hesabın var mı? giriş yap

  • emre kongar'ın bu gün yorum farkı programında ismini vermediği bir üniversite öğretim üyesinin yaptığı tespit. bu öğretim üyesine göre istanbul'da 12 milyon kişi yaşıyormuş. bunların yaklaşık 6 milyonu kadın olsa yaklaşık 3 milyonu 18 - 40 yaş arası çoğunluğu oluşturmaktaymış. bunların yarısı türbanlı olsa türbansız olan 1.5 milyon kadın bulunuyormuş. şimdi polis kayıtlarına göre istanbulda 750 bin vesikalı hayat kadını bulunuyormuş. buna göre her başı açık iki kadından birisi hayat kadını oluyormuş.

    tabii bu öğretim üyesinin adı yakında açığa çıkacaktır. ismi açığa çıkınca kendisine birkaç sorum olacak

    - benim ailemde eşim dahil başı açık en az 10 - 12 yakın akrabam olan hanım var. acaba bunlardan hangileri hayat kadınıdır?

    - kendi ailesinde başı açık kaç kadın vardır? bunların kaçı hayat kadınıdır?

    - hayat kadınları hep başı açık kadınlardan mı çıkar?

    artık üniversitelere bile sokulmaya çalışılan bu zihniyetin daha neler yumurtlayacağını merakla beklemekteyiz..

  • insana dair sınırların aslında ne kadar zihinsel olduğunun bir göstergesidir.

    deliliği, insanın dünyayla bilinen zihinsel bağlarının kopması ya da gevşemesi diye tanımlayabilirim. uzunlamasına bir süreç olabildiği gibi, geçici de olabilir.

    deli kuvveti ise bu durumun içindeki insanın olmadık yer ve biçimlerde ortaya koyduğu bedensel güçtür. onlarca örnek hatırlıyorum ama bir kaçı aklımda yer etmiş.

    18 yaşında bir hastamız vardı. gencecik, ufak tefek bir kız. bipolar bozukluk tanısıyla izliyorduk. manik atakla servise yattı. ufak tefek dedim, gerçekten minicikti. 1.50 boylarında, 40-45 kilo bir şey. yattığında zaptedilemez haldeydi. hemşire odasından kırılmaz camla izlenebilen bir gözlem odamız vardı. geniş gözlem odasında, 4 tane yatak ve devlet malzeme ofisinin o kocaman, ağır, hantal masalarından bir tane var. bazen hastaları kendilerine zarar vermesinler diye yatak tespitine alıyoruz, bazense diğer hastaları korumak için ilaç etki edene kadar gözlem odasında serbest tutuyoruz.

    neyse, kızı odaya aldık. ben alt servise indim bir sebeple. alt kattaki asistan odasındayım. yukarıdan bir ses geliyor. güm güm güm...tabii hemen yukarı koştum. gözlem odasının penceresinden baktığımda gördüğüm manzara şu: o minicik kız, o kocaman masayı kaldırıp kaldırıp yere vuruyor ve bunu sanki yastık kaldırır gibi kolayca yapıyor.

    elbette adrenalin gibi hormonların da etkisi var ama asıl mesele, inhibisyon. insan başkalarıyla ve dünyayla kontağında kendini sınırlar. yapılması gerekenler ve yasaklar, ahlak, yasalar, kurallar zihnimizi dönüştürür. delilik, insanı bu akıştan koparır. aslında bir kertede zihni özgürleştirir. inhibisyon yani baskılanma ortadan kalkınca, beden de farklı işlev görmeye başlar. kas kuvveti, acı eşiği ve hatta sıcaklık algısı bile değişir. yaz günü paltoyla gezip terlemeyen şizofrenlere rastlamışsınızdır sokaklarda.

    zihinsel zincirleri kırmak için 'delirmek' şart mı peki? dmo masasını tüy gibi kaldırabilir miyiz bilmiyorum ama zihnimizi kalıpların dışına çıkarmaya çalışırsak, doğru denileni sorgularsak, bize dayatılanları olduğu gibi kabul etmeden önce üzerine düşünürsek çok daha özgür ve güçlü olabileceğimize eminim.

    "where other men blindly follow the truth, remember;
    nothing is true."

  • öncelikle beter olsun. beğenmiyorsan işini, git daha üst düzey iş yap.

    haber'deki detaya göre, "tüketilecek her çeşit besin veya şeylere zehir katarak veya başka suretlerle bunları bozarak kişilerin hayatını ve sağlığını tehlikeye düşürmek'ten 2 yıldan 15 yıla kadar" ayrıca "'mala zarar vermek' suçundan da 4 aydan 3 yıla kadar" hapis cezası talep edilmiş.

    tarım bakanlığı yayınladığı listede yer alan firma sahipleri için de aynı davayı açıyor mu?

  • insanlığın patlattığı en büyük nükleer silah olan "çar" yaklaşık 50 megatondu.

    güneş, saniyede (evet saniye) 600 milyon ton hidrojeni helyuma dönüştürerek 4 milyon ton maddeyi enerjiye dönüştürmüş olur.

