hesabın var mı? giriş yap

  • motor yağı alırken aracınızın kitapçığında yazan yağı kullanırsınız. bu yağlar 10w-40, 5w30 gibi numaralarla belirtilir. ancak bu numaraların ne anlama geldiğini bir çoğumuz bilmez. öğrenelim:

    10w-40 yağı örnek alalım. burada w, winter'ı yani kışı temsil eder ve soğuk çalışma sırasındaki değeri belirtmek için kullanılır. 10 ve 40 ise yağın viskozitesi yani akışkanlığıdır.

    yani 10w-40 motor yağının ilk çalışmada viskozitesi 10 iken motor normal çalışma ısısına ulaştığında viskozitesi 40 olur.

    bu değerler düştükçe yağın akışkanlığı artar.

    5w-30 yağ ile 10w-30 yağ arasındaki fark motor normal çalışma ısısına gelene kadar 5w-30 olanın akışkanlığının daha yüksek olmasıdır.

    10w-30 yağ ile 10w-40 yağın farkı ise motor ideal çalışma ısısına ulaştığında 10w-30 yapın akışkanlığının daha yüksek olmasıdır.

    yağ çeşitleri ise mineral, yarı sentetik ve (tam) sentetik olarak üç çeşittir.

    mineral yağ: en ham motor yağıdır. geniş bir sıcaklık aralığında işlev görmek üzere işleme tabi tutulan rafine petrol yağlarıdır. günümüzde, eski araçlarda ve motosikletlerde kullanılırlar. (yeni nesil motosikletlerde de artık sentetik olanları tercih ediyor üreticiler.)

    bu yap ile en büyük sorun yağlanmanın çok az olması ve sürtünme kaynaklı ısıya karşı koruma sağlamamasıdır. düşük sıcaklıklarda verimsiz çalışır, yüksek sıcaklıkta kullanımda ise stabil değildir. sentetik veya yarı sentetik yağlara göre daha sık değiştirilmesi gerekir.

    yarı sentetik yağ:
    mineral yağ ile sentetik yap arasında konumlandırılmış yağ çeşididir. mineral yağın fiyat avantajını, sentetik yağın performansı ile beraber sunmak üzere üretilen yağlardır. fiyatı mineral yağdan yüksek, sentetik yağdan düşük, koruma oranı sentetik yağdan düşük ancak mineral yağa göre üç kat fazladır.

    az miktarda sentetik yağ ve mineral yağ karışımıyla üretilir. düşük sıcaklıklarda mineral yağa göre daha iyi performans sunarken, yüksek sıcaklıklarda daha fazla koruma ve daha yüksek aşınma direnci sağlar.

    (tam) sentetik yağ:
    motor yağı teknolojisinin en son noktasıdır. laboratuvarlarda kapsamlı çalışmalar sonucunda üretilirler.

    mineral yağlar moleküllerine ayrılıp laboratuvar ortamında tekrar bir araya getirilmesi ile üretilirler. üretiminde baz yağlar da kullanılırız. bunlar polialfaolefinler (pao) ya da esterlerdir. (poliol ya da diester)

    bu, motor yağı teknolojisindeki en son teknolojidir. tam sentetik motor yağı, mükemmel koruma sağlar ve daha fazla yakıt verimliliğine katkıda bulunur.

    sentetik yağlar soğuk ya da sıcak kullanımda ve stres altında stabil olmak üzere ürtilmişlerdir. sentetik yağın molekülleri şekil ve boyut olarak da çok tutarlıdır ve verimli yağlama ile koruma sağlar. üretiminde kullanılan bilim sentetik motor yağlarının pahalı olmasına neden olmaktadır.

    peki hangi tür ve viskozitede yağı kullanmalısınız?
    sorunun cevabı basittir; aracınızın üreticisinin tavsiye ettiği viskozitede ve türde yağı kullanmalısınız. ancak tavsiye ettiği markayı kullanma gibi bir zorunluluğunuz yok. kişisel tecrübelerinize dayanarak marka seçimi yapabilirsiniz.

    ayrıca araç üreticisi 2 farklı tür yağ tavsiyesinde bulunmuşsa; örneğin 5w-40 ya da 10w-40 olsun bu değerler. bulunduğunuz yerin iklim koşullarına göre seçim yapmalısınız.

    soğuk bir iklimde yaşıyorsanız 5w-40 olanı, daha sıcak bir iklimde yaşıyorsanız 10w-40 olanı tercih edebilirsiniz.

