ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
internet alışverişlerinde iade çılgınlığı
-
özellikle pazaryeri kültürünün gelişmesi ve pandeminin eticarete olan yönelimi inanılmaz artırdığı bu son 2-3 yılda oluşan ver çılgınlık boyutuna ulaşan bir başka konu da iade çılgınlığı.
iade her tüketicinin en doğal hakkı. bir ürün sipariş eder, ürün geldiğinde aslına benzemiyordur, hoşuna gitmemiştir, bir hatası vardır ya da fikri değişmiştir, ürünü iade eder. her internet satıcısının riskini aldığı bir masraf kalemidir iade, zira iki yönlü minimum 2x12tl kargo parası çıkar cebinizden ve kar yapacağınız satıştan zarar yazarsınız. o yüzden mümkün olduğunca iyi paketleme, sunum ve iyi açıklama önemlidir.
ama son yıllarda özellikle trendyol'da oluşan, ardından diğer pazar yerlerine sıçrayan bir kültür var ki aman allahım.. 5 desen elbisenin her birinden 3 beden sipariş edip, kargo gelince deneyip 14'ünü iade eden, pazaryerlerini "bunun bir boy büyüğü varsa onu da verin ikisini beraber deneyim" diyeceği tezgahtar olarak kullanan bir kültür.
artık insanlar o kadar kaptırmış ki kendini otomatik alışverişe, açıklamaları okumuyor bile. ürün adında "köpek tasması" yazan ürünü ben arama kutusuna kedi tasması yazmıştım ne bileyim diye iade eden mi ararsın, adında "küçük boy oyun topu" yazan ve açıklamada çapını yazdığınız topu "küçükmüş" diye iade eden mi ararsın, aynı anda 4 renk, 2 beden ürün sipariş edip 7'sini iade eden mi arasın. şu anki kargo trafiğinin %20'sini bu kitlenin gitti geldisi oluşturmakta.
mağazalarda bu siparişleri performans puanı ve ceza sistemi gereğince karşılamak zorunda kalıyor. yine denebilir ki kardeşim bize tanınıyor bu hak, kullanırız sana ne! tabii ki kullanırsınız, ancak bu oluşan ekstra maliyetin çözümünü satıcılar fiyat ve karlılık artırarak çözmek durumunda kalıyor. o yüzden ne yazık ki 20tl'te mal edip 40tl'ye satabileceği ürünü aradaki iadelerin yaratacağı masrafı da göz önünde tutarak 50tl'den satışa sunuyor.
pazaryerleri müşteri memnuniyet odaklılığının faturasını satıcılardan çıkardığı için zaten onların açısından bir problem yok. o yüzden koşulsuz iadeler vs havada uçuşuyor. olan satıcılara ve fark etmeden aynı ürün için daha fazla ödemek zorunda kalan normal alışverişinde olan müşterilere oluyor..
en basit örneğini vereyim, yurtdışından distribütörlüğünü aldığım markaların satışını araya petshop sokmadan direk tüketiciye yapıyorum. iş modeli 50tl ye malolan ürünü 15tl pazaryeri komisyonu, 12tl kargo 6tl sarf malzeme ve operasyon maliyeti ekleyip 20tl de kar koyup 100tl ye satmak. zira toptancılık yapıp aynı ürünü 70tl ye petshopa verirsem petshop ürünü 130-150tl bandında satacak (aksesuar kar marjları bu seviyede). bu şekilde iyi kalite ürünü tüketiciye daha uygun fiyata satabiliyorum. ama gelinen nokta da 100tl ye satılacak ürünün fiyatı artık 110tl. artık ürünü alan herkes habersiz bir şekilde gelecek %20 iade oranının yarattığı operasyon bedelini ürünü 10tl daha pahalıya alarak ödüyor (bu oranın sadece %1-2 si tasmanın bedeni uymadığı için vb haklı sebeplerle, gerisi birden fazla beden sipariş verenlerin iadesi) sonuç, artan fiyat ve aynı ürünü daha pahalıya alan normal tüketici.
edit: konuyu "hey ben vergilerini veren bir vatandaşım adamım, benim haklarım var" diye yorumlayanlara istinaden; konu ürünlerin her renk ve bedenden alınıp denenerek iade edilmesi değil. buyurun dilerseniz milyon tane sipariş verip bir tanesini alın ve gerisini iade edin. konu günün sonunda bunun satıcılara yarattığı kargo maliyetinden dolayı x birime satın alacağınız ürünü x + %10'a almanız. maliyet hesabında artık aynı fire hesaplar gibi iade kargo bedeli oranı hesaplanarak fiyata eklenmesi. yoksa tüketici kanunlarının da, haklarının da farkında ve sonuna kadar arkasındayım. ileride bu davranışın düzelmesi konusunda da herhangi bir beklentim yok, hatta daha da beter olacağına eminim. sadece 100 kişiden 80'i bu bahsettiğim şekilde alışveriş yapan 20 kişinin yarattığı ek masrafın bedelini daha yüksek fiyata ürün alarak ödüyor, bunu belirtmek istemiştim. yoksa sikmişim ingiltere'sini..
