hesabın var mı? giriş yap

  • büyük kolaylık. bak şimdi: 2014'deysen 14 yaşındasındır. 2035'teysen 35 yaşındasındır. peki ya 2058'deysen? tabi ki 58 yaşındasındır. lükse bak amk.

  • basitin ağır, sadeliğin derin olduğunu benimseyen akım.. var olan vasfın, öğenin, öznenin bir karmaşa içinde kaybolmasına asla izin vermez.. tekliği esas alır ve hiçliğe yaklaştırır.. aceleci beyinler için zor bir mesajdır, zira anlaşılmayı beklemez.. daha çok basitin içindeki derinliği yakalamayı seçenlerin yoludur ve zor olanı tercih eder.. çünkü kaygısızdır.. sadece var olduğu için bir tanımı vardır minimalizmin.. yani var olan her şeyin bir sebebi ve sonucu oluşmuştur muhakkak.. ama her varlığın bir öğrenilme kaygısı olmayabilir.. ki minimalizm tam da budur.. beyaz duvarın dibinde duran kırmızı çubuğun neyi çağrıştırdığını anlatma gereği duymaz.. siz ne görüyorsanız odur.. "bir halta benzemiyor" derseniz de öyledir.. çünkü onu çıkaran kafa sizin düşüncenizle değil, kendi dünyasıyla ilgilenir sadece.. kamuya mal olmuş bir resim, heykel, bina veya duvarın simgeleştirilmesi sadece göreni alakadar eder.. mana yükleyenindir, yüklenenin değil.. dahası kendisine ait gizli bir manası olmasına ve bunu açıklama gereği duymamasına rağmen.. bu vurdumduymazlığın arkasında sakin kalabilen her eser açıkçası beni bu akıma her daim yaklaştırmış ve akımı benimsememe sebep olmuştur..
    özelte, iyidir, hoştur.. toplumsal değil, bireyseldir ve sırf bu yüzden güzeldir..

  • o ana kadar sohbetin yağ gibi akması durumunda daha çok koyan hadise. şakalı esprili giden sohbet birden "aynen", "hımm" gibi sohbet sikici kelimelere evrilir ve ardından da kızın cevapları kesilir. er kişinin gözleri bulutlanır, başı öne eğilir... daha fazla devam edemicem.

  • plasebo uykusu günümüz uykusuzluk çağında beyninizi kandırarak performansını düşürüp yükseltebileceğiniz, zihninizin bilişsev işlevlerini etkileme odaklı bir kandırmaca. özellikle sabah uykusuz bir şekilde uyanıp, bu akşam eve gider gitmez uyuyacağım deyip de gece yarısı boylanıyorsa. 1996 yılında birbiri ardına yapılan iki deneyden sonra ortaya atılmış bir terim. hikaye şöyle:

    elimizde 164 adet denek ve bu denekleri güden birkaç adet bilim insanlarımız bulunmakta. ilk önce çalışmaya katılan deneklerden dün gece ne kadar uyuduklarını 1 ila 10 arasında puanlamaları isteniyor. aslında araştırmacılar için bu puanlar hiçbir önem arz etmiyor. daha sonra deneklere bilişsel işlev hakkında beş dakikalık hızlı bir ders veriyorlar. ders sırasında anlatılanlar arasında tek önemli nokta “yetişkin bir insanın uyku süresinin %20-25’ini rem uykusunda geçirmesi gerektiği, eğer daha düşük bir süre geçiriliyorsa öğrenme testlerinde daha düşük performans gösterebilecekleri” olarak verilen bilgi. %25’ten fazla rem uykusu alanların testlerde daha iyi performans gösterecekleri de ekleniyor.

    ardından deneklere nabız, kalp atış hızı ve beyin dalgası testlerine sokulacakları söyleniyor ve çeşitli ekipmanlara bağlanıyorlar. burada da bir kandırmaca durumu var zira araştırmacılar denekleri aletlere bağlasalar da bu ölçümleri yapmıyorlar. bu testlerin amacının bir gece önce ne kadar rem uykusu aldıklarını öğrenmek olduğunu belirtip, önceden belirledikleri rem uykusu yüzdelerini tek tek tüm deneklere açıklıyorlar. 164 katılımcının her biri iki gruba ayrılıyor. ilk grup %16,2 ile yetersiz rem uykusu aldığı söylenen grup. diğeri ise %28,6 ile iyi rem uykusu aldığı söylenen grup. akabinde denekler işitsel dikkat ve işlem hızı gibi uyku yoksunluğundan en çok etkilenen beceri testlerine sokuluyor. buradan sonra kandırmaca bitiyor, ciddi bir teste başlanıyor. tüm bunlardan sonra deneyin sağlamasını yapmak için farklı deneklerle aynı işlemler tekrarlanıyor.

