hesabın var mı? giriş yap

  • ben size konuyla ilgili en eski formülü kısaca anlatayım.

    1. kalp ritmini anlık ölçen akıllı bileklik alınır. (mi band 3 gibi)
    2. (220-yaşınız)x%60 hesabıyla kardiyo yaparken kalp ritm alt hızınız bulunur.

    mesela 32 yaşındaysan (220-32)x 0,60 = 112 bpm

    32 yaşındaki biri yağ yakmak istiyorsa herhangi bir sporda kalp hızının 112 lerde olması yeterlidir. ne kadar uzun süre yaparsa o kadar çok yağ yakar.

    3. (220-yaşınız)x%80 hesaplaması da maks kalp atış ritminizi ölçer. 32 yaşındaki için hesaplarsak

    (220-32)x 0,80 = 150

    32 yaşındaki arkadaşımız 150 yi geçerse hem kendini gereksiz yoracaktır, hem kalp krizi geçirme riskini artıracaktır hem de yağ yerine kastan yakmaya başlayacaktır.

    peki her kardiyo egzersizimizde yağdan ve kastan yakıyorsan yağdan maksimum yakıp kastan minimum yakmayı nasıl sağlarız. bunun da hesabı yukarıdaki bulduğunu iki rakamın farkını 3 e bölüp ilk aralıkta çalışmak.

    yine bunu da 32 yaşındaki birine göre bulursak

    150-112= 38

    38/3=12

    taban kalp hızımızla bunun 12 yukarısı yağdan en çok, kastan en az yaktığınız kardiyo aralığıdır. yani 32 yaşındaki biri için bu aralık 112-124 arasıdır.

    şimdi başlığa bu kalp ritm aralıklarına göre cevap verirsek: bu kalp atış hızını hangi sporda, aktivitede ayarlarsanız ayarlayın çok güzel yağ yakarsınız. forma girersiniz. fakat en az bunun kadar önemli bir faktör daha var; eğer tüm vücudunuzdaki kasları güçlendirmezseniz oturduğunuz yerde yaktığınız kalori çok az olur ve yağlı görünürsünüz. kaslı doku, kassız ve yağ ağırlıklı dokuya göre durduğu yerde kat kat fazla yağ yakıyor.

    çok uzattım: final önerime geliyorum. yağ yakacaksanız tek başına yüzme, koşma, yürüme az etkilidir. beraberinde bir kaç ay hafif ağırlıklarla bile olsa fitness yapın. mükemmel yağ yakacaksınız.

    edit: neden 220 baz aliniyor diyenler oluyor.
    220 yeni dogmus bir bebegin kalp atis hizi ve her sene ciddi anlamda duser bu hiz. cocuklarin daha yuksek, yaslilarin daha dusuktur.

    her insanin kalp buyuklugu de ayni degildir, buyuk kalpli sporcularin her kalp atisinda pompaladigi kan daha fazla oldugu icin vucutlari kan ihtiyacina gore kalp atis hizini dusurur.

    saglikli bir insanin kalp atis hizi misal 60-100 arasi ise kocaman kalpli bir power lifter icin 50 normal hizdir. kalbi cok zayif olan ve her seferinde az kan pompalayanlarin kalp ritmleri ise 100 u asar otururken bile. o yuzden zaten kalp kaslarini guclendirmekten bahsediliyor. her seferinde yuksek hacimde kan pompalayan kalp yavas ama saglikli calisir.

    edit2: neden 3 e boldugumuz fark araliginin ilk diliminde calismamiz gerekir.

    o aralikta maksimum yag yakimina ulasiyoruz ve kas yıkımı minimum olurken az yoruldugumuz icin uzun sureli antreman yapabiliyoruz.

    edit3: kisiden kisiye bu hizlar degisebilir, yukaridaki hesaplama cok kaba bir hesaplama yontemidir. sagliginizla ilgili en ufak supheniz var ise doktor esliginde hesaplamaniz daha dogrudur. kalp, en tehlikeli organ, yanlış yapmaya gelmez. ayrıca potasyum ve yağları yeterli almaya ozen gostermezseniz de kalp krizi riskiniz yuksek olur. ozellikle kas olan kalbimize potasyum eksikliginden dolayı girecek kramp direk ve hizli ölüm sebebidir. dikkat..

