hesabın var mı? giriş yap

  • söylemekten utanıyorum ama bundan öncekilerde sadece üzüldük başsağlığı diledik, o saldırılar daha çok belli bir sembolü hedef almıştı, bu sefer direk halka ve türkiyenin belki de en işlek meydanına yapıldı, şu an otobüsteyim meydan kapalı otobüs meşrutiyet caddesine döndü, olay yerini uzaktan da olsa çok net gördüm, yaşadım patlama anını bildiğin.
    terörü amacına ulaştırmak istemiyorum ama bindiğimden beri yüreğim ağzımda.
    tarif edilebilecek bir psikoloji değil, emeği geçenlerin allah belasını versin.

  • şirketin ne kadar para kazandığını kalem kalem hesaplamanıza gerek yok. şirket halihazirda halka açık olduğu ve borsada işlem gördüğü için tüm bilançoları zaten her çeyrekte paylaşılıyor. mesela son çeyrekte 2.3 milyar euro ciro elde etmelerine rağmen çeyreği 20 milyon euro zararla kapamışlar.

    son ceyregin rakamlari

    gelmis gecmis tum ceyreklerin verileri

    yalnız bakkal hesabı yapar gibi "şarkı başına 5 cent ödeyip 8 cent alsalar şarkı başı 3 cent kar ediyorlar" demek yalnış oluyor çünkü kurumsal bir şirketin tüm masrafları şarkılara ödediği paradan ibaret değil. bunun server masrafı var, data masrafı var, teknoloji masrafı var, algoritma geliştirme masrafı var, şirketin içinde çalışan beyaz yakalıların maaşı var, marketing var, insan kaynakları var, hukuk departmanı var....var oğlu var.

  • üçüncü iç denizim, beş günlük kızım. kızımın adı. özgür'ü de var, o zaten doğuştan öngeliyor bizde.

    gökdeniz, üçüncü kızım. bildiğim her şeyi unuttuğum babalık hakkında. her şeyi yeniden öğrendiğim kızım, içdenizim.

    üç tarafı denizlerle çevrili bir adamım şimdi sayesinde. * **coğrafya bilgim bundan ibaret, kendi kendime yetiyor özkaynaklarım. canım kızım, canım.

    burnu bana benzerse ilerde üzülecek, ablaların küçücük çünkü burnu. olsun, canı sağolsun hem.
    kakası pembe olacak diye bakıyorum her seferinde. olsun. süt kokuyor kakası zaten. varsın pembe olmasın.

    gözlerimin içine bakıyor beş günlük, ben sahi kaç yaşındayım.

    olmasaydım olmazdı, olmasaydı ben nerden bilecektim yeniden bu heyecanı.

    eline çorap geçiriyoruz eldiven yerine. üçkiloüçyüzksengram mutluluk.

    gökdeniz, içdenizlerimin sonuncusu. kızım.
    hoşgeldin.

  • istanbul'da bir eğitim araştrıma hastanesinde çocuk sağlığı ve hastalıkları asistanıyım.ayda 11 nöbet tutuyorum ,4 haftasonundan 3 ünde nöbetim var; 2 tane de cuma-pazar kombo nöbeti tutuyorum. nöbet sisteminden bahsetmek gerekirse: sabah 8.00 de normal mesaiye gidip akşam 17.00 ye kadar bulunduğunuz servis / acil / yoğun bakım /vs. de çalışmak 17.00 de gidip nöbeti devralmak ve ertesi sabah 8 e kadar günde 800-1000 hastanın geldiği acil servis kapısında 2-3 doktor çalışmak ve ertesi sabah da 8.00' de nöbeti acilci ekibe devredip kendi çalışma alanına gidip akşam 17.00 ye kadar çalışmak .

    dün nöbetçiydim mesela bugünki yaygın bacak ağrılarımın da şahit buna.dün 2 kez (bkz: beyaz kod) verdim.bunun altında eğitimlisi /cahili farketmeden doktorlarda ego olduğunu söyleyip içten içe onları hedef haline getiren(öss/ygs de yüksek puan almaları, 6 yıl eğitim almaları , onlara göre çok para kazanmaları ?,asla onların yapamayacakları bir iş yapıyor olmaları ya da daha da fantastik düşünceler nedenli.. ) zihniyetin olduğunu düşünüyorum.

    ve dün bu zihniyetin armağanı iki ilkokul mezunu( bunu küçümsemek için değil durumu daha iyi anlamanız için yazıyorum) hasta yakınından biri ölüm tehditi ve fiziksel şiddet diğeri hakaret olmak üzere hediyeler aldım. biri ateşli çocuğuna seron takmayışımın yanlışlığını bir diğeri ise bacak ağrısı ile kan tetkiki arasında bir ilişki olmadığını kendi inanılmaz bilgi ve deneyimleriyle sorgulattı bana.

