hesabın var mı? giriş yap

  • türkiye’nin görüp göreceği en iyi komedi dizilerinden biridir. ama asıl üzücü olan farkında olmadan eski türkiye’nin son anlarını yaşadıklarımızdan, türkiye’nin biraz da olsa yaşanılabilir olduğu zamanlardan olması. dizinin karakterleri ve hikayeleri de hep bu yönde gelişmiştir o yüzden.

    mesela tahsin bey son derece ataerkil, taşralı bir zengindir. kızının akşam çıkmalarına, oğlunun/yeğeninin içip eve gelmelerine karşı çıkar. ramazan’da oruç tutar. ama milli bayram kutlamalarında şampanya içer. bu arada doğum günü 29 ekim’dir.

    bülent onaran ortalama bir türk profiline göre oldukça aykırı, elitist, avrupai, zamanın şartlarına göre fazla özgürlükçü bir karakterdir. ama fransa’nın ermeni soykırımını tanıdığı zaman “fransızlara kızıyorum azizim” diyerek tepkisini göstermiştir. çakma solcu değil gerçek bir aydındır.

    burhan dizinin en sahtekar, çıkarcı, paragöz, güvenilmez karakteridir. izzet’in makbule’yi dövdüğü sahneden sonra makbule “dağlısın sen, o beğenmediğin burhan bey saçımın teline bile dokunmaz” der. sonrasında evdekilere morarmış suratıyla yakalanmamak için burhan’ın evine gider. hatta burhan ortalık karışmasın diye makbule’yi dövdüğünü iddia edip sacit’ten dayak yemeyi göze alır.

    sacit demişken, kumarbazın tekidir. sertaç ve tacettin ile arkadaş olduğu sahnede sokaktan geçen iki adam fatoş’a açık giyindiği için laf eder, onlara size ne oluyor deyip kavga ederler.

    kubilay dünyadaki gelişmelerden son derece uzak, aileden varlıklı bir iş adamıdır. apolitiktir. o bile sacit ve osman’ın kara çarşaflı kadın kılığına girip sokak röportajı yaptıkları sahnede fatoş bir kadın olarak buna karşı çıktığını söylerken, kubilay, yuh artık, pes dedirten yakışıklılık, “belki o da kendini öyle rahat hissediyor, niye karışıyoruz ki” der.

    avrupa yakası’nda ramazanda eğlenceler düzenlenir, bayram ziyaretleri son derece önemlidir ama bir yandan yılbaşılarında dansöz çıkartılır, 29 ekim kutlanır. bizim çocukluğumuzdan beri gördüğümüz türk kültürünün televizyondaki son örneklerindendir. kapıcı ailesinden sütçüoğlu rezidansına, taşralı burhan’dan iş adamı kubilay’ına kadar bugün tamamen kutuplaştırılmış laik-müslüman kültürünü bir potada eritmiştir.

    oyuncuların performansı, senaryonun mükemmelliği bir yana, şu an içinde bulunulan toplum şartlarından dolayı bir benzerinin gelmesi imkansızdır. bugün “bizimkiler” den nasıl bahsediliyorsa bir 20 sene sonra da ondan benzer şekilde bahsedilecektir.

  • bu yaşta sebze kuyruğuna girdiği için üzgün ve sıkkın olan emekli birine "geber o zaman" diyen türbanlı bacı içeren video.

    her şey sıçıp batırıldığı için kendi parasıyla kendisine şov yapılıyor, aidiyetten gözü kör olmuş olayı eleştirene "geber" diyor. nasıl bir kafa lan bu?

    bir de "sen karşılığını almışsındır bin kere" diyor.
    adam emekli, 50 yıl çalışmış, emekli haliyle sebze kuyruğunda. bu mu lan karşılık?

    (bkz: siyasal islam)

  • çok sevdiğim arkadaşımın evine kahvaltıya gittiğimde, kahvaltının susam sokağı tadında işlenmesi beni dumurdan dumura sürüklemiştir. arkadaşım henüz uyanan ev halkı için annesine:
    - anne baba nerde
    - baba uyuyo yavrum
    -hmm peki ya abi ? abla?
    - abi kalktı abla yüzünü yıkıyor yavrum

    bu konuşmaların şokunu atlatamadan arkadaşımın işitme engelliler için kahvaltı yapışını izlemeye başladım, kendisi sofradaki herşey konuşuyor yemeden önce yüksek sesle isimlerini sayıyordu:

    -hmmm ekmeğimizi alalııım, önce bir parça tereyağı ve biraz balllll.....hani benim zeytiniiiim, iişte burdaaa hoop bi parça zeytin......bugün hiç reçel yemedim, hmmm çilek reçeli, bayılırım...

    bütün bunları arkadaşım komiklik yapıyor herhalde diyedüşünerek seyrettim ama sofrada kimse gülmüyordu, ve bu aile gerçekti.

