hesabın var mı? giriş yap

  • devlet hastanesinde çalıştığım dönem. çok roman hastam vardı. bir gün çalgıcı bir adam geldi. psikotik belirtileri var. görüştüm, tedavi planladım. reçete yazacağım, barkodu aldım, ücretli yazıyor, sağlık güvencesi yok yani. hastanın maddi durumunun çok da iyi olmadığı belli.

    antipsikotik ilaçlar oldukça pahalıdır. mümessil arkadaşlardan numune ister, onları bir dolaba koyardım. ücretli hastalara vermek için biriktirirdim numune ilaçları.

    "ben sana bunun bir aylık dozunu vereyim" dedim.
    hasta durdu.
    "kaç para kutusu hocam" dedi.
    200 lira civarı bir fiyatı var, söyledim.
    "hocam, klarnet çalar kazanırım parayı. ben parasıyla alırım. sen bunu işi gücü olmayan birine verirsin" dedi.

    o sabah başörtüsü bile en az 200 lira olan bir kadın, benden numune ilaç istemişti. onu düşündüm, bunu düşündüm. eyvallah deyip gönderdim hastayı.

    insanları etiketlemek kadar kötü bir şey yok şu hayatta. ömründe romanla oturup iki kelam etmemiş insanlar, onları kötü ilan eder. tehlikeli yanları vardır, kanunla araları limonidir ama güzel yürekleri vardır.

    dipnot: hastalar iyileştiklerinde teşekkür mahiyetinde hediye getirir bazen. bu bahsettiğim hastam iyileşince teşekkür etmek için klarnetini getirip çalmıştı benim için. gel de sevme bu insanları.

  • lisans üstü egitimin 2. basamagi.
    siralama soyledir:
    master
    doktora
    yardımcı doçentlik (bir nevi menopoz gibi birşeydir)
    docentlik
    profesörlük
    ordinaryus profesörlük
    mezar

  • dönemsel bir problemse aşılabilecek bir durumdur. hatta birçok kitap kurdunun zaman zaman başına gelebilir. zihnin çok dolu olması odaklanmayı zorlaştırıyor. bunun haricinde kendimde gözlemlediğim sorun şuydu; elimizdeki bu akıllı cihazlar, tabletler falan inanılmaz uyarıcılar. devamlı bir yerlerden bildirim gelirken bir kitap okumaya odaklanmak imkansız oluyor.

    diğer taraftan izlemenin rahatlığı da kitap okumaya üşendiriyor zaman zaman. izleyecek o kadar fazla içerik var ki, netflix, puhu, youtube falan derken zaten zaman geçip gidiyor. ekranın karşısında iki duyu organınla da takip edebildiğin bir şey daha kolay geliyor insana.

    ben bir süredir okuyamıyordum. daha doğrusu başlayıp devamını getirmekte zorlanıyordum ve bu beni uyuz ediyordu. bir kitaba başlayınca ille bitirmek isterim çünkü. böyle böyle derken dizi, film, youtube içeriklerine de kaptırınca iki sayfa okuyup bıraktığım kitaplar çoğaldı 1 senede doğru düzgün kitap bitiremedim. almaya da devam ettim ama.

    sonunda durum canımı sıkmaya başlayınca youtube manyağı bir mankafaya dönüşmemek için kendimce çözümler üretmeye başladım.

    ilk olarak öykü kitaplarına ağırlık verdim. bir öyküyü başlayıp bitirebilmek haz ve şevk veriyordu çünkü. gece yatmadan evvel öykü okumaya başladım. her gece okuduğum sayfa sayısı artmaya başladı farketmeden.

    sonra akşam boş vakitlerimde devam ettim öykülere. elim telefondan kitaba alışmaya başlıyordu yine. odaklanabiliyordum ufaktan. sonra ince romanlara geçtim. arkasından sürükleyici bir gerilim kitabına başladım. arkasından patlattım nefes kesici bir bilimkurgu. zaten sürükleyici kitapları elinden bırakamıyor insan. beyin yeniden alışıyor bu süreçte düzenli kitap okuma sürecine.

