hesabın var mı? giriş yap

  • aynı problem kopya adıyla günlük yaşantımıza sirayet etmiştir;
    zira sınavda önünüzde bir soru var ve doğru cevabı bilmiyorsunuz ama 5 şık var yani doğru cevabı bulma olasılığınız 1/5... ama o da ne öndeki arkadaşınız kıçını sağa kaydırdı ve siz onun cevap kağıdını gördünüz... ta taaa ama ya yanlış yaptıysa.. doğru olma ihtimali de söz konusu. ya yanlıştır ya doğrudur.. yani 1/2 şansınız var 1/2>1/5 direkman kopye çekilir

    not:7.5 senede bitirdim

  • 3 farklı türü vardır
    elimizde 5000 tane sınıflandırılmış data olsun.

    supervised learning (eğiticili sınıflandırma) = belli bir eğitim datanız vardır ve bu eğitim datanızı kullanarak test datanızı sınıflandırırsınız veya test edersiniz. örnek olarak 3000 eğitim kullanarak 2000 test verisini test ederiz.

    semi-supervised learning (yarı- eğiticili öğrenme) = belli bir eğitim datanız vardır. bu eğitim datasını kullanarak test verisini eğitirsiniz, eğitilen test verisini eğitim verinize eklersiniz. böylece eğitim veriniz artmış olur bu eğitim verisi ile kalan test verinizi sınıflandırırsnız. örnek 1500 eğitim datası 1500 eğitilecek data 2000 test datası. 1500 eğitim ile 1500 eğitilecek datayı eğitiriz böylece 3000 eğitim datamız olur daha sonra bu 3000 ile 2000 test verisini sınıflandırırız.

    unsupervised learning = eğitim datanız bulunmaz eğitim datanızı sistem kendisi oluşturur ve test verisini sınıflandırır

  • bu saçın sahibi saçını yıkayıp bir hafta boyunca temiz görünümlü saçla gezen insanlara acayip imrenir. imreniyorum. evet. ulan ben dün gece saçımı yıkadım öteki 1 hafta önce yıkamış ama hangisi temiz görüküyo tabi ki soldaki. kuaföre gidince ve fön çektirince adam baktı olmuyo ne diyo sana 'saçına bişey mi sürüyosun' evet. bok sürüyorum geceden. ulan ne sürcem. oy anam. ailedeki herkesin saçı ibrahim erkal, mustafa sarıgül gibiyken benimki neden ince telli neden? bir de bir sinüzitin sahip olabileceği en kötü saç tipini bana vermişsin tanrım. bunu da belirteyim. her gün saç yıkamaktan sinüzit oldum arkadaş.

    özet geçeyim: hem saçım ince telli hem ben sümüklüyüm.

  • erasmus'a gidenlerin uyması gereken sayısız yazılı olmayan kural vardır. bunlardan bazıları şunlardır:

    -hometown bilgisi binilen trenin hızıyla doğru orantılı olarak değiştirilmeli.
    -yabancı gazeteyi le café'de okurken "farkına varmadan" çekilmiş fotoğrafı profil resmi yapmalı.
    -gidilen her yerde çoook eğleniyorken çekilen on binlerce fotoyu paylaşmalı. gece gündüz paylaşmalı.
    -erasmus'a gittikten 2 hafta sonra türkiye'deki sevgiliden ayrılmalı.
    -erasmus'ta edinilen arkadaşlarla duvar üzerinden native speaker gibi gramere özellikle dikkat etmeden konuşmalı.
    -türkiye'de geceleri asla dışarı çıkmayıp orada her gece partilerde kusulmalı.
    -şahıs erkekse onu aynı anda iki yabancı kız öpüyorken çekilmiş profil fotosu kullanmalı.
    -yabancı dil kursu reklamı gibi zencili,çekikli,araplı, fransızlı arkadaş grubu yapmalı ve bu grupla gidilen her yere event açmalı-yüzlerce fotoğraf yüklemeli.
    -sıçmak için bile event açılmalı.
    -türkiye'de karşı cinsle alaka olmasa bile erasmus'ta skor yapmaya kasılmalı.

    özet geç piç diyenler için:
    http://www.funnypictures.net.au/…ourist-photos1.jpg

  • yeğen (y, yaş 8), ben (b)

    yeğen ile evde baş başa yemek yemekteyken yeğenin ayranını masaya dökmesiyle başlayan diyalog.

    y: olsun dayı.

    ben cevap vermeden masayı silerken.

    y: olsun olsun.

    b: oğlum ayranı sen döktün, teselli için benim sana olsun demem lazımdı.

    y: olsun olsun.

  • sözlük'e bilgi birikimini yansıtabilen ender yazarlardandı. sonraları, kendi iddiasına göre, karısıyla olan boşanma davasında kanzukun karşı tarafta olması sebebiyle, yani tamamen duygusal sebeplerden uçuruldu; dışarıya yüzlerce link veren varken, ufağını tefeğini topladığı kendi bloguna link veriyor diye örtbas edildi.

