hesabın var mı? giriş yap

  • masa başında bir olayla ilgili bilgiler ruza babaya anlatılırken, bir cümleyi bütün polislerin parça parça söyleyerek tamamlaması.
    "annesi bir lokantada çalışıyor"
    "liseye giden de bir kardeşi var"
    "babası ile annesi 3 yıl önce ayrılmış"
    "babası ayrılmak istememiş ama" gibi.

  • ön siparişi nasıl verilir diye soran olmuş. ön siparişe açılırsa tesla'nın sitesine girip siparişinizi geçebilirsiniz. normal araç alımları da internet üzerinden yapılıyor. aracı, modelini, rengini, aksesuarlarını belirleyip, ne kadar peşinat yatıracağınızı ekleyip siparişi geçiyorsunuz. apple pay bile kabul ediyor.

    eğer deneme sürüşü yapmak isterseniz, onun da rezervasyonunu internet üzerinden yapıyorsunuz, ancak deneme sürüşü yaptığınız araç satın aldığınız araç olmayacak, çünkü siparişiniz size hazır olduğunda yollanıyor.

    eğer 6 bin dolarlık veya 15 bin dolarlık self driving paketlerini düşünüyorsanız birincisini öneririm, ancak 15 binlik paket gereksiz, ve türkiye'de çalışıp çalışmayacağı bile meçhul. 6 binlik pakette ise otobanda otonom sürüş, aracın park yerinde sizi bırakıp kendi kendine park etmesi, geri geldiğinizde park ettiği yerden gelip sizi bulması gibi özellikler var. en iyi yanı da arabayı sipariş verirken karar vermek zorunda olmamanız. bir süre kullandıktan sonra bu paketlerden birini aktif hale getirmek isterseniz ücretini ödeyip satın alabiliyorsunuz.

    edit: yukarıdaki yazar arkadaş çekici falan demiş. tesla sahibi olan 10'un üzerinde eşim dostum var. elektrikli araçların en iyi yanlarından biri kaza yapmadığınız sürece öyle arıza falan çıkarmamaları, periyodik bakımlarının ucuz olması. bu araçların kırk yılda bir frenlerine baktırmanız yetiyor. onun haricinde, eğer olur da yolda kalırsanız, tesla servis aracı gelip sizi bulup arızanızı gideriyor. öyle çekiciye bağlanmış tesla görmeniz mümkün değil.

  • ekim 2010 tarihli hadisedir:

    şirkete siyah lazer yazıcı almak içün yenibosna'daki starcity avm'ye gittik.
    gitmeden önce netten 5 dk.lık araştırmayla bilgi edindim.

    teknosa'ya girdik...
    yazıcıların etrafında dolaşıp bakınırken, ilgili ve yetkili kişi yanaştı.
    diyalog şöyle :
    cahil satıcı genç : buyrun yardımcı olayım.
    ben: özetle şöyle bişey arıyorum ; uygun fiyatlı, herbişeyi yapmayan, sadece "yazan", siyah, toneri tam dolu, lazer yazıcı alayım.

    --- arkadan biri seslenir, dumura uğranır---
    cühela kasiyer adam: beyfendi hiç bir yazıcı tam dolu kartuşla gelmez !
    ben: ?! olanları var.
    cü.k.adam: mümkün değil !
    ben: brother hl2040 var örneğin ?!
    cü.k.adam: biz brother satmıyoruz...
    ben: olabilir de toner kartuşu tam dolu bir modeldir örneğin. samsung clp315 satıyorsunuz, o da tam dolu !
    cü.k.adam: ...neyse arkadaş size yardımcı olsun

    cahil satıcı genç'e dönülür...
    ben: özetle şöyle bişey arıyorum ; uygun fiyatlı, herbişeyi yapmayan, sadece "yazan", siyah, toneri tam dolu, lazer yazıcı alacağım.
    cahil.s.genç : (epey alaycı tavırla) ehehe lazerlerin renkli yazanı yok ki zaten !
    ben: ?!?!?!?! ........(mavi ekran...dakikada iki dumur kaldıramaz bünye)
    3 saniye sonra,
    ben: nasıl yani ?
    cahil.s.genç : lazer yazıcılar hep siyah yazar, renklisi çıkmadı hiç !
    ben: ?!?!?!?! ........(mavi ekran...system error veriri...yazık lan bana)
    etrafa 2 saniye bakılır...
    ben: bu tarafa gel !
    orada ortaya öbek yaptıkları samsung clp315'in kutusunun üzerindeki yazı işaret parmağıyla gösterilir...
    ben: oku bunu !
    cahil.s.genç : ..rrenkli lazer yazıcı...

    sonuç: hl2040 orada olmadığından çıkılır, karşı komşu migrosa gidilir. orada bulunur, alınır.
    elbette ki orada yetkili de tonerin %100 dolu olamayacağını iddia eder. gidip depodan koliyi getirir, ona da üzeri okutulur !
    çünkü kolide 35 cm çapında etiketle tam dolu toner yazar !

    2014 editi:
    acemilikleri ve mesleğine cahilliği had safhada olan vatan bilgisayar'da bi genç arkadaşa bu olayı anlatırken, bi başka vatan görevlisi "hiç bi yazıcı tam dolu tonerle gelmez !" diyerek beni benden almıştır !

    trajik ve komik olan ise, bunu söyleyen cahil vatan bilgisayar neferinin 50 cm önündeki samsung yazıcı kutusunda 25 cm çapında "tam dolu kartuş" ibaresi olmasıdır !

    lan bu görevlileri nasıl alıyorsunuz işe ?
    feysbuk hesabı olmaları yeter kriter midir sizin için?

