hesabın var mı? giriş yap

  • milli eğitim bakanı mahmut özer’in emriyle, 11. sınıfta okula hiç gelmeyen veya uyuşturucu, bıçakla yaralama dahil disiplin suçundan sınıfta kalan 22 bin öğrenci, hiçbir şart aranmadan 12. sınıfa geçirildi.

    devlet, hapishaneleri okula çevirmeye çalışırken meb okulları hapishaneye çevirmeye çalışıyor.

    uyuşturucudan ve adam yaralamadan atılan adam okula nasıl geri alınır aklım almıyor.
    ondan sonra ekşi sözlükte “öğretmenler fazla maaş alıyor , yazın taş ocaklarında çalışsınlar” demeyi biliyorsunuz. gelin de bu tiplerle uğraşın bakalım okulda.

    kaynak

    edit: ya arkadaş siz gerçekten kafayı yemişsiniz. sistem çökmüş, müfredat desen içi bomboş. müdürler, yöneticiler desen hepsi torpilli, işten anlamıyorlar, despotlar. hepinizin çocuğu einsten… öğretmenler milyon lira maaş alıyor(!) (ki ben 11.000 lira maaşla 6.500 lira kira ödüyorum)
    ama bir tek öğretmenler suçlu öyle mi?

  • araba ba$inda hal ve hareketleri ile kar$i cinsten ayrilan suruculer. bazi mizansenler:

    1) siz arkasindasinizdir, daha 3 metre vardir sizin on tampona, e$$ek gibi basar duduge, yer ver diye. hemen iceri bakiniz. (sonuc :%93 kadin %6 maymun %1 ya$li bir amca)
    2) onunuzden donecektir, lakin ya zort diye doner arka lastigi kaldirima cikarir, ya cok gec kalir, geri cikmasi gerekir. hemen iceri bakiniz. (sonuc: %91 kadin %7 lama %2 acemi erkek)
    3) bayirda durmak zorunda kalmi$tir. el freni tribi ile kalkacaktir, etrafta bir lastik ve balata kokusu, kirmizi bir duman. hemen iceri bakiniz. (sonuc: %82 kadin %14 buffalo %4 acemi erkek)
    4) coktan ye$il yanmi$, orta $eritte bir polo hareket etmemi$tir. ayna ba$inda faaliyet vardir. hemen iceri bakiniz. (sonuc: %99 kadin, %1 direksiyon ba$inda vefat etmi$ bir erkek)
    5) bir yerde durmu$ bir i$inizle ugra$iyorsunuzdur. yaninizda bir firkatein gececek kadar yer vardir. sert ve uzun bir korna ile irkilirsiniz. hemen iceri bakiniz. (sonuc: %80 kadin, %15 polis, %4 acemi erkek, %1 nil timsahi)
    6) sol $eritte 40 km hizla bir clio gitmekte $eridi ortalamakta zorlanmaktadir. herkes bu arabanin sagindan ayar verir. icerdeki goruntu. (%91 kadin, %6 koala, %2 surucusuz otomobil prototipi, %1 erkek)
    7) bir araba geri manevra ile park edecektir. lakin icindeki bunye, direksiyonu hic hareket ettirmeden ileri geri yaparak daha uygun pozisyonun kendiliginden gelecegini ummaktadir. bu arada da aracin vites kutusu ve $anziman sisteminden aglama sesleri gelmektedir. suzun icerisini, suzun suzun tirsmayin sizi gormez. (sonuc: %99 kadin, %1 jefrey yunusu)

    verdigim oranlardan da anla$ilacagi gibi. (bkz: istisna)

  • yer izmir - çeşme - alaçatı ovacık mevkii...

    https://streamable.com/pt3eeb (şiddet içeriği nedeniyle kaldırılmış) (https://mobile.twitter.com/…tus/1429457179560620041)*

    bu da basına yansıma şekli.

    https://www.cumhuriyet.com.tr/…-kavga-1-olu-1862425

    göremeyenler olduysa yazayım, arkası baskılı beyaz tişört ve soldan gelen kişi bıçaklayıp gidiyor.

    iddialara göre mekanda çalışan garsonmuş.

