hesabın var mı? giriş yap

  • meselenin sadece süpürge olduğunu zannedenlerce yerden yere vurulmuş müzisyen/şarkıcı.
    özet geçiyorum: türk aile yapısında çocuk ebeveynin uzantısı olarak görülür. kişisel alanına saygı gösterilmez, ders çalışmasına izin verilmediği halde okulu dereceyle bitirmesi beklenir, parayı bile kendin için kazanamazsın.
    bunun nedeni de hayatın her alanına sızan muhafazakar toplum yapısıdır.
    bunda anlayamacak, meseleyi oda toplamaya indirgeyecek, ergen diyecek ne var? kadına ergen diyorsunuz da daha soyut düşünme yetiniz bile yok.
    ayrı eve çıkamadıysan bir yolunu bul be denizim.

  • şimdi kendisiyle alakalı bayağı uzun bir girdi yazacağım. çoğu kişinin hoşuna gitmeyeceğini ve hatta karaladığımı düşüneceğini de eminim.

    son günlerde, yeşim salkım'ın gülben ergen üzerine gitmesi ve foyasını ortaya çıkarması durumu az biraz bu girdiyi girmeme ilham oldu gibi bir şey. ha hepsi aslında birbirinin laciverti ama birileri daha koyu, birileri daha açık.

    yeşim salkım, zamanında kendisinin de kabul ettiği üzere medya kartellerinden biridir. özellikle müzik piyasasını yönlendirdiği toplamda 6-7 senelik bir süreç bile olabilir. şimdi televizyona çıkıp, günah çıkarır gibi, evet ben de medya kartelliği yaptım ama çok zararım dokunmadı şeklinde açıklamaları var. benden daha güçlüleri vardı, beni de engellediler, şarkılarımı, kliplerimi yasakladılar...vs gibisinden açıklamalar yaptı. (hoş kendisi de gücünü kocasından alıyordu.) yeşim salkım, iyidir kötüdür fark yapmaz. sadece bir şey konusunda haklıdır. türkiye medya mafyalığı kesinlikle önemli bir noktadadır. can yakıcıdır, kariyer bükücüdür, üzücüdür.

    kimsenin sesli dile getirmediği ama herkesin de az çok bildiği türkiye'nin en büyük müzik mafyası sezen aksu'dur. doğan medya grubunun en büyük mafyası. şimdi etkisi yok zannedenler olabilir. o çatır çatır arkadan hala işlerini yürütüyor. (bakın tüm bunları kişilerin sanat etkileşimlerinden bağımsız olarak yazıyorum. zira ben de sezen aksu dinleyen biriyim.) sezen aksu birçok kişinin kariyerini bitirmiştir, bir çok kişiyi acı çektire çektire piyasadan sildirmiştir. şahsen benim bildiklerim var, bir dolu da bilmediklerim var. özlem tekin bunlardan biridir. niran ünsal bunlardan biridir.

    şimdi neden şebnem ferah başlığına yazıyorum bunları.

    bilin ki, bu medya mafyalığı durumu sistemli bir iştir. kulağınıza abartı, şaka gibi, yalan gibi gelebilir ama bu adamlar kendi içlerinde iş bölümü de yapmıştır. kimisi pop müzik alanında hüküm sürüyor, kimisi, rock müzik, arabesk, halk müziği gibi dalları vardı. bunları yöneten zincirin görünen hakimi sezen aksu'dur. hala da öyledir. sezen aksu gözümüzde iyi bir söz yazarıdır. kalbimize dokunur. çoğu şarkısıyla doğrudur da. lakin sezen aksu'nun berbat şarkıları da vardır, bu şarkılarla mucizevi bir şekilde ünlü olan şarkıcılar da. medya için 90'lar ve 2000'ler için güzel bir medya tanıtımı olan "sezen aksu'nun şarkı verdiği bilmem kim başarısıyla göz dolduruyor..." bu adamlardan şu anda gündemde olanlar bir avuç insan. ya bazısı sezen aksu ile ters düşüp piyasadan siliniyor ya da bazısı tamamen kişisel yeteneksizliklerini örtmekte iyi hamleler yapamıyorlar. aşkın nur yengi nerede? emel müftüoğlu nerede? bunlar hala yaşlarına rağmen çatır çatır şarkı söyleyebilecek insanlar. sorsan şimdi sezen aksu'nun hala gözdesi insanlardır. yersen. sertab erener hamlelerini iyi yaptı, kredisi hala yüksek. çatır çatır şarkı söylüyor çünkü sezen aksu izin veriyor. (biliyorum bu noktalarda saçmaladığımı düşünüyorsunuz.) evet, size göre sertab erener kaliteli sesi ile tutunuyor hala (evet sesi kaliteli), doğru olabilir lakin %100 bu sebeple hala piyasada değil.

    neyse, peki rock müzik piyasasında tekellik neden şebnem ferah etrafında döndü yıllarca? neden şebnem ferah hep rock müziğin kraliçesi oldu? kendisinin müzik kariyerden, raks müzikten, üniversal müziğe, pasaj müziğe ve doğan medya grubuna kadar hepsi sezen aksu yönetiminde gerçekleşti. daha piyasaya ilk adım atmasından itibaren.

    şok olacağınız birkaç gerçekle başlayalım.

    1- şebnem ferah'ın kadın albümündeki tüm şarkıların sözleri şebnem ferah'a aittir. fakat bazı şarkılarda sezen aksu'nun adı geçmektedir. burada kritik nokta, şebnem ferah'ın ablası için yazdığı (hasta olan ablası) deli kızım uyan şarkısıdır. şebnem ferah, yapım süresinde, tüm şarkı sözlerinin iskelet yapısıyla geliyor, sezen aksu piyasa yardımı yapacağını fakat bunun karşılığı olacağını söylüyor. karşılık en başta yapılacak şarkı sözü paylaşımıdır. şebnem bu albüm için 1,5-2 yıllık bir yapım süresinden geçmiştir. totalde en fazla 6-7 ayda çıkacak albüm, bu kararsızlıklar, çatışmalar ve ödünler sayesinde uzamıştır. şebnem peki bu durumdan ötürü o zamanlar üzgün gibi görünse de, şimdi sorsan herhalde yaptığı en iyi hamle olduğunu söyleyecektir. sizin gözünüze basit görülebilir. sezen aksu neden piyasaya çıkan yeni birinin albümünde 2-3 şarkıda şarkı sözü sahibi olarak gözükmek istesin ki? ister. yenilecek ekmek, yetiştirelecek öğrenci varsa. küçük ödünler ister, büyük ödüller verir. eee şebnem ferah hala rock kraliçesi.