  • entry: devlete dava açmak üzereyim yardım edin

    entry: aranızda avukat var mı bilmiyorum, inşallah vardır ve bana yardım eder.

    beyler nüfus cüzdanımda kangurubu diye bi ifade yer alıyor, ben kanguru değilim!

    bi kaç avukata mail attım cevap bekliyorum..

  • türkiye cumhuriyeti'nin kurucusu olan gazi mustafa kemal atatürk'ün 85. ölüm yıl dönümünde emniyet şeridinde saygı duruşunda durduğum için türk polisi tarafından bana düzenlenmiş cezadır.görsel

    bu sabah trafikte olduğumdan dolayı herhangi bir kazaya neden olmamak amacıyla aracımı 09.04’te e-5 yenibosna-merter istikametinde yenibosna mevkiinde en sağ şeride çekip saygı duruşunda bulundum. trafikte yer alan tüm araçlar araçlarını durdurarak saygı duruşunda bulundular. durduğum yerin 50 metre ilerisinde ise 1 polis aracı ve 3 memur olduğunu fark ettim. ilk olarak saygı duruşu sırasında bir trafik kazası meydana gelmesi durumunda hızlıca müdahale etmek için polislerin hazır beklediğini düşündüm. ilk yanlış düşüncem bu oldu.

    polis memuru beni durdurup evrakları isteyince rutin kontrol yapıyorlar diye düşündüm. ikinci yanlış düşüncem de bu oldu. bana trafik cezası yazacaklarını söyleyince itiraz edip, siz türk polisi değil misiniz saygı duruşunda durduğum için bana nasıl ceza yazarsınız dediğimde, saygı duruşu için mi durdun dedi (bu sabah 09.05’te aracımı sağa çekip, dörtlümü yakıp, aracımdan inip, arabanın yanında 1 dakika boyunca ayakta istanbul’un temiz havasını ciğerlerime çektiğimi düşündü galiba). evet dedim saygı duruşu için aracımı çektim. tamam o zaman ceza yazmıyorum dedi. ben de ehliyet ve ruhsatımı yoluma devam ettim. (yolda keşke polis aracının ve memurların videonu çekseydim diye düşündüm, çekmediğime şu an çok pişmanım.)

    bu akşam e-devletten ceza sorgulaması yaptığımda tarafıma 47/1-c maddesi kapsamında 436 tl ceza düzenlediğini gördüm. şimdiye kadar yediğim trafik cezaları (hız limitini aşma) arasında bu cezanın yeri çok başka. ben bu cezayı yemekten gurur duyarım. lakin bu cezayı, bana kesenlerin yanına bırakmaya hiç niyetim yok. öncelikle cezaya itiraz edeceğim, sonrasında ise bana ceza yazan memur hakkında (tutanaktan belli oluyordur diye düşünüyorum) dava açacağım.

    edit 1: güzel mesajlarınız için teşekkür ederim arkadaşlar. dava süreci ile ilgili gelişmeleri ayrıca burada paylaşacağım.

  • öncelikle bkz. haber ve vicdanı kaldırabilenler için hadisenin özet videosu.

    --- spoiler ---
    gaziantep’te yolcu minibüsünde fenalaştıktan sonra indirilip kaldırıma bırakılan genç uzun süre duvarın dibinde can çekiştikten sonra duyarlı vatandaşların haber verdiği ambulansla hastaneye kaldırıldı. yoğun bakıma alınan genç hastanede hayatını kaybetti.
    --- spoiler ---

    yalnızca türkiye'de, eğer bir minibüsün içinde kalp krizi geçirseniz, önce yolcuların da yardım ettiği şoför tarafından kaldırıma taşınır, çöp torbası gibi oracığa terk edilirsiniz. sırasıyla çocuklar ve sonradan onlara katılan ebeveynleri kafanızın tepesinde bir süre geyiğinizi yaparlar. makul bir süre baktılar ayaklanamıyorsunuz, ambulans çağrılır, o da yarım saat sonra gelir ama içinden çıkan hemşire hastanın durumunu beğenmezse, ambulanstan indiği gibi geri biner. hasta bakıcı ve şoför, sedyeye falan ihtiyaç duymaz, karga tulumba tutup atarlar seni kasaya; kaldırıldığınız hastanede de, 4 saat sonra yumarsınız gözlerinizi bu kahpe dünyaya..
    çocuk henüz 25 yaşında, olay da taze, mübarek ramazan ayı başlamadan henüz bir gün önce!
    tüm dini-bütün insanoğluna sevgilerimle...