    çantama ve arabaya da attım bir kitap. tek başıma gezmeye çıktığımda bir kahve falan içerken okumayı da severim çünkü. her molada telefon yerine kitabıma uzandım.

    ve derken hani nasıl diyeyim o beynimdeki kitap okumayı engelleyen tıkaç açıldı sanki. şimdi eski tempomda her türden kitaplarıma geri döndüm. o kadar mutluyum ki. inanılmaz özlemişim kitapların dünyasını. baya çocuğa kitap okuma alışkanlığı kazandırır gibi kendimi baştan eğittim.

    naçizane tavsiyem okuyamamaktan şikayet ettiğiniz dönemlerde, okumak için ağır konulu kitaplar seçmemeniz. zihin odaklanmayı var gücüyle reddederken daha da fazlasına zorlamak boşa.
    kısa, kafa dağıtan, sürükleyen şeylere kaptırın kendinizi ilk etapta. zihniniz odaklanma alışkanlığını yeniden kazandığı an zaten istediğiniz kitabı okursunuz yine.

  • 1863’de futbol kurallarının ihlali için tanımlanmış cezalar yoktu. 1872'de, endirekt serbest vuruş topa elle müdahalenin cezası olarak getirildi. daha sonra diğer kural ihlallerini de kapsayacak şekilde genişletildi.

    bu dolaylı serbest vuruşun kesin bir golü engelleyen elle müdahale için yetersiz bir yaptırım olduğu düşünülüyordu. bunun bir sonucu olarak 1882 yılında rakibin elle müdahalesi sonrası gol atması engellenen takıma gol verilmesi için bir kural çıkarıldı. bu kural 1883'te kaldırılmadan önce sadece bir sezon uygulandı.

    penaltı vuruşunun 1890 yılında kuzey irlandalı kaleci ve iş adamı william mccrum tarafından icat edildiği kabul edilir. irlanda futbol federasyonu penaltı vuruşu fikrini uluslararası futbol birliği kurulu'nun 1890 toplantısında sunmuştur ve karar 1891'deki bir sonraki toplantıya ertelenmiştir.

    1890/1891 sezonunda gerçekleşen iki olay penaltı vuruşu argümanının güçlenmesini sağlamıştır.

    1) 20 aralık 1890'da, east stirlingshire ile heart of midlothian arasındaki iskoç kupası çeyrek finalinde jimmy adams topu kale direğinin altından dışarı attı.
    2) 14 şubat 1891'de fa cup çeyrek finalinde bir notts county oyuncusu stoke city'ye karşı el ile bir gol attı.

    uzun tartışmalardan sonra uluslararası futbol birliği kurulu bu penaltı kuralını 2 haziran 1891'de onaylamıştır.

    kabul edilen penaltı vuruşu kuralı şu şekildeydi:
    eğer herhangi bir oyuncu kendi kale çizgisinden 11 metre (on iki yarda) içinde bir rakip oyuncuya kasten çelme takar, onu tutar veya kasıtlı olarak topa elle dokunursa hakem, itiraz üzerine karşı tarafa bir penaltı vuruşu atma hakkı verecektir.

    penaltı vuruşu top gol çizgisinden 11 metre (on iki yard) uzakta olma koşuluyla herhangi bir noktadan kullanılabilecek, penaltıyı atan oyuncu ve rakip kaleci haricinde hiç kimse kale çizgisinin 5.5 metre (altı yarda) yakınına gelemeyecek ve topun en az 5.5 metre gerisinde duracaklar. vuruş yapıldığında top oyunda kabul edilecek kaçırılması durumunda oyun devam edecektir.

    dünyanın ilk penaltı vuruşu 1891'de broomfield park'ta airdrieonians'a verilmiştir. ingiliz futbol ligi'ndeki ilk penaltı vuruşu ise wolverhampton wanderers'a 14 eylül 1891'de molineux stadyumu'nda accrington'a karşı oynadıkları maçta verilmiştir. joseph frederick (billy) heath in kullandığı penaltı gol ile sonuçlanmış ve wolverhampton wanderers maçı 5-0 kazanmıştır.

    kaynak