hesabın var mı? giriş yap

  • dunyada akla deger veren yok madem,
    akli az olanin parasi cok madem,
    getir su sarabi, alsin aklimizi:
    belki boyle begenir bizi el alem!

  • eğer yanlış anımsamıyorsam yıllardan 1995. parlak bir ilkokul sürecinin ardından ortaokul serüvenine adım atmışım. fakat bulunduğumuz kasabada ortaokul yok ve bu nedenle okula parası aylık olarak ödenen bir minibüsle gidip geliyorum. gidiş-geliş nereden baksan 2 saat gibi bir zaman alıyor. yani okul epeyce uzak. ee okul süresine ulaşım süresini de ekleyince koskoca bir gün yapıyor. sabah çıkıp ta akşam evde olabiliyorum. içinde yetiştiğim ailemin kemikleşmiş bir harçlık kültürü hiç yoktu. günlük olarak her şey, annemin hazırladığı bir beslenme çantasından ibaretti. işte ben yine böyle bir günde o güzelim beslenme çantasını minibüste unutmuşum. kıpkırmızı domatesim, peynirim ve üstüne yumurta sarısı sürülüp kızartılmış ekmeğim uçtu gitti. okul her öğlen 1 saat yemek paydosu verir, yakın olanlar evlerine falan gider, karınlarını doyurur gelirlerdi. sınıf arkadaşlarımdan birinin evine gidip karnımı doyururum diye plan kuruyorum kafamdan; ama gel gör ki utancımdan kimseye ben de geliyim mi diyemedim. hayatta planlanan her şey uygulamaya dönüştürülemiyor ne yazık ki. hayatın gerçekleri çok farklı.

    okul yemek saatine girdi. giden gitti. ben de çarşıya çıktım. avare avare dolanıyorum sokaklarda. karnım da iyice acıkmaya başladı. çocuk bünyesi işte. cebimde de çok ufak bir madeni para var. belki 2 ya da 3 sakız falan alınabilir. o değerde bir para. gözümü karartıp nolursa olsun diyerek bir fırına girip parayı uzattım ve ekledim:

    - buna ne kadar ekmek olur abi?

    önce fırıncı dayı beni baştan aşağı bir süzdü ve"buna ekmek olmaz aslında; ama ben sana yarım ekmek veriyim" dedi. süper bir gelişme. uzattığım parayı da "koy onu cebine" diyerek almadı.

    siz şimdi o yarım ekmeği yiyip okula gittiğimi sanıyor olabilirsiniz; aslında benim de amacım buydu; ta ki okula giderken yol üstündeki dönerciyi görene kadar. olay bu ya dönerciye gidip yarım ekmeğimi göstererek "bu kadar param var. acaba ekmeğimin arasına sade kıvırcık koyar mısın" diye sordum. adam güldü "olur tabii" dedi. ne güzel iş lan. işin ilginç yanı bu da bozukluğumu almadı. "para istemez" dedi.

    evet kepaze bir durum. resmen dilencilik yapmış gibi olmuşum ey sözlük. ama ben bu süreçte hep samimiydim. hep paramla bir şeyler yapmaya çalıştım. eee adamlar almadıysa benim suçum mu?

  • bu memlekette bir ağacın belediyelerin elinden kurtulup 4112 yıl yaşayabilmesi için yürüyor olması lazım.
    yaşını hesaplayanlar sağına soluna iyice baksın.

  • çorba ya da pudingi pişirirken bir süre hep aynı yöne karıştırıp "alıştırdıktan" (?) sonra aniden ters yöne karıştırıp "şaşırtmak" (!)

  • bakın çok net söylüyorum. joseph goebbels mezarından kalksa ve şunları görse, "vay arkadaş sizin yaptığınız propagandayı ben yapsam bütün dünya bugün nazi ydi" filan der. vallahi bunların yanında goebbels çok masummuş. 1 birim parası daha 3 gün önce bizim ülkede 20 birim eden, bütçe fazlası veren, gençlerine karşılıksız para veren, 1-2 aylık maaşlarıyla bizim bugün en iyi ihtimalle 100-150k birim para ödediğimiz arabaları alan, dünyanın her yerine vizesiz seyahat eden, gençleri yaşlıları dünyayı gezen, asgari ücretli çalışan sayısı %2 civarı olan ülke batmış öyle mi?

  • nosofobi, herhangi bir hastalığa yakalanmanın aşırı veya mantıksız bir korkusudur. bu fobik bozukluk, basitçe hastalık fobisi olarak da bilinir.

    ayrıca tıp öğrencilerinin hastalığı olarak adlandırıldığını da duyabilirsiniz. bu adlandırma; nosofobinin tıp öğrencilerini, farklı hastalıklarla ilgili bilgilerle çevrili olduklarından öğrencilerin etkilendiği şeklindeki önceki varsayımlardan kaynaklanmaktadır. ancak 2014'te yapılan bir çalışmanın kanıtları bu fikre daha az destek vermektedir.

