hesabın var mı? giriş yap

  • eski hukukumuzda kısasa dair idam suçlarının alenî sergilenmesinin sebebi, belki maktulün yakınlarının bu manzarayı görüp de rikkate gelebileceğinin düşünülmesidir. yani katile belki acırlar, buna razı olmazlar da, kısas uygulanmasından vazgeçerler diye. eğer vazgeçerlerse devlet katili kendi kamu hakkından ötürü ta'zîr cezasına (hapis, kürek vesaire) çarptırır, katil de maktulün yakınlarına kan parası (diyet) öderdi. şahsî kanaatim de bunun son derece makul ve adil olduğudur. şu dünyada kimseye para cezası kadar bir şey koymuyor, adam para ödeyeceğine, 10 yıl içeride yatmaya razı oluyor. bu yüzden dinlerde de genellikle malî ve bedenî cezalar cârîdir. çünkü statü farkı olmaksızın, herkese aynı elemi verir. ayrıca şimdilerde uygulanan hapis cezası, suçun şahsîliği ilkesine aykırıdır. bir insanı içeri atıyorsunuz, 10 sene, 20 sene, artık her ne ise, bu suçun cezasını yakınları da o müddet boyunca çekiyor. hakikatte hiçbir cezamızın adil olmadığı gerçeğiyle ne zaman yüzleşeceğiz modern insanlık olarak bilemiyorum. eskiler çok daha adildi.

    yani kimse ruh hastası olduğu için veya "ibret-i âlem" için bunları sergilemiyordu. devlete karşı işlenmiş suçlarda böyle olabilir ama kısastaki maksad bu değildir. tabiî 1938'teki durumu da bilemiyorum pek.

  • çok antipatik bir tweet.

    yıldız haklı, hayko haksız. oturmuşsun tatil beldesindeki villanda; şehrin göbeğinde bile otursa sabahın 7'sinde o karanlıkta işe/okula giderken ''ulan inş köpek çetesi çıkmaz karşıma'' diyen insanlara twitter'da felsefe yapıyorsun.

  • pargalı : size bir rus esintisi hazırladım hünkarım..

    süleyman : pezevenklikte sınır tanımıyorsun pargalı..

  • aynı zamanda kupadaki en ruhsuz ve zevk vermeyen takımdır.

    kuzey makedonya, macaristan, finlandiya gibi nispeten zayıf takımlar bile çok güzel mücadele veriyor.

    edit: yalnız bizimkilerin de hakkını vermek lâzım, reklâmlarda hepsi süper oynuyor.

    ulan her şey para mı bee!

    debe editi: babalar gününde debeye girdik madem,adet yerini bulsun. babam başta olmak üzere tüm babaların günü kutlu olsun.**

  • travisin ayna karşısında kendi kendine konuştuğu sahnede unutulmaz bir sahnedir.buradaki 'are you talking to me?' ironisi travisle kimsenin konuşmaması,travisin aynada aslında silahı kendi kendine doğrultuyor olmasıdır.

  • islam'ın, uygarlık treninin arkasından koşmasının üzücü videosudur.
    demiryollarını içeren herşeyi, treni, dizel motoru, sinyalizasyonu, elektroniği, motor yağını, seri üretimi ve bunun için gerekli olan tüm süreçleri, insanların eğitimini, rayları ve gerekli tüm sistemi kurup işler hale getirenler seni niye beklesin ki?
    neyini beklesin senin söylesene? şahane, en birinci ibadeti yapıyorsun diye mi beklesin? para versen de beklemiyor baksana.
    sen hala tren beni beklesin diye bekle.
    nah bekler seni tren.
    hala anlayamadın.
    tren kaçtı, hala anlayamadın.

  • baslik yetismedi ama su aslen:

    karanlikta inilen ya da cikilan merdivenin var olmayan son basamagi gerilimi ve yanilsamasi

    karanlikta merdivenden inilmesi halinde var olmayan son basamaga basmak istegi dizkapagi ve kalcaya dogru yayilan siddetli bir aciya, cikilmasi halinde ise antep yoresinden halk oyunlari figurune donusmesi ile sonuclanan varsayimsal basamak.

    zorlasam kesin paralel bir tecrubeye, hayattan baska bir soyut ornege baglarim. karanlikta merdiven cikmak, inmek "hayat da boyle degil midir"lesmeye cok musait bir imgelem.

  • tim burton, milyon dolarlık yapımcı desteği, yıldız oyuncu galerisi ve özel efektleriyle ışıltılı bir küçük burjuva evreni inşa ederek doğrudan amerikan ortasınıflarının kalbine ve eskil alışkanlıklarına seslenen bir sinema sihirbazıdır. tipik olarak evrensel ve konjonktürel hiçbir sosyolojik kriz yahut felaketler dünyasının psikolojik temsilleri filmlerine doğrudan yansımamıştır. amerikan'ın saldırgan militarist siyasası afganistan'a, ırak'a, libya'ya sızarken o, 12 ya da 13 yaşındakileri gözeten sabun köpüğü filmler çekebilecek denli beyaz adam'ın kutsallığına ve davranış kalıplarına inanır. sosyal açmazlara, sosyo-ekonomik meselere sırtını döner; son kertede onun bütün yapıtları birleşik devletler'in biricik mutluluğunu, amerikan rüyası'nın bilindik tezlerini olumlar ve arka çıkar.

    hemen her filminde rol verdiği gişe garantisi yıldız johnny depp, fanlarının genelde 13 yaşındakilerden oluştuğu mekanik bir oyuncudur. tim burton'ın filmlerini zorlanmadan pazarlayabileceği bir aktörden daha ötesi değildir. tıpkı, casino'dan sonra artık iyiden iyiye hollywood gelenekleriyle uzlaşmaya başlayan, 80'lerden sonra bağımsız yönetmenler kuşağının kapandığını öne süren martin scorsese'nin leonardo dicaprio'yu kalkan olarak kullanması gibi. gişe garantisi bir yıldızınız olmadan büyük bütçeli filmler çekmeniz olanaksızdır, sözü bizzat scorsese'ye aittir. büyük yıldızları kullanmasa, dünya ölçeğindeki yeni seyirci kitlelerine ulaşamayacağını adı gibi bilmektedir.
    dev ahtapot hollywood'un karasularında burtonesk (aşağıdaki dipnota bakın), küçük amerikan burjuvazisinin katharsis yaşadığı sirk kolajı eğlencelik bir görsel evren vaat eder ve bunu da hakkıyla yerine getirir.

    dipnot:
    burtonesk; tim burton'ın tarzını belirtmek için kullanılan ifadedir. belirleyici detayları şunlardır: fantezi, orta sınıf banliyö yaşamı, kara mizah, karnaval havası, sürrealizm vd. sayılan elementler gişe garantili yıldız oyuncuların katkısıyla amerikan rüyası'na entegre edilir. sonuç: gişe şampiyonu filmler.

    edit: güncelleme

  • "allah kimseye bilmediği memlekette minibüs şoförüne ineceği yeri söyledikten sonra "ulan şoför unutmasa bari beni" gerginliği yaşatmasın"

    haklı şimdi ama.