hesabın var mı? giriş yap

  • eskiden istanbul'dan cenazesi olanlar otobüs firmasının bagajında yollardı rahmetliyi tabutun içinde. şimdi artık cenazeyi taşıma hizmeti falan verdiklerinden o kadar yaygın bir durum değil. işte öyle birgün otobüsün muavini, çok uykum geldi deyip cenazenin olduğu yere yatmaya gitti molada. oğlum korkmaz mısın falan diyecek oldu yaşlı amcalar, "ne korkayım amk ölmüş gitmiş herif" dedi. senin bakış açına sahip olduğum gün herşey daha farklı olacak.

  • kucuk bir cocukken kendi muzik setim olsun die biriktirdigim kuponlar sonrasi bana yapilmis en kotu sey. seneler sonra bu basliga raslamam gercekten beni duygulandirdi. kucuk bir cocukken icimde kalan herseyi haykirmak istiyorum. bu nasil bir insanliktir arkadas! kucuk bir cocugun hayalleriyle boylemi oynanir? ben o kadar kupon biriktirdim sonra birkac defa da yaysat bayisine gidip urunu almak bi ton bekledim ama nafile. baktim olacak gibi degil babama soyledim alsin diye. ayni gun babam yuzunde bir tebehsum ile "aldim oglum" die eve geldi. "ee baba nerede peki koca muzik setim?" diye herecanla sordum ve babamin ise gidip gelirken icine gazete evrak koyupdugu i$ cantasinin icinde olgunu ogrendim. ve yikildim. hayatimda gordugum en kucuk muzik setiydi. birden reklamlarini anmsadim, yanip sonen isiklar icinde 20 30 kisnin bir arada dans ettigi reklam. olmazdi yapilmazdi boyle birsey ! allahsiz dolandiricilar !! daha fazla yazmak istemiyorum su an gozlerimden resmen yas geldi.

  • bir sene evvel kaybettiği babasının pijamasına sarılmadan yatamayan 10 yasında bir kız cocuğu...

    bir anne ve iki kızı ile kalıyorum bir süredir.
    kızlardan birisi 10 yasında, digeri 6 yasında.
    kadın eşini gecen sene kanserden kaybetmiş.
    koskoca istanbul'da iki cocukla bir basına kalmış.
    ailesi "memlekete don" demiş. donmemiş.
    "esimin hatırasını bırakamam, ben burada buyuturum cocuklarımı" demiş ve kalmış istanbul'da.
    ne is olsa yapıyor.
    hafta sonları temizliğe gidiyor.
    hafta ici bir işyerinin yemeklerini yapıyor.
    iki haftada bir cocuklarının okulunun camlarını siliyor.
    "asla gocunmam, her isi yaparım, istanbul'da is çok, yeter ki gocunma" diyor bana...
    zaman zaman sikayetlendigim isim geliyor aklıma...

    39 yasında. nasıl güzel, nasıl zayıf ve narin...
    ama sacları bembeyaz.
    bir senede bu hale gelmiş, eşini kaybettikten sonra.
    ama her seye ragmn öyle sıkı tutunmuş ki hayata, öyle sarılmış ki yavrularına, inanın su an itibarıyla canınızı sıktığınız ufacık seylerden utanırsınız.

    iste bu kadının 10 yaşındaki yavrusu da, her seyin farkında koskocaman bir insanmiscasina, yatağına sokulur sokulmaz babasının pijamasına sariliveriyor...

    10 yasında, kendi minicik ama kalbi ve aklı koskocaman bir kiz cocuğu.

    "öğretmen olmak istiyorum abla" dedi bana bu aksam.
    sadece kocaman sımsıkı sarilabildim ona.

    10 yasında... ve bana hayat dersi verdiler bugün, "hükumet gibi kadın" denilesi annecigiyle.

  • genelde öğrenciyi ters köşeye yatırmak, stresten gebermesini zevk alarak izlemek olarak tezahür eder.
    senin asıl işin neydi, öğretmek, unuttun mu? hahaha çalışsınlar ama iğrenç sorular hazırlayayım ki bi bok beceremesinler zihniyeti sana anca beddua getirir.
    çok sinirliyim sözlük. yüksek lisansta bile nelerle uğraşıyoruz.

  • gözünün önüne getir bi' şimdi...

    gözleri çizgi çizgi, saçları karışıktır; ekseriyetle en son ne yana yattıysa orası yastıktan iz olmuştur hatta. sesi çatallıdır, boğuktur, sıcacıktır. dudaklar şişer uyurken, onunkiler de şişmiştir şimdi biraz, ah ne öpülesidir... üstüne mis gibi, bebek gibi uyku kokusu sinmiştir, zaten teni de sıcacıktır, iyice açığa çıkarır kokuyu o sıcaklık... birbirine dolaşan kirpikleri yeni çözülüyordur, kolları seni sarmaya, dudakları sana gülümsemeye hazırlanıyordur...

    ve bunları gözünün önüne getirdiğin şu anda, köpek gibi özlüyorsundur onu...

  • hani yüzü gözü hürmetine boğazına kadar boka batan bu dünyayı halen ayakta tutup döndüren insanlar vardır ya işte tam onlardan birisi.

    bir gazetede çıkan haberinde kendisini "sokak hayvanlarının yakışıklı prensi" olarak tanıtmışlardı. öyle ki yüreğinin güzelliği yüzüne yansıyan bir adam.

    herhalde bir canlı ancak bu kadar içten sevilebilir:
    "narin kızım benim, güzel kızım benim.."
    "yağmur yayıyor , seller akıyor , narin kızım camdan bakıyor.."
    "hanım kızım benim, hasta kızım benim.."

    belli ki yardıma muhtaç canlılara olan merhameti ve sevgisi tüm hayatını onlara adamasına sebep olmuş. keşke bu hayvanlara sahip çıkan bir devletimiz olsaydı, ya da sosyal sorumluluk sahibi bir millet olsaydık ve bu havyancıklar aç, susuz, korunmasız ve barınaksız kalmasaydı da, böylesi güzel insanlar tüm şahsi ideallerini bir tarafa bırakıp tek başına bu canlılar için uğraşmak zorunda kalmasalardı.