hesabın var mı? giriş yap

  • çocuk abd vatandaşı. geçmiş olsun. daha da gelmez. biri yorum yazmış. "bir gün bir esnafla tartıştım ve camını kırdım. akşam memlekete gitmek için otogardayken göz altına alındım." diye. cam kıran adam otogarda yakalanır, adam öldüren güle oynaya ülkeyi terk eder. ölen öldüğüyle kalır.

  • bircok alman sehri gibi, sehir ruhu diyebilecegimiz belli belirsiz, sadece o sehirde yasayanlarin (farkinda olmadan) hissettikleri, varligini ancak yabanci bir sehre gittiginizde hissedebileceginiz ritmden, duygudan yoksun bir sehir.

    nasil olustugunu anlayamadigim, belki sehrin cevre duzenlemesiyle alakali bir sey bu sehir ruhu. mesela istanbul'da yasayan biri, baska bir sehre, diyelim ankara'ya gittiginde yabancilik ceker. bunun sebebi ankara'nin insanlarinin temposunun farkliligindandir. istanbul'da insanlar baska bir sekilde yurur, sehir kendine has bir tempoyla hareket eder, insanlarin eglence bicimleri -ufak ayrintilara bakildiginda- degisiktir. mesela turkiye'nin tamami ele alindiginda, ankara'nin, istanbul'un ve izmir'in tamamen kendine has havalari vardir, baska sehirlerde goremeyeceginiz, ankara'ya gittiginizde istanbul'u ozleten, istanbul'a gittiginizde ankara'yi ozleten bir hava. bir turistken bu havayi soluyamayabilirsiniz, zira bir turistin gittigi sehirde dikkat ettigi sey, o sehrin yerlilerinin yasayis bicimi degil, sehrin estetigidir. mesela almanya'da koln'e giden bir turist, kolner dom'a bakip yanindaki esine dostuna "bu dom var ya... sana girsin" diye espri yaparak degerlendirir vaktini, sehir yasayisinin nasil oldugu onun o sehirde gecirdigi kisa sure icerisinde idrak edebilecegi, tadabilecegi bir sey degildir. bunu farkedebilmek icin o sehirde belli bir sure oturmak gerekir sanirim.

    mesela insan kisa bir sure icin paris'e gittiginde, oradaki insanlarin tamamen paris'e has bir yasam (paris'e bagimli bir yasam desek daha dogru olur) surduklerini cok rahat gozlemleyebilir, o yasamin icinde olmadan bunu gozlemleyebildiginiz sehirlerdendir paris, dolayisiyla, nedense aklimda hep "yasanilacak sehir" olarak yer etmistir. paris, istanbul gibi sehirlerde sehir insani yonlendirir ve hatta yonetir, insanin yasayisi sehire endekslenir.

    ama -en azindan benim gordugum- hicbir alman sehrinde boyle bir ruh soz konusu degildir. almanya'da munih'te yasamak ile koln'de yasamak arasindaki tek fark, birinde oktober fest olmasidir. her alman sehrinde bir sehir merkezi, sehir merkezine yakin muzeler, cok rahat ulasim, her seyin bulunabilecegi hauptbahnhof, hauptbahnhof'a konuslanmis berduslar, punklar, kimi zaman neo-naziler, belirli bir saatten sonra her yerin kapanmasi, ayni sosyal etkinlikler ve bos zaman gecirme alternatifleri mevcuttur. butun alman sehirlerinde insanlar ayni sekilde hareket eder, gorebileceginiz farklar yuzeyseldir; sive farklari..vs..vs

    buna istisna olarak belki sadece berlin gosterilebilir. ama berlin zaten yakin siyasi tarihinde yasadiklariyla tamamen ayriksi bir sehirdir. ayni anda iki ulkeye birden ait oldugu ve ikiye bolundugu (4 ayri ülke tarafindan, sscb, fransa, ingiltere, amerika tarafindan paylasildigi) icin, berlin metamorfoz'a ugramis gibidir, bi degisiktir...

    nihayetinde basligi altinda yazdigim munih sehri, irili ufakli kimi farklari kolaylikla gormezden gelebilecegimiz kadar alman bir sehirdir.

