hesabın var mı? giriş yap

  • yıl 2011. kardeşimle alışverişe çıktık, bir alışveriş merkezindeyiz.

    - abiii. bu döner kapılar ne işe yarıyor??

    + güvenlik amaçlı. mesela avmye bir hırsız girdi ve koşar adımlarla dışarı çıkmaya çalışıyor. hırsız döner kapının tam ortasındayken; güvenlik görevlisi kapıyı durdurup, hırsızı hapsediyor ve polisi arıyor. *

    - vaaay süpermiş..

    bilmiyorum demeyi kendime yediremedim, salladım gitti..
    " babalar herkesi döver, abiler herşeyi bilir altın kuralı.. "

    yıl 2016.
    çalıştığım otele yeni bir eleman başladı geçen hafta. kendini beğenmiş, ukala bir tip..
    herşeyin en iyisini ve en doğrusunu bildiğini sanıyor..

    - müdürüm bu döner kapının kumandası nerde?

    +şalterden kapanıyor o. teknik servis bakıyor. seninle alakalı değil.

    - nasıl yani? diyelim ki acil bir durum oldu ve otele hırsız girdi. ben teknik servisi arayana kadar ohoooo. adam kaçar gider..

    +ne??

    - bu döner kapıların ne işe yaradığını biliyor musunuz müdürüm?

    + enerji tasarrufu. kapı her açıldığında içerisinin soğumaması için, içerideki havanın korunması için.

    - ne alaka? kapıyla tasarruf mu olur? güvenlik için o kapılar. dışarı kaçmaya çalışan birini ortada hapsedip, polis gelene kadar kaçmasını engellemek için.

    + namık kemal lisesinde mi okudun sen?
    -evet.

    + onur'u tanıyor musun?
    - kıvırcık olan mı?

    ne güzel söylemiş mark twain..
    "gerçek ayakkabılarını giyene kadar, yalan dünyayı 3 kere dolaşır."

  • genel olarak kardiyo kilo verdiren bir uygulama ve bunların içinde en başarısızı yürüyüştür. öncelikle yağ nasıl yakılır onu bilmek lazım: yağ durgun nabız ritminizin 1,4 kat üstüne çıkmakla ve 25 dk üstünde bu tempoyu sürdürmekle yakılır. yürüyüşte bu oran çok artmaz, verim için 1 saat civarı yürümeniz gerekir, vücutta zamanla bu ritme kendine adapte eder ve kilo vermeniz durur. başta verdikleriniz de ağırlıklı olarak sudur, yağ yakma oranınız düşüktür. genel olarak yürüyüş ile yaktığınız kalori komik miktardadır. bunun harici kalp damar sağlığı için iyi bir şeydir burası ayrı.

    kilo vermek istiyorsanız, yüksek ritimde yürüyüş+hafif koşu ile bu işi yapmalı, arada hit antreman dediğimiz kısa süreli yüksek nabız değerlerine ulaşmalısınız. yediğiniz her şeye de dikkat etmelisiniz. mümkünse bisiklete binmek esas çözümdür. şöyle örnek vereyim, yoğun kardiyo (koşu veya bisiklet) ile 1 saatte yaktığınız kalori 500'ü ancak bulur. yürüyüşle bunun yarısını belki yakarsınız, kesin değil. oysa ki bir tabak dolu beyaz pilavda 300 kalori var. 1 dilim ekmek yediniz 90 kalori, 1 de ana yemek dediniz mi 500 kaloriyi aşmış oluyorsunuz. kısacası düzenli beslen, düzgün kardiyo yap prensibini taşımadan kilo vermek olanaksız, ancak su verir, kısa süreli kilo kaybedersiniz, yağdan çok yakmazsınız.

  • ufak kardeşin dondurmacının önünden geçerken ağlaması üzerine annenin kuyumcuya girip evlilik alyansını bozdurması..

  • diğer büyük kedilerle karıştırıldığı için yaptığı iş büyük şaşkınlıkla karşılanan jaguar.

    jaguarlar dört büyük kediden biridir ancak karakteristik özellikleri ile diğer kedilerden çok farklıdır. öncelikle avını uzun veya kısa mesafeden kovalamaz. çok sık yağmur ormanlarında yaşamasından ve üstün kamuflaj yeteneğinden ötürü pusuya yatar ve tek sıçramayla avını yakalar. zaten jaguar kelime anlamı itibariyle avını tek sıçramayla yakalayan demektir.

    ayrıca büyük küçük fark etmeksizin diğer kedilerin hiçbiri gibi avının boğazına da sarılmaz. jaguar tüm hayvanlar arasında, kafatası büyüklüğüne oranla en yüksek güç uygulayabilen ikinci hayvandır.(birincisi benekli sırtlandır) bu yeteneğinden faydalanarak avının kulaklarının hemen üzerinden ısırarak kafa tasını kırar.

    son olarak, o gördüğünüz timsah, belgesellerde izlediğiniz nil timsahı değildir. zaten nil timsahı jaguarın yaşadığı coğrafya olan amerika'da da bulunmaz. o gördüğünüz caimandir. ağırlığı ortalama 70 kg olup, ağırlığı 140 kg'ye çıkabilen jaguar için standart avlardan biridir.

    avlanma sahnesi değerli ve ender görülen bir sahnedir çünkü jaguar çok iyi kamufle olan bir kedi olduğundan ve yaşadığı ormanlarda çok sık bir bitki örtüsü olduğundan, jaguar avına ender rastlanmaktadır. bu yüzden aslanlar, çitalar veya leoparlar gibi yüzlerce belgeseli bulunmaz. ana konusu jaguar olan zannedersem 4 belgesel var. bu da o belgesellerden biri olan 'der jaguar - das phantom des dschungels' belgeselinden bir kesittir.

