hesabın var mı? giriş yap

  • halka hizmet etmek için o anki sorunları konuşmak için gittiğin yerde nutuk çekmeye çalışırsan ideolojin ne olursa olsun sesin kesilir böyle. görevinizi yapın tetikçilik değil.

  • 1997'deki ben. 2007'de de bunun 40'lık modeliydim. isteyip de imkân ve fırsat bulamamaktan değil. baba tarafımın neredeyse tüm erkekleri ya -babam gibi- şoför, ya tamirci, olmadı oto yedek parçacısı. rahmetli kardeşim 15 yaşında kamyon kullanıyordu. bense kamyonumuzun plakasını bile hafızama nakşedemedim.

    ilgi diyorum, olmayınca olmuyor. piyangodan sıfır araba çıksa satar daha lüzumlu bir şey alırım.

  • 25'inde ceo olup 50'sinde ölen de var, 50'sinde ceo olup 90'ında ölen de. hayat denen süreçte herkes kendi zaman tünelinde yol alır. kimine göre ağır abisindir, kimine göre "o da bir şey mi, sen bir de 40'ları gör" yaşıdır.
    kendinizi kafa olarak 25'lere uzak, 40'lara daha yakın ya da belki tam tersi hissedebilirsiniz.

    18 yaşında üniversiteye başlamanızı, 22 yaşında mezun olmanızı, 23'ünüzde işe başlayıp 24'ünüzde evlenmenizi ve 25'inizde çocuk sahibi olmanızı bekleyen insanlar bunları gerçekleştirenleri de bir başka statüdeki insanlarla kıyaslayıp utandırmaya çalışır daima. çünkü kendi hayatıyla ilgilenmeyen insanlar kendilerindeki eksikliği daima bir başkası üzerinden gidermeye çalışarak tatmin olur.
    "rahata konmuş" tabiri argoya kaçsa da böyle de bir kesim vardır, ailesinden kalan işin başına geçer ya da kendisi bir destekle bir iş kurar. sonra da bu desteğin ya da şartların hiçbirine sahip olmadığın için seni kendileri gibi olmamakla eleştirir. hani bak ben bunları yaptım sen ne yaptın diye sorarlar. sen yapamadığın için yapmamış olursun ama o her halükârda yapmış olur. yani yine insan doğasının temelindeki kendinden olmayanı dışlama durumu.
    bir de korkmaları var elbette. korkudandır bu dışlama nihayetinde çünkü insan her zaman anlam vermeye çalışır. anlayamayınca en yakın bulduğu kulbu yapıştırır karşısındakine. çünkü bilinmez korkutucudur. bilinmeli, tanımlanmalı ve düşünmeye değmediği akla yerleştirilmelidir. yoksa düşünmeye devam etmek düşünülenden korkmaya sebep olur.

    şöyle açıklayayım; basit düşünen insanlarla kesin karşılaşmışsınızdır. bu insan sizinle 5 saniye konuşmuş olsa bile ne kadar konuştuğunun farkında olmadan, "sen de şöylesin yahu" diye kulbu takıp geçer. hiç düşünmez. siz belki 33 yaşındasınız ama o insan 5 saniyede çözmüştür sizi. ve o 5 saniyedeki tanım sizle hiç alakalı olmayabilir. fakat konuştuğunuz kişiyi rahatlatmış kendisinin sizden üstün olduğunu düşündürtmüştür ve bu da onun için yeterlidir.
    bu yüzden dışlandığınızda çok takmamanız size bir şey kaybettirmeyecek aksine taktığınız durumda kapılacağınız kötü histen sizi koruyacaktır.

    evlenmemiş veya çocuk sahibi olmamış
    olabilirsiniz. ya da kendinize ait bir eviniz ya da arabanız olmayabilir. herkes aynı anda aynı şeylere sahip olmayabilir, bunu başaramayabilir ve bu bir eksiklik değildir.
    ki evlilik başlı başına bir başarı değildir, çocuk sahibi olmak da öyle.
    bazen yüzünüzdeki gülümseme milyonlarca liradan daha değerlidir ve hangi yaşta olursanız olun en güzel yaşınızda olduğunuzu bilmeniz gerekir. daha iyi şartlarda dünyaya gelseydiniz veya farklı bir ülkede doğsaydınız siz de potansiyelinizi gerçeğe dönüştürebilir, dünyada güzel şartlarda yaşayan diğer insanlar gibi olabilirdiniz. nerede ve kimden doğduğunuz sebep, seçimleriniz ise sonuçtur ancak, bu sebep seçimlerinize doğrudan etki ettiği için bu durumda tercihlerinizden bazen doğrudan siz de sorumlu değilsinizdir.

    bu yüzden; kendinizi geliştirmekten ve kendinize zaman ayırmaktan vazgeçmeyin. sevdiğiniz şeyleri yapın ve zihinsel olarak sizi merkeze çeken şeylerle ilgilenin.

    ruhsal ve fiziksel sağlığınızın hepsinden önemli olduğunu unutmayın. sağlık olmayınca huzur da olmuyor. para mı? neye yarar?