    çok net yazayım, dün gece cumartesi eğlencesi için dışarı çıkan dağ gibi adam muhtemelen bugün, bir pazar günü defnedilmiştir..

    yazık! kim vurduya, bok yoluna...ölen öldüğüyle kalıyor..çok yazık...

    mesaj düzeltmesi: akrabası olduğunu söyleyen bir sözlük yazarı mesajla ulaşarak "karı koca 2 aile 4 kişi eğlenmeye çıkmışlar, kadına şiddet içeren bir duruma müdahale edince mekan dışına taşıyor konu, sonrası videoda" diye belirtti..insanları bir kaç instagram hikayesi, facebook profili, görünüşleri, gittikleri mekan veya eğlence anlayışlarıyla infaz edenlere bir nebze cevap olabilmesi adına bu bilgiyi eklemek zorunda hissediyorum.

    katil zanlısı düzeltmesi: https://www.mansetturkiye.com/…-sabikasi-var/60727/

    2 kişi yakalanmış, habere göre biri uyuşturucu ve hırsızlık gibi 12, diğerinin 22 sabıkası var.

    on iki ve yirmi iki ayrı suçtan hüküm giymiş.......

    mesaj düzeltmesi 2: çaylak arkadaşımızın ricasıyla onlarca tecrübe okuyup bir nebze sağ duyulu kalabilmek adına.
    (bkz: kavga etmekten kaçınan erkek)
    (bkz: kavga etmekten korkan erkek)

  • "sıkıştırmak" değil "kullanmak" tır aslında yaptığı eylem. bunu "sıkıştırmak" diye tasvir edince, aslında orada yeri olmayan fuzuli bir sözcük eklenmiş de onu çıkarsak dahi cümlenin anlamı bozulmayacakmış gibi bir izlenim veriyor.

    bu eylemi yadırgamanın da tam olarak yukarıda bahsedilen nüansı fark edememekten ileri geldiğine kaniyim.

    şöyle ki, genelde kişinin özgür iradesiyle karar verdiği veya ekstra bir çaba ile bir niyet doğrultusunda gerçekleştirdiği bir davranış değildir söz konusu olan.

    insanların her cümle kurduklarında durup önden 10 sn semantiği & sentaksı düşündükleri ve bu sırada hangi dilden hangi kelimeyi kullanacaklarına belli bir amaç doğrultusunda karar verdikleri yanılgısı var. yazmak olsa anlaşılır bu varsayım, lakin konuşmak (hele de gündelik rutinde sıkça tekrarlanan "küçük sohbet" gibi diyaloglarda) otomatik pilota alınmış şekilde yaptığımız bir hareket. yani nasıl ki yüzmeyi bir kere öğrendikten sonra her kulaçta durup yeniden "acaba kolumu hangi açı ve hızla suya daldırsam maksimum verim alırım?" diye karar vermiyorsanız, konuşmayı bir kez öğrendikten sonra -maalesef- otopilota alıp ritüelleştiriyorsunuz.

    öğrenilen 2.veya 3. diller de tabii ki kullanılma frekansıyla doğru orantılı olarak yeni nöronal ağlar oluşturup eskilerinin kullanılma sıklığı azaldıkça beyniniz sürekli değiştiğinden, düşünme ve konuşmanızda yeni şeyler ağırlıklarını hissettirmeye başlıyor.
    (mesela aklınızda gün içerisinde bulunan verilerin genelde yakın bir zaman diliminde başınıza gelen veya yeni öğrendiğiniz şeyler olması doğal bir sürecin ve gerekli bir adaptasyonun sonucu.)

