hesabın var mı? giriş yap

  • genc muzisyenlere onemli tavsiyelerde bulunmus besteci.iste bazilari:

    *her zaman iyi akort edilmis alet uzerinde calisiniz.
    *iyi sayiniz. nice virtuozlarin calisi,sarhos bir adamin yuruyusune benzer.onlara ozenmeyiniz.
    *yarim yamalak calismayiniz.her zaman istekle calisiniz ve eserleri hicbir zaman yarim birakmayiniz.
    *kolay eserleri iyi ve guzel bir sekilde calmaya calisiniz;bu,guc bir eseri kotu calmaktan daha iyidir.
    *agirlasmak ve acele etmek iki buyuk hatadir.
    *calarken sizi dinleyenlerle ilgilenmeyiniz.
    *yaninizda hep iyi bilen biri sizi dinliyormus gibi calisiniz.
    *gosterisli calisa ozenmeyiniz.eserde,bestecinin dusunduklerini yerine getirmeye calisiniz.baska birsey aranmamalidir.fazlasi karikatur olur.
    *herkes birinci keman calmak isteseydi hicbir orkestra kurulamazdi.her muzisyen kendi yerini bulmalidir.
    *arkadaslariniz arasinda sizden daha cok bilenleri arayiniz.
    *korolarda sarki soyleyiniz ve ozellikle orta partileri soyleyiniz.bu,muzik kulturunuzu gelistirecektir.
    *halk sarkilarini iyi dinleyiniz;bunlar en guzel melodilerin kaynagidir ve her ulusun karakterini tasirlar.

    ayrica (bkz: leipzig)

  • süper demeç. içim soğuyor böyle şeyler gördükçe.

    memurlara da aşk olsun. tayinimiz çıkar, sürülürüz diye korkuyorlar. abi zaten çankırı’dasın lan. sürül belki ufkun açılır amk.

  • hayvan gibi dürtülerine hakim olamayıp üreyenlerce linç edilen insanlardır. evladım parası yoktur, imkanı yoktur, sağlık sorunu vardır, ne bileyim denk gelmemiştir hayatını birleştirecek birisi, evlendiği kadında veya erkekte sağlık problemi vardır, çocuğu olmuyordur, borçları çoktur...

    bir gelecek bırakamayacağı bir can dünyaya getirmek istemiyordur. ulan hepiniz çocuğunuza iyi bir hayat vereceğinizden emin misiniz? o çocuklar büyüdüğünde iş aradığında, üç kuruş için sabahın beşinde metrobüs beklediğinde göreceğim sizi. evlatlarınız sizi nasıl anacak bekleyin bakalım.

    yemin ediyorum maymundan hallice yorumlar baştan aşağı hayvansal dürtü. birisi "soyumun devam etmesi için" demiş evladım sen kimsin? senin soyun devam etse ne olur etmese ne olur? sen olmasan dünya ne kaybeder olsan ne kazanır?

  • kimse de cikip "madem oyleydi de daha once sen bu adami ne demeye milletvekili olarak tutuyordun?" demiyor mu bu beyanatin uzerine?

    evet, soru retorik.

  • delta plus varyantı vakalarından birinin istanbul'da olduğunu söyleyen koca, "bunlardan biri istanbul. ankara'da yok. diğer iki ili söylemeyeyim" dedi.

    neden? devlet sırrı mı bu? o illerde bulunan insanların daha dikkatli olmaları için gerekli değil mi bu?

    ekleme: turizm...

    "anan baban ölsün kardeşim bize ne biz niye eve kapanıyoruz?" diyen yazarları ortaya çıkaran durum. insan mıyız arkadaşlar?

  • abi anlamıyorum. adamlar %52 türk malı var içinde diyor.

    neyin %52'si. telefonun %100'ünden kasıt nedir?
    her parçayı mı bir mi sayıyorlar? mesela 100 parça var. vida, metal hepsini 1 saydık. 52 parça mı türkiye'de üretilmiş diyorlar...
    ya da telefon toplam 100 gram, 52 gramı mı türk malı?
    yazılım %100'ün neresinde?

    para olarak bakalım, 1 parça ya da 10 gram saydığın işlemci senin en pahalı elemanlarından biri. ram, işlemci, ekran, pil ve anakartı kendileri üretmiyor. ne kaldı ulan geriye?

    yeterli mühendis sayısı var ama ortaya ne çıkarmışlar kimse sorgulamıyor.

    not 1: bir elektronik eşyanın her bir parçasının türkiye'de üretilmesi imkansız. bu hastalıklı düşüncenin aynısı yerli araba muhabbetinde de vardı. %100 yerli olayı ütopya, kabulüm. aynı parçadan milyonlarca üreten firmalardan daha pahalıya daha dandiğini yaparsın. sürüm de ar-ge de onda çünkü.
    kaldı ki apple bile montaj dahil* üretimini dışarı* yaptırıyor.
    ama vestel bastıra bastıra "yerli üretimiz" diyor, yüzde veriyor ki salladığı anlaşılmasın, milliyetçi insanların duygularını kullanıyor sanki. sonra utanmadan "ithal telefonların vergisini arttırın" diye çığırıyor. ama kendisinin montaj için ithal ettiği parçalarla cari açığın yine anası belleniyor.

    not 2: ne kadarı yerli sorusuna bir cevap buldum.
    https://www.dropbox.com/…g/bwtcxncccae3wp3.jpg?dl=0
    elektronik olarak sandığımdan daha çok katkı sağlamışlar. yüzdelik dilimi neye göre belirlemişler hala bulamadım, tahminlere açık. en nihayetinde sonuçlar devlete vergi baskısını gerektirecek kadar "şımarmayı" haklı göstermiyor.