    2- artık kısa cümleler kuruyorum albüm aşamasında şebnem ferah'ın kişisel sağlık problemleri nedeniyle (sigara kullanımı çok yüksekti) sesinin kalitesini fark edilir şekilde kaybetti. şebnem ferah ikinci albümünden itibaren tüm stüdyo kayıtlarında autotune kullanıyor, bunu konserlerine de yansıtıyor. bilmeyenler autotune olayını inceleyebilir. ekşi sözlük bilgi kaynağı ya. araştır.

    şimdi devam edelim.

    rock müzik piyasasında hep bir karşılaştırma vardı. şebnem ferah mı özlem tekin mi? özlem tekin, piyasaya şebnem ferah'tan daha önce çıktı. müzikal açıdan kendisi şebnem'den daha eğitimli bir insandı. ayrıca sahne tecrübesi daha büyüktü. özlem tekin neden özellikle "tek başıma" albümünden sonra büyük bir düşüş yaşadı. sesi mi kötüleşti? müzikalitesi mi düştü? "dağları deldim" süksesinden sonra ne oldu? ha sahi, dağları deldim klibi neden kral tv'den birden çekildi? neden 2002 yılında bu büyük sükse yaratan şarkı kral tv top 20 listesinde ilk 10'a bile giremedi. çok mu kötüydü şarkı? biz mi abartıyorduk? (top 20 arşivlerine bakılabilir) yeşim salkım'ın dediklerini şöyle özet geçeyim bu noktada; kendileri kafalarına göre o listelerde kimin ilerleyip ilermeyeceğine karar veriliyordu. sms, oy falan hikaye yani.

    özlem tekin'in "10987654210" çok sağlam bir albümdür. değmez klibini hatırlayan? hatta şöyle diyeyim, değmez klibinin 2 versiyonu var. bunları yayınlayan? kral tv'de göremezsiniz. albüm piyasaya çıktı, 1 ay sonra toplamda 1 hafta yayınladı ve geri çekti. powerturk keza yayınlaması çok kısıtlıydı. bu albüm çöp oldu gitti. o sene çıkan şebnem ferah'ın can kırıkları albümü aldı başını, yürüdü gitti. rock kraliçesi ortalığı yakıp kavurdu.

    okan bayülgen ve beyaz'ın programlarında yeni albüm tanıtımı amacıyla şebnem ferah tüm albümüyle okan'ın programında 10 şarkılık konser vermiştir. program adeta ona adanmıştır. özlem tekin, bırakın sohbet edilmesini, 3 şarkı söyletilmiştir. merak edenler okan bayülgen'nin zaga arşivlerine bakabilirler.

    peki özlem tekin'in kargalar albümü, türkiye standartlarına göre bir deneysel sertlikte albümdü. eski birkaç şarkısının sert versiyonları ile yepyeni şarkıları olan albüme ne oldu? özlem tekin gitti, opeth gibi gruplarla çalışan adamla albümün post prodüksiyonunu yaptı. albüm nerede? kargalar klibi neden yayınlanmadı, yayınlamayı bırak neden kargalar klibine yayın yasağı geldi?

    hemen bir parantez açalım. kral tv, powertürk kanalları müziği yönlendiren kuvvetlerdi 2000'ler için. bu dönemin yine doğan medya grubu tekelinde olan dream tv ne yapıyordu. hemen birkaç örnek vereceğim. durumu özetlemek adına.

    a* güven erkin erkal (şebocuğun bir numaralı kankası) ve şafak ongan yönetimindeki kanalda, herhangi bir müzik listesinde şebnem ferah harici (o dönemler için) herhangi bir sükse yakalayan şarkıcı olmadı. özlem tekin burada göze batıyordu. öyle bir izole politikası vardı ki, kanalda düzenlenen "bilmem kim haftasonu" konseptli, bir şarkıcının müzikal kariyerini 2 gün boyunca anlatan belgesel yapılırdı. gün içinde klipleri çok defa dönerdi. rock kraliçemiz şebnem ferah için kaç kere yapıldı, sayamadım pardon. hani sokak tabiriyle deriz ya, kıçı kırık adamlar için kaç kere yapıldı, orasını da takip edemedim. (aydilge haftasonu wtf???) özlem tekin'e? 0 (yazıyla koca bir sıfır.)

    b* dream tv özellikle rock festivallerinin medya sponsorluğunu bir dönem tekelinde almıştı. bu festivallerin görüntülerinde şebnem ferah'ın tüm konser kayıtları yayınlanırken, özlem tekin'in aynı festivallerindeki görüntüler 1-2 şarkıyla kısıtlı kalırdı. (bknz: dream tv rock'n coke arşivleri)

    peki özlem tekin şimdi nerede? yok gibi bir şey. müziği bıraktığı söyleniyor. muğla'da yaşıyor, sakin bir hayat sürüyor. gidin sorun, artık bu işlerken çekildiği için miymiş yoksa uzaklaştırıldığı ve artık yorulduğu için miymiş?

    gerçeklere devam edelim.

    3- sanki dün gibi konserlerini hatırlayanlar vardır sanırım. 3 günlük, 70'ler, 80'ler ve 90'lar konseptli harbiye konserleriydi. bu konserler için üç solist vardı. özlem tekin, levent yüksel, fatih erkoç ve bu üç güne eşlik eden konuk solistler. nükhet duru, sezen aksu gibi. bu konserler için anlaşılan ilk solist funda arar idi. fakat çeşitli sebeplerden ötürü, özlem tekin ile anlaşıldı. sezen aksu'nun o solistlikten özlem tekin'i indirmek için neler yaptı, ne tehditler savurdu? most prodüksiyon zaten özlem tekin ile anlaşma imzaladığında ve anlaşmayı yok sayması durumunda ortaya çıkacak pis para işlerinden kendisini korumak için kabul etmek zorunda kalındı. most prodüksiyon anlaşma gereği, özlem tekin'in daha sonra 109876543210 albümü konser turnelerini de ve tanıtımını da düzenleyen şirket olmuştur ve anlaşma gereği bu albüm için özlem tekin tek başına harbiye açıkhava'da bir konser daha vermiştir. ve bu son olmuştur. türkiye'de harbiye açıkhava'da konser vermek bir başarı göstergesi olarak sunulmuştur. özlem tekin'in bir daha hiçbir şekilde harbiye'de konser vermesine izin verilmemiştir. şebnem ferah, rock kraliçemiz hala çatır çatır konser vermektedir harbiye sahnesinde. neden? çünkü çok başarılı, çok harika bir canlı performansı var. yersen.

