ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
annelerin evde pizza yaptığı karanlık dönem
delfi tapınağı
-
efsaneye göre zeus dünya'nın orta noktasını bulmak için doğuya ve batıya birer kartal gönderir. bu iki kartal bugün delfi olarak bilinen yerde buluşurlar ve zeus bu noktayı bir omphalos taşı ile işaretler.
kutsal görülen bu topraklar gaia'ya aittir ve onun çocuğu olan python tarafından korunmaktadır. ardından apollon, python'ı öldürerek bölgeyi ele geçirir ve kendi adına bir tapınak inşa ettirir. bu tapınak apollon'un kehanetlerini insanlara aktardığı inanılan kahin pythia'nın bulunduğu tapınaktır ve zamanla dünyanın dört bir yanından bilgelik arayan kişilerin uğrak noktası olur.
türkçeye çevrilince kötü duran markalar
-
jacob's - yakubunki
iş mülakatlarında sorulan sinir sorulara cevaplar
-
+ sigara içiyor musunuz?
- içmiyorum.
+hah bu da çok iyi. genel müdürümüz sigara içen elaman istemiyor
-neden ki?
+işte bağımlılık olarak görüyor bunu, zayıflık olarak görüyor. bir de çok molalı çalışıyorlar tabi.
-ben de günde en az beş kere çişe çıkarım.
+(...)
-en az bir kere de sıçarım.
+(...)
-ama tabii nereden bilecek ki sayın genel müdür bunları.
+(...)
-sigara içmiyorum demiştim, siz de çok güzel demiştiniz. oradan devam edelim konu bulanmasın.
saniyelik salaklıklar
-
ingilizce hazırlıkta hapşıran gramer hocasına bir anlık şaşkınlıkla "nice to meet you" demek. evet bir arkadaş bunu demiş, sınıf gülme krizine girmiş ve dönem sonuna kadar kim hapşırsa "nice to meet you" denmiş, "god bless you"nun esamesi okunmamıştı.
geziciler dostoyevski'yi isviçre peyniri sanıyor
drogba ile serena williams'tan doğacak çocuk
-
büyüyünce sevimli bir uruk-hai haline gelmesi muhtemel çocuktur.
göğüs dekoltesine bakmamaya çalışmak
-
emin olduğum bişi var ki; çok yorucu.
"aman gözlerim aşağı kaymasın da yanlış anlamasın" diye diye sabit olarak gözlere bakmak zorunda kalıyor insan. valla çok yorucu.
20 nisan 2015 ilber ortaylı'nın sıradan geçirmesi
-
(bkz: bana mı laf sokmuş)
fenerbahçe u17 oyuncusunun insanlık dışı faulü
-
u17'deki hakemlerin bile satılmış olduğunu gösteren fauldür. o harekete nasıl sadece sarı kart veriyorsun lan sen haysiyetsiz herif!?
bir kızın bir erkekten hoşlandığını anlamak
-
eger bir kiz erkege arada bir bakip caktirmiyorsa ondan hoslaniyor olabilir, eger bi kez bakip bi daha hic bakmiyor,ilgilenmiyor gibi yapiyorsa ondan kesin hoslaniyordur,eger kiz bi kere bakip ortadan kaybolmussa ve ortalik sessizse bilin ki o kiz bordo bereli kizdir..merak etmeyin o sizi bulur.
apple'ın beyaz eşya işine girmesi
-
bu gelişmeyle birlikte a++ teknolojisi yerini s++ teknolojisine bırakabilir zaar.
göbek bölgesinin zor erimesi
-
bir kahraman cikacak "hayir gobek bolgesi su yontemle cok da zor olmadan erir" yazacak diye her gun her allahin gunu bakacagim baslik..
hadi be super kahraman
japon çay seremonileri
-
japon çay seremonileri, taocu dünyevi cennet tasavvuruna uygun olarak tasarlanmıştır. "hayal evi" denen çay odası, şiirsel bir sezgi ânını yakalamak için inşa edilmiş kısa ömürlü bir yapıdır. "boşluk evi" diye de adlandırılır, süslerden arınmıştır. bazen tek bir resim ya da çiçek düzenlemesi içerir. çay evi "simetrik olmayanın evi" diye adlandırılır: simetrik olmayan da hareketi çağrıştırır; bilerek bitirilmemiş, ev sahibinin imgeleminin doldurabileceği bir boşluk bırakır.
konuk, bahçe yolundan girip alçak girişten geçmelidir. resme ya da çiçek düzenlemesine, fokurdayan çaydanlığa saygı gösterir ve yere oturur. çay evinin denetimli basitliğiyle çerçevelenen en basit nesne gizemli bir güzellikte durur, sessizliği geçici varoluşun gizini saklar. her konuğun deneyimi kendine göre tamamlamasına izin verilir. topluluk üyeleri böylece minyatür olarak evreni seyreder ve ölümsüzlerle gizli dostluklarının farkına varırlar.
büyük çay ustaları, tanrısal mucizeyi deneyimlenen bir âna dönüştürmekle ilgilenirdi; sonra bu, çay evinden gündelik eve taşınır; evden ulusa yayılırdı. uzun ve barış dolu tokugava dönemi (1603-1868) sırasında, amiral perry'nin 1854'te gelişinden önce, japon yaşamının örüntüsü belirgin biçimselleştirmeyle öylesine dolmuştu ki, varoluş, en küçük ayrıntısına dek sonsuzluğun bilinçli ifadesiydi, manzaranın kendisi bir tapınaktı. aynı şekilde doğu'nun her yerinde, bütün kadim dünyada ve kolomb öncesi amerika'da, toplum ve doğa, zihin için, ifade edilemez olanı temsil ederdi. "bitkiler, kayalar, ateş, su, her şey canlıdır. bizi gözler ve ihtiyaçlarımızı görürler. bizi koruyacak bir şeyimiz yokken bizi görürler," diyordu yaşlı bir apaçi öykü anlatıcısı, "ve o zaman ortaya çıkar, bizimle konuşurlar." budistlerin "cansızın vaazı" dedikleri budur.
(bkz: the hero with a thousand faces)
(bkz: joseph campbell)