hesabın var mı? giriş yap

  • ortaokulda hocam bu soruyu yönelttiğinde ağzımdan bir çırpıda abimin mesleği çıkmıştı. babamın öldüğünü bilen arkadaşlarıma abimi babam gibi görüyorum açıklaması yapıyordum daha onlar sormadan.bursla okuyor, babasız fakir ama gururlu olmaktan korkuyordum.
    insan gurur yapma lüksünün olmayacağı hallere gelirsem diye gurur yapmaktan utanabiliyor. bunlardan dı babam öldü demeye utanmam. kendime itiraf edemediğimden kendim de buna inanıyordum. çok hakkı var abimin hakkını yiyemem, ama baba başka bir şeydi. bildiğimden değil gördüğümden anladığım.
    (bkz: iç burkan çocukluk anıları)

  • gıcık olunan karşı dairenin çıkardığı çöpü eve almak. kapıcı çöpleri alıp gittikten sonra çöpü karşı dairenin önüne geri koymak. karşı daire sahibine "ulan neden benim çöpümü almadı bu kapıcı" dedirtmek.

  • paranoyaklık değildir. bu problemin ayyuka çıkışı 2011 dönemine tekabül eder. o dönemde bulunan bir flash expoiti sayesinde internet sitenizi ziyaret eden kullanıcıların kameralarını anında açabiliyordunuz. bu açık kapatıldı falan filan derken arkası kesilmedi. aynı açıklar java platformunda da mevcut. şuan 2016 yılına giriyoruz ve web tarayıcılar üzerinden kameraları çalıştıran onlarca yöntem mevcut.

    hadi canım ordan diyorsanız eğer deep web 'de takılan farelerin siteleri ziyaret ederken neden java 'yı kapattığını sorun. tor üzerinde çalışan insanların tamamı java disabled kalmak için çaba gösterirler, bunun sebebi de bu webcam açıkları ve buna benzer güvenlik hileleri. bu şeylerden kurtulmak için yazılımsal olarak yapabileceğiniz hiçbir şey yok, isterseniz aylık $99999 ücretli anti-virus yazılımı yükleyin hiç bir işe yaramaz. karşınızda kendini sürekli güncelleyen bir sistem var, antivirus yazılımları onlara tanıtılmayan hiçbir zararlıyı yakalayamaz.

    bu işlerden yırtmak için sahip olduğunuz donanıma ve işletim sistemine tamamen hakim olmanız attığınız her adımda bilinçli olmanız lazım, eğer değilseniz o kameraya bant takmak kadar doğal bir şey yok. tekniği taktiği cartı curtu geçiyorum yıllar evvelinden bir hikayedir bu. sağlık sektöründe çalışan bir kadın arkadaşımın bilgisayarında farkettiğim bir gariplik vardı, oturduk baktık buralar uzun hikaye özet geçiyorum, olay şu çıktı. şirketin ıt elemanı tüm kadın çalışanların bilgisayarlarına basit bir remote admin kurmuş kadınları 24/7 gözetliyordu. erkek çalışanların hiçbirinde bu çıkmadı, özellikle kadınlara yapılmış bir müdahale. türkiye 'de bunun gibi yüzlerce örnek var. oturduğunuz iş bilgisayarınızın ya da her gün çalıştığınız laptop 'un birileri tarafından sizi izlemeye programlandığını bilemezsiniz. dolayısıyla oraya bant takmak, özel kızaklı kapatıcılardan kullanmak kadar doğru bir hareket yok.

    debe edit: bu entry 'den sonra tavsiye isteyen arkadaşlar oldu. bu tarz şeylerden kurtulabilmek için anti-virus, internet security tarzı yazılımlara değil direk işi firewall olan anlık inbound/outbound paket takibi yapan yazılımlara ihtiyacınız var. bu konuda işini iyi yapan zone alarm uygulaması var, deneyebilirsiniz. yanlış hatırlamıyorsam ücretli ürünlerinin haricinde bir de tamamen bedava bir firewall uygulaması vardı. şimdi baktım extreme pack christmas indirimine girmiş o da alınabilir. burada da o meşhur kızaklı kamera kapağı var. pek tabi bu da temin edilip kullanılabilir.

  • çok değil bundan 10-12 sene öncesine gidildiğinde görülecektir ki letonya'ya elendikten sonra ya ben 2002 dünya kupasında 2003 konfederasyon kupasında bu takımı üçüncü yaptım "it is the football, that is the football" diyip aradan sıyrılıp devam etmek varken "şerefiyle" istifa etmiş teknik direktördür. belki vizyonsuzdur ama şerefli bir "adamdır".

  • bir nevi içten içe intikam alma duygusuyla hayalgücünün birleşmesi sonucu çocuk hissiyatının varabileceği son nokta. bir diğer tanımla da çocukluğum..

    evi alt üst etmişim, vitrin aşağı inmiş, elektrik süpürgesinin borusu kopmuş, abime top atayımm derken vazoyu kırmışım, duvarlarda resimler, parkelerde çizikler.... evet evet aynen öyle....

    ve gittiği misafirlikten ya da çarşıdan dönen anne eve girer...