    bunların sonucu olarak kendi habitatı içerisinde belli kavramları anadilindeki fonetik karşılıkları ile değil yabancı bir dildeki fonetik karşılığıyla özdeşleştirmeye başlayan kişi, ister istemez mesela servis aracını görünce "ring geldi", "shuttle geliyor" diye anlık bir izlenimi oluyor, sesli olarak belirtmese bile düşünürken veya algılarken dahi bazı spesifik kavramların dilsel göstergeleri değişmiş oluyor. bunu seçim ile yapmıyor, üzerine kafa patlatıp da "mekik" kelimesinin ingilizce karşılığını aramıyor, zaten o türkçesinden önce geliyor aklına. çünkü gün içinde tüm çevresi bu araca böyle hitap ediyor.
    ha ilginçtir mesela ben hiç kampüsündeki araçtan ring olarak bahseden kişinin taksim-çapa dolmuşuna gelince ring dediğine tanık olmadım. yani konsept birebir olarak, bulunduğu çevre ile bağlantı içerisinde alınıyor ve bu kişi taksimde kampüs dışından arkadaşlarına bir anı aktarırken yine "tam sigara yaktım ring geldi" diyebiliyor, dolmuşa dolmuş demeye devam ediyor ama. yani sizin ortamınıza geldiğinde normalde hayatında ingilizce olarak yer etmiş bir takım terimleri sanki özel admış gibi yine ingilizcesiyle belirtiyor çünkü aksi için ekstra bir çaba ve özen gerekiyor sanılanın aksine.

    mesela günde 10 saat ingilizce/fransızca/ almanca eğitim alan veya bu dillerden birinde materyaller okuyan veya bu dilleri kullanan birileriyle iletişim kurarak iş yapan birini ele alalım.
    onun normali artık zaten artık o çalıştığı dilde kurulu, esas aksini yapıp türkçeleştirmek için her seferinde bir istem devreye giriyor bilinçli bir şekilde, aklına öbür dildeki kelime hemen geldiği ve cümlesini tam olarak tamamlayan bir kelime olduğu halde aynısının türkçesini hatırlayıp kullanmayı seçmesi gerek. evet hatırlamak kelimesini kullandm çünkü mikrosaniyeler kadar bir farkla bile olsa aklına türkçesi daha geç geliyor. yani bunu yapmak için kişinin sürekli uyanık ve durumu gözetir halde olması, her ingilizce kullanmak üzere olduğunda ışık hızıyla bunu fark edip kendisini durdurup aklına ikinci gelen kelimeyi telaffuz etmesi gerek. bu süreç de ekstra çaba harcamayı ve bu yönde bir niyeti gerektiriyor.

    burada dünyanın en sinir bozan sorusu karşımıza çıkıyor; " asıl amacı neydi?" yani neden kişi bu durumu önemseyip de düzeltmeler yapma, konuşmasını sadece tek dil bilenlerden daha çok gözetme ve bunun gibi bir detaya yoğunlaşma zahmetine girecek? az da olsa işin doğal gidişatından farklı bir eylemi seçmesi ve davranışsal değişikliğe gitmesi için bir sebep olması gerek çünkü.

    bu sebep ortamda ingilizce bilmeyen kişi yoğunluğunun daha fazla olması, anlaşılma oranının tek dilde konuşunca artması gibi pratik sebepler olabilir.

    eğer bunlar söz konusu değilse, ikisi de ingilizce bilen veya sadece aralarınsa bahsettikleri ingilizce terimlerin anlamsal karşılığını bilen insanlarsa iletişim kurmaları kesinlikle aksamıyor.

    bu durumda geriye estetik ve etik sebepler kalıyor. estetik en çok dile getirileni aslında, durumdan rahatsız olup sinir bozucu olduğunu düşünen çoğu insanın herhangi bir pratik sebep öne süremedikleri halde rahatsızlık belirtiyor olmaları estetikle ilgili. her dilin kendi içinde bir ritmi, kulakta yarattığı dolgunluk veya alışıldık bir tınısı var, kelimelerinin seslerinin birbiriyle uyumu farklı tonlamalara yol açıyor. çoğu zaman rahatsızlık iki veya üç farklı bütünün parça parça karışmış, aralara sanki orada olmaması gereken "arıza" lar katılmış gibi olmasından kaynaklı. ama bu da neticede zevk, keyfiyet herhangi bir lüzumluluk söz konusu değil. dolayısıyla zevk sahibine,
    herhangi birini aksini yapıyor diye kınamak, davranışını değiştirmesini talep etmek hakkı vermiyor.