    sonuçlar: ortalamanın üzerinde (%28,7) rem uykusuna sahip oldukları söylenen grup testte bariz şekilde daha iyi performans gösteriyor. sonradan yapılan testlerde çoğunun gerçekte kötü bir uyku çekmiş olduğu belirlenmiş olsa bile. rem uykularının ortalamanın altında (%16,2) olduğu söylenen grup ise oldukça düşük performans gösteriyor. çoğu aslında iyi bir uyku çekmiş olsa bile. bu sonuçlar zihnin bilişsel durumlarını hem olumlu hem de olumsuz yönlerde etkilemenin mümkün olduğunu, plasebo ile kişinin sağlığının ve bilişinin kontrol edilebildiğini bir kez daha kanıtlıyor. beynin pozitif veya negatif algı durumu, düşüncelerimizden davranışlarımıza kadar her şeyi etkiliyor.

    deneyde gerçeklere ulaşmak için bir sürü yalan söyleniyor. eğer iyi bir uyku aldığınıza kendinizi inandırmış veya inandırılmışsanız, aslında kötü bir uyku almış olsanız bile zihniniz plaseboya kapılıyor ve daha iyi performans gösteriyor. tersi durumdaysa ne kadar iyi bir uyku alsanız dahi zihniniz yorgun olduğuna inanıp uyuşuk davranıyor. bunu yönlendirmek çoğunlukla bizim elimizde.

    kaynaklar: theatlantic, popsci

  • müthiş türk aile yapısını örnekleyen bir ifade.

    ilgisiz bir baba, vizyonsuz bir anne ve bu ikisinin arasında sıkışıp kalan ufku dar çocuklar.

    bu insanlar niçin böyle bunun da sebepleri var mutlaka.

  • aslında bana zararı olmamasına rağmen ağzının ortasına ayağımın altıyla yapıştırmak istediğim arkadaşdır bu insan. nedenini anlayamadığım bir şekilde bulunduğu yeri insanlara duyurma merakıyla yanıp tutuşur. gerçi nedeni konusunda bazı fikirler yok değil tabii. misal twitter ve facebook'un nasıl insanların hayatına bu kadar adapte olduğuyla ilgili bir şeyler okumuştum. kilit cümle, bu ortamların insanlara kendilerini "önemliymiş gibi" hissettirmeleriydi. bir nevi özgüven pompası yani. ama çok gerizekalı değilsen insanların senin "herkeşlere ne kadar sosyal olduğumu göstermem lazım" triplerinden sıkıldığını da biliyor olman lazım artık. hele ki bir de "ne ekşınlı hayatım var be" tadında yorumlarını da eksik etmiyorsan..

    misal bir yere eğlenmeye mi gitti arkadaşlarıyla bu, çaaaaat "kopmacaaa - tuğçe is @bilmemneresi w/43 others". vay anam vay.. biz evde arka sokaklar izlerken tuğçe kopuyor, seratoninin dibine vuruyor.. onu da geçtim, yemin ediyorum facebook'da kendisiyle birlikte 23-24 kişiyi tagleyeni gördüm. iş için bir mail istesen 3 gün sonra cevap döner ama...

    daha acayibiyle metrobüste karşılaştım. 200 kişi yekpare halde yolculuk ediyoruz, ben orada nefes almak için son çırpınışlarımı yaparken, köprüye geldiğimiz an 3-4 kişinin birden telefonlarına saldırıp check-in yaptıklarına şahit oldum. zannedersin köprünün üstünde parti veriyoruz anasını satayım. ulan metrobüstesin be kıçımın kenarı, millet dayıyor sana o esnada, sen gidip "kıtalar arası yolculuk eki eki - buğracan is @boğaziçi köprüsü w/299 others"

  • parası olanın ülkenin içinden geçeciğinin kanıtı. adem büyük kim ya? olum nasıl bu hale geldik. fakir olmama rağmen bu örneklerden etkilenip acaba bende şuradan sıyrılsam mı diyorum bazen. sonra utanıyorum, sıkılıyorum ve yoluma devam ediyorum. yüzsüzler gibi hahshshs diye gülemiyorum.