hesabın var mı? giriş yap

  • morgan freeman'a bir röportajında sorulur:

    "shawshank redemption filminde zenci bir mahkumu oynadınız....."

    sorunun devamı gelmeden freeman muhabirin sözünü keser:

    "ben zenci bir mahkumu oynamadım. ben zenciyim ve bir mahkumu oynadım."

  • köy yerlerinde altyapı olmadığı için foseptik çukuruna asılan sakatat hikayesi geldi aklıma:

    okulların tatile girmesiyle köydeki evlerine giden aileler, yaz tatili bittiğinde, evden çıkmadan önce bir kuzu ciğerini ipe bağlayıp tuvaletin çukurunun üzerine asarmış.
    döndüklerinde foseptik çukurunun tertemiz ve bomboş olduğunu görürlermiş...

    sistem şöyle çalışıyor:

    asılı olan ciğere, bir müddet sonra kurtçuklar üşüşüyor. o kurtçuklar ciğeri yiyip çoğalıyor. onlar çoğaldıkça ciğer azalıyor.
    bir gün kurtçuklar ciğeri tamamen bitirince, aşağıya düşüyorlar. bu sefer oradaki pislikleri yemeğe başlıyorlar...
    kurtçuklar yine çoğalmaya başlıyor; bu defa da çukurdaki pislikler azalıyor, çukurdaki pislikleri de yiyip bitiriyorlar...
    aç kalan kurtçuklar, en sonunda birbirlerini yemeye başlıyorlar... nihayet, onlar da bitiyor ve foseptik tertemiz...

    ülkedeki son durum da aynen bu şekilde işte:

    yıllar evvel bir ciğere saldırdılar...
    saldırdıkça da çoğaldılar.
    şimdi ciğer bitti,
    ve lağım çukuruna düştüler...
    o kadar açtılar ki, oradaki pislikleri de yediler...
    doymadılar...
    şimdi birbirlerini yiyorlar.
    yakında tertemiz olacak her yerler ...

  • büyük bir fabrikada nitelikli bir iş makinesini kullanıyordum, fabrikadaki maaşlar hemen hemen aynıdır, makineyi kullandığım için benim maaş biraz daha fazlaydı..

    makineye verilen tabakanın işleme süresi 15-20 dakika, bazen yarım saati bulurdu, bende makinenin başında, öylece beklerdim,

    işim çok rahattı, çalışma saatleri nizamidir, servis var, cumartesi pazar iş yok, ara sıra cumartesi mesai olurdu, sigorta var, maaşlar aksatılmadan ödenirdi,

    bu işimi bırakıp kendim iş kurmaya verdim, patronum severdi beni, -bırak oğlum, yapamazsın, çalış işte- derdi, en sonunda vadalaşırken -allah göstermesin yapamazsan, kapatacak olursan buranın kapısı sana hep açıktır- demişti.

    kendi işimi kurdum, ilk başlarda iyiydi, bazen iş olur bazen olmazdı, işler çok olduğu zaman -nasıl yetişecek- sitresi, işler az olduğu zaman -giderler, ödemeler- sürekli insanın aklında.

    kira stopajı, muhasebe ücreti, ssk bağkur primleri, kira, çalışan maaşları, ödemelerin ardı ardası kesilmiyor, 1 hafta 10 gün iş olmazsa sıkıntılar başlıyor,

    akşam eve gidiyorum, sürekli aklımda iş oluyor, arkadaşlarımla herhangi bir ortamda takılıyorum, yine aklımda iş var, aklımdan bi türlü atamıyorum, acaba şu işi alabilecez mi, alsak yetiştirebilecekmiyiz, yetişdirdik diyelim ödeme yaparlar mı?

    kafamda öyle bir sitres oluşdu ki, sakalım ve saçlarım hızlı bir şekilde beyazlamaya başladı, ne büyük abimde nede kardeşlerimde sacında sakalın beyazlık yok,

    halen işimin başındayım, gittiği yere kadar diyorum, ama gidecek yer kalmadı.

