hesabın var mı? giriş yap

  • ben normalde de bu adamın çok bilinçli, farkındalığı yüksek bir insan olduğunu düşünüyorum ama o röportajlardaki mükemmel insan pr'i bi tık fazla kaçmış sanki.
    tamam ennn sensin kivanccim, ennn yakışıklı, en mütevazı, en aşık.. ama şu pr işlerinde sizi takip eden halkla aranızda gittikçe büyüyen sınıf farkı dolayısıyla konuşurken biraz daha mı dikkatli olsanız acaba?
    neye takıldım biliyor musunuz? eşine dünyanın en iyi annesi demiş.. tamam söylesin ama evde karına soylesen bunu da piramidin en altında kalan ezilmiş emekci kadinlarimiz bunu duymasa görmese mesela? mesela ben? kendimi bildim bileli essseklerr gibi çalışırken, giyisi dolapları toplanmak için beklerken, camlar minik parmak izleriyle doluyken ve akşama ve dahi öğlene yemek yetiştirmek, bunu yaparken yüzün üzerinde öğrenciyle bireysel olarak ilgilenmek, sınavlarını okumak ve derslerini yetistirmek zorundayken en iyi anne başak mi gerçekten? hayır biziz en iyi anne. o piramidin en altında kalıp gittikçe daha da otekilestirilen bizler.
    dünyanın en iyi eşidir de sanirim. çünkü sabah eşi hasta yavrunun tonla kusmuk dolu kiyafetini yıkamak için ayırırken gomlegimi ütüler misin dediği için skerm belasını ütünün de diye bı saat zirlamamistir diye düşünüyorum. yoksa biz de çok iyi estik yani. kusuklu çarşafların arasında bı saat agladiktan sonra bordo bereli gibi kalkıp yavruyu hiç bi şey yokmuş gibi sevgiyle uyandırıp tereyağına kadar kendi bizzat yaptığı kahvaltıyla uyandirmamistir. çünkü sizin çarşafları yardımcı ablaniz yikiyo ya o yuzden :)
    keşke sınıfsal farkimiz bu kadar olmasaydı, sizler cebinizi doldururken gittikçe fakirlesen emekcilerin nasıl bir cinnetin eşiğinde oldugunu fark etmenize gerek kalmazdı. biz de basak'in mukkkemel anneligini alkislardik.mukkkemmel hayatınıza kalpler atardık romantik romantik. çünkü yavrumuzu 20kisilik sınıfa bırakıp 12 saat çalışmaya gitmezdik. ya da emeğimizin karşılığını aldığımız bir düzende bu kadar kıskanç olmazdık hayatlarıniza karşı.. basak'a, fahriye'ye, pelin'e falan bilenmezdik bir hengame icinde olmasaydık kim bilir?
    ama şimdi biz bu kadar çalışıp yine de piramidin en altında ezilirken sizler böyle mukemmellikleri gözümüze sokmayacaksiniz. çünkü burası hollywood değil ve sizin kitleniz de american dream falan yasamiyor yani.. esine dünyanın en iyi annesi diye brad diyebilir, survivor gibi takılan halkin içinde siz degil malesef. günlük harçlığı 10 tl olan öğrencim var benim, 13 yaşında çocuğa her gün evde pişirdiği şeyleri koymak zorunda olan o anne en iyi anne, delirtmeyin insanı..

  • amerika tarihindeki en uzun ve en maliyetli hukuk mücadelelerinden biri: boston pekmezi felaketi!

    15 ocak 1919'da meydana gelen "boston pekmezi felaketi", boston'un kuzey yakası'nda, endüstriyel alkol üretiminde kullanılan 2,3 milyon galon melas içeren devasa bir tankın patlamasıyla oluştu. ortaya çıkan pekmez dalgası, tahmini olarak saatte 56 km hıza ve yaklaşık 25 metre yüksekliğe ulaşarak binaları yıktı, araçları devirdi ve yoluna çıkan her şeyi mahvetti. oluşan yapışkan sel, birçok hayvanın telef olmasıyla birlikte 21 kişinin ölümüne ve 150'den fazla kişinin yaralanmasına neden oldu. pekmezin soğukta katılaşması ve sokakların temizlenmesi ise 6 ay sürdü.

    felaket, aynı zamanda amerika tarihindeki en uzun ve maliyetli hukuk mücadelelerinden birine de yol açtı; tankın sahibi olan amerika birleşik devletleri endüstriyel alkol şirketi (usıa), çok sayıda davayla karşı karşıya kaldı. bu, massachusetts'teki ilk toplu davalardan biriydi ve modern kurumsal düzenlemenin önünü açmada bir dönüm noktası olarak kabul edilir.

