hesabın var mı? giriş yap

  • 2015 yılı için 15 temmuzu 16 temmuza bağlayan gece imsak vaktinde son bulacak sahurdur. tüm oruç tutan halkıma selam olsun. daha nice ramazanlara kavuşun sevgi ve hoşgörü ile.

  • manyaklık..bu konuda en iyi sözü arthur schopenhauer 200 sene önce söylemiştir : "dünya, 15 yaşından küçük çocuklara din dersi vermeyecek kadar dürüst olursa, belki o zaman ona umut besleyebiliriz."

  • insan yüzüne odaklanılması ayrı bir lezzet katıyor. özellikle kelebek aydınlatmasının yeri sinematografik anlamda filmin özüne ulaşmada ya da karakterin ruh halini ortaya çıkarma anlamında çok değerli.

    aslında paramount aydınlatma olarak da bilinir. ışık kaynağının doğrudan merkeze yani nesnenin üzerine odaklanmasıyla oluşturulur. hemen burnun altında kelebeğe benzeyen bir gölge oluşur ki ismini de zaten buradan alır. yani vakti zamanında paramount, kendi film yıldızlarını fotoğraflarken bu tekniği kullanırdı. tarihsel kökeni budur diyelim.

    aslında burada amaç yüzdeki estetiği ortaya çıkarmak. özellikle bu teknikle elmacık kemikleri ortaya çıkar. akabinde yukarıda da dediğim gibi burun ve çene altında kelebekvari gölge oluşur. zaten insan yüzünde burun, çene ve elmacık kemikleri vurgulandığında asıl meseleye doğru ister istemez yaklaşıyorsunuz.

    tabii ki örnekleri bu işin çıkış noktası efsane aktris marlene dietrich'in oynadığı 1932 yapımı shanghai express'den verelim.

    görsel
    görsel
    görsel
    görsel

  • noktacılık. empresyonizm ışığının fazlaca ön plana çıkıp kısır döngüye girmesine tepki olarak doğmuştur. puantailistler rengin değerini kaybetmemesi için renkleri noktalar şeklinde karıştırmadan yan yana kullanırlar, ışığın altında birbiriyle karışarak erimesine izin vermezler. insan gözü yan yana duran ufak renk noktalarını birleşik görür. günümüzde televizyon ve bilgisayar ekranlarında da buna örnek olarak çok sayıda kırmızı, yeşil ve mavi nokta bir araya getirilerek geniş bir renk ilizyonu yaratılmıştır.

  • belki küçüklükten beri herşeyini herkese göstermek hevesinde değildir, gittiği her yerin ve yaptığı herşeyin de aslında çok kimsenin umrunda olmadığını biliyordur.

  • kadıköy - pendik minibüsünde yanıma çok yaşlı bir teyze oturdu. ön koltukta da teyze kadar olmasa da yaşlı bir amca var..

    teyze - kartal mezarlık (parayı amcaya uzatır)
    amca - orası için para almıyolar
    teyze - hahaha (şirin teyze)
    amca - o işi belediye ücretsiz yapıyo (teyze güldü ya uzatıyo)

    ama bence komik olan amcanın orası için para almıyolar demesini anlattığım eşimin "aa ne güzel bi uygulama:)" tepkisi vermesiydi.