  • ''kavga ettiğim arkadaşlarımı telefonuma "yalv" diye kaydediyorum. aradıklarında "yalv arıyor" u görünce dayanamayıp affediyorum.

    yaratıcılıkta son nokta''

  • az biraz tecrube sahibi oldugum olay. vatana millete hayirli olmak maksadiyla 3-5 tavsiye verebilirim.

    1) yelpaze tamamiyla genis olsun. yani, ben sadece x alaninda is yaparim, baska bir sey anlamam diye kendinizi dar bi sokaga suruklemeyin. tum secenekler onunuzde olsun.

    2) en az 10 bin lira lazim, ondan sonrasi rahat diye gereksiz bir fikir edinmeyin. 10 bin liranin altina da kendi isine kurabilirsin. bu ideal bi sey degil tabi, burada soylenmek istenen, enerjinizi bi rakam uzerinde yogunlastirmayin.

    3) universite mezunu biriyseniz, sizden cok daha az egitimli, agzi pis, ahlaksiz, normal sartlarda bir araya gelmeyecegin insanlarin agzini cekmeye hazirlanin. kendinizi onlardan ustun gormeyin, ulan ben ne isler yapiyordum da, simdi boyle adamlarin agzini cekiyorum diye kendinizi demoralize etmeyin. esnaflik boyle bir sey, herkesi bi sekilde idare edeceksin.

    4) girmek istedigin sektoru iyice arastir. guncel piyasasi olan bi sektore gir. 10 sene once dominos tarzi fast foodlar is yapamayacak durumdayken, simdi ise bi sube acabilmek icin 600bin tl isim hakki oduyorsunuz. o yuzden guncel piyasasi olan bi sektoru tespit etmek cok onemli. hatta kendi isinizi kurmak istediginizde belirlemeniz gereken en onemli nokta bu. guncel piyasasi olan sektorler veya yakin gelecekte patlama yasayacak sektorler. kendi tahminim, spor salonlarinin yakin gelecekte cok ragbet gorecek olmalaridir.

    5) vereceginiz hizmetin fiyatini cok iyi belirleyin. piyasanin cok alti olmasin, ustu de olmasin. tabi bu rakamlara tahmini olarak ulasilmiyor. diyelim ki x urununun size gelis fiyati 1 tl. sen bunu 1.5tl'ye satarsam kar ederim diye dusunurseniz, kisa surede batarsiniz. fiyatlarinizi, elektrik, su, kdv, g.vergisi, stopaj, kira, bagkur,muhasebe ve diger bi dunya masrafi dusunerek belirlemelisiniz.

    6) paranizi ivir zivir seylere harcamayin, yok dukkani boyayip, musterilere guzel goruntu saglayacagim diye 5 bin lira paranizi ziyan etmeyin. patron oldunuz diye kendinize super bilgisayar toplatmayin. kendinize araba almaya calismayin.

    7) kendinize kisa ve uzun vadeli hedefler koyun. ayda en az 2 bin tl kenara koyacagim, sene sonuna kadar su kadar ciro yapacagim deyin. ve bu konuyu gercekci olarak ele alin. cok yuksek hedefler koyup kendinizi kandirmayin, ve cok dusuk hedefler koyup da kendinizi hafife almayin. kapasitenizin biraz ustunde hedef koyun ki, biraz ugrasin.

    8) iyi bir adam buldugunuz zaman onu birakmayin. yaninda calisacak saglam bi eleman bulmak gercekten sanildigi kadar kolay degil. hatta cok ama cok zor. o an icin imkaniniz olmasa bile, gelecekte yaninizda calisacak adam lazim olabilir.

    9) belinizi kimseye baglamayin. birisi size cok musteri gonderiyor diye, ona cok taviz vermeyin. kendinizi ona bagimliymis gibi hissettirmeyin. tabi, size cok musteri gonderen birisine bol kiyak yapin, sukranlarinizi bildirin ama o olmazsa, ben batarim durumuna dusmeyin. inanin, o musteri bi sure sonra, ben seni birakirsam sen daha cok kaybedersin, benim dedigimi yapmazsan musterileri baskasina yonlendiririm diyebilir. temkinli olun.

    10) kendinizi sadece 1 bankaya da baglamayin. genel olarak calistiginiz bi banka olur ama, en az 2-3 bankayla da kucuk olcekli isler yapin. kredi cekin ve odemeleri zamaninda yapin. kendinizi sadece bir bankaya baglarsaniz, buyuk bir hayal kirikligi yasayabilirsiniz. acil bi kredi lazim olur ve herhangi bi sebepten dolayi vermiyoruz kardesim diyebilirler. sende oyle mal gibi kalirsin. baska bankalara kosturursun ama onlarda sana, bizim seninle simdiye kadar bi isimiz olmadigi icin size istediginiz krediyi vermemiz mumkun degil derler.

