hesabın var mı? giriş yap

  • besteci wolfgang amadeus mozart, erken gelişmişliği, üretkenliği ve güzel ve unutulmaz melodileriyle hatırlanır. eine kleine nachtmusik'in ünlü açılış notalarına saygısızlık etmek istemem ama muhtemelen mozart ile ilişkilendirilen en tanıdık melodi ingilizce konuşanlar tarafından "twinkle, twinkle, little star" olarak bilinir. gerçekten de bu melodinin mozart'ın çocukken ablası nannerl için yazdığı ilk bestelerinden biri olduğuna inanılır. ne yazık ki bu hikaye doğru değil.

    doğru olan, mozart'ın piyano için bu melodinin bir dizi varyasyonunu bestelemiş olduğudur. bu çeşitlemeler muhtemelen 1780'lerin başında, mozart genç bir adamken yazılmış ve mozart'ın ders verdiği müzik öğrencileri için piyano alıştırmaları olarak düşünülmüş olabilir. eserin tamamı 1785 yılında yayınlanmış ve o dönemde popüler olan bir fransız halk şarkısı olan "ah, vous dirai-je, maman" üzerine varyasyonlar olarak tanımlanmıştır. işte bu şarkının sözlerinin kabaca çevirisi (ah, devrim öncesi fransa'nın aptallığı):

    ah, anne, sana söyleyebilseydim / ıstırabımın nedenini / babam bir yetişkin gibi / mantıklı olmamı istiyor / ama ben diyorum ki tatlılar / mantıktan daha değerli
    peki melodinin kendisini kim besteledi? kimse bilmiyor. "ah, vous dirai-je, maman" melodisi ilk olarak (sözler olmadan) les amusements d'une heure et demy (1761) adlı bahçe partilerinde çalınacak müzik koleksiyonunda yayınlanmıştır. derleme boüin adında bir adama atfedilir, ancak müziği bizzat yazdığına dair bir kanıt yoktur. bazı akademisyenler melodinin 1740 kadar eski olabileceğini öne sürmüş olsa da, bestecisinin kimliği hala bir gizemdir.

    "twinkle, twinkle, little star "a gelince, ingiliz yazar jane taylor tarafından yazılmış bir şiir olarak ortaya çıkmış ve 1806 yılında "the star" adıyla yayınlanmıştır. bir süre sonra şiir "ah, vous dirai-je, maman" melodisine uyarlanmıştır. (sözlerin ve müziğin bir arada görüldüğü bilinen en eski tarih 1838'dir). daha önce fark etmiş olabileceğiniz gibi, melodi için alternatif sözlerin tek seti bu değildir. melodiyi kullanan diğer şarkılar arasında "baa, baa, black sheep", alfabe şarkısı ("a-b-c-d-e-f-g") ve bir almanca şarkı ("ıst das nicht ein schnitzelbank?") bulunmaktadır.

    kaynaklar yazı içinde linklenmiştir.

  • dedesini ve babasını kanserden kaybetmiş biri olarak hiç ama hiç üzülmediğim durum. ne üzüleyim lan? adam ın elinde kaç kişinin kanı var.

    sırf babamla aynı hastalığa sahip diye bir sürü gencin ölüm emirini veren birine üzülmem. sırf bu nedenle üzülen de gerizekalının önde gidenidir. ülke olarak neye empati duymamız gerektiğini bir türlü öğrenemedik.

  • su fed konusunda herkes birseyler karalamis ve bu konuda bilgisi az olanlarin veya hic olmayanlarin kafasi karismis. fed nedir, ne ise yarar, bilale anlatir gibi aciklayayim.

    soru 1: fed nedir?

    cevap 1: fed abd merkez bankasidir.

    soru 2: fed'in gorevi nedir?

    cevap 2: fed'in kendisine gorev belledigi 2 sey var ve geri kalan hersey bu iki seye bagimli. ilk olarak abd'deki enflasyonu belli bir cercevede stabil halde tutmak, ikincisi de abd'deki issizlik oranini stabil olarak belli bir cercevede tutmak.

    soru 3: nasil yani? neden "enflasyon ve issizligi sifirlamak" demedin de "stabil hale getirmek" dedin? fed'in amaci bunlari sifirlamak degil mi?