  • bir italyan doktorun anlatımıyla durum şöyle;

    ön edit: imla hataları için üzgünüm. anlatılanların dehşeti ile düzeltmeye yeltenmeden yayınlamak istedim. en kısa zamanda düzelteceğim.

    --- spoiler ---

    büyük bir trajedi yaşanıyor ülkemizde.
    yaşlı hastalar ölmeden önce ağlayarak bize yalvarıyorlar. en yakınları ile vedalaşmak istiyorlar. tek başlarına ölmek istemiyorlar. yakınları ile kamera aracılığıyla vedalaşıyorlar. ölmeden önce bilinçlerini kaybetmiyorlar, komaya girmiyorlar. can çekişiyorlar. boğuluyorlar. herşeyin farkındalar. genelde karı koca aynı gün ölüyorlar. çocukları, torunları uzaktalar.

    bu hastalık gripten çok çok daha ağır geçiyor. inanın çok çok daha farklı. lütfen ona grip demeyin, alakası yok. hastalar en az 7 - 10 gün evde kalıyor. kimseye bulaştırmak istemiyorlar. ateşleri çok yüksek. ağırlaşınca geliyorlar çünkü artık dayanamıyorlar boğulma hissene. nefes alamıyorlar, oksijene ihtiyaçları var. bu virüs için ilaçlar çok az. biz sadece yardım etmeye çalışıyoruz.

    ama her şey hastaya bağlı. erken ya da geç hastaneye gelmeleri hic bir şey değiştirmiyor. son ayni son. yaşlılar dayanamıyor. hemşirelerin gözlerinden yaşlar akıyor. herkesi kurtaramıyoruz, farkindayiz. hayati fonksiyonları düşük olanların sonu belli. makineler yalan söylemiyor. cok acil yeni yataklara ihtiyacımız var. ağırlaşanlar çok fazla. hastanelere akın akın geliyorlar. en agir hastaların isimleri kırmızı ile yazılı ki artık başka bir renk yok! herkese aynı prosedürler uygulanıyor. hastalık aynı, yaygın pnömoni, çift taraflı.

    lütfen söyleyin, hangi grip bu trajediye sebep olur? grip bu kadar bulaşıcı degildir ve cok nadir pnomoniye dönüşür. bu virüs ise çok farklı inanılmaz bulaşıcı ve inanilmaz agır seyrediyor belirli bir grup için. genç insanlarda basit bir grip gibi geçen hastalik yaşlılarda değişiyor. bizim ülkemizde yaşlı insanlarımız çok ve 65 yaş üstü neredeyse herkesin kronik bir hastalığı var; diyabet, yüksek tansiyon vb. ne yazık ki, ağır hasta olan gençler de var. onları görürseniz genç olduğunuza sevinme sebebiniz kalmaz. hastanede artık cerrah,ortopedi uzmanı,kadın dogum, göz ya da cildiyeci yok ! hepsi korona virüs savaşçısı oldu. bütün bölümler bu hastalıkla savaşıyor. hastalar saat başı çoğalıyor.
    test sonuçları arka arkaya geliyor...
    pozitif. pozitif.. pozitif...

    bütün hastaların evrakları üzerinde aynı şikayetler yazılı, yüksek ateş, nefes darlığı, öksürük, boğulma hissi. çoğu yoğun bakımda, bazıları zor nefes alıyor oksijen maskeleri altında, bazılari ise artık almıyor. yoğun bakım üniteleri doldu, yenileri açıldı. oksijen makineleri altından değerli. artık hastanede ameliyatlar yapılmıyor, ameliyathaneler de yoğun bakıma dönüştürüldü.

    inanamıyorum, her şey o kadar çabuk gelişti ki... hepimiz çok yorgunuz. kimse durmak istemiyor. herkes, gece yarılarına kadar hastanede. doktorlar hemşire gibi çalışıyor. ben, bir doktor olarak 2 haftadan beri evime gidemiyorum. ailem için korkuyorum. bulaşırsa, onlardan da yaşlı akrabalarımıza bulaşır. kamera ile çocuğumla görüşüyorum. ara sıra fotoğrafına bakıp ağlıyorum. bizim suçumuz yok, sizin de sucunuz yok! bize bu hastalığın bu kadar tehlikeli oldugunu söylemeyenler suçlu. bizden sakladılar. basit bir grip gibi lanse ettiler. oysa durum farklıydı, önlem alınmadı, geç kalındı.

