hesabın var mı? giriş yap

  • tımarhanelerin başhekimlerine mektup açıklaması ile sunduğu metin, beni benden almıştır. yakarışı, yüzevurumu hatta onların yüzlerine tükürüşü aynen de şöyledir;

    baylar,
    hukuk ve gelenek, sizlere insan aklını değerlendirme hakkı tanıyor. bu muazzam ve haşmetli yetkiyi muhakeme yeteneklerinizle kullanmanız gerekmektedir. lütfen gülmeme izin verin. uygar toplumların, alimlerin ve yöneticilerin bu bönlükleri, psikiyatriye sonsuz bir doğaüstü bilgelik ihsan ediyor. mesleğinizin konumu önceden karara varmakla ödüllendiriliyor. burada biliminizin geçerliliğini de, akıl hastalığının varlığına dair şüpheleri de tartışma amacımız yok katiyetle. fakat, akıl ile maddenin arasındaki karışıklığın at koşturduğu yüz tane afra tafralı patolojik tanıdan, hâlâ kullanıldığı belirsiz yüz tane sınıflandırmadan kaç tanesinde, sizin bir çok esirinizin yaşadığı aklın dünyasına yaklaşmak için içtenlikle çaba gösterilmiştir? örneğin, sizden kaç kişi bir şizofrenin kendisine dadanmış rüyaları ya da imgelerinin karmakarışık bir kaç kelimesinden yakın?çok az kişiye nasip olacak bir görev için sizi eşit bulmamamız şaşırtmıyor. fakat sizi, darkafalı ya da değil, sadece belirli insanlara verilen bu yetkiyi, araştırmalarını aklın tahakkümünü müebbet hapisle cezalandırmayı tüm coşkunluğumuzla protesto ediyoruz. hem de ne hapis! hepimiz biliyoruz ki;hayır, çoğunluk tarafından bilinmiyor- tımarhaneler, akıl hastaneleri olmaktan uzak, yatanların bedava ve kullanışlı işgücü sağladığı ve vahşetin tek kural olduğu, sizlerin de buna izin verdiğiniz korku dolu hapishaneler. bilim ve adalet kisvesi altındaki bri tımarhane, kışlalarla, hapishaneyle ya da köle kolonisiyle karşılaştırılabilir ancak. keyfe keder mahpusluğa dair bir şüpheyi de dile getirmiyoruz burada. böylece sizleri telaşlı inkar derdinden korumuş oluruz. fakat kesinlikle belirtiyoruz ki, resmi tanımla deli diye tanımlanmış olan hastalarınızdan birçoğu keyfe keder içeride tutulmaktadır. hezeyanın serbest gelişmesine her türlü müdaheleyi protesto ediyoruz. hezeyan da insana ait diğer tüm fikir ve davranışlar kadar makul ve meşrudur. anti-sosyal eylemlerin baskı altına alınması prensip olarak kabul edilemez olduğu gibi saçmadır da ayrıca. çünkü bütün bireysel eylemler anti-sosyaldır. hepsinden öte, deliler toplumsal diktatörlüğün bireysel kurbanlarıdır. özellikle insana ait olan bireysellik adına, duyarlılıktan hüküm giymiş tüm bu kişilerin özgürlüğünü talep ediyoruz. hiçbir kanunun düşünen ve eyleme geçen insanlar kadar güçlü olmadığını sizlere bir kez daha hatırlatırız. bir kısım delinin tezahürlerinin muhteşem biçimde coşkulu mizacına değinmeden kendilerini takdir etmiş olamayız. basitçe belirtmek isteriz ki, onların gerçeklik konsepti de, davranışlarının doğurduğu sonuçlar da tamamen yasaldır. yarın sabah turunuzu atarken şunu asla unutmayın: dillerini bilmeden konuşmayı denediğiniz tüm o insanlara karşı tek avantajınız, kabul edin ki, elinizdeki güçtür. çünkü -nerede bok kokusu varsa, orada insan vardır.

    - antonin artaud / sürrealist devrim 15 nisan, 1925

  • iki uzun bir kısa biçiminde gerçekleşleştiyse s.o.s veriliyo demektir. hatun boğuluyor olabilir.