    cevap 3: hayir. fed'in amaci enflasyonu %2 civarinda, issizligi de %3-4 civarinda tutmak. fed her ne kadar ne enflasyonun ne de issizligin artmasini istese de bunlarin sifirlanmasini da istemiyor. fed'in gozunde (ve kapitalizmde) issizligin sifir olmasi demek sirketlerin calistiracak eleman bulamamasi demektir. issizligin %3'un altina inmesi maaslari kontrolsuz bir sekilde arttiracagi ve sirketler mevcut isciler icin rekabete girip zarar etmeye baslayacagi icin fed issizligi bu rakamin altina indirmek istemiyor. enflasyonun da sifirlanmasi istenmiyor cunku enflasyonun sifirlanmasi demek uretilen hizmet ve urunlere olan talebin azalmasi demektir. zira kapitalizmin bir numarali kurali esya ve hizmetlerin bedelinin arz-talep dengesinde olmasidir. ekonomilerin saglikli bir sekilde buyumesi icin enflasyonun %2 civarinda tutulmasi ongorulmustur.

    soru 4: fed issizligi ve enflasyonu nasil etkilebilir ki? ornegin issizligi dusurmek icin sirketleri eleman almaya mi zorluyorlar?

    cevap 4: fed'in elinde 2 tane arac var. biri piyasadaki para hacmini arttirmak, digeri de kisa donem faiz oranlarini belirlemek. fed bu ikisini kullanarak ekonomiye direk olmasa da dolayli yoldan etki yapmayi planliyor. faiz oranlarinin kisa donemde ekonomiye 3 etkisi var: 1) faiz oranlari dusukse insanlar paralarini bankada tutmak yerine harcarlar veya yatirim yaparlar, 2) faiz oranlari dusukse sirketler borc alip yatirim yaparken daha cesur davranirlar, 3) faiz oranlari dusukse insanlarin borc alip odemesi kolaylasir. kisaca faiz oranlari dusukken para biriktirme oranlari duser, yatirim ve harcamalar artar ve bu ekonomi icin kisa vadede iyidir ama uzun vadede enflasyona sebep olur. bu yuzden enflasyonun ilk isaretleri gorununce faiz oranlari yeniden yukseltilir.

    soru 5: fed faizleri dusurunce turkiye, cin, brezilya gibi gelismekte olan ulkeler bundan nasil nasipleniyor?

    cevap 5: para parayi ceker derler, ki sonuna kadar dogrudur. simdi bir bankamiz var ve banka parasini faiz veren bir yere yatirip parasina para katmak istiyor, zira bankanin musterileri de kendilerine faiz odenmesini istiyor. abd devleti dolar adli para birimine hakim oldugu icin abd devletine verilen borclar en guvenli borc olarak kabul ediliyor. yani ben abd'ye dolar uzerinden borc verirsem o borcun geri odenecegini bilirim. bu yuzden abd'ye borc verirken faiz orani daha dusuk tutulur. ornegin abd'de 10 yillik borc vermenin faiz orani %3 ise turkiye'de 10 yillik borc vermenin faiz orani %7-8 olabiliyor. bu durumda banka "ben parami odemesi garanti olan abd'ye mi yatirayim yoksa kucuk de olsa risk tasiyan turkiye'ye yatirip daha mi cok faiz alayim" diye dusunuyor. abd'deki faiz oranlari dusunce bankalar daha fazla faiz kazanabilmek icin baska ulkelere borc verip risk almak zorunda kaliyor. bu yuzden turkiye, brezilya gibi ulkeler bu durumdan nasipleniyor.

    soru 6: sonra fed paralari geri mi cagiriyor?

    cevap 6: burada "geri cagirma" diye bir sey yok. fed faizleri arttirinca dogal olarak paranin bir kismi riskin daha az oldugu abd'ye geri donuyor. aslinda fed sadece kisa donem faiz oranlarini belirliyor. yani uzun donemde yine faiz oranlarini pazarin kendisi belirliyor.

    soru 7: o nasil oluyor?

    cevap 7: simdi abd devleti borc alacagi zaman bankalara, sigorta sirketlerine, cesitli ulkelere filan gidip "100 milyar dolarlik borc almam gerekiyor" diyor. bu kisi ve kurumlar da "borc veririz de yuzde kac faiz verirsin" diyorlar. abd %4 deyince bazilari vazgeciyor bazilari "bana uyar reyis" diyor. eger "bana uyar reyis" diyenlerin verecegi borc toplamda 100 milyar dolara ulasirsa olay kapaniyor. yok eger bu adamlarda sadece 80 milyar dolar varsa geri kalan 20 milyar dolari alabilmek icin faiz orani yukselecektir. abd bu kez vazgecenleri ikna etmek icin %4 yerine %5 vermeye calisacaktir. bunun tam tersi de gecerli. abd %4 faizle 100 milyar dolar borc almak istiyor ama piyasada abd'ye borc vermek isteyen o kadar cok banka ve kurum var ki 200 milyar dolar para toplaniyor. bu durumda devlet de "madem herkes bana borc vermek istiyor, ben de sadece %3 faiz oderim" diyor.