  • hukuk devletinde olunsaydı gündemi epey meşgul edecek bir hadise ama biz diktatörlük simülatöründe olduğumuz için 2 gün sonra unutulacak hadisedir.

  • şirket içinde kovulma eşiği akşam çıkarken sandalyesini yamuk veya masasını dağınık bırakması olan (abartmıyorum) çalışanların yaptığı videodur.üç sene önce toplu olarak tazminatsız kovulan arkadaşlarınızdan utanın bari diyeceğim de sizin de işgüzar yöneticilerin kurbanı olduğunuz videodaki yapmacık hareketlerden belli zaten.

  • ben okurken bile zarar gelmesin kitabıma diyerek kitabı çok ayırmadan okuyorum, kıyamıyorum. millet aldığı kitabı geri getirmiyor ben kıyamıyorum diyorum o geri getirmiyor. sadece iki arkadaşım ile kitap paylaşıyorum. geri getireceğine kesin emin olduğunuz arkadaşınız varsa paylaşmak güzeldir.
    mesela bir arkadaşımı kıramadım çok ısrar etti, verdim. dedim bak kitabım çok değerli geri istiyorum zarar verme. iyi tamam benden bahsediyoruz tabii ki getiririm dedi ve iki yıl oldu gelmedi kitap, iki yıl. ben başıma geleceği biliyorum. ev arkadaşım da doğum günümde hediye gelen kitabımı aldı gitti(içime oturdu sanırım hiç geçmeyecek). ve daha giden nice kitaplarım.

    şimdi bir yöntem buldum; iki tane kitaplığım var birini diğerinin önüne çekiyorum bir tane kitaplık gibi gözüküyor. böylece kayıbı en aza indiriyorum. annemi de tembihledim ben yokken biri kitap isterse asla ve asla verme. izinsiz vermem, kitaplarına karışmam diyor.

    not: en güzeli kapalı kitaplık, kimse görmeyecek. kafa rahat. ayrıca kitaplar çok değerli güvendiğiniz insanlar ile paylaşım yapın.

  • gün itibariyle geçen bir haber. ki garipliğini geçtim, sanırım bir üniversitede olup olabilecek en saçma sapan olaydır. üniversite, besyo'yu yedekten kazanan 22 öğrenciyi "asıllar kayıt olmadı, gelin" diye çağırıp, 1.5 ay okuttuktan sonra "ya asıllar kayıt yaptırmış aslında, bilememişiz biz" deyip ilişkilerini 1 günde kesmiştir. ve aslında işin cidden acı tarafı bu 22 öğrencinin tamamı başka okulları kazanmış olmalarına rağmen kayıtlarını sildirip ege'ye geçmiş olmalarıdır. şimdi bu öğrencilerin tamamı hem eski kazandıkları okullardan olmuşlar, hem de 1 seneleri tamamen çöpe gitmiştir. düşündükçe sinirlerim zıplıyor.

    hayır bir de bu üniversite daha geçenlerde üniversite kalite ödülü almamış mıydı? neyin kalitesi bu? ki üniversite hakkında sözlükte yazılanlar bile ne kadar acemice ve de lakayt bir şekilde yönetildiğinin de kanıtı gibi duruyor.

    olayla ilgili geniş haber için: http://www.cnnturk.com/…ip.olay/634865.0/index.html

    http://gundem.milliyet.com.tr/…fault.htm?ref=fblike

    edit: aslında baştan yazmak istememiştim ama artık yazmak istiyorum. bu 22 öğrenciden biri de kardeşimdir. çocuk o kadar zorlukla girdi ki şimdi ne yapacağını bilemiyor. pazartesi dava açacaklarmış. askere gidicem davadan sonuç çıkmazsa diyor. yaktınız gül gibi çocuğun hayatını. ulan küfredicem ama edemiyorum.

  • -dayı 1 lira bozuğun var mı?
    -yok.
    -1 dal sigara?
    -kullanmıyorum.
    -saat kaç, onu söyle bari!

  • inanılmaz olan fantastik hadise kadar, iki eltinin de isminin hamide duman olması olan hadise. resmen a glitch in the matrix, elon musk bunu incelesin.

    ek: programı izlediğini iddia eden birinin aktardığı kadarıyla üçüncü bir hamide duman varmış hikayede, yufkacının bir akrabasının karısıymış. olamaz lan böyle bir şey.