15-16-17 mayıs 2011 kürdistan'da yas isyan günleri
-
isyan günleri etkinlik programı şöyle:
12:30 - ilkokul bahçesinde muhteşem havayi fişekli açılış
13:30 - yerli esnafın cam-çerçevelerini indirme ve molotoflu saldırı etkinliği
16:30 - 7-16 yaş arası gençlerin düzenleyeceği molotof ve küçük çaplı havayi fişekle insan vurma yarışması
17:30 - içinde sivil yolcu bulunan belediye otobüslerini yakma yarışması
18:30 - evlere kaçış
20:30 - millet vekillerinin de katılacağı mağduriyet belirtici ağlama konuşması
unutulmayan üşenme eylemleri
-
lise zamanı annenin odanın kapısını dışardan kilitleyip odanı süpürene kadar açmam demesi üstüne laptopı hoparlöre bağlayıp internetten süpürge sesi açmak.
inanılmaz tatlı bass'ları olan şarkı
-
iyi müzik için harika bir korelasyon.
bas yürüyüşleri keyif veren bir şarkının kötü olma ihtimali çok düşüyor (bu arada "tatlı" dediğiniz için sert şarkıları es geçiyorum yoksa muhteşem baslı metal ve rock'lar mevcut).
mesela:
- sonate pacifique - l'imperatice
- jamiroquai - tallulah
- hooverphonic - mad about you (live)
- gerçi bunun bas yürüyüşleri muse - feeling good'a da benziyor (tüm feeling good -nina simone, michael buble hepsinde baslar iyidir)
- hatta ne kadar stevie wonder - pastime paradise şaheserinde basları çok baskın kullanmasa da patti smith cover'ında baslarharika kullanılmış.
- aranızda 90'larda çocukluğunu yaşamış nesil varsa aşina olduğunuz to the moon and back'in basları çok tatlıdır.
-elbette another one bites the dust, flea'nın olduğu herhangi bir rhcp şarkısı vs. bu listeye girer.
- daydream in blue - i monster
ek: santana&rob thomas - smooth unutmuşum, gitarından bile daha güzel buradaki baslar. (santana'nın maria maria da öyle.)
keziah jones - rhytym is love
tatlı değil diye rock veya metal vermeyeceğim demiştim ama grunge verebilirim hehe
alice in chains - would? (bu bas mevzularının allahlık seviyesi bence)
+ 90'lar türkçelerin atari salonu müziği gibi oynak olmayanlarında genelde efsane baslar-gitarlar vardır, slow olanlarda. gerçi 90'lar türk-yabancı poplarının çoğunda güzel baslar vardı.
rock için ek: #92522318
edit: como me quieres - khruangbin ***
türk halkının inandığı yalanlar
-
sıcakkanlı, misafirperver milletiz
dört kelimeyle ilk buluşmanı mahvet
-
eski sevgilime çok benziyorsun
yaran facebook durum güncellemeleri
-
zengin ile fakir'in en küçük ortak böleni coca cola , en büyük ortak böleni ıphone
bir selam verme şekli olarak araçla üstüne gitmek
-
özellikle türklere has olduğunu düşündüğüm selam verme şekli. mana ve anlam veremesemde devamlı maruz kaldığım..
limak-kolin-cengiz-mapa-kalyon ortak girişim grubu
-
özelleştirme adı altında elde ettikleri, aslında türk milletine ait tüm mal varlıkları 1 (bir) kuruş bedel ile kamulaştırılmalıdır,
aldıkları tüm ihaleler namuslu sayıştay denetçileri tarafından tek tek incelenmeli, haksız elde edilen tüm kazançlar yasal faizi ile geri alınmalıdır,
silinen tüm vergi borçları da yasal faizi ile geri alınmalıdır,
bu konuda tek yetkili, türk milleti adına karar veren türk mahkemeleri ( istiklal mahkemeleri ) olmalıdır. ingiltere monarşisine bağlı londra mahkemeleri yok hükmündedir.
bir kez daha hatırlatalım; sivas kongresinde ilan edildiği günden bugüne manda ve himayenin bu topraklarda hükmü yoktur.
cipsten çıkması istenilenler
-
(bkz: kolonyalı mendil)
unutulmayan kezban sözleri
-
hayatımda gordugum en büyük kezban taksim'de karsıma cıktı, bir aksamüstü galatasaray civarlarında kendisine adres sordum "hahahah orayı bilmiyor musun gercekten, tanısmak mı istiyorsun? bu numaraları ben yemem" demisti bana. ben de adres stresi ve bir yeri bulamayan kamil imajıyla kuyruguma arkama sıkıstırarak yoluma devam etmistim.
sonra arkadan gelen bir lavuga yoneldim "bilader dedim suraya nasıl giderim" kardes dedi yuz metre git solda gorursun.
belki sözlük yazarıdır o kız, bilemiyorum.
aksam sözlüge gelip, taksimin sapık dolu olması diye bir baslık acmıs olabilir.