hesabın var mı? giriş yap

  • türk tarihindeki bütün yenilgileri bir araya getirsek bir balkan bozgunu etmez. imparatorluğun yüzlerce yıl gözünden sakındığı topraklar birkaç ay içinde elden çıkıp gitti. balkanlar imparatorluk için fas'tan, cezayir'den hatta mısır'dan bile kıyas edilemeyecek kadar önemliydi. öncelikle balkanlarda milyonlarca türk yaşıyordu. manastır veya selanik bir türk'ün gözünde bursa'dan farksızdı. balkanlar en az adana kadar türk toprağıydı o zamanlar. ayrıca imparatorluğun en fazla yatırım yaptığı topraklar da yine balkanlardı. bir anda elden kayıp gitti her şey. yeni kurulmuş üç beş çadır devleti bir araya gelip bir imparatorluğu alay edercesine mağlup etti. sonrası facia oldu. orada yaşayan milyonlarca türkün uğradığı felaketleri utancımızdan bugün bile konuşamıyoruz. sayısız insan öldürüldü, sürüldü, çoğunun mallarına el konuldu. kimlikleri ve isimleri değiştirildi. 1913 yılında başlayan felaket süreci 1989 yılında bulgaristan türklerinin sürgün edildiği yıla kadar devam etti. bu yüzden türk tarihinde balkan bozgunundan büyük bir faciayı bırak onun yanına yaklaşacak bir olay dahi yoktur.

  • lazer epilasyona giden bir zahmet birazcık araştırsın yahu. o çok dalga geçtiğimiz kadınlar kulübü'ne girip bir baksa bile insan, sert kıllar dışında hiçbir halta yaramadığını şap diye anlar. bas bas bağırıyor insanlar. nedir iş yarayan bu bölgeler? genital, koltuk altı, belki bacaklar (çok kalın olması lazım tüylerin). bunun dışında kol, yüz ve diğer yerler için iğneli epilasyona gidin direkt. hem paranız cebinizde kalır, hem seanslarca sürmez, hem de bir daha o bölgeden tüy çıkma ihtimalini ortadan kaldırmış olursunuz. evet biraz acılı bir şey ama binlerce lira döküp sonuç alamamaktan iyidir.

    önemli not: hiçbir bok bilmeyen ve kıçındaki kıla bakmadan sizin minik tüylerinize laf eden erkeklerin "lazer epilasyona gitsene yaa", "lazere git lazere" , "lazere gitsen ne güzel olur", "2013 yılındayız hala lazere gitmeyen kadınlar var" türü laflarına aldırmayıp, her bölgeye en uygun epilasyonu seçmenizde fayda var.

    sanıyorlar ki lazer, içi sıvı dolu bir küvet. kadınlar giriyor çıkıyor, hooop bütün tüyler gitmiş.

    hey gidinin efesi!

  • "cem yılmaz'ın kar-zarar hesabı yaparak film çektiğini zannetmiyorum"

    doğru cem yılmaz filmleri kar için çekmez. sevenleri kavuşturmak için film yapar. o yüzden 400 tane ayrı programa konuk oldu. cinemaximumla falan izleyiciler için kavga etti, kar için film çekseydi bunu yapar mıydı hiç? cem yılmaz bir sinema şövalyesidir. akıllı olun.

    kafanizda çok ideallestirmeyin hiçbir kişi ya da olguyu. herkes cebine bakar, kalan şeyler talidir.

    not: filmler bence başarılı.

  • işinin ehli dürüst bir avukata danışsa, beklediği “sen merak etme, donuna kadar alırız” cümlesini duyamayacağından daha da çirkefleşecek, benzerlerine sık rastlanan bir kadının pervasızca planıdır.

    1.mümkün değil.
    2.kanıtlarsa alır.
    3.hiç çalışmamış olmak maddî tazminatı gerektirmez.
    4.bu da mümkün değil.
    5.edinilmiş mal olmayıp kişisel mal olduğu, (kocanın ailesinin maddî destek sağlaması suretiyle satın alınmış olduğu) kanıtlanırsa arabanın yarısını alamaz.

    edit:başlığa konu sorunun gerçek olup olmadığının bir önemi yok. bu tip taleplerle -ve daha fazlasıyla- her an kaç kadın, avukatların yolunu aşındırıyor, bilen bilir. önemli olan, hakimlerin hakkaniyetli kararlar verebilmesi ve tarafların mağduriyetlerini en aza indirmesi. burada herkese abes gelen talepleri değerlendirirken evlilikte yaşananları bilmediğimiz için objektif olmakta yarar var.

  • konuşacak konu kalmayınca cepteki iddaa kuponunu iki parmak arasına sıkıştırıp elin tersiyle masaya, kızın önüne fırlatmak suretiyle "aha bak tek maçtan yattı dün akşam" demek de bunlara örnektir.

