hesabın var mı? giriş yap

  • maliyeden hiç anlamayan maliye bakanıdır. ama kurtuluş savaşının mali kahramanı olarak geçer. şöyle ki;

    milli mücadelenin ilk yıllarında maliye bakanı olan hasan bey'i*mali durumun berbat olması sebebiyle muhalefet istifaya zorlamış ve mustafa kemal ve arkadaşları buna sinirlenmişti. çünkü mali durumun kötülüğü şahıslara münhasır bir durum değildi.

    sinirlenen mustafa kemal paşa maliye bakanlığı için “bana maliyeden hiç anlamayan birini bulun” der, çünkü mali durumumuz bilenin içinden çıkamayacağı kadar karışıktır. ve bunun üzerine hasan fehmi bey* 24 nisan 1922’de maliye bakanı olarak seçilir. hasan fehmi bey 2 ocak 1924’de kadar bu görevde kalır, dolayısıyla büyük taarruz sırasında maliye bakanlığı yapmış olur, yani paraya en çok ihtiyaç duyulan zamanda.

    kendisi teşkilatçı ve hesap verme sorumluluğu olan biri. bu yüzden iki ayrı ordu (1. ve 2. ordular) için iki ayrı defterdarlık kurmuş, masrafları belgelendirmiş, öncelikle parayı orduya harcamıştır. kendisinden para isteyen bakanlara, “para ancak yağlı kurşun ile keskin süngüye”, kolordu olan grup komutanlarına araba isteyen milli savunma müsteşarı selahattin adil paşa’ya ise “izmir’de düşmanın elinde istediğinizden fazla otomobil var, orada duruyorlar, gidin alın hepsi sizin olsun” der. böylelikle cimriliği ile nam salar, zor kaynaklardan elde edilen gelirleri en doğru yere yönlendirir, aylarca ödenmeyen maaşların ödenmesini sağlar.

    hasan fehmi bey en ciddi sınavını büyük taarruz öncesinde verir. orduya 1.5 milyon lira para lazımdır, hasan fehmi bey “nerden bulayım” der, mustafa kemal de “ben bilmem, bu göreve bu zor gün için seçildiniz, bir çare bulacaksınız” der.

    bunun üzere hasan fehmi bey gece boyunca hiç uyumaz, sanki ordu taarruza kendisi yüzünden çıkamayacakmış gibi bir hisse kapılır. ertesi gün çareyi bulur. osmanlı bankası’nın ankara şube müdürü mösyö bojeti’yi çağırır ve der ki “ordunun 1.5 milyon liraya ihtiyacı var, bu parayı bana siz bulacaksınız, bulamazsanız milli hükümetin sınırları içinde yer alan 16 şubenizdeki tüm parayı makbuz mukabilinde alırım” der ve kendisine 1 saat mühlet verir. bojeti ise ilk başta karşı çıkmasına rağmen gördüğü kararlılık karşısında “mühlete lüzum yok” der ve parayı getireceği sözünü verir. bunun üzerine hasan fehmi bey büyük bir cömertlikle mösyö bojeti'ye "şimdi demli bir çayı hakettin" der.

    hasan fehmi bey savaş sonrası başarılarından ötürü kırmızı-yeşil şeritli istiklal madalyası ile ödüllendirmiştir.

    kaynakça:
    wikipedia
    sevin dabağ
    haldun cezayirlioğlu
    turgut özakman
    ismail kandemir

  • işiniz vardır, daha gün ağarmadan hazırlanır, evden çıkarsınız. sokaklar bomboş, tek bir insan, tek bir araba yoktur. ama o ıssız, sokak lambasının aydınlattığı ve cızırtısının tek ses olduğu sokakta biri size doğru yaklaşıyordur. dikkatli baktığınızda gördüğünüz şeyin 6-7 yaşlarında ufak bir kız çocuğu olduğunu farkedersiniz. tek başına ip atlayan bir kız. üzerinde en şık ve temiz kıyafetleri, yüzündeki gülümsemesiyle yakınlaşıyor, yakınlaşıyor, yakınlaşıyor...

