ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
zeki önder özen
-
"katılmıyorum ama anlayabiliyorum" demiştir az önce kendisi ki ne spor kamuoyunda ne de siyasette bu cümleyi içselleştirebilmiş az insan vardır.
para isteyince pantolonumu getir diyen baba
-
elini cebine daldırır. hele maaş zamanıysa çıkarılan tomar paraya bakar, ne alıcaksın parayla diye sorar.
söylersiniz.
alacağınız şeyin iki katı parayı elinize tutuşturur. kardeşlerine de al der peşine , anana söylemeyi ekler.
yurdum babasıdır. her akşam bi demlik çayı anneyle birlikte içendir.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
'tipim fotograflardaki gibi,sesim de videolardaki gibiyse sevgilim olmamasi cok normal' yazmisti gecenlerde bir arkadasim.
sevgilisinin giyimine karışan erkek
-
sevgilisinin gözü dönmüş şerefsiz sapıklar tarafından hem göz hem de söz yağmuruna tutulmasını, taciz edilmesini hatta ve hatta tecavüz edilip boğularak öldürülmesini istemeyen; nasıl iğrenç bir ülkede yaşadığının ve bu ülkede sağ kalınan her saniyenin aslında bir mucize olduğunun farkında olan erkektir..
behzat ç.'de oynaması gereken oyuncular
-
(bkz: yıldız tilbe) akbaba'nın yıllar sonra ortaya çıkan annesi olarak.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
''barcelona nın kurduğu 3 kişilik barajın, keban barajından daha pahalı olduğunu biliyor muydunuz?''
(bkz: öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler.)
haarp
-
bilim öncesi insanlar, deprem gibi doğal felaketleri tanrının gazabı, cezalandırması, uyarısı olarak görürlerdi. şimdi bilim ilerledi, depremin nasıl ve niçin olduğunu biliyoruz: fay hattına ev kurarsan, evini sağlam yapmazsan önünde sonunda yıkılacağından haberdarız. artık birkaç cahil dışında kimse depremi tanrının kullarını cezalandırması olarak değerlendirmiyor.
ancak, onca bilimsel ilerlememize karşın, depremin yerini ve zamanını tahmin edemiyoruz. bilemediğimiz için korkuyoruz, depremin tedirginliği ile yaşıyoruz.
ve bilemediğimiz, bizi korkutan, çaresiz kaldığımız tüm doğal afetlerin izahını, binlerce yıldır yaptığımız gibi "bilinmeyen bir güç"te arıyoruz. ilkel insanın; "açıklayamadığı" depremi "tanrıların kızgınlığı"na bağladığı gibi, modern insan da açıklayamadığı depremi "abd'nin kızgınlığı"na bağlıyor.
bir bilinmezi, yine başka bir bilinmezle, haarp ile, illuminati ile, gizli servisler ile, ufo'lar ile açıklamaya çalışıyoruz. cahil aklımız, gücümüzün yetmediği yerde, başımıza gelenleri "bizden çok daha güçlü" başka bir şeye bağlamaya o kadar bayılıyor ki...
ne zaman nerede olacağını bilemediğimiz depremin artık tanrı tarafından gönderilen ceza olmadığına eminiz ama, depremin "görünmeyen güçlerin" verdiği bir ceza olduğu o kadar işlemiş ki genlerimize; "tanrı yapmadıysa, abd yapmıştır, illuminati yapmıştır" diyor ve buna inanıyoruz...
messi'nin arda turan'ın kulağına söylediği söz
-
(bkz: kardeş atarız sıkıntı yapma)
1. selim çok tutunca 2. selim'in tahta çıkması
sinan şamil sam heykeli
-
erkam yıldırım heykeli gibi duruyor daha çok.
pazar keyfi
-
dün şehirden ve her şeyden uzak bir köy evinde orman manzarasına nazır oturuyordum. sobada çay demleniyordu. masada o günün gazetesi vardı. uzun zamandır yapmadığım "pazar gazetesi" okuma ritüelini gerçekleştireyim dedim. gazete kokusunu bile unutmuşum. alakalı olduğum her şeyden uzak bir şeyler okuma niyetiyle gazeteyi açtım gözüme çarpan ilk haber "ekşi sözlük yazarlarının favori filmi" oldu. gazeteyi fırlatıp ormana doğru koşmaya başladım.
taşınabilir ev yapıp dünyayı gezen çift
-
ahmet durur mu yapıştırmış cevabı "ev ne ki, biz koca türbeyi taşıyoruz".
debe editi 1: silinmiştir