hesabın var mı? giriş yap

  • diyanet işleri başkanının açıklamasına göre o saatte orada tek bir türkün bile bulunmaması gerekiyormuş.

    o saatlerde çok kalabalık olduğu için yasaklanmış.

    ama bizim türkler durmuş mu? tabiki hayır. 2 acenta yasağı delmiş ve toplamda 18 türk olmaması gereken yerde bulunmuş.

    18 kişiden 2 si ölmüş, sanırım 5 kişiden de hala haber alınamıyor.

    yani aslında durum şu.

    ölen türk sayısı "sıfır" olması gerekirken yine ne yapmış etmişiz kendimizi öldürmeyi başarmışız. aferin.

  • başbakanlık, cumhurbaşkanlığı, bakanlık gibi siyasi makamlar için de benzeri başlatılsa dediğim uygulama. böylelikle kimse embesil olduğu halde ülke yönetimine talip olamazdı.

  • atatürk 14 yıl eğitim görmüş.
    14 yıl boyu fransızca eğitim almış.
    fransızca eğitimi veren de osmanlı devleti’nin okulları.
    düşman olmak cahil olmayı gerektirmiyor.

  • adamın adı haydar sa senin de adın ege ise ne sorun var burada???

    halbuki sen ikcı olarak yerini bilip haydar bey bize iki kahve deseydin o da tabi ki ege bey her zaman istediğiniz gibi kahvenizi şekersiz yaptım diyebilirdi...

    edit: gelen mesajlardan anladığım kadarıyla adam trollmüş ben de prim vermişim... ( ay bu ilk editimdi çok heyecanlı)

    edit2: gelen diğer mesajlardan da anladığım kadarıyla haydar da trollmüş...
    hem haydar severlerden, hem ege severlerden tek tek özür diliyorum...

  • japonya'da bir anaokulunda ve okul oncesi bolumu olan bir ingilizce okulunda yari zamanli calismis biri olarak bu konuya iliskin konusabilirim saniyorum ki. japonya'nin cok guvenli olmasi ayri mesele ama, bir de bunun bireysellesme ve ozerklik kismi var.

    oncelikle, japonlarin bireycilik ve ozerklik duzeylerinin turklerinkinden yuksek oldugunu soyleyerek baslayayim. bu ben gozlemlerime dayandirarak soyledigim bir durum degil. hem japonya hem de turkiye hofstede'in kulturel boyutlarinda toplulukcu bir kultur olarak tanimlanacak toplulukculuk duzeyine sahip olsalar da japonlarin bireysellikleri turklerinkinden daha yuksek. benzer bicimde ozerklik duzeyleri de, yani kendi baslarina karar alip is surdurme becerileri de daha yuksek. konuyu cok karmasiklastirmadan, kendi gozlem ve deneyimlerimi de katarak aciklamaya calisayim.