  • çok sempatikler ya. insan aralarındaki iletişimi, sıcaklığı hissediyor. tamam anne kızıyor ama onda da kendi annemizi görüyoruz biraz da :)

  • bir çizer gözüyle baktığımda, hiçbir sembol veya logo, tasarım ürünü olarak bu kadar sade ve bu kadar benimsenerek tanınmamıştır.

    bilindiği üzere olimpiyatlar mö 8. yüzyıldan ms 4. yüzyıla kadar yunanistan'ın olympia kentinde düzenlenen antik oyunlarından ilham almıştır. bir tarihçi ve bir eğitimci olan pierre de coubertin bu antik oyunların tarihi anlatılarından çok etkilenmiş olacak ki 1894'de uluslararası olimpiyat komitesi'ni kurar ve 1896'da da atina yani oyunların doğduğu topraklarda ilk modern oyunların yapılmasına öncülük eder.

    işte pierre de coubertin, 1896 yılında çıkılan bu yolda oyunların her dört yılda bir yapılmasına karar alınırken, oyunları simgeleyen bir logo ve ya sembolün olmadığı fark eder. girdiği bu yolu taçlandırmak için çalışmalara başlar.

    düşünceler içerisinde kaybolurken aklından dünyanın dört bir yanından insanlar, farklı dilleri, kültürleri ve renkleriyle yaşadıkları topraklarda, savaşlar, çatışmalar ve anlaşmazlıklarla dolu bir zamanı yaşıyorlardı. işte bu kaosun içinde barışın ve birliğin ne demek olduğunu unutmuş gibiydiler. insanlar, birbirlerini anlamak yerine, farklılıklarını kucaklamak yerine birbirlerine yabancılaşmışlardı dedi.*

    bütün çabalarını ve yukarıda anlattığım şeyi bir kağıt üzerinde oluşturması gerekiyordu. baron, uzun uzun düşündükten sonra aklına ülke bayrakları geldi. dünya üzerindeki her ülkenin bayrağında bulunan renkler, onun için bir ilham kaynağı oldu.

    sonuç 1913 yılında hazırladığı eskizle komitenin karşısına çıktı. hani ülke bayrakları aklına takılmıştı dedik ya onun için bayraklarda en çok kullanılan beş farklı rengi seçti. seçtiği renklerden oluşan daireler, mavi, sarı, siyah, yeşil ve kırmızıydı.... temelde her renk biri bir kıtayı(( afrika , amerika , asya , avrupa ve okyanusya) temsil ediyordu ve her biri farklılıkları ve çeşitliliği simgeliyordu.

    ayrıca mavi ve sarı renkler, umudu ve güneşi temsil ederken; siyah, yeşil ve kırmızı renkler ise toprakları, doğayı ve insanların renklerini yansıtıyordu. yine beyaz zemin ise barışı simgelekteydi.

    son olarak bu daireler ise insanları birbirine bağlayarak dünyanın birliğini ve insanların bir araya gelerek güçlü bir topluluk oluşturabileceğini gösteriyordu. olimpiyat halkaları, birbirini tamamlayan ve destekleyen renklerle, sporcuların ve ülkelerin eşitliğini ve dayanışmasını simgeliyordu.

    tüm bunları anlattıktan sonra gözler doldu ve komite alkışla beraber logoyu onayladı. tarihler 1914'i gösterdiğinde ilk kez pan- mısır oyunları'nda mısır'ın iskenderiye kentinde bayrak göklere çekildi. ancak 1914 yılında çıkan birinci dünya savaşı nedeniyle oluşan sevinç kursaklarda takılı kaldı. daha sonra tarihler 1920'yi gösterdiğinde resmi olarak belçika'nın antwerp kentinde düzenlenen yaz olimpiyatları'nda tüm dünyada görücüye çıktı ve kabul gördü.

    kaynak:1,2

  • takdir ettim yine. aylık 1 milyon lira maaş aldığım bir işten ayrılacak olsam ben de ağlarım. ne ağlaması kendimi parçalarım. kendimi oraya zincirlerim. o yine metanetini korumuş.

  • izlemeyenlerce hz. muhammed’e hakaret ediliyor diye protesto edilen film.
    aslında hakaret falan yok. tamamen iran yapımı bir film olmasından mütevellit eleştirilmekte. zira peygamberin tasviri falan da yok ortalıkta. 3 saatlik filim
    bir yerinde çocuğun parmaklarının arasından gözü görünmekte. bir yerde ise profilden
    kirpikleri. onun dışında üzerinde yerel kıyafetlerle görünen bir çocuk var. sadece saçlarını görebiliyoruz
    çoğunlukla da başı örtülü birisini. sesi zaten yok. konuştuğu yerler sessiz. alt yazı ile anlatılıyor.
    şimdi burada hakaret nerde ben anlamadım?

    şöyle internette gezinince kimler bu filmi izlemeyi günah sayıyor görmeniz mümkündür.
    cübbeli ahmet denilen kişi. kimdir kendisi?

    “peygamber efendimiz bugün yaşasaydı mahmut hoca efendimize benzerdi” diyen adam.

    “rüyamda peygamber efendimizi gördüm, aynı mahmut hoca efendimize benziyordu” diyen adam.

    giyildiğinde rüyanızda hz. muhammed’i göreceğiniz vaadiyle mes satan kişi.

    bunlar peygambere hakaret sayılmazken bu filim mi hakaret.
    dahası allahu ekber nidalarıyla peygamberin dini adına çocuklar öldürülürken ona hakaret yok
    ve buna sessiz kalırken vicdanlar rahat ama bu filme susunca vicdanlar rahatsız.

    islam’ın ve dahi dinlerin asıl meselesi bu zaten. özü vicdan olan dinin vicdansızların eline kalmış olması.

    benim mümin kardeşim bu yobazların yaygara koparmasına bakma. al çoluğunu çocuğunu git filmini izle.

    hem sanata doy hem de peygamber aşkına.