  • eski türkçede yanmak (geri dönmek, tekrar etmek) diye bir fiil vardı. bunun alev almak olan yanmakla ses benzerliği hâriç bir ilişkisi yoktur.

    bu kökten türeyen yankı, (sesin geri dönmesi), yansıma (ışığın geri dönmesi), yanıt (verilen soruya cevap vermek, dönüt), yeni (geri dönen tekrar eden örneğin: yeni ay yani tekrar görünen geri dönen ay) türemiştir.

    yunus emre: "ben yürürüm yane yane." derken belki de yanarak aramak değil de döne döne aramak, her yere bakmak demek istemiştir.

    edit: kaynak, nişanyan sözlük

  • son yılların yeni trendi.

    dobrayım, açık sözlüyüm ayağına insanların kalbini kırmak moda olmuş durumda.

    özellikle kendinden zayıf ve güçsüz insanlara karşı uygulanan bir çeşit güç gösterisidir bu.

    açıksözlü olmak ile patavatsız ve küstah olmak arasındaki farkı dahi idrak edemeyen insanlardır bunlar.

  • tesla sadece elektrikli spor araba uretmesiyle degil, is ve satis modeliyle de diger araba sirketlerinden cok daha farkli bir yol izliyor. aradaki farki aciklayayim.

    1.) mesela ford amerika'da urettigi arabayi amerika'da satmak istiyor olsun. kentucky'deki ford fabrikasindan cikan escape model araba portland'daki ford galerisine satiliyor. ford sirketi ford galerilerinden hicbirine sahip degil ve bu galerilerin tamami ucuncu parti sahislar tarafindan isletiliyor. yani ford 10 bin dolara urettigi arabayi galeriye 15 bin dolara satiyor, galeri de arabayi 20 bin dolara musteriye satiyor. boylece 20 bin dolara satilan arabanin kari ford ile galeri arasinda 5'er bin dolar olarak paylasiliyor. iki taraf sadece kari degil zarari da paylasiyor. ekonomik kriz olup arabalar satmayinca ford da galerici de esit oranda zarar ediyor.

    tesla tum satislarini internet uzerinden yapiyor ve sirket tum satis merkezlerinin sahibi durumda. yani tesla bir arabayi 30 bine uretip 40 bine sattiginda 10 bin dolarlik karin tamamini cebine atiyor. tesla karini kimseyle paylasmiyor ama ekonomi kotuye giderken ve araba satislari azaldiginda zararini da paylasmiyor. bu hem inovatif hem de riskli bir secim. ford bugun araba urettiginde galeri sahiplerinin cikarlarini da gozetmek zorunda ve onlara zarar ettirecek bir harekette bulunamaz ama tesla'nin boyle bir sorunu olmadigi icin eli daha ozgur.

    2.) diyelim ki satin aldiginiz ford marka araba bozuldu. arabanin garanti suresi henuz bitmediyse arabayi ford yetkili servisine goturuyorsunuz, oradaki tamirci arabayi tamir ediyor ve faturayi ford sirketine yolluyor cunku ford yetkili servisler de ayni galeriler gibi ford sirketinden bagimsiz hareket ediyor. bu durumda atiyorum bir tamir isleminin masrafi 500 dolarsa ve yetkili servis uzerine 200 dolar kar koyarsa ford sirketi bu tamir icin 700 dolar odemis oluyor.

    tesla tum yetkili servislere sahip oldugu icin tamir isini de kendisi hallediyor. hatta bir cok tamir isi internet uzerinden arabaya update yani guncelleme yollama seklinde (over the air) gerceklesiyor.

    peki galericileri ve ucuncu parti yetkili servisleri aradan cikartilarak yapilan satis modeli neden onemli? cunku bugun amerika'da bir gm galerisine gidip sirketin elektrikli arabasi bolt'u satin almak istediginizde galericiler o arabayi size satmamak icin bin dereden su getiriyorlar ve sizi diger arabalari alma konusunda ikna etmeye calisiyorlar cunku bolt'un onlar icin kar marji dusuk ve tamir ve bakim masraflari az oldugu icin yetkili servise pek isiniz dusmuyor yani galerinin elinde size elektrikli araba satmamak icin kendince gecerli bir motivasyonu var. tesla ucuncu partileri aradan cikartip halka direkt internet uzerinden satis yaparak bunun onune gecmeye calisiyor.