    4- şebnem ferah'ın konser kayıtlarından oluşan canlı dvd'sine gelelim. her medya grubu bu albümü türk müzik piyasasında yere göğe sığdıramadı. malum türk müzik piyasasında canlı konser kayıtları pek revaçta değil. bu da elbette doğan medya grubunun desteğiyle o büyük sükseyi yakaladı. albümün içinde tek bir şarkı bile canlı konser kaydı değildir vokal olarak. (hadi len dediğinizi duyar gibiyim) ya da şöyle diyeyim, %100 vokal kayıtları gerçek değildir.

    a* albümdeki tüm vokal kayıtlar tekrar stüdyoda auto-tune ile üstünden geçilmiştir. (dünyada birçok canlı dvd'lerde yapılıyor ve hatta normal bile karşılanıyor.) şebnem ferah, konserde bile autotune kullanması bile onu kurtarmamış, gitmiş, vokal kayıtlarını cilalamıştır.

    b* şebnem ferah'ın konser bileşimi şu şekildedir ve asla şaşmaz.
    şarkının %20'si ila %30'unu ben okurum. geri kalanı, özellikle nakaratları dinleyiciye söyletirim. arada da kilit noktalarda birkaç yüksek notadan ses çıkartır ve çığlık atarım. bu denkleme göre dvd'yi tekrar izleyiniz. dvd yetmiyorsa, son zamanlardaki konser kayıtlarını izleyiniz. ha gelelim asıl meseleye; şebnem ferah konser kayıtlarında yüksek notalara çıkarken veya peslere inerken pitch correction kullanılmıştır. bu autotune ile birlikte revaçta olan ses teknolojilerine ait bir düzenlemedir. isteyenler araştırabilir.

    ama sorun değil. rock kraliçemiz rock dvd'si çıkarmış. istediği kadar hile hurda kullansın.

    fakat işte, o yetenek, o açılım, o yenilenme olmayınca istersen sezen aksu destekli şebnem ferah ol, şebo ol, kraliçe ol... tıkanıyorsun. perdeler albümünden beri, birbirinin kopyası şarkılarla, türk dinleyicisine temcit pilavını yedirdi. biz de afiyetle yedik. can kırıkları şarkısının od şarkısının iskelet yapısındaki farklılıkları araştıralım mı? zira fazla zamanınızı almaz, yok çünkü farklılık.

    die hard dediğimiz o fan kitlesi dışında kendisini hiçbir şekilde yenilemeye sokmayan şebnem ferah, benim adım orman, od gibi albümlerle zaten çuvalladı. kadının şarkı sözleri bile aynı sanki. eş anlamlı kelimelerle albümü yeni baştan yazmış hissi veriyor. kişisel vizyonsuzluğu buna sebep oldu? sezen ablası nerede? sezen ablası hala orada bir yerde ki, hala yılda 2-3 kere harbiye'de konser verebiliyor. tüm büyük çaplı festivallerde headliner olabiliyor.

    rock müzik mafyasının başındaki kadın hala böyle sükse yaratıyorken, aylin aslım nerede? aslı nerede? düşünsenize; say bakalım rock kadın solistleri diyorsunuz 90'lardan beri aklınıza 2-3 isimden başkası gelmiyor. en büyük rakip özlem tekin'di. o zaten acımasızca sindirildi.

    birkaç gerçeğe daha devam edelim...

    5- özlem tekin sahne tecrübesi ve eğitimiyle volvox grubuna daha sonradan katılıyor. o zamanlarda volvox grubunun bar tecrübesi dışında, kayıt, prodüksiyon gibi tecrübeleri yok. özlem tekin'in "thebad" adlı grubuyla bu tecrübeleri yaşamış biriydi. (özlem tekin'in geçmişinden araştırılabilir.) özlem tekin'in teşvikiyle ve şebnem ferah'ın da isteğiyle (grubun lideri şebnem ferah) albüm çalışmaları yapılıyor ve o zamanlarda tamamen özlem tekin'in bağlantıları ile kemancı gibi mekanlarda konserler ayarlanıyor. özlem tekin, şebnem'den daha önce o müzik piyasasında, daha çok adam tanıyor, daha çok bağlantısı var. sonradan bu bağlantıları tamamen şebnem ferah ele geçiriyor. pentagram üyelerinin arkadaşı en başta özlem tekin iken, sonradan dışlanan o oluyor. özlem tekin, grupta klavye çalıyor ve back vokallerde yer alıyordu. şebnem ferah'ın birkaç rahatsızlığı olduğu zamanlarda ana vokallere geçtiği zamanlar oluyordu. özlem tekin'in hem ingilizcesi daha iyiydi hem de daha iyi eğitimli vokalleri vardı. (thebad grubunda vokal pozisyonundaydı). albüme giriştiklerinde, yapımcı albümde şarkılarda ana vokalleri özlem tekin'le paylaşım istediğinde, o noktada şebnem ferah'ın tepkisi ne olmuştur sizce? sonuç olarak albüm yapılmadı. tüm şarkılar hazırken, iş kayıt ve prodüksiyona kalmışken. daha sonra grup dağılıyor. ilk albüm yapan özlem tekin oluyor. ama sonraki röportajlarda alttan alta volvox grubunun dağılış sebebi, özlem tekin üstüne yıkılıyor.

    sonra, sezen aksu desteği, sene 97, kadın albümü. şebnem ferah aldı yürüdü. o şu an, sounduna sadık, sahte canlı performanslarıyla canlı performansın tek ismi, rock kraliçemiz. sezen aksu'nun dibinde, isteklerini yerine getirerek, o medya kartelindeki yerini sağlamlaştırdı. belki bir süre daha böyle devam eder.

    hani yeşim salkım, star grubu için diyor ya. "kocamın kanalıydı, tabiki istediğimi yaptırdım" diyordu ya. şebnem ferah ile üniversal müzik sahibinin arasındaki aşkın sonrasındaki o döneme ait (perdeler - kelimeler yetse albümü dönemi) şebnem ferah'a ne gibi tekel güçler vermiştir. o da harika bir hikayedir mesela. hangi rock müzisyenlerin albümleri ertelendi, hangileri silindi.

    long live the rock queen! pabucumun kraliçesi.

    gerekli ekleme:
    öncelikle ilgili girdi ile birkaç mesaj aldım (haklı olarak), bana soruyorlar. neden özlem tekin örneğinden gidildiğini. ya da yazının direkt özlem tekin taraflı olarak yazıldığını, onun nasıl desteklenmesi gerektiğini, ezildiğini anlatan bir yazı.

