hesabın var mı? giriş yap

  • ingilizcede neden sesli harfler alıştığımızın dışında seslendiriliyor sorusunun cevabı oldu. meğersem bu olay öncesi kelimeler tıpkı türkçedeki gibi yazıldığı gibi okunurmuş. yani düşünsenize bir ingilizin make'i "meyk" diye değil de "mak" diye okuduğunu. kulağa ne kadar garip geliyor. adamlar knight'a bugün "nayt" derken o tarihlerde "knist" gibi bir şey diyormuş

    esasında bu değişimin en bariz örneği de huskarl kelimesinde. o kelimenin ingilizcede yazılışı housecarl şeklinde, house orada bildiğin ev anlamında, o tarihlerde "hus" diye söylenen kelime olmuş sana "haus".

    bu ünlü kaymasının sebebini merak ettim. wikipedia'da kesin olarak bir görüş birliği olmasa da o dönem istilacı normanların gelişiyle fransızcanın etkisine giren ingilizce, telaffuzları da fransızcadan almaya başladığından yavaş yavaş eski söylenişleri unutarak yenilerin benimsendiği görüşü ağır basıyor denilmekte. bir de fransız kökenliler elit tabaka iken, anglosaksonların avam kesim oluşu ve bu avam kesimin elit kesime özenerek onların söylediklerini taklit ettikleri düşüncesi var. bu bence aynı zamanda ingilizcede neden bu kadar fransızca kökenli kelime olduğunu da açıklıyor sanki.

  • daha çok alsınlar, daha çok yesinler. aksırıncaya tıksırıncaya kadar yesinler. bu ülkeden, bu milletten hiçbir halt olmaz. altı ay sonra bu fatih terim'e aslında haksızlık yapıldı denilip galatasaray'ın ya da milli takımın başına yine getirilir. bu seferkinin iki katı para verilir. yiyin ulan, hakkınızdır. hak ettiğimizdir.

  • oktofobi, sekiz rakamından korkma durumudur. ilginç bir şekilde, sayıların kendisinden korkma (aritmofobi) ve on üç sayısı korkusu (triskaidekafobi) dışında, belirli sayılara yönelik bilinen birkaç fobi vardır. oktofobisi olan insanlar, "8" olarak yazılan sekiz sembolünden korkarlar. ayrıca sekizli gruplar halinde sunulan nesnelerden de korkabilirler.

    bu nadir fobi, 8'in sonsuzluk işaretine benzerliğie veya ayın sekizinde meydana gelen bir kaza gibi, sekiz sayısını içeren travmatik bir olaydan kaynaklı olabilir.

  • şaka maka gözlerimin dolmasına sebep olan açıklama. 25 sene önce okumaya başladım. disiplinli bir okuldu. hayata karışamadım. sokakta fazla vakit geçirebilen bir çocuk değildim. bana kalırsa pek de çocukluğumu yaşayamadım. burjuva tipi sosyal aktivitelerle geçti ömrüm. okula gittim. kursa gittim. yabancı dil öğrendim. sınavlara girdim. iyi derecede ofis programlarına hakimim. presentabl denen bir sıfat var ya hani, onun kelime karşılığı olacak şekilde yetiştirildim. sebebi iyi bir işe girmekti, iyi para kazanmaktı, hayatım, ailemden gördüğüm gibi devam etsin diyeydi hepsi. artık ne için uğraştığımı, neden bir çocukluğum olmadığını, neden hayatımın hiçbir noktasının tadını tasasız biçimde geçiremediğimi bilmiyorum. bana harcanan para bankaya koyulmuş olsaydı, şu anki gelirimin onlarca katını alıyor olurduk. milyarlar... hepsi çöp. bu ülkede bi boka yaramıyor eğitimli ve kültürlü bir insan olmak. kimse, aa maaşallah yavrumuz da ne kadar insaflı ve merhametli demiyor. herkes paranın ve gücün önünde ceket ilikliyor.

    niye okuduk, niye senelerimi çaldınız el birliğiyle? sağıma bakıyorum cahil, soluma bakıyorum cahil. kimse de aa ne cahil adam demiyor.

    deliler, cahiller ve ölüler... öylesine mutlular ki! yalnızca çevrelerindekiler acı çekiyor.

  • doğal ve aklı selim bir insan hareketidir.

    memleketimin tek bir kedisi tüm arap milletinden daha değerlidir.

    cok da sikimdeydi arapların ölümü, üstelik soykırımmış ne soykırımı lan? adamların ülkesinde müzik festivaline pubg oynar gibi paraşütle inip masum sivilleri öldürüp israil'in size kanka önemli değil ya demesini mi bekliyordunuz?

  • sikimin üstadı.

    edit: fesli deli bekir atatürk'e en ağır hakaretleri ederken kimsenin sesi çıkmıyordu. şimdi özelden bu deliye neden böyle bir ifade kullandığım soruluyor. mevzu hatıraya sahip çıkmaksa ey siyasal islamcılar siz de adam gibi saygı duyacaksınız. duymuyorsanız da saygı beklemeyeceksiniz.

  • "bir adam tanıdım, kafasız bir kadına yaşamının yirmi yılını verdi. her şeyi feda etti ona; dostlarını, emeğini, dürüstlüğünü bile.. ama bir akşam, kadını hiç sevmemiş olduğunu anladı. canı sıkılıyordu, hepsi bu. insanların çoğu gibi canı sıkılıyordu."

    tokat gibi resmen, oturup üstüne bir süre düşünmüştüm ilk okuduğum vakit.

    (bkz: albert camus)
    (bkz: düşüş)