hesabın var mı? giriş yap

  • ülkenin girdiği ekonomik çıkmaz sonucunda, sıfır telefon almak artık lüks sayılıyor. bu durum ikinci el telefon piyasasını şuan şahlandırmış durumda.
    peki ikinci el telefon almak güvenli mi, ne kadar sağlıklı onu ele alalım ve alacak insanlara tavsiyelerde bulunalım.

    -öncelikle faturasının olması çok önemli. daha önce faturasız telefon aldığım ve çalıntı çıkması sonucu karakolluk olduğum ve telefonu iade etmek zorunda kalmışlığım var. faturasız telefon almayın. en çok duyacağınız bahanelerden biri; '' fatura, ev taşınırken kayboldu '' olacaktır, yedi göbek, aynı evde oturuyorlar inanmayın. sonra karakolluk olursunuz telefon da elden gider.

    ekranı, anakartı, arka kapağı gibi malzemeler, servis dışında değişmişse uzak durun. 1-5 ay arası kesin bir arıza meydana gelir. örneğin ekranın dokunmatiği kendiliğinden işlevsiz hale gelebilir, yada telefon kökten kapanabilir. asla orijinalinin yerini tutmaz. genelde; ucuz malzeme kullanılır ve tecrübesi insanların elinden geçer

    -darbe ve çizikli telefon almamaya dikkat edin. zira darbe almış telefon bir süreden sonra hata vermeye başlıyor. tabi burası biraz şans işi. ayrıca kozmetik olarak hoş durmaz. ( darbe ve çizikler çok ufaksa sorun olmaz )

    faturada ve telefondaki imei'leri mutlaka karşılaştırın. zira telefon yurtdışı, fatura da başka bir telefonun faturası olabilir. çok yaşadım bu durumu.

    - en önemli ayrıntıya gelelim; telefonu elinize aldığınızda beyaz bir ekran açın telefonda. ekranda leke, ölü piksel, darbe varsa kendini belli eder.

    - herhangi bir müzik açın, eğer ses cızırtılı geliyorsa; ya hoparlör patlamıştır ya da sıvı teması vardır.

    - sensör. konuşma yaparken ya da ekrana bakarken sensör otomatik olarak devreye girer. ama sorunlu telefonlarda bu durum sıklıkla yaşanmaz, ara sıra sensör devreye girer. hiç kod yada sisteme girmeyin. bunu anlamanın en basit yolu: birini arayın kulağınıza yakınlaştırıp-uzaklaştırın. uzaklaşınca ekran aydınlanıyor, yakınlaşınca sönüyorsa sorun yok. kısa yolu ise; birini arayın telefonu masanın üstüne koyun, sensörü elinizle kapatın, ekran kapanıyorsa ve elinizi çektiğinizde ekran açılıyorsa sorun yok demektir.

    - parmak izi okuyucu varsa telefonda, iki parmağınızı da okutmadan almayın telefonu. bazı telefonların parmak izi sorunlu olabilir. kesinlikle parmak izini deneyin.

    - yurtdışı telefon alıyorsanız; imei attırmayın. zira telefonun genetiği değişmiş gibi bir hal alıyor. bu da kullanışına ve batarya tüketimine etki ediyor. en güzeli pasaporta işlemek.

    - satıcı size telefonu verdiğinde, telefon servis dışında bir yerde tamir görmüş ve satıcı bunu size söylemiyor olabilir. siz aldıktan sonra tanıdığınız bir tamirciye veya anlayan bir arkadaşınıza gösterin. ne olur ne olmaz.

    - son bir rötuş olarak; telefonu alırken bir arkadaşınızı arayın; iki tarafında seni net bir şekilde geliyorsa işlem tamamdır, telefonunuz hayırlı olsun.

  • the underrated king!

    butun hikaye boyunca harry ne kadar tehlikedeyse, ron da o kadar aksiyonun, tehlikenin icindeydi. ustelik surekli fikirleri kulakarkasi edilen, en yakinlari tarafindan bile alttan alta "ya ron iste" denip gecilen bir profil olarak gorulmesine ragmen. herkes birini pohpohlarken ilerlemek kolay; ron ise surekli olarak "imdat cekici" gibi gorunmesine ragmen motivasyonunu kaybetmedi.