    kaldı etik, ki bu da estetik gibi muğlak yargılardan mütevellit. yani "bence bu doğru değil" demenizle "bence hoş değil" demeniz çoğu zaman eş skalada değerli. bu konuda öne sürülebilecek etik sebepler şöyle oluyor muhtemelen :
    i) milli kültür/miras ekseninden toplumsal bir bütünlük bilincini muhafaza etme gerekliliği(bunun dildeki karşılığı "dili saf tutmak", "dili korumak" gibi tuhaf çabalar) bunu geçiyorum çünkü milli kimliğin herkesin kabul ettiği bir evrensel değer olduğu varsayımı zaten başlı başına dayatmacı, dogmatik. belki de kişinin korumaktan yana olmadığı sahiplenmediği bir kültür ve onun ürünü olan dil olduğundan, "değişmemesi" şu anki haliyle kalması için çaba sarf etmek şöyle dursun kişi bazı şeylerin değişmesini tercih ediyor olabilir. kaldı ki dil canlı, kıpır kıpır, oynak., bulutumsu bir şey ; şimdiye kadar nerede sabitlendiği görülmüş ki orada tutalım? şu an ana dilim diye konuştuğun şey zamanının yabancı dillerinin(arapça farsça) etkisiyle büyük ölçekte değişmiş, yer yer zenginleşip yer yer yontulmuş kocaman bir ana çerçeveden ibaret. muhtemelen 1000 yıl önce devrin bilginlerinin, sanatçılarının kullandıkları için eleştirildikleri, sofistike bulunan, fildişi kulelerin o "yüksek" dilini şu an kullanıyorsun , kullanıyoruz. yine aynı terane anlayacağın, "var olan"ın korunması ve " var olabilecek"lerden her halükarda daha iyi olduğu zannı, yani konservatiflik.

    ii) "ama herkes yeterince anlayamıyor " tantanası. sanki anlatanın yeterince, gerektiği kadar ve dilediği opaklıkta anlatma hakkı hatta ihtiyacı daha önemsizmişçesine.

    belki de "şu "kadar anlaşılmak" bu" kadar anlatmakla kompanse ediliyor ve kar zarar tablosuna oturttuğunda konuşan için bu kullanım pozitif sonuç veriyordur.

    belki de senin ondan o kelimeyi kullanmamasını talep etme hakkın olduğu kadar onun da senden "o zaman şunun anlamını öğren de gel bir şey anlatamıyorum sana" diye talepte bulunma hakı saklıdır.

    " sen yeni bir şey öğrenme çabasına girme diye ben nedem bildiğimi geri plana atıp yoksayma zahmetine gireyim?" denebilir pekala. sanki anlatmak bir talep ve dinlemek bir lütufmuşçasına, dinleyicinin konforu neden yeğ tutulmalı ki?

  • taksim meydanı,
    yoğun alkollü bir gecenin eve dönüşü, kalabalığız. en azından bir taksiye sığmak için kalabalığız. ama buna rağmen pazarlık yapacak kadar da ayığız!

    arsiz padawan: abijim, gündüz acar mızın?
    taksici:çiçek miyim lan ben gündüz açıyım?!?!!!

    o günden beri 24 ayarım sözlük.

  • başlık : selam ben suriyeden said

    şu anda istanbulda tarabyada toplu konutta kalıyoruz. her gün denize giriyorum. * istanbul çok güzel.
    haftada 4-5 gün taksime gidip geliyorum. yol parası da vermiyorum özel kimliğim var sağolsun
    başbakanınız onlardan çıkarttı gösterince bedava her şey. neyse sanırım 2-3 gün sonra bizim ülkeye bizi
    kurtarmaya gireceksiniz. kalbim tarabya sahilinde sizlerle olacak * hoşçakalın..

  • baslik yetismedi ama su aslen:

    karanlikta inilen ya da cikilan merdivenin var olmayan son basamagi gerilimi ve yanilsamasi

    karanlikta merdivenden inilmesi halinde var olmayan son basamaga basmak istegi dizkapagi ve kalcaya dogru yayilan siddetli bir aciya, cikilmasi halinde ise antep yoresinden halk oyunlari figurune donusmesi ile sonuclanan varsayimsal basamak.

    zorlasam kesin paralel bir tecrubeye, hayattan baska bir soyut ornege baglarim. karanlikta merdiven cikmak, inmek "hayat da boyle degil midir"lesmeye cok musait bir imgelem.