    zaten teksas dahil bir cok eyalette galericiler tesla'yi bu yuzden mahkemeye verdiler ve galericilerin aradan cikartilmasi sayesinde milyonlarca amerikalinin isini kaybetme tehlikesiyle karsi karsiya oldugunu iddia ettiler. bu yuzden bazi eyaletlerde tesla'nin direkt satis yapmasi halen yasakli durumda. diger araba firmalari her yil belli sayida, belli modellerde ve belli konfigurasyonda arabalar uretip bunlari galerilere satiyor ve galerilerin bunlara musteri bulmasi bekleniyor. tesla'ysa urettigi tum arabalarin once siparisini aliyor, daha sonra arabayi uretiyor. boylece daha araba fabrikadayken hangi musterinin evine gidecegi bellidir ve onun ozel isteklerine gore konfigure edilmistir. bununla beraber tesla'nin diger sirketlerden farklilastigi bir konu daha var. ford, bmw, toyota gibi sirketler her yil reklama milyarlarca dolar harcarken tesla'nin gazetelerde, televizyonda ve dergilerde hicbir reklamini goremiyoruz. sirket zaten surekli medyanin onunde olan elon musk'u reklam yuzu olarak kullaniyor ve tek kurus harcamadan reklamini yapiyor.

    tesla'nin diger araba firmalarindan farkli yaptigi ucuncu seye gelince aslinda en onemli sey de bu. sonunda basarili olabilir mi olamaz mi bilemem ama tesla kendi enerji ekosistemini kurmaya calisiyor. simdi ford musteriye bir araba satinca musterinin o arabaya nereden nasil benzin koyacagiyla ilgilenmez cunku ford enerji isinde degildir. siz arabanizi alirsiniz, sonra araba firmasiyla iliskiniz biter ve petrol firmalariyla iliskiniz baslar. sizin ne yeyip ne ictiginizle, nereye sictiginizla ford ilgilenmez. araba endustrisiyle petrol endustrisinin birbirini destekledigi soylenir ve genelde birbirlerinin tekerine comak sokmamaya calisirlar.

    tesla'ysa kendi ekosistemini kurmaya calisiyor. oncelikle arabalarindaki pilleri panasonic'le ortaklasa da olsa kendisi uretiyor ve kendisi konfigure ediyor. ayrica tesla araba sahiplerinin arabalarini garajlarinda hizlica sar edebilmesi icin gerekli alet edevatlari ve powerwall gibi araclari satiyor. ayrica abd'nin karayollarinda her 100-150 milde bir denk geldiginiz tesla super-sarj istasyonlari mevcut. model s ve model x sahipleri buradan sinirsiz yararlanirken model 3 sahipleri kilowat basina para oduyor.

    daha da onemlisi tesla ayni zamanda bir gunes enerjisi sirketi ve evlere gunes enerjisi sistemi kuruyor. simdi catinizda tesla gunes enerjisi olsun, buradan gelen elektrik garajinizdaki tesla powerwall'a elektrik aktarsin ve buradan arabaniz bedavaya sarj olsun. uzun yola ciktiginizda da tesla'nin sarj istasyonlarinda arabaniz sarj olsun. aha simdi tesla ekosisteminin icindesiniz. ayni iphone alanlarin apple'in ios ekosistemine girdigi gibi. ucuncu bir sirkete muhtac olmadan arabanin bakimindan tamirine, hatta sarjina kadar tesla ustleniyor ve ekosistemden disari cikilmiyor. ornek vermek gerekirse bugun abd'nin en buyuk araba firmalarindan ford'un piyasa degeri 40 milyar dolarken petrol ve benzin firmasi exxon'un piyasa degeri 500 milyar dolar. iste tesla hem uretici, hem satici, hem enerjici hem de tamirci olmaya calisiyor.

    peki yukarida neden "tesla'nin bu konuda basarili olup olamayacagini bilemem" dedim? cunku boylesine bir ekosistemi sifirdan kurmak inanilmaz derecede pahali ve bir start-up icin imkansiza yakin. tesla su ana kadar 14 milyar dolar harcadi ve onumuzdeki 3-4 sene icinde bir 15 milyar dolar daha harcayacak. harcanan ve harcanacak olan para koc holding'in tum piyasa degerinden daha fazla. sifirdan sirf borsadan topladiginiz paralarla bir koc holding kurdugunuzu dusunun, iste tesla bunu yapmaya calisiyor (yalniz feci bir sekilde anlatim bozuklugu oldu; bir alamanci turkcesi konusmam eksikti).