  • - alo fatih
    - buyrun efendim.
    - sen beni seviyor musun?
    - çok seviyorum.
    - ben üzülsem?
    - ben de üzülürüm
    - tamam kapat
    - önce siz kapatın

  • üstad ilber ortaylı'nın ifadesi. link

    türkiye'de herkesin üniversiteye gitmeye merak salması çok yanlış.

    işte ilber hoca'nın bu konuda söyledikleri:

    * türklerin yanlış bir anlayışı var: herkes üniversiteye gider. hayır. herkes üniversiteye gitmesin. herkese tabii ki kara cehaletten kurtaracak bir eğitim verirsin, herkese iş yapacak bir eğitim verirsin, zanaatçı olur, başka bir şey olur. ama herkesi üniversitede okutamazsın.

    * aynı ananın babanın üç çocuğu birbirine benzemiyor. bu bir vergi... siz yetenekli bir çocuğun bulunduğu bir yeri, öbürüyle dolduramazsınız.

    * herkesin üniversiteye gitmesinin acısını tadacaklar. müthiş paralarla okuyanlar, iş bulamayacaklar, ancak daha basit, daha pratik dalları öğrenmek için de geç kalmış olacaklar. çok hazin şeyler bekliyor türkiye'yi.

    * her çocuk bürokrat olmak istiyor, genel müdür olmak istiyor, savcı olmak istiyor. oysa iyi bir marangoz, iyi bir tesisat tamircisi, iyi bir elektrikçi çok daha önemlidir. herkesin hekim ve göz hekimi olması şart değil. optik alanında çalışan ustalar çok daha önemlidir. herkesin üniversiteye gitmesi demek şu demek: genç yaşta öğrenilecek bir dolu meslek varken oyalanmak demek.

    * bu kadar işletmeciyle ne yapacağız, çok merak ediyorum. bu kadar çok sosyologla ne olur çok merak ediyorum. liseden sonra herkesi tarih fakültesine yollamanın manası nedir?

    bizdeki üniversite, üniversite değil

    her ile üniversite açılması konusunda da ilber ortaylı çok dolu.

    bunun yanlış olduğunu söylüyor.

    * dünyanın neresinde 70 ilde 70 üniversite diye bir şart var. böyle şart olur mu? ille de taşrada üniversite yapacağım diye bir şey olmaz. taşrada üniversite olabilecekse olur, olmayacaksa olmaz.

    * bir üniversitenin üniversite olabilmesi için her şeyden evvel laboratuvar ve kütüphane lazım. var mı bunlar? en merkezdeki üniversitelerde bile yok.

    * iyi bir üniversite için iyi öğretim kadroları gerekir... iyi bir üniversite için medeni eğitim ve yaşamı sağlayan kampus gerekir. bunlar olmadan üniversite olmaz.

  • düşündüm benimkiler de büyüdükçe çekti mi diye. çocukken en büyük hayalim neydi, şimdi ne diye... motorlu kanatlardı, yelek gibi giyiyorsun düğmesine basıyorsun çalışıyo. burada yok ama almanyada falan kesin yapmışlardır bunu. bizim de almanyada benim tanımadığım bi akrabamız oluyo, istanbul'a gelirken bana bunlardan getiriyo bi tane. her gün kanatlarımı takıp bizim sokağın üzerinde uçuyorum . bütün çocuklar bi tur istiyo, hiçbirine vermiyorum. yalnız oğuz isteyince onu da yanıma alıp uçuyorum. karşı apartmanın çatısına tünüyoruz beraber, orada çekirdek yiyoruz. çok spesifik olarak çekirdek ama. romantik buluyormuş olmalıyım.

    yaklaşık 25 yıl geçti, şimdiki hayalim daha az mekanik. basit bir hamak. limon ağacının altında bir hamak, o kadar. yıldızları gören bir yerde olsun. bir de güzel bir ses sistemi olsun, müzik olsun hep. içimden geçen o anda çalınsın. karşımda bir dağ olsun. mümkünse hep gece olsun, ve hep dolunay yükselsin o dağın tepesinden. limon ağacının dalında bana arkadaşlık edecek bi cırcır böceği olsun yeter. hiç konuşmasın, sadece bi ayağıyla müziğe ritm tutsun sakin sakin, ki bileyim o da seviyor çalanı. karnım hiç acıkmasın ama limitsiz içecek olsun ve ne kadar içsem de hiç çişim gelmesin. bak düşündükçe hayal komplikeleşiyor. oysa haftalardır "sadece bi hamak" deyip duruyordum. belki de insan büyüdükçe hayalleri küçülmüyordur da, hayal kurmaya zaman ayırmadığı için detayları modellememiş, ilk aklına gelen dilekte yorulup bırakmış oluyordur?

  • emekliye neden çalışan bakıyor anlamadım. emekli kişisi çalıştığı zaman maaşından prim kesilmiyor muydu? bu kesilen prim belli bir süre sonra emekliye verilmek üzere kesildi. yani baş edemiyorsak bu sistemi zorunlu olmaktan çıkaralım. çünkü bildiğim kadarıyla kesilen sigorta primi zorunlu.

  • görüntülerden anlaşıldığı kadarıyla park yerleri numaralı ve her bir daireye özel olarak ayrılmış. dolayısıyla bu kişi de iki dairelik aidat ödediğine göre sonuna kadar haklı. park yerlerini istediği gibi kullanma hakkına sahip.

    muhtemelen bir evde birden fazla arabası olup da park yeri ihtiyacı olan kişi ya da kişilerin işine gelmediği için kargaşa çıkarılıyor. yapılabilecek tek şey bu kişiyle iyi anlaşıp, park yerini kullanma konusunda el sıkışmak. çözüm emekli albay gibi silecek kaldırmak değil.