    özlem tekin örneğini verdim çünkü;

    1- özlem tekin şebnem ferah ile aynı dönemde çıkmış bir isimdir. (piyasa albümü bazında aralarında 1 yıl kadar süre vardır.)
    2-yıllardır süre gelen özlem tekin - şebnem ferah suni rekabetini çıkaran ben değilim. direkt medyanın kendisidir. bunda en büyük suç, özellikle müzik eleştirmenleridir.
    3- yapılan bu suni karşılaştırmanın haricinde, bir de gerçekler vardır. bu iki ismin müzikal geçmişi çeşitli zaman dilimlerinde kesişmiştir. (volvox gibi)

    doğal olarak özlem tekin karşılaştırması burada bazı noktaları açıklamak adına önemli bir noktadır. ha sen, özlem tekin'in müziği bırakmasını, muğla'da evinde domates yetiştirip, muhtar azalığı yapmasını başarısızlığına bağlıyorsan, sana söylenecek bir şey yoktur.

    şimdi o ilgili girdi yerine, görünen o ki rahatsız olanlar için özlem tekin ismini kaldıralım, aslı ismini getirelim (aslı gökyokuş), aylin aslım ismini getirelim, meltem taşkıran ismini getirelim.

    ha mesela, meltem taşkıran (bilmeyenler için egoist grubunun solisti) yine önemli bir noktadır. bu kadar yetenekli bir ismin ortaya çıkmamasını ne gibi olaylara borçluyuz? özge özkan solo çalışmalar yapacakken (catafalque bayan vokali) 2010 yıllarında bıçak gibi kesildi. bu isimler, solo çalışmalarını finanse edecek adamları bulamadılar. o adamlar aslında hep oradaydı ama yoktular işte. belki de çoğunuz özge özkan, meltem taşkıran isimlerini bilmiyorsunuz bile (90'lar rock kitlesi aşinadır elbet), medyanın süzgecinde geçe geçe işte; özlem tekin, şebnem ferah ikilisi geçti.

    sonra neden özlem tekin karşılaştırması yapıyorsunuz diye sormayın. işte sebepler. sen çıkar oradan özlem tekin'i, meltem taşkıran'ı koy. sorun değil. asıl soruna odaklanın, isimlere değil.

  • açık söyleyim stokçu oldum.

    gittim bir uğur derin dondurucu aldım.

    bakliyat depolamak için sert plastik kutular aldım.

    bakliyat böceklenmesin diye ortam nemini çeken aparatlar aldım.

    ve yaklaşık 30 kilo eti ve balığı, aileme en az 1 yıl yetecek bakliyatı, 10 larca kilo vakumlu peyniri, kaşar peynirini, sucuğu, dayanıklı günlük kullanım ürünlerini, yıllarca yetecek traş bıçağını, pişirme kağıdını, buzdolabı poşetini, a4 kağıtları, tuvalet kağıtlarını ve rulo kağıt havluları

    sonra onlarca litre ayçiçek ve zeytin yağını stokladım.

    hanımın telefonu ya da kendi telefonum bozulursa diye yedek telefon bile aldım.

    geçen yıl tanesi 19 bin liraya iki adet bilgisayar aldım. şimdi ikisi toplam 108 bin lira ediyor. makinelerin biri yedek olsun diye. ilerde bilgisayar almak zorlaşırsa ya da ekran kartı vs bozulursa yedeğime geçeceğim.

    eskiyen elektronik eşyaların tamamını yeniledim.

    sonra bir yıl yetecek kadar mutfak tüpünü stokladım.

    bunların çoğunu da ucuz banka kredilerini çekip çekip yaptım. millet kredi çekip ev araba aldı ben ilerde evi ve arabayı yiyemem diye mala girdim. dağ gibi borcum var ama kimin umrunda... tl değer kaybettikçe tl borç devede kulak kalır.

    eşim ve babam bir paranoyak olduğumu düşünerek benimle dalga geçtiler aylarca...

    şimdi 5 ay önce aldığım 100 liralık somon 430 lira oldu. 30 liraya aldığım kıymalar 120 lirada 130 liraya aldığım tüpler 300 lirada geziyor. eşim ve babam dalga geçmeyi kesiverdi her nedense...

    tabi bunların hiçbiri bir işe yaramaz. eninde sonunda stok mutok tükenir ama...

    işte bir umut fırtına belki 1 yıl sürmez diye ihtiyati tedbir diyelim.

    lakin çok umutsuzum sözlük. gelecekten inanılmaz korkuyorum. türkiye'nin gelecek yıllarda ne kadar güvenli bir ülke olacağını bilmiyorum. en çok da 5 yaşındaki kızım için korkuyorum.

    samimi söylüyorum 37 yıllık hayatımda kafayı işte bu sene yedim ben.

  • ilacı dikkat eksikliği teşhisi ile alan biri olarak kullanıcı deneyimi yazmaya geldim. herkes hayallerini yazmış, bir de gerçeklere bakın istedim. bu entry uzun olacak, durumu olmayan okumasın. hayır, özet geçemem.