  • ekşi itiraf:

    1998 yılıydı galiba. internet yeni yayılıyordu. kaan ertem de email adresini paylaşmıştı. muhtemelen türkiye'de bunu yapan ilk karikatürist, tüm basın aleminde de üçüncü, dördüncü yazar filandır.

    neyse, ben de internet erişimi olan toy bir kekoydum. email'nin şifre hatırlatma butonuna tıkladım. galiba yahoo idi. şifre hatırlatma sorusu çıktı:

    - what is your favourite book?

    ben de cevap olarak leman yazdım ve tuttu. o zamanlar şifre hatırlatılınca yeni bir şifre verilmiyordu. mevcut şifre söyleniyordu. onu da gördüm ama neyse ki özel bir şeyi değildi. hesabına girdim. sadece birkaç email'e baktım. insanlar onu beüendiklerini yazmışlar. birkaç kişi de karikatür esprisi yollamış.

    ne yapıyorum lan ben diye pişman oldum tabii. hemen kendisine bir email yazıp şifre hatırlatma sorusundaki bu açığı, daha güvenli şifre için ne yapması gerektiğini falan yazdım ve "sizi çok seviyorum" diye bitirdim.

    hatta email gitmiş mi diye açıp bir daha adamın gelen kutusuna bakmış olabilirim. allah belamı versin.

    sonra ondan cevap geldi. bu açıkları bilmediğini, öğrendiğinin iyi olduğunu yazıp bana teşekkür etmiş.

    çok sevdiğim bir insandı ve bire bir biliyorum ki çok iyi bir insandı. allah ona rahmet eylesin. benim de taksiratımı affettsin.

  • ayni soruyu california'lilar da sormus yillar once. o yuzden konutlarin ezici cogunlugunu ahsap yapmaya, sadece depreme dayaniklilik raporu alabilecek dayaniklikta binalari betonerme yapmaya karar vermisler.

    bugun california'da evlerin cogu ahsap, yollarin cogu da betondur (asfalt sicaktan eridigi icin).

  • ryanair dünya havayolu işletmeciliğinde , özellikle hükümet havayolu ilişkisine istinaden bambaşka bir örnek teşkil etmektedir

    bugün bünyesinde birçok alt havayolunu bulunduran 1984 doğumu irlanda'lı bir şirketten bahsediyoruz.

    tabi küçük adımlarla gerçekleşiyor bu büyük hayaller. ilk uçuşları waterford - londra arasında. ankara'dan da yapılan ilk uluslararası uçuşlar atina'ya yapılıyordu bu şekilde hesaba katbiliriz

    1997'de halka açılan şirketin gelirleri 200 milyon dolardan 1.8 milyar dolara fırlıyor. 2010'da bu rakam 3 milyar dolara varıyor. sadece bir istatistik olarak vereyim thy'nin 2019 geliri 1.5 milyar tl kaynak

    ryan adı nereden geliyor ?

    kurucular christopher ryan, liam lonergan ve tony ryan bu ismi veriyor. 90'lara kadar da inigliz havayolları ile rekabet içinde geçen yıllık ortlaama 100 bin yolculu bir havayolu olarak karşımıza çıkıyor

    ryanair'in büyümesi aslında 2000'lerin başındaki ab'nin havayolları endüstrilerine ithafen koyduğu kuralları genişletmesi ve irlanda'nın büyümesi ile beraber bağlantılı. aşağıda detaylarına bakacağız ama brüksel oslo gibi duraklara seyahatler koyarak boeing 737-800 tipi uçakların siparişini verrek ciddi büyümeye geçiyor

    ancak en önemli olylardan biri 2000 yılında kendi internet sitelerini kurmaları ve buradan acente farkı olmadna basit bir yazılımla hızlı bir şekilde ucuza bilet satmanın önünü açmaları. internet sitelerini de öğrencilere yaptırıyorlar.