    bu arada çalışma ortamı ve iş güvenliğinden de biraz bahsetmek isterim ; ben 55 kilo bir kadınım beni koruması için kapıda duran güvenlik arkadaş (yalnızca 1 kişi ) çoğunlukla bayan olmakla birlikte ki erkek de olsa hasta ve hasta yakınına hiçbir müdehale hakkı yok.hımm bir de eklemeden olmaz yeni başlayan bir asistan arkadaş bu düzeni 4 sene yaşadıktan sonra devletin zorunlu hizmet kurasına girip türkiye'nin güzide illerinde zorunlu hizmet vermek zorunda yoksa uzmanlık diplomasını elde edemez, yani 4 sene çöp olur.

    mecburi hizmet derken de durumu bugün bir hekim arkadaşımın güncellemesi çok iyi anlatacaktır diye düşünüyorum;cizre

    zaten biraz sağduyulu ve akıllı olsa halkım 33 saat çalışan hekime muayene olmamayı,doktora şiddeti ve doktor cinayetlerini, bir hastaya 3 dakikada muayene etmek zorunda bırakan performans sistemini , hasta katılım paylarını ve bunun gibi milyonlarca sağlık sistemi sorununu tartışır.

    bilip bilmeden konuşanlara lafım welcome to the real world .

  • bana can dündar'ın bir çocukluk anısını hatırlatmıştır bu acı söz.

    can dündar matbaada çalışırken, dönemin ünlü bir yazarı (adını hatırlayamadım) küçük can'ın elini sıkmak istemiş. o da ellerinin kirli olduğunu söylemiş. yazar, can'ın ellerini bulup sıkıca toka yaparak "çalışan eller kirlenmez" demiş.

    ben de hep bu şekilde düşünüyorum çalışan eller ve ayaklar kirlenmez. sedyeler fedadır sana.

  • sozlukte ne kadar boktan insanlarin oldugunu gosteren patlamadir. istanbul'da tanidigi ailesi olup sehir disinda yasayan bir suru adam var. panikle basliga bakiyosun nerde olmus ne olmus diye, yok efendim surdan duymus, buradan duymamis, bize ne... gelip espri kasiyor bir de yok izmir'den duyulmamis da bilmemne.

    butun ulke diken ustunde, daha bir ay olmadi ankara'da 100 kisi oldu, adam gelip burda futursuzca espri yapabiliyor ya, insanliginiza tukureyim.

    edit: patlamayla ilgili bilgiler bu entri'de yeterince mevcut (bkz: #56642929)

  • cliff burton, metallica olarak çıkardıkları 3. long play olan master of puppets albümü turnesi sırasında, 27 eylül 1986 tarihinde stokholm ile kopenhag arasında bir yerlerde geçirdikleri kaza sonucunda yaşamını yitirdiğinde henüz 24 yaşındaydı. kendisine master of orion denmesinin nedeni, master of puppets albümünde yer alan ve cenazesinde de çalınan orion adlı parçanın kendi düzenlemesi olmasıydı. büyük bir h p lovecraft hayranıydı; kirk hammett ile birlikte çoğu şarkının sözlerinin altında imzası vardı. ölümünden sonra metallica bir daha asla eskisi gibi olmadı.

    "cliff burton was the man who had that wild spirit that makes a band like metallica a quality band. he wasn't only the bass player, or someone else in the band who co-write the songs, he was the man who made metallica reach the sky. after his death, metallica sold their souls for fame and fortune, things that he would never wanted to deal with. he'd never allowed all that "black album" to happen, and neither that damn "load" thing. when metallica lost their bass player, they also lost their soul." -- lars ulrich

  • bazıları yararken hüzünlendirir. yeni mezun bir arkadaştan;

    "amk aylar oldu, aldığım puanla evdeki koltuğa bile yerleşemiyorum."

  • bugün gördüğüm bir röportajında şöyle demiş:

    " - kitapta yer alan metinlerin ortak bir teması yok; adı gibi paramparça... ama ortak bir duygusu var, o da melankoli. neden?

    " + kitap olsun diye yazılmadıkları için parça parçalar. her parça kendini ayakta tutmaya çalışıyor. diğerlerine de destek olmaya çalışıyor biraz. ben tabii bunu bilerek yapmadım, az önce bahsettiğim şartlardan ötürü böyle oldu. ortak duyguya gelince onu tek sözcükle özetleyip melankoli diyebilir miyiz emin değilim. melankoli güzel bir sözcük, güzel bir tınısı var ama sözcüklere o kadar güvenmiyorum.

    " - siz melankolik misiniz?
    " + ben beşiktaşlıyım. "