    soru 8: peki bu uzun vadede halkin kullanacagi faiz oranini nasil etkiliyor?

    cevap 8: amerikali john abimiz teksas'ta (bu kez oregon degil teksas'i ornek veriyorum) ev alacagi sirada bankaya gidip kredi cekiyor. bankadan 200 bin dolar ceken john abimize banka "ben bu parayi sana %5 faizle veririm cunku amerika devleti bile borcuna %4 faiz oduyor" diyor. bu durumda abd devletinin odedigi faiz orani abd halkinin ev kredisi alirken odedigi faiz oranini belirliyor.

    soru 9: peki bu turkiye'deki tuketiciyi nasil etkiliyor?

    cevap 9: abd'de ekonomi yavaslarsa bankalar borc verecek adam bulabilmek icin faizleri dusuruyorlar. bu da ise yaramazsa bu kez yabanci bankalara dolar bazli borc vermeye basliyorlar. yabanci bankalar da kendi ulkelerinde borc verirken bu faiz oranini baz aliyor. boylece fed'in belirledigi ve amerikan hukumetinin kullandigi faiz orani turkiye'de ev kredisi almak isteyen mehmet agayi etkilemis oluyor.

    soru 10: bu arada dolar niye deger kazaniyor?

    cevap 10: abd'deki faiz orani artinca herkes abd'ye borc verip garanti faiz kazanmak istiyor ama abd'ye borc verebilmek icin dolar'a sahip olmaniz gerekir. bu durumda banka ve kurumlar abd'ye borc verebilmek icin eldeki parayi dolara ceviriyor, herkes dolara yuklenince dolar degerleniyor.

    soru 11: fed'e abd devleti sahip degil mi?

    cevap 11: fed devletten bagimsiz ama devletin denetimi altinda olan bir kurum. kurum yolsuzluga bulasmadikca veya abd ekonomisi yere cakilmadikca devlet genelde kurumu kendi haline birakiyor. abd ekonomisi yere cakilsa bile devlet fed'e direk mudahele edemiyor ama fed'in harekete gecmesi icin siyasi baski uygulayabiliyor. bir de fed'deki bazi yoneticileri abd devleti atiyor. yine de fed kagit uzerinde ozerk ve bagimsiz bir kurum.

    soru 12: bu mantiga gore faizlerin dusuk olmasi halk ve ekonomi icin iyi ama bankalar icin kotu mu oluyor?

    cevap 12: tam anlamiyla degil. eknomi krizdeyken veya krizden yeni cikip toparlanma asamasindayken dusuk faizler ekonominin buyumesini tetikler ama ekonomi ayaklari uzerinde durabiliyorken dusuk faizler devam ederse enflasyon tetiklenebilir. bu da herkes icin kotudur.

    soru 13: fed'in amaci abd'de issizligi ve enflasyonu kontrol altinda tutmaktir diyorsun ama fed'in yaptiklarinin etkileri tum dunya'da goruluyor. fed'in amaclari arasinda neden "tum dunya'da issizligi ve enflasyonu kontrol altina almak" yok da sadece abd var.

    cevap 13: cunku fed sadece dolara direkt etki edebiliyor ve diger para birimlerine mudahele etme yetki ve gorevi diger merkez bankalarina verilmis. zaten fed uluslararasi bir kurum olmadigi icin kagit uzerindeki amaclari abd'yle sinirlidir ama abd ekonomisi dunya ekonomisiyle baglantili oldugu icin de bir yandan boyle bir paradoks olusuyor iste.

    http://goo.gl/jbof6h

  • adamın teki bilgeye gider ve sorar:

    - üstad, kendi kusurlarımı nasıl bilebilirim?
    bilge sorar:
    - evli misin?

    evet der adam. bilge yanıtını alınca devam eder:
    - o zaman işin kolay demektir. karına sadece onun bir kusurunu söylemen yeter.
    o sana; senin, annenin, babanın, kardeşlerinin hatta yedi sülanenin kusurlarını sayar, topluca öğrenirsin.

  • insanları konuşmaları yada şekliyle değerlendirip ezik diyen ezik insanın açtığı ezik başlıktır bu başlık.

  • şu fotoğrafta da fantastik duran akp'li bakanın garip açıklamasıdır.

    tamam anladık, tanrınız o adam olmuş da, her söze başlayınca onun adıyla başlamanız da suyunu çıkarıyor artık.

