üslubun ağır bastığı eklektik bir tasarıma sahip olan bu cami konya içinde en sevdiğim cami oldu. alaaddin camii tipik bir selçuklu camii olarak, selçuklu mimarisinin ders verici örneklerinden biri. mihrabı, minberi, çok destekli planı, avlusundaki kümbetleri, giriş kapısındaki klasik selçuklu tasarımı ve sade minaresi (orijinal olma olasılığı düşük ancak selçuklu üslubuna yakın) ile oldukça önemli bir örnek. iplikçi camii (tipik selçuklu) ve kapu camii (son dönem osmanlı) sade ama görülmesi gereken örneklerden. hz. şems-i tebrizi camii ise daha çok türbe nedeniyle yapılmış bir mescidi andıran sade bir tasarıma sahip. biraz da şehrin iç kısmında kaldığı için pek göz önünde bir yer değil.

    karatay çini eserler müzesi sergilenen eserler açısından ideal bir anadolu kent müzesi. hem konya hem de selçuklu temasını oldukça yeterli şekilde aktarıyor ziyaretçilere. darülmülk sergisi oldukça iyi düşünülmüş başarılı bir çalışma. ancak marketlerin yanında ilgili kişileri anlatan panoların bulunması, en azından karekod gibi bir bilgilendirme aracının bulunması daha iyi olabilirdi. sikke koleksiyonu sayıca tatmin edici ancak biraz karışık bir yapıya sahip. karekod uygulaması burada kullanılmış ve oldukça faydalı. büyüteçler ise güzel düşünülmüş zira sikkeler oldukça küçük olduğu için büyüteç bir ihtiyaç halini alıyor.

    bunların dışında şehirde gezilecek çok daha fazla yer var ama benim ziyaretimin teması biraz mimarlık tarihi odaklı olduğundan diğer seçenekleri değerlendiremedim. inşallah farklı bir zamanda diğer yönleri ile de şehri gezmeyi umuyorum. meşhur lezzetlerini de anacak olursam bamya çorbası beklediğimden çok daha yüksek bir performans gösterdi diyebilirim. tirit ise etli ekmeğe göre daha tercih edilebilir bir seçenek gibi duruyor. öğrenciliğimden beri merak ettiğim konya gerçekten beğendiğim bir şehir oldu.

    mimari demişken;

    konya kubbeleri

    karatay medresesi (çini müzesi)

    karatay medresesi (çini müzesi)

    selimiye camii

    alaaddin camii

    kapu camii

    kapu camii

    aziziye camii

    hz. mevlana türbesi

    hz. mevlana türbesi

    hz. mevlana türbesi

    konya mihrapları

    selimiye camii

    iplikçi camii

    alaaddin camii

    kapu camii

    aziziye camii

    şems-i tebrizi camii

    konya kapıları

    hz. mevlana türbesi

    alaaddin camii

    hz. mevlana türbesi

    alaaddin camii

    konya minberleri

    aziziye camii

    alaaddin camii

    selimiye camii

    hz. mevlana türbesi

    hz. mevlana türbesi dıştan

    kubbe-i hadra

    hz. mevlana türbesi iç avlu

    tilavet odası giriş

    tilavet odası

    tilavet odası

    tilavet odası

    hazreti mevlana kabri şerifi

    hz. mevlana türbesi

    hz. mevlana türbesi

    hz. mevlana türbesi

    konya'dan;

    sema mukabelesi

    sema mukabelesi

    selimiye camii

    selimiye camii

    aziziye camii

    karatay çini eserler müzesi eyvanı

    alaaddin camii avlusu

    iplikçi camii

  • amerikan bürokrasisinin kanayan yarası. müdürden falan kesinlikle korkmaz. müdür korkusu da olmadığı için son derece rahat tavırları vardır. sevimli ve bir o kadar da tehlikelidir. çalıştığı kurumun en açık sözlü personeli odur. bir ditroyit motorlu taşıtlar dairesi olsun, bir mesaçüset vergi dairesi olsun çalıştığı yerin neşesidir. kuyrukta bekleyen biri gelip "bakın bayan benim gerçekten çok acelem var" dediğinde, oturduğu yerden böyle gözlerini belerte belerte bakıp "tatlım inan bana burada hepimizin acelesi var" der. amerikan polisleri bu sevimli tombik hanımdan bilgi almak için "letişya belki bir ara yemeğe çıkmalıyız" falan diye kur yapar. ama hiç sözlerini tutmazlar... her şeye rağmen hakkaniyetli bir kadındır. yıllar yılı "tombik zenci kadınlar az çalışıyor" mesajını vermeye çalışan holivut muvilerini ne kadar kınasak az...

    editsel duygular: lan şimdi aklıma geldi... bugüne kadar bir kredi yurtlar kurumu'nda, bir belediye bursu kuyruk sırasında, bir askerlik şubesinde allahın bir kulu bana "tatlım inan bana" diye başlayan bir cümle kurmadı. hadi işimiz görülmesin önemli değil, ama birazcık sevgi ya... birazcık duygu...

  • hayatın sana biçtiği rol oturmamışsa üstüne, bırakıp bir köşeye çekilirsin. ama kendine biçtiğin rol oturmamışsa üstüne, o zaman oynamak zorunda kalırsın. kendini iyi tanımalısın ki, oynadığın rol iğreti durmasın. iş adamcılığı oynarken takım elbiselerini, ev kadıncılığı oynarken sahiciliğini giyinmen yetmez. dürüst'ü oynarken, gözlerini kırpmadan bakabilmen, yalan söylemediğini göstermez. bazıları anlar, çünkü bazıları benzer oyunların içindedir. oyunda olmayanlar da anlar, çünkü bazı kokular dağılmaz, havada asılı kalır. (hayatın insanları - zehra yiğiter)

  • tanri dunyayi yarattigi zaman gelecekteki uluslarin temsilcilerini yanina çagirmis her birine ikiser erdem vermis...

    isvicrelilere;

    duzenlilik ve yasalara saygi...

    ingilizlere;

    sogukkanlilik ve asalet...

    japonlara;

    caliskanlik ve sabir...

    italyanlara;

    nese ve romantizm...

    fransizlara;

    sarap ve guzel yemekler

    turklere;

    zeka, durustluk ve tayyip sevgisi...

    meleklerden biri bu dagitimdan sonra tanri'ya sormus:
    "butun uluslara ikiser erdem verdiniz neden turklere 3 tane?"

    "evet ama" demis tanri "sadece ikisini kullanabilecekler"

    boylece;
    bir turk zeki ve tayyip'ci oldugu zaman durust olmayacaktir...
    bir turk durust ve tayyip'ci oldugu zaman zeki olmayacaktir...
    bir turk hem zeki hem de durust oldugu zaman tayyip'ci olmayacaktir

  • arabayı almadan önce, anahtarı kontağa takıp motoru çalıştırmadan yarım çevirin. ön paneldeki bütün uyarı ikazları yanmıyorsa sakın almayın. o uyarı ikazının ampulünü sökmüşler demektir. kesin bir bokluk var demektir.

  • 9 dakika önce başlamış pazartesi'dir.

    elimde simdimi kemirirken ekrana boş boş bakıyor, gelmişimi geçmişimi film şeridi gibi geçiriyorum gözümün önünden.

    oysa 2 gün önce şu an, biriktirdiğim az buçuk parayla paris'te kruvasan ve kahve ile kahvaltıp yapıp, insanlığa gülümsüyordum.

    kahpe felek fazlasına izin vermedi.