hesabın var mı? giriş yap

  • fenerbahçeliyim.

    ama bir futbolcunun yurtdışında olmak yerine istanbul'da hamile eşiyle aynı şehirde olmasını istemesi normal.

    acil bir durum olsa 1 saatte eşinin yanında olur.

    maç için yurtdışında olsa bu 5-6 saati bulur.

    fanatizmden gözünüz kararmasın.

    hah ben abdülkerim'in yerinde olsam bana forma vermeyen kuntz'un suratına tükürür öyle terkederdim milli takım kampını.

  • ne kadar birikmiş içe atılmış bok püsür varsa kusulan maildir.
    ve sonu gelmez, yo öyle değil, şöyle:

    re: ikimiz için de en iyisi oldu
    re: re: ikimiz için de en iyisi oldu
    re: re: re: ikimiz için de en iyisi oldu
    .
    .
    .
    .
    re: re: re: re: re: re: re: re: re: re: re: re: re: re: re: re: re: re: re: re: re: ikimiz için de en iyisi oldu

  • cüneyt arkın'ın, benim kahramanım türk halkıdır isimli kitabında bahsettiği hadise;

    "bir gün hilton’un lobisinde oturuyoruz. gözü bir yere takıldı. baktım, 60 yıllık müzik birikiminin üzerine çökmüş arap’tan yürüttüğü şarkılarla bir anda meşhur olmuş bir arabeskçi.

    asansöre bindi, yukarı çıktı.

    kemal sunal, ‘bu herif gibiler ancak asansörle yükselir’ dedi.”

    “isminiz neydi?” başlıklı bir başka bölümde yine kemal sunal, yine ikisinin de sevmediği arabeskçi var:

    “yılmaz kalkavan’ın yemeğine davetliyiz. kemal sunal ve ben iki dirhem bir çekirdek giyinip, davetin yapıldığı otele gittik. lobi kalabalıktı. millet asansör bekliyordu, sıraya girdik. o meşhur arabeskçi yine geldi. yanında televizyoncular, gazeteciler ve dostları vardı.

    bizi görünce sevinir gibi yaptı, sonra sinsice sırıttı.

    ‘kemal bey, sizi görmek ne güzel çok sevindim. bana resminizi imzalar mısınız?’

    aklınca dalgasını geçiyordu.

    kemal hiç duraksamadı, fotoğrafını çıkardı:

    'hay hay efendim, isminiz neydi?

    not: büyük usta kemal sunal orhan gencebay'ı çok önceden çözmüş de bizim haberimiz yokmuş.

    toprağın bol olsun güzel insan.

    kaynak: https://odatv4.com/…skci-o-ismi-odatv-buldu--233619

  • sanırım herkes biraz da kendisi iyileşiyor onunla. herkes bir şekilde kendine yeniden şans veriyor. kendini kurtarıyor yeniden yeniden. izlediğimiz filmler de öyle değil midir ya da diziler. hep baştan sona karakterle beraber biz de başlamaz mıyız mücadeleye. bütün filmler bizi anlatmaz mı, bütün şiirler yeri gelir bizim için yazılır, bizim içimizdeki gizleri dökmez mi ortaya. insan her bir ferdinde yeniden döndürmez mi dünyayı. kendimize kadar, kendimizden başlayan, kendimizi kapsayan, kendimize benzeyen.

    bu adam da öyle. herkes için kendinden bir şeyler bulma öznesi. vesilesi. hikayeler farklı, herkesin onarmaya çalıştığı, bulmaya çalıştığı şey apayrı. ama amaç aynı. yeniden yeniden iyileşmek istiyoruz. onu kötü görünce biz de yeniliyoruz o ne ise başarmak istediğimiz şey konusunda. ne olacaktı ki zaten diye kendimize acıyoruz. omuzlar yer çekimine uğruyor. ya da onu ilk kötü gördüğümüzdeki şok gibi hayatın hiç de beklediğimiz gibi bir yer olmadığı şokunu yaşıyoruz bir kez daha.