  • sol görüşün amerikanın kültürel yapısını değiştirdiğini alenen görmemize sebep olmuş olaydır.

    amerikan kültüründe böyle büyük etkinliklerde ofansif şakalar yapmak, birilerini yermek, kişinin kendiyle, geçmişiyle şakalar yapmak oturmuş ve sabit bir gelenektir. bir çoğumuz henüz doğmamışken bu şakalar amerikanın önemli etkinliklerinde yapılıyor ve gülünüyordu. sadece şahsi değil böyle etkinliklerin sunucuları endüstrinin yozlaşmasıyla, dini dogmalarla ve hatta tanrının kendiyle de dalga geçiyorlardı. herkes de elli altmış senedir bu şakalara gülüyordu. bırakın sahneye çıkıp tokat atmayı, bu şakadan katlarca fazla kabul edilemez şeylere gülünerek geçiliyordu.

    ne değişti?

    özellikle 15 yıldır süre gelen y kuşağı ve z kuşağıyla beraber sol görüşün amerikada ciddi olarak desteklenip yükselmesi bu tarz kültürel etkinlikleri de tabanından değiştirmeye başladı. 3. dalga feminizm, lgbtq+, azınlıklar gibi toplulukların bu sol görüşte yer etmesi, yer etmesiyle beraber bütün duygusal hassasiyetlerini, alınganlıklarını, kırılganlıklarını ve öfkelerini beraberinde getirmeleri ve özellikle sjw'lerin i'm offended kafa yapısını seneler içinde amerikan kültürüne ve hassasiyetine dahil etmesi sonucunda dünyanın en ünlü insanlarının amerikan kültürünün özünde olan eylemleri yaparken birbirlerine tokatlar atmasını izleyebiliyoruz.

    amerika için bu değişimin sancılı bir süreç olduğunu düşünüyorum. ülkemizde de yavaş yavaş yer etmeye başlayan bu hassasiyet kültürü amerikada bu noktaya gelmiş durumda. sol görüşün getirdiği bu hassasiyet ve alınganlığın hiçbir şekilde herhangi bir topluma yararlı olmadığını düşündüğümü de eklemeliyim.

    insanları hangi konularla ilgili şaka yapacağına - bu olay özelinde insan dediğimiz kişi amerikanın en ünlü ve en sevilen komedyenlerinden biri olmakta - tokat atarak karar veren, tokadı attıktan sonra da dünya barışının, azınlık ve kadın haklarının ne kadar önemli olduğunu anlatan insanlara ve onların bu iki yüzlü tezatlıklarına alışmalıyız sanırım.

    bir noktada ancak ve ancak heteroseksüel, beyaz erkeklerle ilgili şaka yapabileceğimiz noktaya gidişimiz ne yazık ki ünlülerin zeki insanlardan seçilmemesi sebebiyle hızlanmakta.

    amerika için hüzünlü bir tablo.

  • bir önceki entry'de çok güzel şekilde özetlenen, yeni çağın dinamiklerinin beraberinde getirdiği, ileride yaşadığımız döneme dair hatırlanacak / öne çıkanlar listesinde kendine yer bulacak olan taze kavram.

    aşağı yukarı iki yıllık bir geçmişe sahip olsa da, şimdiden `hipsturbia` (kendisinin bir bakıma tam zıttı olan bu kavrama da, ayrı başlık açmak gerek) ile 2020'lere damgasını vuracağı öngörülen yaşam tarzı.

    evet, hedef kitlesi y kuşağı namı değer millenials mensubu, young urbaners da denen expatler. kısaca, mümkünse farklı ekollerde lisans+ eğitime sahip, dünya ve farklı kültürlere karşı fazlasıyla açık ve meraklı, genel şartlara göre iyi para kazanıp, american dream'i en büyük kabusu olarak gören, parasını ev, araba vs. yerine gezip görmeye, deneyim yaşamaya harcayan/ harcamak isteyen duracell tavşanı enerjisine sahip insanlar.

    co-living'ler bu insanlara ev ve otel konforunun iyi dengelenmiş bir karışımını sunar. şehir merkezinde,özellikle -paradan bağımsız- ev bulmanın çok sıkıntılı olduğu popüler metropollerde- gösterişli, görece lüks ve bavulunu al gel ve hiçbir şeyin derdine düşme konseptli, ama hala -hedef kitlesi bazında- uygun fiyatlı evler.

    "e bu zaten yok muydu?uygun fiyatlı rezidans?" dediğinizi duyar gibiyim, işte tam bu noktada co-living'lerin alametifarikası ortaya çıkıyor.

    co- living'ler üyelerine, ilk dakikadan itibaren kapsamlı ve tatmin olma vaadli bir network ve event ağı sunuyor. böylece, yepisyeni ve az biraz paralı sudan çıkmış balığa eşit konumda olduğunuz, şehir/ ülkenizde anında sizi destekleyen ve kendinizi yalnız hissetmemenizi sağlayan kafa dengi bir sosyal çevreye girmiş oluyorsunuz.