    birkac sene once model s'in tabani yere cok yakindi ve yoldaki ufak taslara veya diger arabalardan dusmus parcalara carparak kazaya sebep oluyordu. bir anda tesla'nin 100 binden fazla araci geri cagirip yerden yuksekligini arttirmasi gerekmisti. sirket bunu cok kolay bir sekilde halletti. arabalarin hepsine internet uzerinden guncelleme yolladi ve arabalar otomatik olarak yerden yukseldi. sorun da halloldu zira arabalarin icine otomatik olarak yuksekligi ayarlayan bir mekanizma ve software koymuslar ama sadece sirket bunu manipule edebiliyor. ford boyle bir sey yapmaya kalksa ve arabadaki sorunu yazilim uzerinden internet yoluyla duzeltmeye calissa dunyadaki tum ford yetkili servisleri "bizi ekmeginden etti" diye isyan cikartirdi. tesla'nin bu konuda bir endisesi olmadigi icin daha cok risk alabiliyor ve daha inovatif takilabiliyor.

    daha tesla'nin birkac sene icinde piyasaya surmeyi planladigi "surucusuz uber" projesi var ki ona hic girmeyeyim bile.

    simdi gelelim en onemli soruya. dunyada tesla logosunun en cok yakistigi plaka hangisi?

    cevabi asagida:

    https://s1.eksiup.com/6b66d49ee50.jpg (resimdeki benim degil)

    hoop konu yine dondu dolasti nereye geldi...demek ki entry'i bitirme vakti gelmis.

    artik demir almak gunu gelmisse zamandan,
    mechule giden bir gemi kalkar bu oregondan

  • bazı kaynaklarda adı erosthenes olarak geçen yunan bilim adamı. iskenderiye kütüphanesinde memur olarak çalışırken dünyanın çevresini ölçmeye karar verdiğinde, ülkesi mısır'da kullanılan ölçü birimi stad idi.

    ilk önce syrene kentinde yazın ilk gününde güneş ışıklarının kuyunun dibine kadar ulaştığını saptadı. bu kent iskenderiye ile aynı boylamda ve 5000 stadia (yaklaşık 800 km) mesafede idi. daha sonra aynı günde iskenderiyeye güneş ışınlarının yaklaşık 7 derece açı ile düştüklerini hesapladı. son olarak basit bir orantı kurarak dünyanın çevresini 280.000 stadia olarak, günümüzde ölçülen değerden yalnızca %4 fazlasıyla ölçmeyi başardı. buradan devam ederek bu kez de dünyanın yarıçapını sadece 60 millik bir hata ile hesapladı.

    erosthenes'in bu çalışmasının o günkü ulaşım imkanlarıyla en az bir yıl sürdüğünü tahmin etmek güç değildir. ölçümleri yılın aynı günü yapmak zorunluluğu ve de 800 km mesafenin bugünkü şartlarla bile çok uzun bir mesafe olduğu düşünülürse ne kadar büyük zorluk çektiği ve de ne kadar sabırla çalıştığı anlaşılabilir.

    bu bilim adamı, dünya ile güneş arasındaki mesafeyi de o günün olanaklarıyla 92 milyon mil olarak ölçmüştür ki, bu değer 93 milyon mildir. (yaklaşık 150 milyon km)

    insanlığa hizmeti bu kadarla da kalmamış, o günkü dünya haritasının en doğru projeksiyonunu (açılımını) yapmış, denizcilere ve tüccarlara büyük kolaylıklar sağlamıştır.

    erosthenes 81 yaşında hayata veda etmiştir.

    http://www.msxlabs.org/…-eratosthenes-hakkinda.html

  • geçen hafta birisi:
    “önümüzdeki 500 yıl boyunca kesinlikle yaşanmayacak bir olay söyle” dese,
    “öğrenci yurdunda karantinaya alınmış yaşlı umrecilerin yurttan kaçmak için polisle çatışması” diye yanıtlardım.

    kaynak: twitter @erdemaksakal

  • uyuduğunu zanneden annen gelir, açılmış üstünü örter, bir de seni öper ya, gerisi boştur.
    sevgiliymiş, bilmem neymiş...anadır kişiye kendini en değerli hissettiren.

    haa bi de karşımdaki insan, benimle konuşurken çalan cep telefonunu meşgule düşürdü mü, çogoşuma gidiyo lan.

    o da güzel bi an. ^_^

  • gaziosmanpaşa kafe şanzelizede gördüm o an onu. üzerinde barcelona desenli abidas eşoftman üstü ve o dimdik, aşırı jöleli saçları. değişik bir dans sergiliyordu. bakmaz dedim ama elledi.