    öncelikle ilacımı kimseye vermiyorum/satmıyorum, boşa zahmet edip mesaj atmayın. atan var, o yüzden uyarıyorum. torbacı arayan yallah istanbul'un arka sokaklarına.

    doktor değilim, anlatacaklarım tamamen şahsi deneyimimdir. ilaçla geçmişim birkaç senelik, düzenli kullanmaya geçişim 2019. doktorum gerekirse başka doktorlara yazdırması kolay olsun diye rapor çıkardı. (ilacın raporu ödenmesini sağlamıyor. 25 yaş üstü herkesin, kırmızı reçeteyle ücretli alması gerekiyor. kutusu 16 tl.)

    düzenli kullanıyorum. bağımlılık korkum yüzünden düzenli kullanmaya ikna olmam uzun sürdü, doktorum günde 3 taneye kadar içebilirsin dediği halde en çok 2 defa alıyorum. ilacın max etkisi 1-2 saat arasında olduğundan, çalışma saatlerime/iş yoğunluğuna göre ayarlıyorum. genelde sabah 08:00, öğleden sonra 13:00 şeklinde. dozlar arasında min 4 saat oluyor. concerta'yı hiç kullanmadım, doktorum ritalin'in bana daha uygun olduğunu söyledi, sebebini hiç sormadım. (bunu sorayım bir ara.)

    haftada en az 1 gün ara vermemi söyledi, ben cumartesi-pazar günleri içmiyorum. buna ilaç tatili (drug holiday) deniyor. okuduğum kadarıyla ritalin kullanırken ilaç tatili yapmanın birçok gerekçesi var: ilacın yan etkilerini tolere edebilmek için, bağımlılık gelişmemesi için, ebeveynlerin talepleri vs... şuradaki bir araştırmaya göre ilaç tatilinin çocuklar üzerinde olumsuz etkileri de var. ilacı kullanmaya yeniden başladıklarında adaptasyon sorunu oluyormuş. bu nedenle lütfen sadece yetişkin bir birey olarak yazdığımı dikkate alın, çocuklardan zerre anlamam. yan yana duran ve aralarında 5 yaş fark olan çocukların yaşlarını bile tahmin edemeyen birinden çocuklar ve ilaçlar konusunda fikir edinmek istemezsiniz.

    dikkat eksikliğim 30 yaşımdan sonra, biraz da şans eseri teşhis edildiği için yıllarca bipolardan okb'ye beş milyon yanlış teşhis almış, içmediği ilaç kalmamış biriyim. antidepresan, antipsikotik, benzodiazepin, aklınıza ne gelirse... 800 mg ketiapin içip sabaha kadar tavana bakıyordum ya da rivotril içip sabaha kadar dizi izlemeye devam ediyordum. sonuçta sadece dikkat eksikliği sorunum olduğunu öğrendim ve abartılı gelecek ama hayatım değişti. 800 mg ketiapinle, 6 xanaxla uyuyamayan ben, günde 2 ritalin içtiğimde dünyanın en tatlı uykularını uyuyorum.

    yaygın anksiyete bozukluğu dışında hiçbir sorunum yok ki zaten ona da dikkat eksikliği ile beraber çok sık rastlanırmış. bunu bu kadar geç öğrendiğim için psikiyatri camiasına kırgınım ama camianın çok da umurundaydı...

    detaylara gelelim:

    ritalin içince ne oluyor?

    - empati yeteneğim ve tahammül seviyem daha yüksek oluyor. normal şartlarda çabuk sinirlenen, bir iş yapılacaksa acımasız olabilen, işi hemen yapmak isteyen biriyim. (bir sonraki maddede neden sinirlendiğimi anlatıyorum.) atm'de ya da markette sıra beklememek için atm'ye gece giden, markete kapanmasına yakın uğrayan, kalabalık yerlerde asla sıra bekleyemeyen bir yabaniyim. (evet, hiçbir gratis indiriminde alışveriş yapmadım.) artık ritalin içtiğim günlerde kuzu gibi sıra bekleyebiliyorum, nefesim daralmıyor, durduğum yerde sağa sola sallanırken insanların garip bakışlarına maruz kalmıyorum. en zoru da bacağımı, kolumu ya da tüm vücudumu deli gibi sağa sola sallamak isterken buna engel olmak. toplantı, ciddi ortamlar vs olunca kendimi kontrol etmeye çalışmak beni daha çok yoruyordu. düz duvara tırmanan, sağa sola koşan biri değilim ama bacaklarım, kollarım, parmaklarım sabit durunca deliriyorum. üniversite hayatım boyunca her hafta birkaç dersten atılmama neden olacak kadar şiddetli şekilde bacak sallardım. hocalar "dikkatimi dağıtıyorsun, çık dışarı" diye herkesin içinde azarlardı. ritalinle bu delice, gereksiz hareket isteği azalıyor ya da bitiyor.

    - kafasında 5 milyon düşünce uçuştuğundan bunları asla zamanında yapamayan, beş ışık yılı sonraya erteleyen biriyim. ertelediğim birçok projeyi başkaları yapıp aldı yürüdü, ben yerimde sayıyorum. hiçbir kararımı uygulayamıyordum, işime gelmeyen ne varsa erteliyordum. yapmayı sevmediğim işler mi var? diyelim ki rapor hazırlamam gerekiyor. ben sabaha kadar saçma sapan işlerle uğraşıp bunu yapmıyorum, işler ters gidince de başarısızım diye ağlıyorum. e yapmadın ki? bu durum tekrar ettikçe depresyona giriyordum, kendimden nefret ediyordum. psikiyatri de diyordu ki al sana antidepresan. şimdi de ertelediklerimin hepsini yapmış değilim ama en azından yapabileceğimi görünce rahatladım, depresyonda değilim. eskiden geri zekalı olduğumu, bu yüzden her şeyi ertelediğimi, sevmediğim hiçbir işi bitiremeyeceğimi düşünüyordum.

    - vicdan azabım azaldı. ne alaka diyecensiniz, şöyle: kafanızın içindeki düşüncelerin rengarenk kuş tüyleri olduğunu hayal edin. hepsi sağa sola uçuşuyor ama önce hangisini almanız lazım, nereye koymanız lazım bulamıyorsunuz. sonunda oturup kısır yapmaya karar veriyorsunuz, onun da yarısında sıkılıp dizi izlemeye gidiyorsunuz. dizinin 10'uncu dakikasından sonra biraz kitap okumak istiyorsunuz, iki sayfa sonra içiniz daralıyor, kısır yapmaya devam etmek için mutfağa giderken dün gelen maili ihracata yönlendirmediğinizi hatırlıyorsunuz. odanıza dönüp maili fw etmek için bilgisayar başına oturunca youtube'da mary river kaplumbağası hakkında video görüyorsunuz. oha, kesin izlemeniz lazım! ritalin içince kısırın bulguru hazır olana kadar yapacağın işleri düzenleyip, geri dönüp kısırı yapıp, dizi açılırken maili fw edip, mary river kaplumbağasını da 'araştırılacak' notlarına ekleyip üstüne bir de uçuşan tüyleri alfabetik sıraya diziyorsun, gece mis gibi uyuyorsun. her şeyi ertelemenin vicdan azabını çekmiyorsun.