    11) satin aldiginiz urunleri sadece bir kisiden almayin. genel alisverisinizi bi kac kisiden yaparsiniz illa ki ama, piyasadan farkli kesimler ile de bir baglantiniz olsun. yarin obur gun onlarda yamuk yapabilir. taklaya gelmeyin sonra.

    12) ahlakli ticaret yapin. yalan soylemeyin. musteri kaybetme pahasina bile olsa, dogrudan vazgecmeyin. yalaninizdan dolayi musteri kazanabilirsiniz ama o musteri piyasayi biraz kurcalasa sizin yalaninizi ortaya cikartir ve bi daha size ugramaz. onun cevreside dolayisiyla size ugramaz.

    13) temiz is yapin. araba alip satiyorsaniz, satis islemlerini veresiye yapmayin. mecbur kalirsaniz mutlaka senet vs imzalatin. tanidik bile olsa bunlari yapin. bunu kendinize bir ilke edinin.

    14) komsularla araniz iyi olsun. mutlaka isin dusuyor. birbirinizi destekleyin.

    bu liste boyle uzar gider. bi cogunu zaten kendiniz bi sekilde ogreniyorsunuz.

    selametle kalin.

  • bir fil ile at kıyası olduğunda atın,
    iki fil ile iki atın kıyasında ise iki filin daha değerli olduğu ile açıklanabilecek sorunsal...

    debe edit: böyle yoğun ve üzücü bir gündemde böyle bir entry'nin debe'ye girmesi aslında beni şaşırtmadı.
    efsaneye göre vaktiyle eşit güçte görünen ordular birbirlerine çok zarar vermesin, insanlar yaralanıp ölmesin diye, düşman güçlerin komutanları kendi aralarında satranç oynar, oyunu kazanan taraf savaşı da kazandı sayılırmış ve kimsenin burnu kanamadan savaş son bulurmuş. her gün acıların katlanarak çoğaldığı bir günde satrançla ilgili basit bir bilgi içeren entry'nin debe olması da, bizlerin efsanedeki insanların genlerini taşıdığımızı gösteriyor belki. umarım kan ve göz yaşından dersler alır, sorunları savaşlar yerine aynı satrançtaki gibi felsefe, zeka, bilgi, teknik, matematik, sanat ve mutlulukla çözeriz; kimsenin kılına zarar gelmeden.

  • bugün itibarıyla altyapı çalışmalarının hızla başlayacağı güzide ilçemizdir.

    ve ankara’mızın tüm ilçeleri gibi tarihiyle ve insanıyla eşsiz bir yer olan polatlı ilçemize müjdemiz olsun.

    polatlı’mızın senelerdir kangren haline dönüşen acil altyapı yatırımları için yaptığımız kredi talebi belediye meclisi’mizde oybirliği ile kabul edildi.

    polatlılı hemşehrilerimin sağlığı ve huzuru adına verdiğimiz ısrarlı mücadelenin nihayete ermesinden büyük bir mutluluk duyuyorum.

    altyapı yatırımları için gerekli ihalemizi ise polatlı’da yapacağız.

    başkentimizin tüm noktalarına sağlıklı bir altyapı ağı kazandırmak istiyoruz. ankara halkı bu şehri bizlere emanet etti. halkımızın bizlere verdiği yetkiyi toplum yararına kullanmak ve bu uğurda mücadele etmek boynumuzun borcudur.

    halkımızın sağlığı ve güvenliği daima önceliğimiz olmaya devam edecek.

  • bu nasıl bir gazeteciliktir.
    alın teriyle yerin metrelerce altında şerefiyle çalışan bir madenciyi kıyaslayacak başka birini mi bulamamışlar da bu "şey" ile kıyaslıyorlar.

  • başlığı açan yazarın iyi niyetini anlıyorum, yardım etmek isterken yaptığının çok doğal bir hareket gibi geleceğini de tahmin ediyorum, bana da öyle gelirdi ama zaten hiç kimseye izinsiz dokunulmaması gerekliliği bir yana, görme duyusunu kaybetmiş birinin birden sırtında bir el hissetmesi çok ürkütücü olabilir onun adına. şehirde binbir türlü insan var ve herkes iyi niyetli değil. kibar bir şekilde derdini anlatmış. anlayışla karşılamak gerek.