  • düşünsene; atanmış iç işleri bakanı, seçilmiş ibb başkanı'na milyonlar önünde durduk yere ahmak diyor.

    gazetecinin sorusu üzerine; ibb başkanı “dünyanın en salakça nedenleriyle” iptal edilen ibb seçimlerinde kararı alan zihniyete, otoriteye söylemiştir, kendisine söylenen hakareti iade ederek.

    üstteki yazar gelmiş burada; yok ysk üyelerine söyledi, yok yüksek merciyi küçülttü falan ağlıyor. oğlum siz gerçekleri bile bile nasıl böyle kaşarlıklar yapıyorsunuz?!

    ysk üyelerinden bir adet dava başvurusu yok. kendiniz çalıp, kendiniz oynuyorsunuz.

    aklınızı ya yemişsiniz ya da satmışsınız birilerine.

  • muhtemelen başarısız bir prank'tir. uzaylıların insan formunda yani humanoid olarak tasvir edilegelmiş olması sinemada bugünkü cgi tekniklerinin olmaması, bu tip kostümler üretmenin daha kolay olması ve bu şekilde onu insanla akrabalaştırarak ruh vermenin ve iletişim kurmanın kolay olmasıyla ilgilidir. farklı kıtalardaki canlılar bile bu kadar farklı evrimleşirken farklı bir galaksiden gelen bir canlının toplama kampından kaçmış kemikleri sayılan koca kafalı bir insan gibi görünmesi akla ve mantığa aykırıdır. bu ancak "insanı uzaylılar yarattı" teorisiyle birlikte ileri sürülebilecek iddia olabilir, lakin 200 bin sene önce gelip dünyada insanı yaratan uzaylının 200 bin sene sonra gelip motor arızası nedeniyle nevada'ya falan çakılacağını düşünebilene de herhalde bir ödül falan vermek gerekir.

    debe editi: gezi şehitleri ölümsüzdür.

  • malum yazarın lord eddard stark'tan ifşalı basın açıklaması başlığındaki açıklama entrysinde "üç gün önce bir arkadaşla konuşmamız" parantezinde kanıt olarak gösterdiği twitter mesajlaşması görselinde yaptığı hile.

    mesajların altındaki tarihler photoshop ile oluşturulmuş. zira her birinin üst boşluk (margin) değeri birbirinden farklı. buyrun:

    https://hizliresim.com/lb9bzg

    bu tür arabirimlerdeki element konumları css ile belirlenir, ve birbirinden farklı olamaz. fakat burda kimi 5 piksel, kimi 9 piksel, kimi bilmem ne bela.

    kahve iziyle belge eskiten kafa, heyecandan pikselleri de hesap etmiyor demek ki.

  • psikolojide fobi ve baska bir takim davranis bozukluklarinin tedavisinde kullanilan bir yontemdir. ingilizcesi “systematic desensitization”. bu yontem hastanin kendini rahat hissettigi bir ortamda korku ya da tedirginlik kaynagi ile yavas yavas artan dozlarda yuzlestirilmesi sonucu tedirginliginden zamanla kurtulmasi uzerine kurulmustur. ornegin orumcek korkusu* olan bir kisi icin once cam bir kavanozda bulunan orumcege uzaktan bakma seklinde baslayan tedavi, orumcegin hastanin elinin uzerinde gezinebilmesi ile son bulmaktadir.

    buraya kadar hersey iyi, hos. ancak bir zamandir bu ifade sık sık kulagimda cinlar oldu. ozellikle haberlerde kafalarina kursun sikilan insanlari sicacik evimde ayaklarimi uzatmis izlerken, afrika'da acliktan ve savastan kirilan insanlara portakalimi soyma esnasinda soyle bir goz atarken, bir okuldaki can pazarini aksiyon filmi tadinda merakla takip ederken. simdilerde cok sevilen bir soylem var: biri olan biten bir takim seylerden rahatsizlik duydugunu ve gelecek icin endiselerini dile getirdiginde hemen “paranoyak olma” yaniti yapistirilmakta. ama saniyorum ki azicik paranoyanin kimseye pek bir zarari yok. paranoya yapilmasi gereken bir durum da bugunku medyanin yuklendigi “misyon”. vahset goruntuleri gunun her saatinde dizi, film, hatta haber diye tanimladiklari sey kapsaminda bile rahatlikla yayinlanabilmekte. bu durum olume ve aciya karsi duyarsizligi gelistirmenin yanisira toplumdaki siddet egilimindeki artisa tek basina olmamakla birlikte onemli bir katki saglamaktadir ki bu ikinci etki ayri bir basligin konusudur.

    medyanin sistematik duyarsizlastirma politikasi televole, bbg, gelinim olur musun, unluler ciftligi gibi sistematik beyinsizlestirme ve apolitizasyon programlari ile birlesince hos bir tat elde edilmektedir. bir de bunun ustune fantastik-mistik gerilim turunde programlarla cila cekildiginde afyon yutmus, kivama gelmis bir toplum artik servise hazirdir. afiyet olsun.