  • selamlar arkadaşlar, sizlere şubat 2023 tarihinde araba ile yaptığım yurt dışı seyahatimin deneyimlerini ve önemli noktalarını aktarmak istiyorum. keza ben çıkış yaparken net ve kısa bir bilgi içeren bir yazı ne yazık ki bulamadım.
    öncelikle, araç ile yurt dışına çıkmadan önce ben ve eşimin daha önceden alınmış c tipi ab vizesi bulunuyordu.
    ülkeden çıkışımızı bulgaristan sınır kapsı olan kapıkuleden gerçekleştirdik.
    yurt dışına araba ile çıkmadan önce aracınızı yeşil sigorta yaptırmamız gerektiğini biliyorduk. aldığımız bir tavsiye ile yeşil sigortayı türkiye'de değil bulgaristan sınır kapısında yaptırmaya karar verdik. kapıya geldiğimizde türk gümrük memurları pasaportlarımıza ve aracın ruhsatına baktılar ( ruhsat sahibinin kesinlikle araçla beraber çıkış yapıyor olması gerekli ) yeşil sigorta sorduklarında sınırda yapacağımızı beyan ettik. ve bulgaristan sınır kapısına pasaport vize kontrol noktasına geçiş yaptık. ufak bir sorgunun ardından, vizelerimize çıkış damgasını aldık. memur yeşil sigortamız olmadığından dolayı pasaportları elinde tuttu ve sigorta yaptırıp gelmemizi söyledi. türkiye'de minimum 1 ay olarak yapılan yeşil sigortayı bulgaristan sınırında yarı fiyatına 15 gün olarak yaptık. ardından ufak bir bagaj kontrol noktasından geçerek ( bagajı sözlü ve göz ile kontrol ettiler sadece ) bulgaristan sınırından çıkış yaptık. ülke içerisinde otobanlarda kullanmak üzere ve ceza yememek için bulgar hgs'si olan vignette almanız gerekmekte vingnette'i yine bulgaristan sınırı içerisinden alabilirsiniz. bulgaristandan diğer ab ülkelerine çıkış yaparken yine sınır kapıları bulunuyor ve bu kapılarda ufak çaplı bir pasport, vize kontrolü oluyor.

    edit: 15 günlük yeşil sigorta türkiyede yapılabiliyormuş, bilgisi geldi bir arkadaştan.

  • (bkz: erdal tosun)

    bu adamı severdim, yaptığı rolün hakkını veren nadir insanlardan biriydi.
    ölümü pisi pisine oldu, seviyoruz seni erdal abi.

    --- spoiler ---

    büyükdere caddesi'nden maslak-sarıyer istikametinde ilerleyen 34 ej 8342 plakalı otomobil, henüz bilinmeyen nedenle orta refüje çarptı.

    çarpmanın etkisiyle takla atan ve köprüden uçan otomobil sarıyer'den maslak istikametine seyir halinde olan erdal tosun'un (53) kullandığı 34 uj 3409 plakalı otomobilin üstüne düşerek yola savruldu. tosun, tavanı çöken otomobilin içinde sıkışarak öldü.

    --- spoiler ---

    ne olmus yani buyuk adam olamadıysak hayallerimizi satmadik ya

  • bir insan evladının başına gelebilecek en korkunç talihsizliklerden biri. asıl prison break budur işte dostlarım. mağazanın girişinde bulunan ve arasından geçtiğimiz o mendebur zamazingo bazen çalar ansızın... şaşırır kalırız. hiçbir suçumuz yoktur oysa. tişörtüyle olsun, dizkapağına kadar uzanan çiçekli mayo şortuyla olsun yaz sezonunun en gözde ürünlerini almışızdır parasını ödeyip. sevdiğimiz dergileri, dvdleri, kitapları almışsızdır helal paramızla. kimi zaman iki eppek, makarna, yoğurt ve "yaz geliyor, evde geniş geniş, ferah ferah giyilir bu... marka aranmaz ev kıyafetinde... bayaa da güzel lan aslında" şeklinde sinsi sinsi düşünerek migros marka şort alırız, üzerinde alın teri olan ve bir beybi gibi cüzdanımızda özenerek sakladığımız o ellilik, kimi zaman yirmilik banknotlarla.

    bu derdi çeken bilir. winçester arşidükü gibi bir havayla yaptığım nice alışverişin meksika sınırında yakalanan kaçak göçmen gibi bittiğini bilirim. oysa param olduğu zamanlar yaptığım o sevimlilikler, "kaça bölelim?" diye soran kasadaki emekçi dosta yaranmak için en beybimsi halimle "hiç farketmez" deyişim, kasadaki emekçi dostun "iki taksit?" deyince içimden hemen bir hesap yapıp "altıya bölün o zaman" diye rica edişim, kasadaki emekçi dostun bana bakışı... öten bir alarmla dağılan bir dünya. yıkılan hayaller. girilen suçlu psikolojisi.

