hesabın var mı? giriş yap

  • onu dinlerken şair hissederdik kendimizi,
    yakışıklı hissederdik.
    klas hissederdik sanki şarkıların ortağı gibi.
    dünyanın en güzel kadınlarına aşık olmuş ve terk edilmiştik.
    sadece bize ait bir çizgimiz olurdu onu dinlerken
    hep görkemli kaybedenlerdendik
    bir boka yaramayan romantik sahtekarlardık ama hiç önemsemedik
    yağmur yağardı onu dinlerken
    ve ölüm haberi geldiğinde de yağmur yağıyordu...

    "hiçbir zaman yeterince sarhoş, yeterince fakir, yeterince zengin olamadık"

  • kurala uymayan taksicileri cezalandıran polis memurlarını tebrik ederim. acımadan bu kuralsızlara cezalarını vermeye devam etsinler. bu konuda müsamaha göstermek halka yapılan kötülüktür çünkü.

    umarım bu kural tanımayan zümreye cezalar daha da artar.

    eyüp aksu'nun aranmaya çalıştığı ceza hadisesi.

  • bol gollü bir maç olur.
    fenerbahçe ilk yarının başında caner erkin'le gol bulur. ardından galatasaray, penaltıyı gole çevirir burak yılmaz'la. ilk yarı 1-1 berabere sonuçlanır.
    ikinci yarıda galatasaray "önde basma" diye tabir ettiğimiz oyun felsefesinden taviz vermez ve 2 gol daha bulur. goller sneijder ve hakan balta'dan gelir. son dakikalarda yüklenen fenerbahçe'nin sow ile atacağı bir golle maç 3-2, galatasaray galibiyetiyle sonuçlanır.
    şaka lan şaka, fener duran toptan bir tane takar bize. maç 1-0 biter amk.

  • bence mevzuat direkt şöyle olsun da kurtulalım. böyle adım adım olması biraz baydı:

    - eğer rte en fazla oyu alırsa cumhurbaşkanı seçilir.
    - eğer bir aday rte'den daha fazla oy alırsa seçim rte en fazla oyu alana kadar tekrarlanır.

  • açıklama içeriğinin saçmalığına takılmayın.
    hiç bir terör örgütü, yaptığı saldırının arkasında durmamazlık etmez, biz yaptık ulan duyun sesimizi der.
    burada bence önemli olan, kıymetli hükümetimizin yok istihbarat yok şu yok bu diyerek parmağıyla gösterdiği suçlunun bu işin suçlu olmamasıdır.
    bu işin suçlusu, eleğe dönmüş sınırlarımızdan giren arap asıllı teröristlerdir.
    eleğe dönmüş sınırlarımızın suçlusuna da ulaşırsanız parmağın tekrar bize döndüğünü göreceksiniz.

  • evet chp başkanlarını sevmiyorum (ne tunç ne cemil), tunçtan sonra belediyecilik can çekişti bu da doğru.

    fakat merkezi hükümetten metro için 3000 tl ödenek verildiğini de biliyorum. çiğli tramvayı aylarca sadece 1 adet imza bekledi ankarada. 1 tane imza ya. rapor falan değil imza. evet süreci takip ettim. o süreçte dolar uçtu gitti maliyetler rekor seviyeye geldi. yapılacak işler maliyet uçuşundan dolayı aksadı. kalitesi düştü.
    bu ayrıştırıcı akpye oy vermeyecek kadar memleketimi seviyorum. öyle gün boyu sırıtan aday çıkarmakla olmuyor o işler.

  • dayım yaptı bunu bana.

    annem ve babam boşandığında 3-4 yaşındaydım, büyükbabamın evinde yaşamaya başladık. annemler 3 kardeş ve en küçükleri olan dayım benden sadece 9 yaş büyük. dayı yeğenden çok abi-kardeş gibi büyüdük. bilumum sosyal, fiziksel, kimyasal ve psikolojik deneylerin üzerinde yapıldığı zavallı bir kobaydım ben.

    evdekiler beni sürekli dayıma emanet ederlerdi. ben 5-6 yaşlarındayken o da 14-15 yaşlarındaydı işte. neyse ikimizin de iki tekerlekli bisikleti vardı ama benim caddede sürmem yasaktı tabii. bir gün evden dükkana giderken benim bisikletimi kendisinin bisikletinin arkasına bağladı, güya öyle daha güvenli oluyormuş. asıl amaç tabii ki itlik yapmak. başladı pedala basmaya, son sürat gidiyoruz. dükkanın önüne geldiğimizde küt diye frene bastı, ben uçtum tabii.

    bir gün dükkanda sigara içerken yakaladım, kimseye söylemeyeyim diye ağzıma zorla sigara sokup ağlata ağlata bana içirdi. nasıl bir zihniyetten bahsettiğim kısaca anlaşıldı sanırım.

    neyse, konuya gelirsek... samatya'da yaşıyoruz. 80'lerin ortaları, ben 5-6 yaşındayım. komşularımızın çoğu ermeni. dayım bir gün beni kenara çekti ve önemli bir şey anlatması gerektiğini söyledi. bazı belgeler bulmuş. aslında ben ermenistan'a göç eden bir komşunun çocuğuymuşum, adım da evrim değil evrommuş. "ben annemin çocuğuyum" diye ağlamaya başladım ama hayatımın geri kalanında bana evrom diye seslendi. ben de uzun yıllar boyunca evlatlık olduğuma inandım. dayımın sadistliği yüzünden 5 yaşımda oyunu, sokağı bırakıp kendi kendime okumayı söktüm. bütün evi deli gibi taradım senelerce evlatlık olduğuma dair belgeleri bulmak için.

    birkaç yıl sonra belgelerin kömürlükte saklanmış olabileceğini söyledi, bütün bir yazı kömürlükte belge aramakla geçirdim. annem ne kadar "yok kızım öyle bir şey" dese de adam bana evrom diye seslenmeye devam etti. mahallenin müslüman çocukları kuran kursuna giderken ben de gitmek istedim, ailem izin vermedi. "ermeni olduğum için herhalde" diye düşünüp gizli gizli kiliseye gidip mum yakmaya başladım. dayım bir süre sonra hikayeyi "sen üzülme diye ermeni bir aile dedim ama aslında mahalledeki arsaya çadır kuran çingenelerden almıştık seni, evrom ermeni ismi değil, çingene ismi" diye değiştirdi. çocukluğum kimlik arayışı içinde geçti.

    iyi tarafından bakarsak 5 yaşındayken okumayı öğrenmiş, geniş bir hayal gücüne sahip, farklı etnik gruplara ve dini inançlara saygı duyan ve erkeklerle mücadele etmek gerektiğini çekirdekten öğrenen bir insan olmamı sağladı dayım.