    şirket, üretilen alkolün bir kısmının mühimmat yapımında kullanılması nedeniyle tankın anarşistler tarafından havaya uçurulduğunu, ayrıca felaket gününde mevsim normallerinin çok üstünde olan alışılmadık derecedeki yüksek sıcaklığın içerideki pekmezin fermente olup gaz oluşmasına ve tank içindeki basıncın artmasına neden olduğunu iddia etti. ancak mahkeme tarafından atanan bir denetçi, üç yıllık duruşmaların ardından tankın tasarımının kusurlu, perçinlerin zayıf ve desteğin yetersiz olduğu ortaya çıkararak şirketi sorumlu buldu ve şirket 1 milyon dolar tazminat ödedi. hayatını kaybeden kişilerin akrabalarına yaklaşık 7.000 dolar ödeme yapıldığı bildirildi.

    günümüzde boston pekmezi felaketi'nde tankın bulunduğu alan artık bir parkın parçasıdır ve bazı bölge sakinleri sıcak yaz günlerinde hala havada hafif bir pekmez kokusunun hissedildiğini söyler. endüstriyel gözetimin beklenmedik sonuçlarını ve güvenlik düzenlemelerinin önemini vurgulayan olay, tarihte tuhaf ve trajik hikayesiyle yerini almıştır.

  • 18 ve 19uncu yüzyıllarda osmanlı devletinde kullanılan gümüş para. “zlota” veya “zolota” da denilir. değeri “kuruş” un biraz altındadır. başlangıçta yaklaşık 20 gram basılan zoltaların ağırlıkları zamanla 3 grama kadar düşmüştür. aynı şekilde başlangıçta 39 mm olan çapları da küçülerek, son zoltayı bastıran 2. mahmut döneminde 28 mm olmuştur.
    devletin bastırdığı “kuruş” lardan biraz daha hafif olan lehistan baskısı “zlota” ların ülke içinde kullanımını önlemek amacıyla bastırılmaya başlamıştır. aynı dönemlerde basılmakta olan “taler” ve “zlota” lar örnek alınarak her iki yüzü de yazı ile doldurulmuştur. bu yazıların içerikleri paraların tedavülde oldukları sürece pek az değişikliğe uğramıştır. zoltalarda tuğra yoktur. örnek olarak 1. abdülhamid’in bastırdığı zoltanın üzerinde yazanlar şöyledir:
    ön yüz: sultan ül barreyni vel bahreyni hadim ül haremeyn iş şerif [iki karanın ve iki denizin sultanı, şerefli iki haremin** hizmetkârı]. arka yüz: essultan abdülhamid bin ahmed han dame mülkühü durube fi konstantiniye 1187 [ahmet oğlu sultan abdülhamid han, mülkü daim olsun, 1187 tarihinde istanbul’da basılmıştır (darb edilmiştir)].
    ayrıca ön yüzde paranın cülusun kaçıncı yılında basılmış olduğunu gösteren bir rakam bulunur. arka yüzde basım tarihi olarak belirtilen 1187 aslında padişahın tahta geçiş tarihidir. paranın gerçekten basıldığı tarihi bulmak için bu tarihe ön yüzde bulunan rakamı eklemek gerekir. bu yöntem hemen hemen bütün osmanlı paralarında geçerlidir.
    zoltanın büyüğü "çifte zolta", küçüğü de "yarım zolta"dır. özellikle çifte zolta, hem isminin azameti hem de cisminin cesameti (40 gr gümüş) ile güven ve saygı uyandıran bir paradır.