    2001 yılında belçika charleroi havalimanı'nı da merkez bellemesinler mi bunlar hemen boeing 737-800 serisinden sipariş ki 2010'a kadar peyderpey gelmesi hesaplanan uçaklar 2005'te son sipariş olarak adamların eline gçeiyor ve büyüme hızlanıyor

    finans müdürü michael o'leary'in kan banyosu benzetmesiyle yaptığı uyarıyla beraber düşük bütçeli küçük havayollarının önünün kapandığını ve piyasasnın easy jet ile ryanair'e kaldığını söylüyor. ancak 2004 yılında meşhur ab genişlemesi olunca bu iki firmada vites'i 5'e takıyor

    2010'lara kadar bu şekilde büyüyen ryan air önce macaristan ile kavga ediyor. çünkü budapeşte yakınında uygun fiyatlı küçük kendilerinin kullanabileceği bir havalimanı yok ve budapeşte de ryan air'in fiyat indirim talebini reddediyor.

    boeing ile sürtüşmeler oluyor ve pazarlıklar sonuçsuz kalınca 2012'de siparişi durduruyorlar

    izlanda'da meşhur yanardağ patlaması olucna uçuşlar durmuştu ya hani orada da ab kriterlerini eleştiriyorlar. adamlar tam dolmuşçu kafasında, yakıt ve pilot varsa en ucuzundan her yere gideriz diyorlar

    2010 yılında da irlanda hükümeti ile vergileri kısmaya yönelik masaya oturuyorlar ki özellikle turizm vergisi burada ön plana çıkıyor. adamlar büyük şirket veya hükümet demeden herkesi ile pazarlık etmenin peşinde. tabi bunun bir sebebi de 2010 yılında 10.3 milyon dolar gibi rekor bir zarar elde etmeleri

    en büyük marketleri de 2014 yılından beri italya. bakın ne irlanda ne ingiltere. tabi bu aşırı büyümenin tüm yönlerinin hesaplı olduğu söylenemez ki son 10 yılda 20 havalimanı ile toplamda anlaşmazlığa varıp sefer iptaline gidiyorlar.

    bu kavgalar tabi 2020 yılında irlanda'yı covid önlenmlerine uymamakla tehdit etmelerine kadar gidiyor. e tabi 2021 yılında 1 milyar dolara yakın zararın önden gelen kokusu bunu açıklar nitelikte.

    ancak bugün itibariyle direk 86 noktaya aktarmalarla 200'ü aşkın noktaya giden ryan air boeing 737 filosunun yüzde 10'u gibi uçuk bir sayıya sahip olarak bu alanda rekorun sahibidir. şu an 360 adet boeing 737 var ellerinde ancak 305 tane daha sipariş ederek tek seferde sayı olarak verilmiş en büyük siparişi de yine bu havayolu elde etmektedir.

    eğer biletinizin çıktısını almazsanız 70euroyu aşan bir cezayı yeme olasılığınız da var, 1 euroya uçak bileti bulma olasılığınız da. ryan air şimdilerde uçak içinde ayakta seyahat etmenin yollarını arıyor. tam bir çılgınlık

    son olarak ryanair tarihinde ciddi bir kaza olmamıştır. en azından ben bulamadım

  • "...

    - yılmaz güney, cahit irgat, can yücel, özdemir asaf... muhabbetin başından beri andığınız dostlarınız artık yok. kendinizi yalnız hissediyor musunuz?

    - artık beni kimse yalnız bırakamaz çünkü onlarla beraberim. ne kadar onu anlatırsak o kadar kalır. oktay rifat’ın dediği gibi “hatıralar da dal istiyor, kuşlar gibi konacak”. ama evet, diğer yandan “hayata beraber başladığımız, / dostlarla da yollar ayrıldı bir bir; / gittikçe artıyor yalnızlığımız”.

    - siz nasıl hatırlanmak istersiniz?

    - hiç umrumda değil, ne derlerse desinler... bakın en çabuk türkiye’de gömerler ölüyü. ben ölüme inanmıyorum. belki bahar ülkesine açılan kapıdır, ölüm. hepimiz bu kapıdan geçeceğiz. nedir ki bu dünya? daha bunu yanıtlayamıyoruz ki, ölümün yok oluş olduğunu nereden bileceğiz? şamanların yaptığı gibi ölünce mezarıma iki şişe şarap, sevdiğim filmlerimi ve bitiremediğim kitaplarımı koysunlar. o yolculukta onları bitireyim. l

    ..."

    http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=379390
    esra açıkgöz ile röportaj

  • sinan özendir. daha bu yaşıma kadar "ben sinan özen'e uyuz oluyorum." diyen bir şahısa denk gelmedim. ki düşün pepe'yi bile yakalasa sinirinden skecek adamlar var bu ülkede.