  • konu senelerdir konuşulmasına rağmen galatasaray 4. yıldızı taktıktan 4 gün sonra yapılıyorsa, fenerbahçe yönetiminin acizliğini, vizyonsuzluğunu ve galatasaray kompleksini gösterir.

  • başbaşa bir ortamda, yanyana oturmaktasınızdır. sohbetinizin kelimeleri azalmaya, sesleriniz biraz daha gırtlağa inerek çatallanmaya başlar. artık birbirinizin dudaklarına, birbirinizin gözlerinden daha sık bakmaya başlamışsınızdır farkında olmadan ki bunu farkettiğiniz anda süratle kaçırırsınız gözlerinizi gözlerine. ve dudaklarınızı istem dışı ıslatmaya başlarsınız, sanki sizin tahmin etmediğinizi diliniz dudağınıza haber vermektedir. kafalar birbirine biraz yaklaşır, yaklaştığından daha az uzaklaşır, biraz daha yaklaşır ve çok az daha uzaklaşır. en sonunda gözler kapanır, kimse kendini diğer dudağa doğru itmez, ikisini birbirine çeken bambaşka bir güçtür artık. tatlı tatlı, hafif bir şekilde öpüşmeye başlarsınız. dudaklardaki tedirginlik tükürüğe karışmaktadır yavaş yavaş. tatsız hayatın tadının o dudaklarda olduğunu anlar ve daha da tatmak istersiniz. kalbiniz boğazınızda atmaktadır artık. hızlanmaya başlar bir yandan da ona dokunursunuz. o narin boynu tuttuğunuz an karşınızdakinin masumiyeti içinizi titretir. hayatın karmaşıklığına inat, elleriniz saçlarının içinde rahatça dolaşır. artık deli gibi öpüşüyorsunuzdur ve içinizden belki de şu düşünce geçer " bu mutluluk sonsuza kadar sürse ya da şu an ölsem de beni bu tarifsiz huzuruma gömseler keşke"

  • en kolayı aynı cümlenin olumsuz halini söylemek.

    must'ta "mamalı" anlamı olur, have to'da "zorunda değil" anlamı olur.

    örnek:
    you must fill this form: bu formu doldurmalısın.
    you have to fill this form: bu formu doldurmalı/doldurmak zorundasın.

    olumsuz:

    you mustn't fill this form: bu formu doldurmamalısın.
    you don't have to fill this form: bu formu doldurmak zorunda değilsin.

    görüldüğü üzere olumluda anlamlar birbirine çok yakınken olumsuzda anlam farkı ciddi boyutlara geliyor. ayrımı bence en güzel bu şekilde yapılabilir.

    20 senedir ingilizceyle haşır neşirim ve şunu söyleyrbilirim ki must ile have to arasındaki en bariz süzgeç bu.

  • arkadaşım eşek'de geçen

    "ayrılık geldi başa
    katlanmak gerek" sözlerindeki katlanmak'ı katlanmak olarak anlardım.

    küçüktük o zaman, evler de küçüktü. hiç bir çocuğun kendisine ait yatağı yoktu. her gün yatak yapılırdı, toplanırdı. yer yatağı kablinden bir düzenek. annem sabah erken kalkar, çarşafı katlar, yorganı katlar, battaniyeyi katlardı. yatağın üstünde debelenirken beni de katlardı. ayaklarımı başımın arkasına doğru bastırır, beni iki kat eder, öperdi.

    sanırdım ki, katlanmak, öpülmek gibi bir şey. bir nevi sevilmek. yine sanırdım ki barış manço'nun da başına ayrılık gelmiş. köyünden, annesinden ayrılmış. ilk fırsatta gidip annesi tarafından katlanıp öpülmesi gerek.

  • gelmek istediğim ancak tırstığım zirve. amk yaka kartı falan dağıtıyorlarmış. bu nickle mi insan içine çıkıcam lan? bu nickle mi?

  • bir etkinliğe katılmak için geldikleri yunanistan'ın selanik kentinde ilk olarak atatürk evi'ni ziyaret eden türeci ve şahin çifti atatürk evi'ndeki anı defterine ise, "atatürk'ün doğduğu yeri ziyaret etmek türk kökenli bilim insanları olarak bizler için bir onurdur. atatürk modern avrupa'nın öncü liderlerinden biri olarak özgür düşünce ve bilimin insanlık için taşıdıkları temel değeri anladı. 'hayatta en hakiki mürşit ilimdir' şeklindeki bilge sözüne tamamen katılıyoruz" notunu yazdı.

  • artık halkın arasında olmaması, sokak jargonundan, gençlerin esprilerinden uzak olması nedeniyle eskisi kadar güldürmüyor. kendi kısıtlı arkadaş çevresinde, elit zevklerin içinde yaşarken halka inmesi zorlaşıyor. onun işinde üretkenlik için gözlem şart ama artık o şansı pek yok.

  • (bkz: evdeki yabanci) diye bir dizinin jenerik sozleri hala aklimdadir.
    (bkz: tardu flordun) ne sempatikti *

    sisst yabanci! soyle bana sen kimsin?
    benim evimde ne isin var?
    oyle misin? boyle misin?
    annem babama kocam dedim
    sokakta gorsem tanimazdim
    denize dusen yilana sarilir
    ama hic simarma adamim degilsin

    hey kadinim! psikolog musun nesin?
    iyiki bir oda istedim
    herkese kocam bu dedin
    yalanlari sen soyledin
    aleme rezil olan benim
    bu sehrin delikanlisiyim ben
    siyah kusak karateciyim