    3 yıldır evliyiz tek gözle yazıyorum.

  • başlık: ntvsporu arayıp bi dilara gönder

    1. desem ne olur lan acaba.

    2. güntekin onaylar

    offf.

  • - işletme sermayem artık kesinlikle yetmiyor.
    - ithal -mecburen ithal- hammadde/aramamül kullanıyor ve alamıyorum, alsam, vade ödemesini hesaplayamıyorum.
    - çoğu durumda artık param olsa da, ithal menşeili aramamül alamıyorum. tedarikçiler -önlerini göremedikleri için- hammadde satmıyor.
    - enerji, nakliye ve öngörülemeyen -ve zaten bulunamayan- girdi maliyetleri sebebiyle; a) artık yurtiçi piyasaya satış yapmak imkansız... b) ithal girdiye mecbur olduğum "fakat" döviz kurları sebebiyle satın alamadığım için üretim yapmam imkansız. yani, yüce ekonomistimizin düşündüğü gibi "döviz yükselirse ihracatçının rekabet şansı artar" şeklinde olmuyor işler. hammadde alamıyoruz! hammadde bu-la-mı-yo-ruz! üretemiyoruz!
    - önceden verilmiş ithal hammade/aramamül siparişlerinin vade ödemeleri geliyor sürekli. son 10 gündür, borçları vadelerinden önce ödeyip kapatmaya uğraşıyorum. çünkü, her gün borçlar tl bazında akla hayale sığmayacak şekilde artıyor, yetişmek mümkün değil!
    - kendi adıma, üretici enflasyonu %80+ seviyelerinde. saçma sapan hammadde fiyatları var.
    - piyasadan alacakları toplamak zaten rutin bir problemdi. artık problem bile değil. "alacak toplamak" gibi bir durum söz konusu değil artık, kimsede kuruş para yok.
    - bugün sabah aldığım bir telefonla öğrendim ki, epeydir tanıdığım, orta ölçekli bir kobi işleten bir tanıdığım dün gece kalp krizi sebebiyle vefat etmiş. günlerdir -yukarıdaki entry'lerden birinde yazdığı gibi, vadesi gelen döviz borcunu ödeyebilmek için- para aranıyordu.

    tüm bu sebeplerden dolayı, stoktaki hammaddeler tükendikten, eldeki siparişler teslim edildikten sonra tasfiye sürecine girecek, şirketi kapatacağım. bu kadar saçma sapan ekonomi programında üretici olmaya, kâr beklentisi içerisine girmeye, kaliteyi düşürmemeye çalışmaya, sağlıklı bir ruh hali için çırpınmaya gerek yok, zaten imkan yok.

    tanıdığım 6 şirket tası tarağı satıp yurtdışına çıktı, üretimini bulgaristan'a kaydırdı. bu hafta içerisinde 2 şirketin daha gidiyor olduğunu biliyorum.

    an itibariyle yurtdışındayım ve üretim için yer ve kendim için konut bakınıyorum, yani bir nevi şirketi yurtdışına taşıyorum. çünkü borçlar yüzünden kalp krizi geçirmek değil, yaşamak istiyorum.

    hiçbir şekilde, borçlarımdan dolayı batmam veya borç takıp kaçacak durumda değilim. tabii bunu ancak ve ancak, son 4 yılda yaptığım tüm yatırımları elden çıkararak gerçekleştirebilirim. yani 4 yıl, onca emek, onca çaba uçtu gitti...

    ekonominin kitabı... hadi ordan, dürzü!

    edit: gelen mesajlar için teşekkür ederim. sektör soran çok olmuş, haklı olarak. karavan, karavan aksesuarları, kamp malzemeleri üretimi, küçük bir taraf da mobilya üzerine.

  • albert camus bu sözü gezegene armağan ederken yüksek olasılıkla sosyal fobi için etmemiştir. fakat bu hastalığı en iyi anlatan cümle bence kendisine aittir:

    "bazı insanların sırf normal olabilmek için olağanüstü enerji sarf ettiklerini kimse bilmez."

  • - kızmadım ama kırıldım.

    meali; bi bok yedin ama kavga çıkarmaya, ipleri koparmaya değmez... ben ufaktan trip atayım, sen de kırıkları yapıştırmak için benimle ilgilen*...