  • bıkmadınız şu ne olursa akp'nin yararına olurcular bıkmadınız mübarek. osursak aman dikkatli osuralım ki diğer tarafa yararı olmasın diyecekler nerdeyse. abartmayın arkadaşım şunları gereksiz tolerans göstermeyin tepkinizi koyun yahu, bu nedir her zaman her yerde defans. böyle yapa yapa adamlar 17 yıldır ağ kurdular beğenmedikleri seçimi iptal ettiriyorlar cılkını çıkarıyorlar.

  • birgün sedat'la kanzuk dürümcüde bi'şeyler yiyorlar ve bir yandan da hararetli hararetli sözlüğün ticari itibari ve sansür konusunu tartışıyorlarmış. bir türlü aralarında sorunu çözemedikleri için, ikinci dürüm siparişlerini getiren garsona sormaya karar vermişler.

    neyse garson gelmiş. sedat dönmüş ve demiş ki,

    - hey garson şimdi sana, bir şirket yüzünden 1.300 yazarı uçuracağımı, 6.400 entryi sansürleyeceğimi, 150 başlığı tamamen sileceğimi ve şu ayranı da yere dökeceğimi söylesem ne dersin?

    - iyi de ayranı niye döktün aq :/

    cevabını alınca kanzuk'a dönmüş ve demiş ki,

    - dostum sana sözlükte sansürün kimsenin sikinde olmayacağını söylemiştim...

  • şu sözleri durumu özetliyor:

    "adli muayenem, pansumanım, ifade vermem şahsın göz altı süresinden uzun tuttu... şimdi bu adam dışarıda... "

  • dolar rekor kırarken hazine ve maliye bakanı niye sessiz diye sitem ediyorlardı, bence sessiz kalmaya devam etsin..

    stajyer damat bile bu kadar saçmalamamıştı..

    bu açıklamalar bile akp iktidarının artık fiilen bittiğini gösteriyor zira ya deliye yatıyorlar ya da abi bizim çapımız zaten buydu ne bekliyordunuz diyorlar...

  • yazarlığa meslek muamelsi yapanda, anca bizim ülkede olur.
    sen fikir adamısın ,düşünce insanısın,hayatta eksik ve yanlış gördüğün ne varsa bi şeyler yazmakla mükellefsin.
    aydınların sustuğu yerde ,cahiller bağırırmış.
    iki yıl sonra ülke çok farklı olacak sanki, yine gençler ölecek , yine zalım zülmüne devam edecek,ama bu arada senin paran bittiği için yazman gerekecek.

  • eren -ki kendisi 9 yaş, ilkokul 3 seviyesinde- son iki haftadır evde babaanne ve dede olduğundan, yayları iyice gevşetmiş, hoşgörüyü dibine kadar kullanmış, anne-babayı saç baş yoldurma seviyesine çıkarmıştır. aferin.

    saçımızı başımızı yolmamız yeterli gelmediğinden bi akşam şöyle ciddi bir ayar olsun diye, salonda masaya oturduk üç kişi ve başladık konuşmaya. arada o cevap vermediğinden monolog şeklinde gelişen konuşma şöyle;

    baba- eren sen böyle değildin ama!

    anne- yaptığının yanlış olduğunu biliyorsun değil mi?

    baba- oğlum babaanne ve deden çok yaşlı insanlar, onları kandırmak kolay ama kendini kandırırsın bak.

    anne- oğlum bak bu hayat bilgisi ödevin yapılmamış ama dedene yaptım demişsin, hoş bir şey mi bu?

    önünde cevaplanmamış iki sayfa test, tüm söylediklerimizi sadece bir baş sallamayla dinledi. baba her zaman olduğu gibi söylendikçe sinirlendi, sinirlendikçe söylendi, en sonunda kaş-göz etmemle kapıyı çarpıp odadan çıktı. yalnız kalınca "oğluşum hiç bir yorumda bulunmadın, ne düşünüyordun biz konuşurken, sence haksız mıyız?

    - yok haklısınız da anne, şey düşünüyordum; şimdi bana çok kızdınız ya siz, birden bir süper kahraman olsam, hemen fışşşt diye iki sayfa testi çözüversem, sonra siz şaşkın şaşkın bakarken sarılsam size, beni affediverseniz. böyle düşünüyordum, bunu hayal ediyordum.

    ben de düşünüyorum; birden bir süper kahraman olsam, çocuğumu üzmeden en doğru şekilde davranarak fışşşt diye büyütüversem, sarılsam ona sımsıkı, yetiştirirken istemeden de olsa yaptığım hatalardan dolayı beni affediverse.