hesabın var mı? giriş yap

  • çoluk çocuk, iş güç sahibi bir galatasaraylı olmama rağmen ve galatasaray'ı buradaki çoğu ergen galatasaray taraftarı gibi uefa kupasından sonra değil monaco maçından beri tutmama rağmen hiç bir zaman matematiksel olarak kesinleşmedikçe şampiyon ilan etmeyeceğim takımım. belki ergenler hatırlamaz 2007-2008 sezonundaki şampiyonlukta son maçta kaybetseydik yine fener şampiyon olacaktı ama ben o maçta dahi rahat edememiş biri olarak özellikle tribünde olduğunu iddia eden "abi"lere sesleniyorum buradan. takımı adam gibi destekleyin. maç boyunca arabesk şarkı söylemeyin, gaza getirin ve şampiyonluk garanti havası ile maça gitmeyin. oyuncuları da bu psikolojiye sürüklemeyin. sakın şampiyon olmuş bir takımın maçı gibi maç öncesi şovlara girişmeyin. şu an lig tv'deki çakallar başlarını ellerinin arasına almış, nasıl bu yarışı son haftaya taşıyabiliriz diye düşünüyorlar. siz de şampiyonluk zaten bizim havalarına girerseniz ve takımı da bu havaya sokarsanız nah şampiyon oluruz.

  • "justice league üyeleri bir bir paket edildiğinde, uzaydaki karargahlarında toplanıp bunun nasıl olduğunu tartışırlar.

    batman der ki 'ben hepinizi ayrı ayrı araştırdım ve en zayıf yönleriniz üzerinden tek tek savunmasız hale getirmenin (öldürmenin değil) yöntemlerini buldum. ve biri bunu benden çaldı.'

    bunun üzerine justice league üyeleri arasında batman'ın yaptığının bir hainlik olduğu konusu vuku bulur ve kendisini justice league'den atmak için oylama yapmayı önerirler.

    batman' de buna karşılık 'dünyanın en büyük güçlerine sahip bu insanlar, mind control da dahil olmak üzere bir gün kendilerinin de dünyaya karşı olabileceklerini düşünmedilerse; benim zaten bu grupta durmamın bir sebebi yok' der ve gider. daha sonra kendi içinde durumu mukayese eden superman, içinde kriptonit olan bir kutuyu batmen'e verir. 'bir gün ben de sapıtırsam, bana karşı kullanırsın' der."

    kendi içinde sürekli bir acı yaşar. ailesini kaybetmiş olmanın etkileri onu manevi olarak başka bir boyuta taşımıştır. kendisi henüz ilk zamanlarında jefferson skeevers'ı pataklarken içindeki acıyı "you can never escape me. nothing harms me but i know pain. sometimes i share it with someone like you" cümleleriyle tarif etmiştir. suçlulara bakış açısı ve onlara karşı davranışları, batman olmanın onun içinde yaşayan insanlığın tam karşılığı olduğunu bize gösterir. batman, batmandir. bunun bir karşılığını da gördük;wonder woman, doğruları söyleten kementi lasso of truth ı batman ucundan tutarken ona "gerçek kimliğin nedir diye sorar". aldığı cevap tabiki batman olur.

    işte bu acılar ve suçlulara karşı savaş üzerine kurduğu dünyasının mental yoğunlaşması onu dünya insanlarından farklı bir yere koymuştur. tüm diğer süper kahramanlar gibi, gözünden lazer atan superman'in bile sürekli olarak yumruk yumruğa dövüşmeyi tercih ettiği süper kahramanlar dünyasının en iyi yakın dövüşçüsüdür. fiziksel yetenekleri bir insanın ulaşabileceği en üst seviyededir ve kendisi yorulmaz. batman'i nefes nefese göremezsiniz. fiziksel yetenekleri için darkseid isimli vatandaş, gözünden attığı güdümlü lazerlerden kaçan batman'in arkasından "henüz hiçkimse benim omega beamışınlarımdan kaçamamıştı" demiştir.
    bununla birlikte evrenin en zeki insanlarından biridir. insan aklının sınırlarını zorlayan bir "bilme merakı" ve hafızası vardır. bu merak onu bilgiye, bilgi de stratejik bir dehaya doğru yol açmıştır.
    süpergüçleri olmayan bir insan olduğu için tek mermilik canı ya da 15 metreden bir kez düşme hakkı vardır. batman'i gerçekten batman yapan şey o tek mermiden ya da 15 metrelik düşüşten hep bir santim uzakta kalabilmenin yolunu bilmektir.

    batman'in içinde bulunan karanlığı ne yazık ki son dönem dc filmlerinde veremiyorlar. belki de yaşlandı ve artık daha duygusal demek istiyor da olabilir. batman öyle biridir ki kendisi bir suçluya sorular sorarken "yeter artık, bırak adamı" diyen supermani tuttuğu gibi yere çalmıştır. öyle wonder woman'ın sürpriz yumruğuna he deyecek biri asla değildir..