    - istifçilik yapmıyorum, stoklarımı eritiyorum. tarayıcımdaki yer imleri klasörü, sağa sola yazdığım notlar, alınan gereksiz kitaplar... milyonlarca şey hakkında meraklanıp sonra okuyacağımı düşünerek kaydediyorum, kindle bin tane kitapla dolu, sürekli anlık ilgimi çeken şeyleri topluyorum ama bir daha dönüp bakmıyorum. yeniden okumak istediğimde ortada düzenlenmesi gereken dev bir yığın olduğundan daralıyorum, olay mahalllini terk ediyorum. basit görünen bu sorunun eğitim ya da iş hayatınızda neler yapacağını düşünün... ritalin içince oturup şu şu lazım, bunu sileyim, bunu okuyayım diye organize oluyorum. okuyayım dediğimi gerçekten de okuyorum, ben şok! şurada bir araştırma var, istifçilik sanıldığı gibi sadece okb'de değil dikkat eksikliğinde de fazlaca görülüyormuş. senelerdir her gün not aldığım bir mood tracker uygulaması var, ondaki kayıtlara baktım, derin temizlik yapıp gereksiz eşyaları, dosyaları, dijital ortamdaki dağınıklığı topladığım günler hep ritalin aldığım günler. hafta sonu için ajandama eklediğim hiçbir toplama, ayırma, eskiyi atma eylemini gerçekleştirmemişim, hepsini hafta içine ertelemişim.

    - ilgi alanlarımı mantıklı şekilde belirleyebiliyorum. sabah 8'den gece 12'ye kadar beş milyar farklı konuya ilgi duyup uzmanlaşmak isteyebilen, aynı anda hepsine dair kaynak araştıran, web sitesi kurmaya kalkıp alan adları satın alan, olmayacak işler peşinde koşan biriyim. sonra hepsi bir kenarda çöp olarak kalıyor çünkü ertesi gün onlardan sıkılmış oluyorum. ritalin içince bu saçma sapan durum olmuyor. olsa bile mantıklı şekilde düşünüp tartıyorum ve uygulanabilir değilse siliyorum.

    - ruh halim stabil hale geldi. sabah neşeli, öğlen anksiyeteli, akşam hafif depresif, gece enerjik olabiliyordum. senelerce bipolar sandılar, bir kere bile manik atak geçirmediğim halde verdiler seroquel'i, verdiler lityum'u. meğer dikkat eksikliğinde de ruh hali geçişleri oluyormuş. (okuduğum makalelere göre bipolarda bu geçişler daha yavaş gerçekleşiyor, benimkiler gün içinde hızlı oluyordu. siz yine de doktora sorun.) ritalin aldığım zaman o kadar sakinleşiyorum ki, 6 mg xanax ya da 800 mg ketiapin içtiğimde bile sabaha kadar oturan ben, ritalinden birkaç saat sonra mis gibi uyuyorum. üstelik verdiği sakinlik uyuşukluk şeklinde değil. normal bir insan olma hali. yine üzülüyorum, seviniyorum, anksiyetelerim oluyor ama her gün on defa değişmiyor ruh halim. ilk fark ettiğimde hayret ve dehşet arası bir şey yaşamıştım çünkü ritalin uyarıcı olarak geçiyor ve içince bana delice enerji vereceğini sanmıştım, acaba şener şen gibi sokaklarda koşar mıyım diye korkmuştum. tam aksine, içince dünya daha sakin oluyor, ben daha sakin oluyorum. asabiyet falan kalmıyor, saatlerce ufka bakıp içlenen şairlere dönüşüyorum. xanax'ın sakinleştiremediği beni pamuk gibi yapıyor.

    - düşüncelerimi ve enerjimi doğru şekilde yönlendirebiliyorum. yukarıda bahsetmiştim; aklında bir sürü şey var ama hangisinden başlayacaksın, neyi unuttun, o öyle miydi, bu nasıldı derken stresten evin içinde volta atıyorsun ama hiçbir iş yapamıyorsun, gün bitiyor, yapmadığın işlerin verdiği pişmanlıkla bunalıyorsun. ritalini magneto'nun kaskı gibi düşünebilirsiniz, beynini dış dünyadaki dikkat dağıtıcı şeylere kapatıyor. first things first diye hepsini sıraya koyabiliyorum. insan yapacaklarını nasıl sıraya koyamaz diyorsan, al bir süre benim beynimle yaşa derim.

    - iletişim konusunda daha sabırlı oldum. "geliyorum hemen" deyip aylar sonra "hah evet nerede kalmıştık" dediğim arkadaşım var. bazen birileri bir şey anlatırken o kadar tahammül edemiyorum ki, sözünü kesmeden durmak ya da ağzını kapatmamak çok zor oluyor. bu nedenle genelde telefonla konuşmak yerine yazmayı tercih ederim. okumak/yazmak sevdiğim bir uğraş olduğundan bu ikisinde sorun yaşamıyorum, dikkatim dağılsa da fark eden olmuyor çünkü konuşma gibi o an yanıtlamak zorunda değilim, istediğim zaman cevap verebiliyorum. ritalin içince konuşan insanları dinlemek çok kolay, konudan kopmadan sonuna kadar dinleyebiliyorum.

    - normalde 2 saatte bitecek işi dikkatimi veremediğim için 7 saatte yaptığımdan, ritalin içince aynı işi herkes gibi 2 saatte yapabiliyorum. (bakın herkes gibi 2 saatte diyorum, yani sandığınız gibi limitless dizisi karakteri olup 30 dakikada yapmıyorsunuz.)

