hesabın var mı? giriş yap

  • nasıl ki kendi çocukları şehit olmadığı için ekranlara çıkıp şehadet üzerinden goy goy yapıyorlar, kendi çocukları tacize uğramadığı için de mağdurlar üzerinden goy goya devam ediyorlar. empati sıfır ahlak sıfır paralar sıfır.

  • başlık sınırlaması yüzünden zorlanmış bir başlık.
    dialog ile anlatayım
    a-hayatın boyunca hiç gökyüzünden kitap indiğini gördün mü?
    b-hayır.
    a- peki gören birini gördün mü?
    b- hayır.
    a- peki biri gördüğünü iddia etse inanır mısın?
    b- hayır.
    a- en yakın arkadaşın bana kitap indi dese?
    b-hayır.
    a- ulan madem öyle bundan 1400 yıl önce yaşamış, en az 50 göbek ötesi, senin ırkından senin dilinden olmayan, başka bir coğrafyada doğmuş, okumanın yazmanın olmadığı, cehaletin kol gezdiği yerde, senle hiçbir ilgisi olmayan adama nasıl inanıyorsun?
    b-...
    a-biri sana 20 yaşındayken babanın aslında gerçek baban olmadığını söylese o an babandan soğur muydun?
    b-hayır

    işte dinin temeli, erken yaşta motivasyon, güdülenme. daha bebekken verilmeye başlanan dini eğitim. aileler kendilerine verildiği gibi yalan ve yanlışları çocuklarına aktarıyorlar, hiç sorgulamadan eleştirmeden, çocuklar ise daha farkında olmadan bu anlatılanları gerçekmiş gibi kabul edip, asla sorgulamadan zihnine yerleştiriyor. ölene dek. eğer şanslı ise 5-10 yıllık bir araştırma, merak ve idrak süreci ile atlatabiliyor. yoksa sonuç ortada.

    gerizekalıya edit: kitap indi derken cilt cilt ansiklopedi gibi indiği kastedilmedi tabiki. allah ile melek aracılığı ile iletişim kurup vahiyler halinde indi. çok daha sonra kitaplaştırıldı. sen bunu anlarsın diye kısaca kitap indi dendi.
    sanki böyle yazınca çok mantıklı olcak amk.
    gerizekalıya edit: dini eleştiren herkes ateist değildir. farklı inanışlar var. ben de değilim.

  • büyük ev ablukada, son feci bisiklet, yüzyüzeyken konuşuruz ve benzeri gruplardan sonra enteresan isim sıkıntısı çeken yeni indie gruplarımız için açılmasını elzem bulduğum başlık. maksat vatana millete hizmet olsun, gençlerin önü açılsın.

    günün isim önerileri:

    olmadı onu öyle yapalım
    tavuk ye
    biberona oturak
    acayip sevimli yorgan mafyası
    kerbela disko
    g.ö.t.
    bükük tasolarını
    tam orası
    mervelerdeyiz
    son peygamber sosis köpek

    muhtelif günlerde güncellenecektir.

  • bir kadir topbaş açıklaması. istanbul depreminden sonra ne olacağını buyuruyor.

    pişkinlikte son nokta. sen belediye başkanı değil misin arkadaşım? 11 senedir bu depremin olacağı belliydi, niye önlem almadın? ne yaptın o yıllar boyunca, 11 x 365 gün boyunca?

    sen deprem sonucunda insanlar ölmesin, binalar buna göre yapılsın, şehir düzenlemesi filan, bu işlerden sorumlu olarak gelmedin mi buraya?

    istanbul belediyesine gelen milyonlarca doları nereye akıttın? sen topbaş hanedanının bir ferdi olarak, nasıl oldu da türkiye'nin en zengin ilk 100 kişisinin arasına girdin usta?

    hayır! 30.000 insanımız ölmeyecek, sen ve bağlı olduğun iktidar, 11 sene hiçbir şey yapmamış olarak, kendi elinizle 30.000 kişiyi öldürmüş olacaksınız. deprem değil, sizin ihmaliniz, insanları sefalete itişiniz öldürecek. ve bu sayede ülkede en fazla insanın canını bir gecede alabilen bir iktidar olarak da tarihe geçeceksiniz.