    +sayın nebati, bugünkü sporunuz nasıldı?
    -öncelikle liderimiz, önderimiz, biricik varlık nedenimiz olan sayın cumhurbaşkanımızın destekleriyle sporumuzu yaptık. onun talimatları doğrultusunda kültür fizik hareketleri yaparak, yine onun gözlemleri, bakın altını çiziyorum: sayın cumhurbaşkanımızın bizzat kendi gözleriyle bizi izlemesi yoluyla sporumuzu çok şükür tamamladık. bu konuda sayın cumhurbaşkanımıza liderliği için sonsuz şükranlarımı sunuyorum. o yarattı bizi.

  • kuzey ordusu ile gettysburg’da karşılaşmaya karar veren lee, generallerine bu kasabaya gelmelerini ve ordunun tamamı bir araya gelene karar çatışmaya girmemelerini emreder. bu arada kuzeylilerin öncü kuvvetleri de kasabaya yaklaşmıştır. hatta kuzeylilerin john buford komutasındaki süvarileri gettysburg çevresinde keşif bile yapmaktadır. işte bu keşifler sırasında 30 haziran günü buford, güneylilerin gettysburg’a doğru ilerlediğini, bu hızla kasabaya ve kasabanın güneyindeki tepelere kuzeyli piyadelerden daha önce vararak burayı tahkim edeceklerini, böyle olursa da kuzey’i bir yenilginin daha beklediğini fark eder. 30 haziran akşamı kendisine en yakın piyade kolordusunun komutanı john reynolds’a bir haberci ile bir mektup ulaştırır. gettysburg’un kuzeyinde savunmaya geçeceğini, reynolds’un piyadesi gelene kadar savunmaya çalışacağını, reynolds’un elini çabuk tutması gerektiğini bildirir. güneyliler, kuzeylilerin kendi hareketlerini izlediğini bilmemektedir.

    1 temmuz 1863 sabahı güneyliler planladıkları gibi gettysburg’a ilerlemeyi sürdürürler. öğle yemeğini gettysburg’da yemeyi düşünmektedirler. bu sırada top sesleri yükselmeye başlar. buford, reynolds’a yazdığı gibi elindeki kuvvetle savunmaya geçmiş, güneyliler ile çarpışmaya girişmiştir. lee, kesin olarak çarpışmaya girilmemesini emrettiği için küplere biner. stuart hala ortalıkta olmadığı için atına atlayıp ne olduğuna bakmaya gider. gördüğü sahne karşısında şaşkındır. bir o kadar da merak içindedir. çarpışan kuzeyliler hangi birliğe aittir? neden yakın çevresinde başka asker yoktur? kuzey ordusunun geri kalanı nerededir? lee karşısında ne olduğunu bilemediği için bir karar veremez. kendi emrine kadar kimsenin çarpışmaya girmesini istemediğini generallerine hatırlatır. bu sırada buford’un süvarisi ufak ufak geri çekilmektedir. birlikleri artık dağılmaya yakınken kuzeyli reynolds’un güçleri savaş alanına yetişirler ve süvarilerin yerini alırlar. hem kuzeyliler hem de güneyliler gettysburg’a yaklaşmaka, savaşa katılan asker sayısı an be an artmaktadır. durumu gören lee savaşın istememesine rağmen başladığını kabul eder ve bütün generallerine kuzeylileri gördükleri yerde saldırmalarını ve takip etmelerini emreder. takviyeler savaş alanına akmasına karşın güneyliler halen daha kalabalıktır. bunun sonucunda çatışmaya girdikleri kuzeylileri şehrin güneyine püskürtürler ve kasabayı ele geçiririler. akşama doğru kuzeyliler dağınık biçimde geri çekilmektedirler. lee generallerinden robert ewell’e kasabanın hemen güneyindeki, savaş alanına hakim mezarlığın bulunduğu tepeyi mümkünse ele geçirmesini söyler. bu emir geldiği sırada tepe boş, en yakın kuzeyli birlikler ise uzaktadır. ewell savaşın gidişini etkileyen en önemli iki karardan birini vererek tepeyi işgal etmez. akşam olur. günün galibi güneydir. fakat kuzey ordusunun büyük bölümü savaş alanına intikal etmiş ve gettysburg’un güneyindeki savunmaya uygun tepelere yerleşmiştir.