    çevrenizde çeşitli hastalıklar gördükçe biraz endişe hissetmek doğaldır. ancak nosofobisi olan insanlar için bu kaygı, günlük yaşamlarını etkileyerek bunaltıcı ve yıkıcı olabilir.

    nosofobinin semptomları nelerdir?

    nosofobinin ana semptomu; kanser, kalp hastalığı veya hiv gibi genellikle iyi bilinen ve potansiyel olarak yaşamı tehdit eden bir hastalık geliştirme ile ilgili önemli korku ve endişedir.

    bu endişe, doktorlar sizi muayene ettikten sonra bile devam etme eğilimindedir. size temiz bir sağlık raporu vermiş olsalar bile, doktorunuzu muayeneler veya testler için sık sık görme dürtüsünü hissedebilirsiniz.

    bu yoğun korku ve endişe, aşağıdakiler de dahil olmak üzere bazı fiziksel semptomlara neden olabilir:

    -baş dönmesi
    -mide bulantısı
    -nabız artışı
    -terleme
    -hızlı nefes alma
    -uyku problemi gibi.

    nosofobi ayrıca kaçınmayı da içerir. hastalık hakkında hiçbir şey bilmek istemeyebilirsiniz. bunu haberlerden veya başkalarından duymak endişeyi tetikleyebilir. toplu taşıma araçlarından veya marketler gibi yerlerden kaçınabilirsiniz.

    öte yandan, nosofobisi olan bazı kişiler de, bazı hastalıklar hakkında ellerinden geldiğince öğrenmeyi tercih eder. durum hakkında araştırma yapmak veya hastalık hikayeleri için saatlerini harcayabilir.

    hipokondriden farkı nedir?

    nosofobi, günümüzde hastalık anksiyetesi bozukluğu olarak bilinen hipokondri ile karıştırılır. nosofobi, belirli bir hastalığa yakalanma korkusunu içerirken; hastalık anksiyetesi bozukluğu, hastalıkla ilgili daha genel endişeleri içerir.

    hastalık anksiyetesi bozukluğu olan biri, boğaz ağrısı veya baş ağrısı gibi küçük semptomların ciddi bir şeyin işareti olduğundan endişelenebilir. nozofobisi olan biri herhangi bir fiziksel semptom göstermeyebilir. ancak gerçekten spesifik, ciddi bir tıbbi duruma sahip olduğundan (veya olacağından) da endişe edebilir.

    örneğin; hastalık anksiyetesi bozukluğu olan bir kişi, baş ağrısının bir beyin tümörü belirtisi olduğundan endişelenebilir. nozofobisi olan biri, herhangi bir semptomu olmasa bile, sürekli olarak bir beyin tümörü geliştirme konusunda endişelenebilir.

    ayrıca hastalık anksiyetesi bozukluğu olan kişilerin, güvence için doktorlara ulaşma olasılığı daha yüksektir. nozofobisi olan bir kişi, sağlıklarını veya endişe duydukları altta yatan hastalığı düşünmekten kaçınabilir. ancak bu her zaman böyle değildir.

    nosofobinin nedenleri nelerdir?

    kişinin nosofobi geliştirmesine çeşitli faktörler katkıda bulunabilir fakat çoğu durumda altta yatan net bir neden yoktur. yakın çevrenizden birisinin ciddi bir hastalığı varsa ve komplikasyonları da mevcutsa, aynısının size de olabileceğinden endişelenebilirsiniz.

    bir hastalık salgını ile yaşamak da nosofobiye katkıda bulunabilir. bu durumlarda, hastalıkla ilgili haber görüntülerine boğulabilir ve sürekli olarak arkadaşlarınızdan veya yakınlarınızdan haber almak isteyebilirsiniz.

    son yıllarda uzmanlar, internette sağlık bilgilerine kolay erişimin de nosofobide rol oynayabileceğini öne sürmektedir. bu, o kadar yaygın bir endişe nedeni haline geldi ki, bunun için bir terim bile var: siberkondri.

    ayrıca nosofobi ile ilgili aile geçmişiniz varsa, nosofobi geliştirme olasılığınız daha yüksek olabilir.

    nasıl teşhis edilir?

    nosofobi, günlük yaşamı zorlaştırırsa veya yaşam kalitesi üzerinde olumsuz bir etkiye sahipse teşhis edilir.

    hastalıklarla ilgili endişenizin bir fobi olabileceğinden endişeleniyorsanız, doktorunuzdan randevu alın. sizi fobileri teşhis etme ve tedavi etme konusunda deneyimli bir uzmana yönlendirebilir.