    - basit soruları/sorunları çözerken hata yapmıyorum. ben normalde herkesin çözebileceği çok basit bir matematik sorusunu genelde çözemiyorum. 2+2-8 gibi basit olsa bile çözemiyorum çünkü 2+2'den sonrasını okumadan dürtüsel olarak laps diye cevabı işaretliyorum. hem de işaretlemezsem ölecekmişim gibi, elim kırılacakmış gibi hızlı hızlı işaretliyorum. haliyle yanlış oluyor çünkü sorunun yarısını okumaya üşenirsen ne kadarını çözebilirsin? eğitim hayatım boyunca öğretmenlerimden "bu kadar basit konuları yapamıyorsun da karmaşık soruları nasıl çözüyorsun" sorusunu duydum. soru uzun ve karmaşıksa, ilgimi çekiyorsa okuyorum ama kısa ve cazibesi yoksa bilmeden iddaa oynayan emmi gibi basıyorum rastgele yanlış kupona. salak mısın, bunu fark etmiyor muydun diyebilirsin. sıkılıyorum ya da matematik sevmiyorum sanıyordum. çünkü ilgimi çeken her şeyi sonuna kadar okuyabiliyorum. ritalin içince sonuna kadar okuyorum ve yanlışsa bile benim yanlışım oluyor. (ritalin içince her soruyu doğru çözüyorum demiyorum, öyle bir ilaç yok.)

    neler olmuyor?

    - bugün de dahi olamadım. kapasiten neyse onu kullanmanı sağlıyor ama üstüne ekleme yapmıyor. yapsa dükkan sizin, yemin ederim yapmıyor.

    - zeka artırmıyor, borçları ödemiyor, içince sırtında kendiliğinden pelerin belirmiyor. her zamanki hayatına devam ediyorsun ama benim gibi kafası aşırı karışık biriysen sakin şekilde devam ediyorsun.

    - herkes gibi oturup işini yapman gerekiyor. bir anda mistik şekilde yerinden kalkıp "haydi bakalım" diyerek kuantum fiziği öğrenmiyorsun. bunu ders çalışmak için yazdırmak isteyenler var, dikkat eksikliği olanlarda işe yarayacak ama onları ders çalışmaya motive etmeyecek. sadece ders çalışmak için masa başına oturunca dikkatinin dağılmamasını sağlayacak. "ritalin içtim etkisi olmadı, sabaha kadar pubg oynadım" diyor, neden acaba? ders çalışmaya başlasan sabaha kadar ders çalışacaktın? ben de bazı günler 2 tane ritalin içtiğim halde boş boş takılıyorum. zaten ruh halimi düzenlediği için bana her türlü iyi geliyor ama bir iş yapmak için çaba göstermezsen ritalin seni ensenden tutup masaya oturtmuyor.

    gariplikler/uyarılar

    - neden bilmem, her gün aynı etkiyi yaratmıyor. bunu çok araştırdım; yediğimiz yemeklerden kahve tüketimine birçok etki olabileceği söyleniyor ama kesin bilgi yok.

    - kahveyle birlikte almayın. asla. alırsanız muhtemelen kalp çarpıntısı, nefes darlığı yaşayacaksınız. bana olmaz demeyin çünkü başta bana da olmamıştı.

    - başlangıçta nefes alma hızını artırabiliyor, bir süre sonra geçiyor. ilaca uzun süre ara verip yeniden başladığımda yine yaşamıştım.

    - bol su için. ritalinlerin etkisi devam ederken muhtemelen aşırı susamış hissedeceksiniz. ağız kuruluğunu geçiştirmeyin, su için. sonra baş ağrısı çekersiniz.

    - yemek yemeyi unutabilirsiniz, unutmayın. iştahı aşırı derecede kapatıyor, birileri önüme yemek koymasa sabah 8'den akşam 7'ye kadar sadece su ve maden suyu içtiğim oldu.

    - son dozu 17.00'den önce almış olun. uykunuzu kaçırabilir. bende ters etki yaratıyor ama genel uyarı bu yönde.

    - nabız, tansiyon yükseliyor. bu da her gün olmuyor ama kalp sorunu olan mutlaka psikiyatrına söylesin, kardiyoloğa gitsin. beni en çok rahatsız eden kısım bu. bazen kalbim zorlanıyor gibi hissediyorum, daralıyorum. sırf bu nedenle ilacı bırakmak istiyorum ama henüz ikame bir tedavi bulamadım. (zaten sanırım bilim de bulamadı.)

    - anksiyete! düzenli kullanmaya başladığım dönem anksiyetem o kadar artmıştı ki evdeki bütün kapı kollarını söktürmeyi düşündüm, hepsi aşırı ses çıkarıyordu. çıt çıksa uykumdan uyanıyordum. dikkat eksikliği sıklıkla anksiyeteyle birlikte bulunuyor(muş) ama ilacı anksiyeteyi artırıyor. doktorum bunun beklenen bir yan etki olduğunu söyledi ve buspon verdi, kullanamadım çünkü geçmeyen bulantı-ishal gibi etkileri oldu. zamanla ritalin'in anksiyete artıran etkisi geçti. anksiyete için ayrı bir ilaç almıyorum.

    - ishal. çok nadir görülen yan etki olarak belirtilse de, bende ciddi seviyede ishal yapıyor. çok su içen biri olduğumdan dehidrasyon yaşamıyorum ama özellikle ritalin + kahve gibi bir çılgınlık yapacaksanız kalp ve ibs gibi sorunlarınız olmadığından emin olun. bence hiç yapmayın, kaka içinde ölebilirsiniz.

    - bazen unutkanlık yaşıyorum ama ilaçtan mı, başka şeyden mi emin değilim. kan değerlerim normal. internette uzun süre ritalin kullananların bu tür sorunlar yaşadığına dair mitler var, bunu doktoruma soracağım. bazı anlarda sanki olaylar ya da konular parça parça aklımda ama birleştiremiyorum. kal geldi diyorlar ya, tam olarak bu. birkaç saniye sürse de korkutucu oluyor.

    - ritalin alınca sürekli kahve içmek istiyorum. çarpıntı yapacağından içmiyorum ama nedense litrelerce içmek istiyorum. sigarayı bırakalı 3.5 yıl oldu, bir kez bile yeniden içmeyi düşünmedim ama ritalin aldığımda bazen aklıma sigara geliyor. neden sadece ritalin içince bilmiyorum. bunu da doktora soracağım. muhtemelen beyindeki etkisindendir. böyle garip bir etkisi var.