    2 temmuz 1863 sabahı kuzeyliler gettysburg’un güneyindeki zoka biçimindeki tepelere hakimdirler. güneyliler ise tepelerin etrafını sarmakla birlikte bir kuşatma hareketine girişmemiş durumdadırlar. lee her cephede doğrudan kuzeylilere saldırmayı düşünmektedir. yardımcısı longstreet ise, şimdiye kadar kazandıkları çarpışmaları savunmada kalarak kazandıklarını, bu arazinin bu yapıda olmadığını, tepelere karşı saldıracaklarını söyler. kuzeylileri washington’dan bu kadar uzakta yakalamışken hızlı bir hareketle kuzey ordusu ile washington arasına girip, kendilerini savunmaya daha uygun bir yerde karşılaşmanın mantıklı olduğunu anlatmaya çalışır. lee ise kuzeylileri adeta süpürdükleri bir günün ertesinde geri dönüp gitmenin ordunun morali için olmadığını artık inceldiği yerden kopması gerektiğini söyler ve kararını değiştirmez.

    http://en.wikipedia.org/…ysburg_battle_map_day3.png

    her cephede süren çatışmalar sonucunda güneyliler kuzey hatlarını yaramazlar. cephe güneye doğru kuzeylilerin yerleştirebilecekleri başka birlik kalmayıncaya kadar uzar. kuzeylilerin sol kanadının en ucuna maine'den edebiyat profesörü joshua chamberlain komutasındaki 20. maine piyade alayı yerleştirir. komutanın emirleri açık ve kesindir: ne olursa olsun geri çekilmeyeceksin. geri çekilirsen sol kanadımız açıkta kalır. güneyliler sol kanattan başlayarak bütün hattı süpürürler. ne yapıp yapıp tepeyi elinde tutacaksın! emirlerle, savaş alanının güneyinde kalıp, alana tamamen hakim little round top tepesine yerleştirilen chamberlain ve askerleri güneylilerin hücumu başlamadan savunma hazırlıklarına girişir. bu sırada güney ordusunun sağ kanadına komuta eden longstreet, öğleden sonra 2'ye kadar takviyelerin gelmesini bekleyip herhangi bir saldırı yapmaz. iç savaştan sonra birçok güneyli general longstreet'i kendileri ile senkronize olarak saldırı yapmadığı için savaşı kaybettiklerini, longstreet'in güneyin davasına ihanet ettiğini iddia edeceklerdir. neyse. longstreet takviyelerin yetişemeyeceğini anlayınca elindekileri salar kuzeylilerin sol kanadına. saldıran tümenin başında longstreet'in en çok güvendiği komutanı john bell hood vardır. hood, tepenin kayalık ve dik olduğunu, kayaları geçseler bile sık ormana gireceklerini, tepeyi alsalar bile çok fazla kayıp vereceklerini, taktik avantajı kullanamayacaklarını söyler. bunun yerine cepheyi kuzeylilerin sol kanadından güneye kaydırarak kuzeylilerin arkasına çıkmayı teklif eder. longstreet hood'un haklı olduğunu ve kendisine başından beri katıldığını fakat emrin lee'den geldiğini ve bu tür bir çevirme hareketine izinleri olmadığını söylerek cevap verir. hood istemeyerek te olsa saldırıya başlar. gettysburg savaşı'nın belki de en kritik çatışması başlamıştır. güneyliler adım adım tepeye doğru ilerlerler. tepeye vardıklarında onları 20. maine piyade alayı beklemektedir. maine alayı cephanesi bitene kadar bölgesini savunur ve geri çekilmez. cephane bittikten sonra chamberlain cesaret isteyen bir karar verir: geri çekilemez, geri çekilirse kanat düşer. yerinde bekleyemez, ateş edecek mermisi kalmamıştır. askerlerin süngü takmasını ve emir verdiğinde hücuma geçmelerini söyler. kendilerinden sayıca kalabalık güneylilere saldırmak açıkça deliliktir. ama ellerinde kalan tek seçenektir. yeniden tepeyi zorlayan güneyliler tepeyi tırmanmakla meşgulken tepeden süngü hücumuyla kuzeyliler akın etmektedir. gafil avlanan güneylilerin birçoğu ateş bile edemeden süngülerin hedefi olur. birçoğu da ya teslim olur ya da arkasına bakmadan kaçar. saatler süren hücumla tepeyi adım adım alabilen güneyliler, birkaç dakikada tepeyi teslim ederek geri çekilirler. gettysburg meydan savaşı'nın taktik olarak en kritik çarpışması son bulmuştur. gün boyunca cephenin farklı yerlerinde benzer sahneler yaşanır. güneyliler tepeleri almaya çok yaklaşır ama hepsinde geri püskürtülürler. çarpışma üçüncü gününe uzarken güneylilerin ve kuzeylilerin iç savaşın kaderini belirleyeceğini anladıkları çarpışma olmuştur.