  • debe'ye girdiği gibi "uzay boşluğunun rengi" falan değildir. tüm galaksilerin renk ortalamasıdır. yani renge uzay boşluğu dahil bile değil. ufkunuzu iki katına açana kadar okuduğunuzu anlamaya iki kat zaman ayıraydınız da doğru idrak edeydiniz.

  • hoca ne yaptın.

    filmi bugün ikinci defa izledim ve çok daha iyi hazmettim. uzunca bir süre, 1001 çeşit okuması yapılabilecek bir başyapıt olduğuna ikna oldum.

    ilk izlediğimde kaçırdığım, ikincisinde yakaladığım bir an var ki; bir an ayağa kalkıp saygı duruşuna geçmek istedim.

    --- spoiler ---

    kitapçıda taşralı yazar ve sinan hararetli bir şekilde edebiyat tartışırken, dışarıda sağanak yağmur başlaması ve genç bir kızın kitapçıya girmesi...

    insanlar kitapçıyı ancak yağmurdan kaçarken sığınmak için girilebilecek bir yer olarak görürken, iki taşra yazarının boşu boşuna kendilerini paralamaları...

    --- spoiler ---

    hoca ne yaptın.

  • şunun şurasında son 5 yıldır türeyen filtre kahve aristokratlarının beğenmediği tiptir.

    "ayy frenç pıres olmadan içemiyorum şekerim"
    " starbaks filtre kahve 5 lira bik bik"
    " frenç press bok gibi! gerçek kahve espresso'dur"

    bir bitin aq yeter artık. nesquik içiyorum en güzeli o.

    edit: "5 yıldır türeyen" diye kast ettiğim filtre kahve değil, yukarıda örnek verdiğim tipler.

  • ortaokuldayken artiz resim öğretmeni o gün çizilecek resmin konusunu şöyle belirler.

    "herkes kendi eline bir şekil verecek ve elini resmedecek!"

    rialto eline garip bir şekil verir ve çizmeye başlar. biraz zaman geçer gözü bünyamin'e takılır. bünyamin resim çizmeden öylece oturmaktadır. bünyamin çok güzel futbol oynamaktadır. rialto, bazı eksikleri olmasa bünyamin kesin büyük bir takımda oynar diye düşünür. bazı eksikleri olmasa...

    derken artiz resim öğretmeni bünyamin'e yaklaşır. bağırmaya başlar:

    - ben sana ne diyorum, sen ne yapıyorsun. sabahtan beri öylece oturuyorsun.
    - ama...
    - ama ne? böyle oturarak bu dersten geçeceğini mi sanıyorsun?
    - ama öğret...
    - kes! hadi çizmeye başla... der ve...

    bünyamin sol kolunu yavaşça sıranın altından çıkarır. küçükken ekin dererken kopan elinin yerinde takma bir el vardır. bünyamin çizmeye başlar... resim öğretmeni ilk defa mat olmuştur.

    sonra resim öğretmeni oradan defolur. rialto yavaşça bünyamin'in yanına sokulur. öğle arasında karşı sınıfla yapılacak maçın taktikleri verilir. rialto sol elinin garip şeklini bünyamin'e de sunar. ikisi beraber resim çizerler. öğle arasında rakip takım perişan edilir.

    resim öğretmeni.. ola ki bu yazıyı okuyorsan elime şimdi de garip bir şekil veriyorum. evet terbiyesizim ben!

  • bu sefer emir demiri kesmez yalnız söyliyim. ülkenin başkentine de kayyum atamak öyle diyarbakır'a atamaya da benzemez. boş atıp dolu tutmaya çalışma gibi duruyor.

  • korkmaktan değil üşengeçliktendir.

    yeniden birini tanı, tüm geçmişini hızlandırılmış şekliyle ona anlat, onunkini dinle, hesap sor-hesap ver, devamlı görüşme halinde ol. yine yine yine "acaba bunu derken şunu mu demek istedi? acaba öyle mi böyle mi?" diye kafanı yor.

    öf yazması bile sıkıcıyken bunları tekrar tekrar bir ilişkide yaşamak çok zor geliyor.

    illâ hayatımızda birinin olması da gerekmiyor ayrıca. bir ilişkinin stresini çekip dertlere gark olacağıma dertsiz dertsiz kendi başıma giderim.

    ki gidiyorum da...