  • (bkz: yandaş olacağım derken manyak olmak)

    bunlar bizim nesli mahvedip yaşama sevincini çaldıkları gibi, eğitim sistemine sırf yandaş olduğu için sapık ve manyakları yerleştirerek, gelecek nesillerin de mahvolmasına sebep oluyorlar. illa idam istiyorsan şovu kendin yap, niye minicik sabileri karıştırıyorsun.

    yatacak yeriniz yok lan, toprak bile sizi kabul etmeyecek.

  • milliyetçiliği eleştirirken milliyetçileştiğinin farkında olmayan kitlenin kullandığı vasat slogan. ben hrant dink'in ölümüne de, öldürülüş şekline de, öldürenlerin aldığı komik cezaya da karşıyım. ama ermeni falan da değilim. pippa bacca diye bir kadın vardı liseliler bilmez o öldürüldüğünde neden hepimiz italyanız denmedi, neden iş etniğe vurulmadı. hepimiz hrantıza bile eyvallah ama işin içerisine ermeni, türk, kürt, italyan ,fransız kelimesini kattığın anda sosyalist değil ulusalcı oldun demektir. asala militanları türk diplomatlarına dehşet saçarken, onları katlederken sanıyor musunuz tek bir ermeni çıkıp da "hepimiz türküz" dedi. o değil de bir "hepimiz insanız" vardı ne oldu ona?

  • tebrikler! linç etmeden önce "dur bir okuyayım" diyerek medeni birey olmada büyük bir aşama kaydettiniz. bu içerik sizin gibi ekşi sözlük'ü linç etmek için şu anda büyük bir coşku hissedenlerle paylaşılması için hazırlandı. olabildiğince kısa tutuldu:

    - ekşi sözlük bir platformdur. twitter/facebook gibi. içeriğini kullanıcılar yazar. bunlar ekşi sözlük çalışanı, maaşlı editörler vs değildir. isteyen herkes kayıt olup ekşi sözlük'e yazabilir. dolayısıyla yazılanlar ekşi sözlük'ün firmasının görüşünü belirtmez. twitter/facebook gibi.

    - ekşi sözlük diye birisi yoktur. ekşi sözlük diye tek bir zihniyet de yoktur. her görüşten her kesim yasalar ve format çerçevesinde olduğu müddetçe istediğini yazabilir.

    - ekşi sözlük'e yazılanlar ön denetimden geçmez. twitter/facebook gibi. bunun tc yasalarında da böyle olması öngörülür.

    - ekşi sözlük bir türk firmasının olduğundan tc yasalarına tabidir. (twitter/facebook bu yasalara tabi değil). (edit: bir kullanıcı "o zaman yurtdışına taşıyın" deyince ekleme gereği hissettim: twitter/facebook'un türkiye'de açık kalma sebebi uluslararası bilinirlikleri. çünkü kapatılınca bir sonraki ab ilerleme raporunda muhakkak konu ediliyorlar. çat çut kapatılıp bir daha geri açılmayan sürüyle site var. en son örnek booking.com. ekşi sözlük gibi sadece türkiye'de bilinen bir mecranın uluslararası çalkantı yaratma riskini düşük göreceklerinden açık tutmakla uğraşmazlar. velhasıl yurt dışına taşımak tc yasalarından yırtma garantisi vermiyor)

    - t.c. yasaları internet'te de geçerlidir. o yüzden gerçek hayatta söylenmesi suç olan bir şey ekşi sözlük'te de yazılamaz. ekşi sözlük denetimi bunları kaldırır, kaldırmayacak olursa mahkeme kararıyla kaldırmak zorunda bırakılır.

    - ekşi sözlük email, web, telefon gibi yollarla şikayet kabul etmekte, türkiye'nin en düzgün denetlenen, şikayetlerde en kolay ulaşılabilir mecrasıdır. şikayetlerinizi şu adresten iletebilirsiniz: https://eksisozluk.com/iletisim