    http://www.radikal.com.tr/…08.03.2010&categoryid=77

  • efsane trabzonspor kadrosunun (hatta kadrolarının) unutulmaz kaptanı. dozer cemil de derlerdi. aralarında türkiye lig şampiyonluğu kupaları da olmak üzere bir çok kupa kaldırmıştır. o yılların efsane ötesi takımı liverpool'u trabzon'da 1-0 yenerlerken galibiyet golü onun adını taşımaktaydı. 2003 senesinde yolda yürürken kalp krizi geçirip öldüğünde cebinden sadece 5 milyon lira çıkmıştı. aşağıda kendisiyle alakalı olarak gökhan uzunoğlu adlı bir taraftarın yazısından alıntı var:

    cemil usta

    yüreğini sahaya koymanın ustasıydı o... cemil usta yazıyordu nüfus kağıdında... gönüllerin kağıdında ise; dozer cemil, kaptan cemil, takoz cemil yazılıydı... ellerinin üstünde sayısız kupa havaya kalktı. ama onun insanlığı ve alçakgönüllüğü hiç havalanmadı. trabzonspor sevdasıyla sahaya çıkar, avni aker’in çukurlarını bile ezbere bilen bir dozer gibi mücadele ederdi sahada...

    1969-70 sezonunda kadroya alınmış 1978-79 sezonunda veda etmişti trabzonspordaki kaptanlığına. efsane kadronun ilk şampiyonluk mücadelesinde ter dökmüş, yokluk çekmişti... hayatını kaybettiği 15/03/2003 tarihinde, mahallesindeki bir cadde üzerinde yere yıkılırken, sanki hala o dönemlerin yokluğuna dair izler vardı.... cebinden çıkan 5 milyon 750 bin lira, yıkılmaz denen cemil’in yıkılışına şahitlik ediyordu sessizce. trabzonspor tarihinde 2 şampiyonluk yaşayan ve yaşatan dozer cemil, “yapayalnız ölmekten korkuyorum” demişti yöresel gazetelerin birine verdiği röportajda. o çok sevdiği trabzonspor maçlarına gidememesinin sebebini ise “kuyruklarda beklemek ağırıma gidiyor” diye yanıtlıyordu!

    büyük kaptana vefa gösterilemedi hayattayken. halbuki o, liverpool’un “pulini” alırken clamence’yi ters köşeye yatıran penaltı vuruşu ile ingilizlerin bile dikkatini çekmişti. trabzonspordaki yönetimler ve taraftarlar, usta’ya dikkat etmedi. bu küçük yazı, dozer cemil’in trabzonspor tarihine bıraktıklarının yanında hiçbir anlam ifade etmese de, bordoyüreklerin minnet ve vefa borcu olarak bu sayfada yer alması bakımından önemli. 52 yaşında hayata gözlerini kapayan yıkılmaz dozer’in anısına... ruhu şad mekanı cennet olsun...

    ----

    maziyi yaratanlar sağolsun!!!

  • bundan bir 10-15 yıl öncesine kadar türkiye sınırları içerisindeki çoğu fabrikadan farksızdır. avrupa birliğine giricez ayağına düzeldi bizim de fabrikalarımız.

    hatırlayın ya arena programını, uğur dündar'ın trajikomik baskınlarını.

  • "dinsiz, sizden farklı bir kutsallığın varlığını bilen biridir sadece."

    sesler, ursula k. le guin.

  • türk tipi işletmecilik anlayışının sonucu ortaya çıkan durum.
    çalışma saatleri uzadıkça verimlilik düşer. milletçe bunu anlamıyoruz hiç bir zaman da anlamayacağız. iş veren ''ben bu parayı bu personele veriyorsam bir şekilde bu parayı çıkartmalıyım'' zihniyetiyle saat olarak personelini fazla çalıştırmaya çalışıyor. işte vizyonsuzluk nedir en net örneği bu. bu hiç bir zaman düzelmeyecek bir sorun. herkes yaptığı işten, iş yerinden ve iş vereninden nefret ediyor. kimse uzun mesai saatlerinden dolayı kendini geliştiremiyor, dinlenemiyor, yaptığı işe saygı duymuyor ve daha bir sürü sıkıntı.

    edit: evet ben de biliyorum tek sorunun sadece uzun mesai saatleri olmadigini ama ücret, idealizm artık her ne ile motive olduğunuzun tükenmişlik sendromu içine düştüğünüzde bir anlamı kalmayacak. bu çözülmesi gereken ilk ve en temel sorun. kimse harici bir hayat yaşamasına izin vermeyen, eşiyle evlatlarının arasına giren bir işi mecburiyetten yapsa bile sevemez sahiplenemez doğal olarak başarılı ve verimli olamaz.

    edit: format geregi tanim eklendi.