    -bunu megatona dönüştürelim.

    4 milyon ton (bu arada metrik ton) 4.000.000.000 kilogramdır. enerjiye dönüştürülen bir kilogram 21,5 megatonluk bir nükleer patlamaya eşdeğerdir.
    güneşin her saniyesi, 86.000.000.000 megaton yani 86 petatonsluk patlamalar gerçekleştirir.
    bunu 5 milyar yıldır her saniye yapıyor ve 5 milyar yıl daha yapacak.

    güneş, güneş sisteminin kütlesinin % 99.8'ini oluşturur. jüpiter ise toplam kütlenin sadece % 0.1 ve jüpiter, dünya'dan bin kat daha büyük.

    - bir atom bombasın güneşe neler yapabileceğini artık tahmin edebilirsiniz. güneşe karşı, araba farına yapışan sinek kadar çaresiz.

    ----------
    güneşi gerçekten etkileyebilecek tek şey başka bir yıldızdır. güneşi başka bir yıldızla çarpıştırmak kesinlikle güneş üzerinde büyük etkiler yaratacaktır. muhtemelen çarpışan yıldızın kütlesi yeterince yüksekse süpernovaya neden olabilir.

    -insanlığın, herhangi bir ölçekte yıldızı etkilemeyi düşünmeden önce, tanrı/tanrıların kullandığı teknoloji seviyelerine ilerlemesi gerekecek.

  • koskoca ülkeyi sikindirik bir adam yönetiyor. ne isterse yapıyor. biri gırtlağını sıksa hırtın hepsi rahatlayacak ama yok işte. nasıl bir akıl tutulması, nasıl bir öğrenilmiş çaresizlik lan bu?

    edit: tanıdık geldi mi? *

  • kullandıkları uçaklar; nf-5'tir.

    sözkonusu bu uçaklar; akrobasi çalışmaları esnasında uçuş sistemleri ve performansları sayesinde akrobasi uçuşuna en uygun uçak olarak seçilmiştir. uçakların aerodinamik sürüklemeyi arttıran chaff/flare dispanser üniteleriyle, top namluları sökülerek iptal edilmiş, bu bölgelere yapısal tadilat uygulanmış; borda paneli, pilotlara kullanım ve görüş kolaylığı sağlamak için yeniden dizayn edilmiş; daha iyi görüş alanı sağlamak için, kokpitte yer alan aynalar, f-4 uçaklarında kullanılan aynalarla değiştirilip, ilave bir ayna takılmış; uçağın gösteri amacıyla duman salabilmesi için, yakıt deposu olarak kullanılan kanat ucu depolarının diğer depolarla irtibatları kesilerek boya tankına dönüştürülmüş, tank içindeki boyanın egzoza pompalanabilmesi için boya tankı içine hidrolik bir pompa takılmış ve uçakların gövdesi şu anki haline boyanmıştır. yapılan bu tadilatlara ilave olarak, uçuş sonrası performans değerlendirmelerinin etkinliğinin arttırılması maksadıyla 2000 yılında uçaklara 3 eksenli vtr (kamera kayıt sistemi) sistemi eklenmiştir.

    gösteri sırasında uçakların arasındaki mesafe 3 feet'tir. yani 1 metre. 200k ile 520k arası sürat yapmaktadırlar. yani 370 km/saat ile 960 km/saat. toplu hareketlerde 5g civarı çekmektedirler. solo pilotlarının yaptığı hareketlerde ise uçağın limiti olan -3/+7.33 g arası değerler kullanılmaktadır. örnek vermek gerekirse 80 kg. olan bir pilota, 5g kuvveti altında binen yük 400 kg. olmaktadır. pozitif g kuvveti kanın vücudun baş tarafından alt kısımlarına doğru akışına sebep olarak beyne giden kan miktarının g kuvveti ile orantılı olarak azalmasına dolayısıyla görüşte daralma, görüşün tamamen kaybolması, hatta bayılmaya bile sebep olabilmektedir. bu yüzden anti g-suit kullanırlar. bu mekanizma; vücudun alt kısmını, yani bacaklar ve karın bölgesini g altında basınçlı hava ile şişirerek sıkar ve böylece kanın alt kısımlara toplanmasını önleyerek; pilotun g toleransına 1.5g'lik katkı sağlar.

    hal böyleyken; haklarında yok osuruktan teyyaredir, yok tırttırlar, yok israil uçağı gelse pistten kalkamazlar gibi cahil cühela yorumlar yapmak elbette çok komiktir.

    gösteri uçağı arkadaşım bu. dünyada sekiz süpersonik uçakla gösteri yapan tek akrotim. savaş olsa bunlar mı girecek savaşa sanıyorsun? uçakların çıkardığı sesten kafan karışmış senin. bi dahaki sefere kulaklarına tıkaç falan tak, işe yarıyor.