  • ekşi sözlük'ün de iş aldığı tuhaf bir sektör. sayfanın aniden kayması şeklinde taktikler geliştirmişler; bir linke tıklayacam derken reklama tıklaman sağlanıyor. geneli tırt şeylerin reklamı aslında, gerçekten çok anlamsız şeyler var.

    edit : (bkz: minik ilayda'ya yardım kampanyası) minik bir kızımız için dayanışma başlığı; destek olalım, oldurtalım. sevgilerimle.

    edit : debe sezonu açıldı haydeee. (bkz: şehit kütüphaneleri) diye de bir şey varmış. kütüphanelerin yaygınlaşması için şehitlerin adları gerekmesin bundan sonra. ama yiten bu insanlarımızın adının kütüphanelerde yaşaması, adlarının yeni kütüphaneler açılmasına vesile olması, toplumumuzun bütün bu acı olayların sorumlusu olan cehalet belasını bir nebze olsun yenebilmesine yardım olacaksa bu teskin edemeyecek de olsa küçük bir tesellidir.

  • güneş ışığında yeşil ve tonları , mum ışığı ve akkor lamba ışığında pembeden kahverengiye kadar değişen renk tonlarına bürünen boxit madeni yan ürünü olarak sadece türkiye'de muğla'nın milas ilçesinde muhtelif madenlerde çıkan kristalin adı. turkish diaspore olarak da anılmaktadır.

    zultanit diye satılan piyasada renk değişimine uğrayan "doğal olmayan" taşlar çokca bulunmaktadır. bunları bir çok çeşidi olmasına karşın sentetik olan renk değiştiren taşlar güneş ışığında mor veya kırmızı renk almaktadır.

    doğal zultanit içinde eğer hiç bir karakteristik adı verilen çatlak, damar vs yoksa çok değerlidir. ayrıca değeri renk değiştirme kabiliyetine göre de belirlenebilmektedir.

    bir önceki arkadaşın yazdığı nevşehirdeki taşlar genelde sentetik zultanit olup insanlara doğal taş diye satılmaktadır. aslında göz ardı edilecek kadar değersizdir.

  • "lan ben koca cumhurbaşkanıyım, trt mi seyredeceğim, nat geo wild seyrederim hep"

    diye de devam etmiş olabilir.

  • abi anlamıyorum. adamlar %52 türk malı var içinde diyor.

    neyin %52'si. telefonun %100'ünden kasıt nedir?
    her parçayı mı bir mi sayıyorlar? mesela 100 parça var. vida, metal hepsini 1 saydık. 52 parça mı türkiye'de üretilmiş diyorlar...
    ya da telefon toplam 100 gram, 52 gramı mı türk malı?
    yazılım %100'ün neresinde?

    para olarak bakalım, 1 parça ya da 10 gram saydığın işlemci senin en pahalı elemanlarından biri. ram, işlemci, ekran, pil ve anakartı kendileri üretmiyor. ne kaldı ulan geriye?

    yeterli mühendis sayısı var ama ortaya ne çıkarmışlar kimse sorgulamıyor.

    not 1: bir elektronik eşyanın her bir parçasının türkiye'de üretilmesi imkansız. bu hastalıklı düşüncenin aynısı yerli araba muhabbetinde de vardı. %100 yerli olayı ütopya, kabulüm. aynı parçadan milyonlarca üreten firmalardan daha pahalıya daha dandiğini yaparsın. sürüm de ar-ge de onda çünkü.
    kaldı ki apple bile montaj dahil* üretimini dışarı* yaptırıyor.
    ama vestel bastıra bastıra "yerli üretimiz" diyor, yüzde veriyor ki salladığı anlaşılmasın, milliyetçi insanların duygularını kullanıyor sanki. sonra utanmadan "ithal telefonların vergisini arttırın" diye çığırıyor. ama kendisinin montaj için ithal ettiği parçalarla cari açığın yine anası belleniyor.

    not 2: ne kadarı yerli sorusuna bir cevap buldum.
    https://www.dropbox.com/…g/bwtcxncccae3wp3.jpg?dl=0
    elektronik olarak sandığımdan daha çok katkı sağlamışlar. yüzdelik dilimi neye göre belirlemişler hala bulamadım, tahminlere açık. en nihayetinde sonuçlar devlete vergi baskısını gerektirecek kadar "şımarmayı" haklı göstermiyor.