    - oğlum bu evin hali ne böyle?
    - anne rasim gelmiş...
    - ya sen ne biçim bi çocuksun? iki dakika kıçının üstünde oturamaz mısın?
    - annee...
    - bıktım senden bak bakalım akşamüstü dışarı çıkabiliyor musun sen?
    - ann....
    - rezil şey seni defol odana allahım ya nasıl süpürücem ben şimdi evi, daha da yeni almıştık...
    - üühühüüüü

    odasına çekilen ben bir yandan sular seller gibi ağlar, bi yandan hıçkırık nöbetleri ile sarsılırken kafamdan çektiğim film sahne sahne akardı:

    'pencereyi açıyorum. bir kağıda 'anne seni her zaman sevdim' yazıp aşağı atlıyorum. annem çığlıklar içinde... cenazemde herkes ağlıyor. babam bitkin. 'nereye gittin oğlum' diyor. herkes perişan. herkes beni seviyor herkes beni seviyor'.

    ve hemen ardından başka bir senaryo:

    ' o kadar çok ağlıyorum ki nefessiz kalıp ölüyorum. içeri annem geliyor ve 'naptım beeeen' diye ağlıyor. işte beni üzdü sıra onda, o da üzülsün'.

    bu görüntüler eşliğinde ruhum dayanamıyor ve bağırmaya başlıyorum:

    -keşke ölseydim de sen de rahat etseydiiiiinnnn

    ehh ana yüreği işte. az önce azarlayan o değilmiş gibi ağlamama, son söylediğim lafa dayanamayıp odama giriyor, sarılıyoruz, hemen ölme planlarını bir dahaki sefere kadar rafa kaldırıyorum ve hayatı ve annemi seviyorum. hem de çok.

    'keşke ölseydim de siz de benden kurtulurdunuz' diye bağırdı yarım saat önce 6 yaşında dünyalar tatlısı kuzenim. aklından neler geçtiğini biliyorum bebek beni kandıramazsın ahahaha:)

  • bir başkasının canını alan insanı savunup, “bizim canımıza kast eden adamı neden savunalım” denmesi ülkemizin hukuk sisteminin özetidir.

  • istanbul'da otel odasında hakkın rahmetine kavuşmuş kişi. gerçek ismi nihat özpolat'dır.

    hayır, istanbul'da evin var, "evlerin" var, mekanın var şeklin var acaba neden otel odasındaydın? yapmayacaktın sefa, o son cigarayı içmeyecektin, o son kokoyu çekmeyecektin. kuruyu suluyu karıştırınca olmadı sefa.

    "arkandan bağıran bunca kardeşin aşık sana sefa reis." o arkadan bağıran kardeşler, ibrahim'in, sahibi cezaevinden çıkınca kaçıp bıraktığı otoparkında bedava bilet alanlar değil mi? geçmiş zamanın parası, ceplerine 20 milyon koyup yanlarına da birer tane roj* verip ellerinde döner bıçakları ile doğubank'a yolladıkların değil mi?

    maç çıkışlarında, altıyoldaki lokalin arkasına çektirdiğin adamları dövenler değil mi kardeşlerin? tribünde davul tokmağı ile karısının, kızının, manitasının yanında dövdüğün çocuklar sana ne yapıyorsun dediğinde ağzını yüzünü dağıtanlar değil mi kardeşlerin?

    iş bilmez gün görmez çoluk çombalağın kalkıp da, karşı tribünden bile severlerdi, herkes saygı duyardı, adamdı reisti fenerbahçenin başı sağolsun dediği kişidir.

    sefa, beşiktaş inönü stadında, açık tribünde amigo yancılığı yapardı. bizim tribünlerdeki amigo adnan'ın yanındaki erkan gibi. daha sonra adı nam-ı diğer arap erkan olur. sonra arap erkan'ın yanındaki yücel gibi. sonra yücel geçti tribünün başına. işte sefa da yol yordam bilmeden beşiktaş tribününde daha yancıyken başa geçmeye çalıştı. bunu tribünden döve döve döve atıp kovdular.

    sonra, sefa'nın babası fenerbahçe'de kulüp üyesidir. bu sebeple sefa bir şekilde kapağı fenerbahçe tribünlerine atar. babadan sebep yönetimi destekler ve bu sebeple yönetim tarafından da semirilir.

    kendisi efsane, lider, tribünlerin saygı duyduğu, büyük amigo falan değildir. kendisi falandır filandır.

    "arkandan bağıran bunca kardeşin" bestesi bile çalıntıdır. ama sefa reis diyen yeni yetmeler bilmezler. kayda geçsin yazıyorum orjinalini ki öğrensin gençler de.

    "arkandan bağıran bunca kardeşin / aşık sana pepe metin"

    efsane tribün liderleri arıyorsan fenerbahçe'de; pepe metin, arap erkan, caymaz, menderes. bunların pislik işleri yokmuydu? vardı. sadece arap erkan hariç. arap en son taksimde kağıt topluyordu. temizdi çünkü. on numara adamdı. zaten tribünden uzaklaştırmışlardı onu.

    velhasılı kelam, çocuk çocuğa göre efsane, gerçek tribüne göre hikaye.

  • arzu ettiğini oku. sevdiğin bir işte çalış. aşık olduğun kişi ile evlen. iyi ve mutlu bir çocuk yetiştir. emeğinin karşılığınca emekli ol. arkada gözün kalmadan öl.

    bu duraklar arasında iyi şeyler serpmeyi becerebilmek mesele. ha bu yaşam biçimi zaruri değil tabii. başka durakları da benimseyebilir insan. o şekilde mutlu olabilir. fakat sadece durak adları sayılarak her yaşam şeklinden bu kadar soğuk bahsedilebilir.

    fazla kısa bir özetsel çıkarım.