    - ilacın etkisi başladığında bunu göğsümün ortasından başlayıp vücuduma yayılan bir bası/ısınma hissi şeklinde hissediyorum. kafamda kuruyor muyum acaba diye düşündüm ama biraz araştırınca birçok kişinin benzer şeyleri yaşadığını gördüm. ani gelen ürperti gibi, dalgalar halinde yayılıyor tüm vücuda. garip bir his. ilaçlı tomografi çektirenler ilacın damara verildiği andan itibaren vücuda yayılışını çok net hatırlayacaktır. aynen öyle ama bu ağırlıklı olarak göğüs kafesinde kalan versiyonu. acaba tansiyondan mı diye defalarca bunu hissettiğim an nabız ve tansiyonumu ölçtüm, çoğunda normal çıktı. zaten tansiyon ilacı aldıktan birkaç saat sonra yükseliyor.

    - ritalin çekilmesi ilacın uzun süre, yüksek dozlardan sonra bir anda bırakılmasıyla oluyor. doktorun söylediği dozda kullanırsanız günün sonunda ilacın etkisinin geçmeye başladığı anları hissediyorsunuz ama "ritaliiiiiiiin" diye duvarları tırmalayıp salya akıtmıyorsunuz. sadece bazen gerginlik, bazen baş ağrısı olabiliyor. pırıl pırıl olan kafanın içi yine koşuşturup duran düşüncelerle doluyor.

    - kokainle kıyaslamak saçma. doktorunuza sorun, araştırın. ha yine doktorumun söylediğine göre bunu kırıp burundan çekenler varmış, o nedenle drug abuse konusunda hassaslar. gidip "ders çalışamadım, ritalin yazın" deyince yazmıyorlar ama bunu kokain ilan etmeden önce biraz makale okuyun. en zararsız maddeyi bile kırıp bir yerinizden çekerseniz zararlıdır. boşuna kırmızı reçete-doktor kontrolü yok.

    - zamanında modiodal da kullandım. bolca migren ve sinir krizi dışında faydasını görmedim. wellbutrin güzeldi ama ritalin kadar etkili değil.

    - meditasyonun dikkat eksikliğine faydalı olduğu söylense de ben henüz başaramadım. aylardır deniyorum, bir iki kez yaklaştım ama meditasyonun ne olduğunu bile algılayamadım ki yapayım.

    bir süre beynimin eksik, yetersiz olduğunu düşünerek kendimi hırpaladım. zekamın düşük olduğuna aşırı ikna olmuştum. bu yüzden ritalin kullanmayı olumsuz bir şey olarak gördüm, sürekli (kendimce çaktırmadan) doktorumla pazarlık yaptım. hatta bazen ukala ukala "imi tidivi itmiyir, itkisi giçici" falan dedim. doktorumun beni odasından kovmamış olması kendi ponçikliği.

    hala ritalin olmadan dikkat eksikliğinden nasıl minimum seviyede etkilenirim diye araştırıyorum çünkü hayat boyu herhangi bir ilacı içme fikri hoşuma gitmiyor ama hayatımın darmadağın olması fikri daha şiddetli şekilde hoşuma gitmediğinden ilaca devam ediyorum. zaten geriye dönüp bakınca o kadar yanlış teşhis ve yanlış ilaçla bu yaşa kadar gelmiş olmam bile mucize.

    benim için en büyük faydası ruh halimi düzeltmesi, beni sakinleştirmesi oldu. abartılı bir enerjiden ya da öforiden bahsetmiyorum, normal bir insan gibi sakin olmaktan bahsediyorum.

    madem kitap gibi oldu;

    yazarın son sözü: doktor verdiyse kullanın, düşük zekalı kenar mahalle ünlüsü gibi kırıp burnunuzdan çekmeyin, dozu aşmayın, ergen gibi sözlükte torbacı aramayın. altı üstü bir ilaç, dinozor olsa anlayacağım.

  • önüne 3-5 kuruş attığı itleri, kendisinden bahsedildiğini anladığında aşağılık ve aciz bir refleks olarak hemen atatürk'e saldırmaya kalkarlar.

  • birkaç sığır tarafından rahatsız edilmiş. belli ki yeni beslenmiş, sessiz sakin sindirimini gerçekleştiriyor (birkaç ay falan sürer).

    yemeğin üstüne bi çay koyup televizyonun karşısına geçsen, sonra biri seni kürekle dürtse hoşuna gider mi? bence bu videoda yılan haklı.

  • iyi yapmıştır. bu chp'ye yakışmıyordu. kemal bey f tipi arkadaşlarıyla bol bol açılım yapmaya devam etsin, partideki düzgün insanlar bir bir gidiyor.

    bugün gerçekleşen olay.

    edit; istifa açıklaması.

    "ülkemizin içinde bulunduğu savaş tehlikesini de içeren koşullar nedeniyle çocuklarımızın geleceği açısından olağanüstü önem kazanan 2015 genel seçimleri öncesi partide demokrasinin işletilmesi, seçim yenilgileri ve özellikle de cumhurbaşkanlığını ilk turda iktidara teslim eden hatalardan dersler çıkartılıp, ciddiyetle yol haritası çizilmesi için yaptığım çağrıyı görmezden gelerek, kurultayı bir koltuk kapma yarışına çeviren;

    kurucusunun büyük fedakarlıklarla inşa ettiği devletin yıkılıp, diktiği ağaçların sökülüp, yerine, adına “ak” denilen ucube sarayda somutlaşan otoriter bir devletin kurulması girişimini ve cumhuriyetin köşkünün, hanedan sarayına dönüştürülmesini sessizce izleyen;
    türkiye’nin iç ve dış tehditlerle karşı karşıya olduğu, iş ve terör cinayetleri ile sarsıldığı bu çok kritik dönemde sorumsuz çağrılar, tutarsız tezkere söylemleri, belirsiz politikalar ile halkımızın duyarlılıklarından kopuk muhalefet anlayışında ısrar edeceği anlaşılan chp yönetiminin olası vahim tercihlerini değiştiremeyeceğimi anladığımdan, iktidar umudu da hedefi de bulunmayan yanlış ve zayıf politikaların parçası olmamak için büyük umutlarla geldiğim chp’ den istifa ediyorum.''