  • kızlardan birini kovalayıp koseye sıkıstırdıktan sonra buyuk tahta logolardan biriyle kafasına vurmam ve ardından "sana asık oldugum icin yapıyorum bunları" demem gibi aradan seneler gecmesine ragmen nedenini ogrenemedigim seyler.

  • sınav kağıdı okuyorum. çocuklar 6.sinifta. elimden geldiğince kolay sordum. bir yerlerden puan verebilmek için. bir soruda çocukların türkçe kelimelerin karşılıklarını yazması gerekiyor. her sınıfta en az 10-15 kâğıt şu şekilde;
    anne: çocuklar annesinin adını yazmış (ayşe, fatma gibi)
    baba: aynı şekilde
    nerelisin: çankırı, niğde
    sayıları sordum. ilgilerini çeksin diye resimler var. bi ağaçta 5 elma mesela veya kardan adam elinde 8 rakamını tutuyor. yine çocukların yarıya yakını boşluklara kardan adam, elmalar yazmış. fakat koptugum cevap şu;
    öykü: ayaz
    tabi ben önce bağlantıyı kuramadim ama mesele şuymus.
    kiraz mevsimi diye bir dizi varmış, o dizide öykü adlı kızın sevgilisinin ismi ayaz imiş.
    bilemedim şimdi, öğretmeye nereden başlasam? önce okuduklarıni anlamayı öğretmek daha iyi sanki...
    edit: imla
    aciklama editi: bu okula bir kaç hafta önce geldim. siz mi öğretemediniz diye aklınıza gelebilir.
    debe edit'i: 4 yıldır bu öğrencilerle ugrasan, tek dileği onların hayatlarına dokunup, bir ümit ışığı yakmak, bir pencere açmak olan bir öğretmenin, yaşadıklarını dile getirdiği kitaba, lütfen bir göz atar mısınız?
    (bkz: ekmek arası ümitler)

  • balkan türklerini, arap bedevilerle karşılaştıran zihniyetine sokayım. açacağın başlığa da ayrıca sokayım.

  • inanmak istemiyorum. hakkında entry girecektim uzun uzun ama toparlamayı bekliyordum.

    görüp görebileceğiniz en samimi insandı kendisi. facebook'dan takip edenler bilirler. yeni gitarı gelince de, kedilere kartondan ev yapınca da büyük bir mutlulukla video çekip yollardı. genç bir grupla ankara'da sahne alacaktı. grubun bir elemanına yaptığı bon jovi düzenlemesini gösterdiği video vardı. baya baya heyecanlı. orda bile anlardınız nasıl biri olduğunu. yılların gitaristi adam 20 yaşında bir çocuğa düzenleme dinletirken heyecandan konuşamıyor düşünün.

    bu adam türkiye'deki en yetenekli gitaristlerden biriydi. rock'n roll'u doğru zamanda doğru yerde yaşamış. awesome john olarak nam salmış. bir temsilde jimi hendrix'i oynamış. buna rağmen egonun zerresi yok. iki sohbet etseniz anında geri dönerdi size. şimdiki burnundan kıl aldırmayan müzisyenleri görünce değeri daha da iyi anlaşılıyor.

    mutlu bir insandı. içinde nefret bulundurmayan bir insandı. popülerliği sevmeyen bir insandı. müziği seven bir insandı. müthiş bir gitaristti. türkçe söz yazdığı still got the blues şarkısındaki tonu gary moore kadar iyidir mesela.

    yazmakla bitecek gibi değil. gerçekten çok üzgünüm. dünyadan bir tane daha iyi insan, bir tane daha gerçek müzisyen ayrıldı. hiç inanılası gibi gelmiyor. başı sağolsun herkesin.