    şimdi, ahı tutmuş olacak ki, moderasyonun ve spesifik olarak o'nun faşizan tavırları yüzünden, sözlükten aralarında çokça bilgi olan 295.000 entry silindi.

    unutursak kalbimiz kurusun

  • sanırım ellinci kez olacak ama kanımca da saatleri ayarlama enstitüsü... ne yazık ki bu kararı verenler neden bu kararı verdiklerini ya açıklamamış ya da güzelim kitaptan bir paragraf koparıp kel alaka tırnak içine almış. yeri gelmişken söyleyeyim, romanlardan bir iki cümleyi paylaşarak düşüncelerini ifade etmeye çalışanları anlamıyorum. roman bütündür. o paylaştığınız alıntıların evveli ve sonrasıdır. güzel bir kadının tek bir kirpiğini koparıp "ne kadar güzel değil mi?" demeye benzer bu.

    neyse gıcıklık yapmayacağım bu sefer. saatleri ayarlama enstitüsü'nü seçme sebebim, bu romanı müjdeleyen bir roman olmadığı gibi ardıllarının da olmayışı. saatleri ayarlama enstitüsü türk edebiyatının içinde anakronik bir öğedir ya da daha anlaşılabilir bir ifadeyle garabettir. namık kemal'den halit ziya'ya, söz konusu romanın yazılmasından önceki hangi yazara bakarsanız bakın, enstitüyü muştulayan herhangi bir yazar veya yapıt göremezsiniz, en azından ben göremedim. edebiyatımızın kimliği ve özellikleri dikkate alındığında "vay be, bizden biri yazmış demek bunu!" diyebileceğiniz yegane eserdir. belki tutunamayanlar, kara kitap, puslu kıtalar atlası veya gölgesizler için de benzer tepkiler verilebilir ama saatleri ayarlama enstitüsü gerek alegorik yapısı gerekse de yazarının dünyaya baktığı perspektifle diğer tüm romanlardan bir basamak yukarıda kendine yer edinir (benim gözümde)

  • yeni yeni kendimize geliyoruz.
    malatya'da 10.katta evimizde ailem ile mutlu mesut oturuyorduk.
    2 oğlumla odadaydım.
    hanım çayı demlemiş onu getirecek mutfakta.
    derken müthiş bir sarsıntı başladı.
    ben daha önceleri 2 büyük deprem yaşamış biri olarak, sakin kalmaya çalıştım.
    ama çok şiddetliydi ve bitmiyordu.
    artık buraya kadarmış dedim ve 2 oğluma sıkıca sarıldım. hanım geldi normalde bu durumlarda çok paniktir ama oda çok sakindi. birbirimize sarıldık.
    bir türlü bitmiyordu.
    gözünüzü kapatın ve 45 saniye sayın ne demek istediğimi anlarsınız.
    derken yavaşça durduk. ama biz 45 sn daha ayrılamadık.
    burada hep deprem başlığı açılır ya ben de çok kızardım.
    inanın ilk aklıma hemen birilerine haber vermek geldi.
    sözlüğe girdim bilgi aradım ama çok il için başlık açılmıştı.
    yani nedendir bilinmez ama gerçekten bunu düşündüm.
    dışarısı çok soğuk.
    insanlar dışarıda.
    inanılmaz bir bilgi kirliliği var.
    arabası olanlar şanslı.
    giriş katta dükkanı olan esnaflar kapılarını açmış insanlara çay ikram ediyorlar ve dünya gözümde 5 dk güzelleşiyor.
    kimse kimseye siyasi görüşünü sormuyor.
    mezhepçilik yapmıyor.
    başı açık -kapalı demiyor.
    kürt -türk demiyor.
    alevi sünni camiye birlikte gidiyor.
    2 çocuğum var sözlük.
    bugün tekrar anladım ki hayat çok kısa.
    sevdiklerinize sıkıca sarılın.
    yarına çıkacağımızın garantisi yok.
    gerçekten her şey boşmuş.
    edit: sizler ne iyi insanlarsınız.
    mesajlara tek tek cevap yazmaya çalıştım ama yetişemiyorum.
    atla arabaya gel diyen mi dersin.
    yardım lazımsa yollayalım diyen mi dersin.
    3-4 kez mesaj atıp çocukları soran mı dersiniz.
    herkese teşekkür ederim.
    herkes iyi yavaş yavaş normale dönüyor.

  • beyaz show devam ediyor olsaydı hepsini aynı tişörtlerle bu hafta konuk olarak görürdük.

  • kaçak sarayın karşısına onun on katı kadar büyük ve ihtişamlı bir saray inşa ettirip içine esed ailesini yerleştirirdim. esed'e bayıldığımdan değil, maksat trollük olsun.