    okulda calismaya basladigim ilk gun, cocuklara nasil sorumluluk verilgini gorup hayrete dusmustum. okulda ilgilendigim yas grubu genellikle 2-5 arasindaydi. cocuklari sabah 10'da ebeveynleri birakiyorlardi. cocuklari ben karsiliyordum cogunlukla. daha ilk gunden cocuklara mudahale etmemem, her seyi kendilerinin yapmasina izin vermem konusunda uyarildim. soz gelimi, ayakkabilarini kendileri cikarip ayakkabiliga koyuyorlardi ve benim yaptigim onlari beklemekti. yapamazlarsa biraz yardimci oluyordum tabii ama, biraz ugrastiktan sonra hepsi yapabiliyordu. cocuklar ya ufak bir sirt cantasi icinde ya da kola asilan herhangi cantda su matarasi, havlusu, onlugu, dis fircasi ve macunu, yedek giysilerini getiriyor ve dolaplara yerlestiriyorlardi. ilk gun tanistigim 2 yasindaki souta kendinden buyuk cantasini tasimaya calisirken ben elinden almaya calistigimda ogretmen beni hemen uyarmis ve "hayir, kendisi yapabilir. yardim etme. ogrenmesi gerek." demisti. sonra souta'nin o kocaman cantayla badi badi kosup tum esyalarini dolaba yerlestirisisini, havlusunu lavaboya asisini, matarasini ve onlugunu de mutfaga birakisini hayretler icinde izledim. oglen yemek zamani ise hayretim daha da buyudu. cocuklar sirayla lavaboya gecip sirayla ellerini yikiyorlardi. tabii cok kucuk olanlara yardimci oluyordum. ellerine bir miktar sivi sabun dokuyor ve nasil yikamalari gerektigini gosteriyordum. kiyamam, bazilari o kadar ufakti ki onlar icin lavanonun onune yerlestirilmis basamaga ciktiklarinda bile kollari yetismiyordu. e burada tum afacanlar sessiz sakin duruyor saniyorsaniz cok yaniliyorsunuz. bagiris cagiris, itis kakis illaki oluyordu ama, hemen hepsi ogrenmisti neyi nasil yapmalari gerektigini. ben baslarina bir sey gelmemesi ve gerektiginde yardimci olabilmek icin baslarindaydim. sonra tum cocuklar tekrar dolaplara ugrayip mutfaktaki yerlerini aldiklarinda hayretim daha da buyudu. hepsi mama onluklerini kendileri giydiler ve onlerine konan yemekleri tek baslarina, kullanabilenler hashi ile, kullanamayanlar da kasikla yemeye koyuldular. onlerine yiyebilecekleri kadar yemek koyulmustu. yemeyip oynayanlara yedirmek icin ugrasiyorduk ama, "doydum" diyen cocuklar da bitirmeye zorlanmiyordu. yemek bitince hepsi onluklerini katlayip posete koyup cantalarina yerlestirmeye kostular. dis fircalariyla macunlarini kapip lavaboya gectiler. yapabilenler kendi dislerini fircaliyorlar, henuz findik kadar olanlara da ben yardimci oluyorum. tabii bu arada oraya buraya macun sikma, hoplayip ziplama, bagiris cagiris da oluyordu bolca. aralari atliyorum. aksam uzerinene dogru ebeveynler cocuklarini almaya geldiklerinde cocuk once mutfaga gidip matarasini, sonra lavaboya gidip havlusunu aliyor, cantasina yerlestirip cantasini kendi tasiyarak kapiya kosturuyordu. onu almaya gelmis annesi ya da babasi hemen comeliyor ve "gunun nasil gecti bugun?" diye cocuga soruyor, anne ay da baba cocugu dinlerken cocuk raftan ayakkabilarini aliyor ve kendisi giyiyordu. sonra da gidiyorlardi.

    bu cocuklar her seyi kendi baslarina yapabilen, kendilerine yetebilen yetiskinlere boyle donusuyorlar. yetiskin. ne guzel bir sozcuk uretmisiz degil mi? ama hakkini veremiyoruz. biz kendine yetebilen yetiskinler yetistiremiyoruz turkiye'de.

  • fransada olmanin avantajını kullanmıştır.

    türkiye'de aynı şeyi yapsaydi sabah göz altina alınır arap bayrağı zorla öptürülürdü.

    içmiş birayi, sikmiş arabi. helal olsun dostum, içimin yağları eridi.

  • çiftçiye "ananı al da git" diyenin küstah arap elçiye "yatırımını al da git" demesi mümkün olmadığından dolayı gerçekleşen tehdittir.

  • 7 aylık hamile sigarayı bi türlü bırakamamış bi arkadaşım vardı. doktorun dediği 3 tane iç bari lafını 3 tanenin zararı olmaz olarak algılamıştı zavallım.

    ha tabi bu 3 tane ile kalmadı ve içtiği sigara sayısı günde bildiğin 10'u geçmeye başladı. bi gün birlikte kontrole gittik. doktora "sizin dediğiniz 3 tane sigarayı günde 10'a çıkardı" diye şikayet ettim. doktor ultrasona aldı kızı. yak dedi bi sigara.

    yuh dedim içimden doktora bak. arkadaşım şaşırdı tabi. yak dedi doktor yak...

    yaktı arkadaşım. bak şimdi sana ne gösterecem dedi ve 3 boyutlu ultrasonda arkadaşım içine bi nefes çekerken doktor da o sırada bebeğin yüzünü zoomladı...

    ben hayatımda böyle bi irkilme böyle bir rahatsız yüz ifadesi daha önce görmedim arkadaş.

    off off!

    sigara içerken keyif alan insanlardanım. bırakmayı da düşünmedim hiç. muhtemelen de başlayacam yine sütten kesilince miniğim. şu sıralar 5 aylık hamileyim. ama bana hamileyken sigara içmeyi savunmayın, yapmayın etmeyin.

    1 sigara; en fazla 10 fırt bilemedin 15 nefes olsun. 15 nefeslik zevk için değer mi o ifade bilemedim.

    o ifadeyi unutmam mümkün mü?

    unutulur mu?