    iyi olunca bizim de bir şansımız oluyor. kazanmasak bile, başarmasak bile bir umut doğuyor. bu biraz da nesille alakalı bir şey tabi. şu an tam da hayallerinin kıyısında bir sürü pişmanlıkla oturan y kuşağı için önemli bir figür. o yüzden de biraz etkili. ha bir de tabi çok yakışıklı olması ona bu kadar yakınlık duyulmasına sebep oluyor. böylesi güzel bir şeyi yine güzel görmek istiyor ilkel beyin. istemsiz bir kayırma var tabi güzel olanı. bilinç düzeyinde bilerek yapılmasa da çok derinlerin bildiği bir şey biraz da o yüzden. dorian gray 'e yapılan misali.

    ama en çok işte gördüğüne kendini ilikleme dürtüsünden. niye kendimizi, e neyimiz var kendimizden başka. konuşurken, seçerken, yaparken ederken kendimiz kadarız. ne kadarsak o. bu adama da hemen yükleyiveriyoruz dertlerimizi. onun dertli hali, hasta hali, iyi hali vesaire hep bir versiyonumuz işte. yeniden deniyoruz biz de onunla birlikte. bazen ortadan kayboluyoruz, bazen baya iyi de gidiyoruz. insan ne tuhaf ki kendinden öteye gidemiyor. bir şarkıda bile kendini kurtarmaya çalışıyor.

    ruhsal sıkıntılar, bu hayatın en zorlu yanlarıdır. insanın kendi içinde kaybolmasından daha kötü bir şey yoktur. o yüzden çok saygı duyuyorum düşmesine de kalkmasına da. yani mücadelesine. işte biz gibilerin bunun üstüne yaptığı yorumlar da aslında hep bizle ilgili, onunla çok değil. bir başka insan hikayesinde de yine el verdiği, üzüldüğü, umutlandığı kendisi. o yüzden ben direkt şahsı için güzel yarınlar dilerim. umarım mücadelesi kolaylaşır. umarım daha güzel günleri henüz yaşamadıklarıdır.

  • kazıyı bütünüyle aydınlatamasa da en azından bir ışık tutacağına inandığım bir bağlantıya ulaştım. inandığım diyorum çünkü sadece kişisel görüşüm, bir delile dayanmıyor. british museum'un online arşivinde türkiye başlığında 79 bin eser var ve bunların tam 900'ü 81 ili bulunan ülkenin orta popülerlikteki bir ili olan mersin'in 13 ilçesinden biri ilçesi olan tarsus'a ait. tarihi eserler ile ilgili temel düzeyde bir alakaya sahip herkesin, british museum'un dünyanın her bölgesinde bulunan her yeni eserin ilk alıcısı olmak için büyük bir çabasının olduğunu bilir. yorumu size bırakıyorum.

    https://www.britishmuseum.org/…/search?place=tarsus

  • daha çok yaz aylarında grönland, kanada' nın kutup bölgesi ve alaska' da inuit' ler tarafından avlanmaları yasal olan bir çeşit balinadır. bir diğer adı da denizgergedanı'dır. derisi gri ve en belirgin özelliği dört metreye yakın boynuz benzeri dişidir. o kadar serttir ki kolayca kırılmaz ve yaklaşık ağırlığı on kilo kadardır. bu diş, dişilerinde çok nadir karşımıza çıkar.

    narval' a ait en şaşırtıcı özellik ise, kutup bölgelerinde neredeyse hiç bulunmayan c vitaminini derisinde fazlasıyla bulundurması. yani narval derisi bir çeşit portakal kadar c vitamini taşıyor. iniut halkının yaşam kaynağıdır bu yüzden ve bir kaç aile içinde yaklaşık olarak bir kaç haftalık besin ihtiyacını karşılar.