    lütfen evlerinizden çıkmayın, bizi dinleyin. sadece çok acil durumda çıkın. kesinlikle markete alişverişe gitmeyin! bu en kötüsüdür. herkes ilk once oraya gider. hasta birisi ile orada görüşmeniz, büyük olasılıktır. kapanmaya az kala gidin, az insan varken aliş veriş yapın. basit maskeler kullanın, ffp2 - ffp3 leri bize bırakın. artık maske bulmak çok zorlaştı. bizim de sağlığımız risk altında. bazı doktorlarımız, artık virüs taşıyıcısı oldular. onlar da ne yazık ki en yakınlarına bulaştırdı. bir çoğunun akrabası hayat ile ölüm arasında, kaybedilmek üzere. lütfen kendinizi koruyun! önlem alın ! yaşlılarınıza söyleyin, dışari çıkmasınlar !

    hastalarınıza da yasaklayın! yiyeceklerini siz alın. bizim evde kalma seçenegimiz yok. bu bizim işimiz. son günlerde, hiç alışık olmadığımız işler yapıyoruz, ama yapmak zorundayız. bizim görevimiz insanları kurtarmak ! bunu bazen başaramasak da, ağır hastalara yardım edemesek de, son dakikalarına kadar yanlarındayız. biz doktorlar, sürekli risk altındayız. eskiden de öyleydik. hastanın aids li ya da hepatitli olup olmadığını bilmeden kan testlerini yapıyorduk. bazen iğne bizim elimize de batıyordu. korkuyorduk, acaba bulaştı mı diye ? kendimize de testler yapıyorduk. sonra da, mide bulantılarina sebep olacak ilaçlar almak zorunda kalıyorduk. ve ne yazık ki, her üzüntümüzü de evimize taşıyoruz.

    tamamen insanca davranıyoruz. eğer agır hastayı tedavi edemesek bile acılarını en aza indirmeye çalışıyoruz. şimdi bize kahraman diyorlar. oysa, daha dün bizi suçluyorlardı. yarın her şey geçtikten sonra bizim yaptıklarımız da unutulacak, herşeyin unutuldugu gibi. şimdi düşünelim hep birlikte. biz doktorlar hastanede bulunan insanların yaşamlarına dokunabiliyoruz. onlari yaşatmaya çalısıyoruz. lütfen epidemiden uzak olsanız da dikkat edin. kalabalık yerlerden uzak durun. sinemaya müzeye, spora gitmeyin. lütfen yaşlı insanlara acıyın. onların hayatı sizin elinizde. siz ise bizden çok daha fazla insanın hayatına dokunabilirsiniz, onları koruyabilirsiniz. bunlari paylaşın ! tüm italya okusun. henüz cok geç olmadan.

    italya bergamo humanitas gavazzeni hastanesi..
    dr daniele macchini
    --- spoiler ---

    doktor hakkında ek bilgi ve takip etmek için bu linki kullanabilirsiniz.

    edit: imla hatalarını mümkün olduğunca düzelttim. bu arada yukarda yazılanların italyancadan çevrildiğini unutmayalım lütfen. bazı anlam kaymalarının nedeni budur.

  • çok değil 20-25 yıl sonra bu yeni doğan bebekler büyüyüp bir de onlar çocuk yaptığında işte o zaman durumun vehameti ortaya çıkacak. türk halkı, türkiye'de azınlık olacağı günleri görecek.

    edit: bazı arkadaşlar diyor ki “bu veriler istatistiksel olarak hiçbir anlam ifade etmez.” açın o zaman kaç milyon suriyeli bu ülkede var ve doğurganlık hızına bakın.