  • yasak değil aslında sıfır araç alımında ötv indirimi yapılacak bunun için alan adamın aracı bir süre satmaması şartı getirilecek. yine de satmak isterse indirim uygulanan ötv tutarını faizi ile birlikte ödemesi gerekecek. galerilere karşı alınabilecek en etkili çözüm budur.

    edit : gelen mesajlardan anladığım pek çok kişi yeni araba almış ve fiyatların düşme ihtimalini düşünmek dahi istemiyorlar. öyle mesajlar var ki sanki ben kanun yapıyorum gibi yazmışlar. bir alttaki arkadaşa katılıyorum biz akıllanmayız.

  • fuarlarda ingilizce, fransızca vb dillerde tercüman arayan bir firmaya başvurulmuştur. iş görüşmesine gittiğinizde sizinle birlikte mülakata girecek başka biri daha olduğunu görürsünüz. o da sizin gibi üniversite öğrencisi 22 yaşlarında bir erkektir. ikinize de bir form verirler, hangi dili hangi seviyede konuştuğunuz, aldığınız sertifikalar, çalıştığınız şirketler tarzı. ikinizi de mülakata aynı anda alırlar. mülakatı yapan ik biraz gıcıktır. önce sizle yaparlar ardından diğer çocuğa geçerler.

    ik: fransızcayı çok iyi seviyede bildiğinizi yazmışsınız?
    -evet
    ik: fransız lisesinde mi okudunuz?
    - hayır
    ik: fransızca bir üniversitede mi okudunuz?
    - hayır ama
    ik: fransız kültür'de ders mi aldınız
    - hayır ama şey
    ik: sertifikanız var mı fransızcayla ilgili
    - hayır
    ik: tamamen meraktan soruyorum, fransızcayı nerden öğrendiniz?
    - babam öğretti
    ik: babanız? fransızca öğretmeni miydi?
    - hayır ama
    ik: buyrun söyleyin nasıl öğrendiniz, sabahtan beri ama diyorsunuz
    - babam fransız, eğer adıma ya da soyadıma bakmış olsaydınız benim de fransız olduğumu anlardınız.
    ik: adınız?
    - marcel. adı marcel olan pek türk yoktur sanırım.
    .

  • --- spoiler ---

    aklı öldürsen, ahlak da ölür. akıl ve ahlak öldüğünde millet bölünür. kadıyı satın aldığın gün adalet ölür. adaletin öldüğü gün, devlet de ölür. ( fatih sultan mehmet)
    --- spoiler ---

  • başlık*:böbreğimin capsini yolluyorum beyler toplanın

    1. yolla diyene yolluyorum.

    2. gönder amk. zaten bir tek o kaldı bakıp da asılmadığımız.

  • 1952’nin aralik ayinin ilk haftasinda londra'da yasanan ve binlerce kisinin olumune neden olan hava kirliligine verilen isim. literature the killer fog olarak gecmistir. bahsi gecen yilda londra’da oturanlar ısınmak icin her zamankinden daha fazla miktarda komur yakmisti. yine ayni donemde elektrikli tramvaylar kaldirilmis, yerine benzin ve mazotla calisan binlerce otobus alinmisti. butun bunlara ruzgar akisinin azligi da eklenince ciddi bir hava kirliligi meydana geldi. sehrin ustunu dumanlı sis bulutu kapladi ve bir haftadan fazla kaldi. yuksek ozon seviyesi kalp atislarında duzensizliklere sebep oldu; nefes alma guclugu yuzunden pek cok kisi hastanelere basvurdu. ilk gun 135 olan olu sayisi ikinci gun 500’e cikti. ve uc hafta boyunca gunluk olu sayisi 200 kisinin altina dusmedi. ingiliz hukumeti baslangicta olumlerin kirlilik yuzunden meydana geldiğini kabul etmek istemedi; ancak halkin baskisi ve bilimsel delillerin ortaya cikmasi sonucu hava kirliligi konusunda ciddi onlemler almak zorunda kaldi. bu olay tum dunyanin hava kirliligine bakis acisini degistirdi. o gune kadar insanlar hava kirliligi ile oyle ya da boyle yasamaya alismis ve kabullenmisti. fakat bu olay ile birlikte havayi kirleten endustriyel kuruluslara bircok sinirlamalar getirildi. konu ile ilgili detayli bilgi ve resimlere http://www.npr.org/…es/features/feature_873954.html adresinden ulasilabilir.