    sadece sonlara dogru harry ile (hortkuluk'un da etkisiyle) aralari acildiginda artik dayanamadigini gorduk. ancak oraya kadar en yakin arkadasinin ailesi tarafindan neredeyse kendisinden bile cok sevilmesi, sevdigi kizin surekli kendisine "yav hee hee" cekip yaptiklari gormeden "heagriey heagriey" diye kosturmasi ve bence daha da onemlisi potter'in kaybedecek hic bir seyi kalmamisken ron'un kocaman bir ailesinin olmasi ust uste birike birike gelen seyler.

    eyyamci secmen sapka bile "bir weasley daha" dedi ilk olarak. ulan sen buyulu, belli bir gorevi olan bir itemsin, yorum yapmak sana mi dustu pust. yamali pelerinler, abileri yuzunden bela olmus bir soyisim, hayvani bir fakirlik ve surekli bir horgorulmeyle bogustu ana hikayenin yaninda bu cocuk. kac kere de gotlerini kurtardi ama her seferinde sasirdilar, bir kere bile yakistiramadilar bir fikir cikmasini. sonlarda bile yaptigi ust uste efsane cikislarda hermione hala sok oluyordu.

    tum bunlar bir yana ozellikle bana gore yaptigi en muhtesem sey harry'nin surekli "benim icin sunu yapmayin", "benim icin olmeyin", "benim icin, benim icin..." diye gezdigi anda artik dayanamayip "lan oglum sen ne sikim bir gerzeksin, bu olay senden cok daha buyuk. o kadar olenler senin icin mi oldu amk" diye suratina patlattigi andi. yemin ederim hic bir sahnede daha fazla sogumadi cigerim. benim icin nirvana noktasi buydu. ama kral o kadar iyi yurekli ki bunu bile cok uzatmadan kestirip atti.

    ne zaman ne gerekiyorsa onu yapti. show, bencillik, kiskanclik vs. hic bir seyi fazla abartmadan bir sekilde cozdu ve yoluna devam etti. bu hikayede yaptiklari ile adinin hakkini vermek arasinda bir oran olsa en tepede altin harflerle ron weasley yazardi.

  • -hayattan beklentin nedir.
    -bir ev, bir araba, mutlu bir aile yasantisi, (omrumun sonuna kadar kiclarini yikayip bakmak zorunda kalacagim) sevimli 2 tane cocuk. yani genel olarak bunlar. (ne bekliycem mina koyiim. yeteri kadar parayi kaldirip istifayi basmak ve sizin gibilerin olmadigi yerlere yelken acmak.)

  • geçen gün mezarlıktan geçerken bir mezar taşı gördüm aynen şöyle yazıyordu; "biz de gezerdik siz gibi siz de geleceksiniz biz gibi..." ulan adam ölmüş hala laf sokuyor...

  • koyu bir galatayasaraylıyım, bütün hafta kendimi bu maça hazırladım, yeri geldi fenerbahçeli arkadaşlarıma takıldım, yeri geldi bu maç için iddiaya girdim ama bu arapların bir kez daha yaptığı kahpelikten sonra, maçmış kupaymış zerre umrumda değil.

    helal olsun sana fenerbahçe helal olsun sana galatasaray.
    helal olsun size atatürk'ün evlatları.
    aramız bozuk olabilir ama kanımız bozuk değil.

    atatürk bu ülkenin birleştirici gücüdür, selam olsun atatürkçü fenerbahçeli kardeşlerime, selam olsun atatürkçü galatasaraylı kardeşlerime.

    artık maçın türkiyede oynanmasına bile gerek yok, bir yarısı galatasarayın bir yarısı fenerbahçenin olsun.

  • alex'in attığı golde spiker "alex, alex, alex, alex, samba, samba, samba" şeklinde bağırdı.

    diğer memleketlerde de böyle midir acaba? o ülkeye göre yabancı olan bir futbolcu gol atınca spiker o futbolcunun yöresel dansını haykırır mı? dert oldu bana.

    ispanya'da nihat gol atınca spiker "halay, halay, halay" diye bağırıyor mu acaba? n'olur bağırsın. :(

  • 3,5 yaşındaki oğlumdan duyduğumdur.

    - annecim, okuldayken pıt pıtlar "annemi özledim, annemi özledim" diyorlar.
    + hangi pıt pıtlar oğlum?
    - kalbimdeki pıtpıtlar.

    36 yaşındayım, hayatımda böyle güzel bir şey duymadım.

  • atamın sadece içimizdeki yobazlarla bölücüleri değil yunan faşistleri de hala inim inim inlettiğini gösteren haber

    bu yobazların “keşke yunan kazansaydı” cümlesinin neden söylediği şimdi daha iyi anlaşılıyor.