    2018 yılında gerçekleştirilen türkiye nüfus ve sağlık araştırması (tnsa-2018) verileri

    doğurganlık hızı: 5.3, sene 2018.

    görsel

    görsel

    siz oturduğunuz rezidanslardan nasıl çoğaldıklarını göremezsiniz. biraz arka mahallelere inerek bu grafiklerin kat ve kat üstünde olduğunu kendi gözlerinizle göreceksiniz.

    edit 2: bir de böyle yazanlar var:

    görsel

    tercih sizin. sen öyle diyorsan öyle olsun.
    ama ben hiç ammar el bekir isminde bir türk görmedim. yine de sen bilirsin.

    edit 3: faşist olduk aq.

  • 2 cocugum var, 4 ve 7 yasindalar. bir sure once bosandim. her insanin hayati ve yasadiklari farklidir. ben kendi evliligimde kendim ve cocuklarim icin iyi bir gelecek gormedigim icin bosandim. baba olarak iki cocugumun velayetini de aldim. calisiyorum bir yandan iki cocuguma bakiyorum olmadigim zamanlarda bana yardimci olabilen insanlar, yani ailem var. olmasalardi da bir sekilde bakici tutar veya isi birakir bir caresine bakardim.
    cocuklarim annelerini gormek istiyor mesela, anneleri degil gormek telefonla bile nadiren ariyor, yani is oradan bakildigi gibi degil, herkes evladini bagrina basmiyor. veya evladini cok sevdigini dusundugunuz insan oyle degilmis anliyorsunuz

    cocuklar ile kavga kufur icinde bir hayat surmektense bu sekilde yasamak daha iyi, terbiyeli yetistiriyorum, saygi ogretiyorum.
    evet cok ama cok zorlaniyorum, bir erkek olarak 2 cocuga bakmak butun gun ilgilenmek ve bunu yaparken gunlerini doldurarak gecirtebilmek inanilmaz zor, nihayetinde eline telefon tablet versem aksama kadar bir kosede otururlar ama vermiyorum, neyse kendimi anlatmaya gerek yok.
    kendiniz mutsuzsaniz ve bu mutsuzluk cocuklarinizin gelecegini tehlikeye atiyorsa oturup detayli dusunun. bosanma sureci de bir erkek icin hic kolay degil, inanin cekismeliye gidince ugramadiginiz iftira kalmaz, ustelik kanuna gore bunu kadin ispatlamak zorunda degil ordan hesap edin iste.

  • aktroller gerçekten gerizekalı.cumhurbaşkanı 2002'den beri donunuza kadar soydu sizi.ona hesap sorun yemiyor dimi.resmen cumhurbaşkanının geyşaları,kumalarısınız...

  • polis ve ambulanstan önce imamın gelmiş olması ile diyanetin sürekli eleştirilen bütçesinin boşa harcanmadığını, acil olarak intikal edecek seviyeye geldiklerini gösteren kavgadır.

  • haberin linki

    16 mart’ta yapılan çukurova havalimanı ihalesine 2 firma girdi. bu firmalardan biri olan "cengiz - limak - kalyon" girişimi ihaleyi kaybetti. 12 gün sonra ulaştırma bakanı görevden alındı. (bkz: 28 mart 2020 ulaştırma bakanının görevden alınması) yeni bakan 15 nisan’da eski ihaleyi iptal etti. bu hafta yeniden ihaleye çıkılacak.

    kafa karıştıran bazı detaylar:

    1- havalimanı mersin’e yapılacak ancak bölgede halihazırda adana şakirpaşa havalimanı bulunuyor. bu havalimanının yolcu sayısı son 4 yıldır yerinde sayıyor.
    2- kamu özel işbirliği (köi) ile yapılan havalimanlarının hazineye maliyeti ortadayken yeni havalimanının yine köi modeliyle yapılacak olması tartışmalara neden oluyor.
    3- proje için mart ayında ihaleye çıkılmış, ihaleye cengiz, limak ve kalyon inşaat da girmiş ancak bu üçlü ihaleyi kaybetmişti. daha sonra göreve gelen yeni ulaştırma bakanı ihaleyi iptal etmişti.

    yediniz yediniz bitiremediniz ülkeyi, meğersek ne kadar zengin bir ülkeymişiz biz...