    insan suçsuz yere alarma yakalanınca belli tepkiler veriyor. ben şahsen ilk seferinde içinde koray mağazasından aldığım üç adet atlet, iki adet don bulunan poşeti hemen yere koyup, dizlerimin üstüne çökmüş ve ellerimi başımın üstünde birleştirmiştim. çünkü birinin "fiiiiriiiz... put di fakin' pekıç devn" diyeceği hissine kapılmıştım. sonradan yozgat'ın sorgun ilçesinden olduğunu öğrendiğim babacan bir yiğido güvenlik görevlisi gelip "bugün o ötüp yattı abi... bozulmuş herhal" deyip kaldırdı beni yerden. sinirim bozuldu, ağladım. don atlet çalan adam konumuna düşmüştüm çünkü. sağolsunlar yüzümü yıkayıp, su verdiler. daha sonra da birkaç kere başıma gelince bu, verilecek en iyi tepkinin sırıtarak ve çalışanlarla beş bin yıllık dostmuş gibi bir edayla kasaya yönelmek olduğunu anladım. tam mağazadan çıkarken arasından geçtiğim o şey dividividiviviviv diye ötünce "ilahi çocuklar" yahut "hey allahım, hem mağazanın sahibiyim hem bana çalıyor alarm ohohoho" şeklinde bir kendine güven ifadesiyle kasaya yönelip sorunu çözmeye başladım. alarm sesini duyunca çömelip ağlamaktan ya da gaza gelip "beni yakalayamayacaksınız aşağılık herifler" diye bağırarak kaçmaya çalışmaktan çok daha olgun bir hareket bu. bir de görüyorum, alarma yakalanınca "acaba rezil mi oldum?" diye düşünüp mağazadakilere kızanlar oluyor, ben yapmadım ama yapanları anlıyorum. nihayetinde ömür törpüsü bir durum bu.

    o alarm cihazlarının arasından her geçişimde hiçbir suçum olmadığı halde "alarm çalarsa ne yaparım?" diye düşünüyorum: acaba şimdi alarm yanlışlıkla çalsa ve çaylak bir güvenlik görevlisi ben durumu açıklayamadan ateş edip beni vursa, sonra başıma toplansalar ve ben ağzımın kenarından s şeklinde akan kanla ve öksürerek cebimden aldığım ürünlerin fişini çıkarsam... masum olduğum anlaşılsa ve herkes ağlasa böyle, üzülse... ben başım sol tarafa düşmeden önce son nefesimde beni kucağında tutup ağlayan güvenlik görevlisine "neden? neden canıtın? neden?" desem o da ağlaya ağlaya "abi benim adım halil ibrahim" dese... işte alarm yanlışlıkla öter korkusuyla hep bunları düşünmek zorunda kalıyorum. mecbur muyum lan ben bu korkularla yaşamaya? mahvoldu psikolojim yeminle...

  • özel sektör mü? azıcık daha kpss mi kassam? peki ya yüksek lisansa ne dersin piremses? çalışırken yüksek lisans mı? yoksa direkt öyp ile olaya mı dalsam? sahada mı geliştirsem kendimi? klinik deneyim mi? daha yeni mezun oldum cv'ye ne yazayım lan? anca stajları yazarım. yer mi ki? denicez. ha? efendim anne söyle? ne evliliği anne bir dur. yurtdışına kapak mı atsam? şöyle çok çirkin olmayan mayışlı biriyle evlenip oturumu alıp vınn. efendim anne? çükünü kestiriveririz anne nolcak. neyse ne diyodum hah yurtdışı. anaa yurtiçi kargodan mezuniyet elbisem gelecekti. dur ariyim onu bi. hangi şehre gitsem? tamam her yerde para var da şöyle gezip eğlenebileyim de. yaşım 23 lan. akşam eve gelip kucağımda meyve tabağıyla dizi mi izlicem sanki. şehir önemli şehir. a-a! bu ne lan. kulağımdan bişey geliyo. bu sızıntı ne? aha. beynim aktı...

    işte bu sikko bunalımların alevlendiği dönemlerin yaş adıdır 23.