    ayrıca hastalık korkusuyla ilgili bir sıkıntı yaşıyorsanız, bir terapistle konuşmayı düşünün. terapide korkunuzu ele almaya başlayabilir ve bununla başa çıkmak için stratejiler geliştirebilirsiniz.

    tedavi

    belirli fobiler her zaman tedavi gerektirmezken, nosofobi, belirli bir hastalığa maruz kalabileceğiniz herhangi bir yere gitme korkusunu içerebilir. bu; işe gitmeyi, okula gitmeyi veya diğer ihtiyaçlarla ilgilenmeyi zorlaştırabilir.

    terapi, özellikle belirli fobiler için çok yardımcı olabilir. kullanılan iki ana terapi türü, maruz kalma terapisi ve bilişsel davranışçı terapidir.

    maruz kalma tedavisi:

    bu yaklaşım sizi güvenli terapi ortamında korktuğunuz şeylere maruz bırakır. terapistiniz, meditasyon veya gevşeme teknikleri gibi bir hastalık hakkında düşündüğünüzde ortaya çıkan kaygı ve sıkıntıyla başa çıkmak için araçlar geliştirmenize yardım ederek başlayacaktır. sonunda, endişenizi yönetmeye yardımcı olmak için öğrendiğiniz araçları kullanarak bu korkulardan bazılarıyla yüzleşmeye devam edeceksiniz.

    bu maruz kalma terapisi; hastalık salgınları hakkında haber hikayelerini izlemeyi, farklı hastalıklar hakkında araştırma yapmayı veya bulaşıcı değilse, hastalığı olan insanların etrafında zaman geçirmeyi içerebilir.

    bilişsel davranışçı terapi (cbt):

    bir başka yardımcı terapi de cbt'dir. terapistiniz terapiye belirli bir düzeyde maruz kalmayı dahil edebilse de, cbt öncelikle size mantıksız düşünceleri ve korkuları tanımayı ve bunlara meydan okumayı öğretmeye odaklanır.

    hastalık hakkında endişelenmeye başladığınızda, düşüncenizin mantıklı olup olmadığını sorgulayıp yeniden düşünebilirsiniz. mantıksız veya üzücü düşünceleri yeniden çerçevelendirmek kaygıyı iyileştirmeye yardımcı olabilir.

    nosofobi terapisinin bir başka önemli yönü, belirli bir hastalığınız olmadığına dair güvence arama ihtiyacınızı azaltmaya yardımcı olmaktır. bir terapist, başkalarından güvence almak istediğinizde güvenebileceğiniz daha iyi başa çıkma araçları geliştirmenize yardımcı olabilir.

    ilaç tedavisi:

    spesifik fobileri özel olarak tedavi eden bir ilaç bulunmamakla birlikte, bazı ilaçlar korku ve kaygı semptomlarını azaltabilir ve tedaviyle birlikte kullanıldıklarında yardımcı olabilir. doktorlar bu durumda, anksiyete ve kaygı bozukluğu ilaçları reçete ederek tedavi başlatabilirler.

    kaynaklar: en.wikipedia, healthline, verywellmind websiteleri.

  • işyerimdeki bilgisayarımda internet yok. okumak istediğim bazı başlıklardaki entryleri evde notepad'e kaydedip işe getiriyorum. canım sıkıldıkça üçer beşer okuyup gülüyorum. tabi bunu yapmadan önce kontrol merkezinden ayarlara gelip, sayfa başına gösterilecek entry sayısını 100 yapıyorum ki, her seferinde daha çok entry kaydedebileyim.

    kısacası çevrimdışı okuyorum sözlüğü, ama bakınızları ve entry numarası şeklinde verilen linklere tıklayamadığım için bazen çok merak ediyorum.

  • zincir'in disinda olmak. soyle anlatayim;

    simdi nasil oluyo da oluyo bilmiyorum ama sevgilisi olan insanlarin hep sevgilisi oluyor. yalniz olmuyorlar pek. bu insanlarin daha once de sevgilileri vardi, simdi de var, gelecekte de olacak. artik kendi aralarinda tarikatlar mi, yoksa baska bir sey mi bilmiyorum. iste siz de bu insanlarin olusturdugu bu zincire girdiniz girdiniz, yoksa omru billah sap gibi kalirsiniz. yalniz o zincire bir kere girdikten sonra olay guzel. buzlu bademler, hellolar mellolar eksik olmaz (burada sampanya patlama sesi hayal edilecek, bir de zengin adam kahkasi)

  • ////////////////////////////////////////////////////////////
    \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\
    ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
    ///////////////////////////////////////////////////////////
    \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\
    |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
    //////////////////////////////////////////////////////////

    şeklinde olması muhtemel günlük.

    (bkz: ilköğretim 1inci sınıf öğrencisi)

  • ankara'da bir berberde traş olurken görmüştüm.

    not: bu entrinin taşıdığı bilgiler:
    a) zekai tunca (en azından) bir dönem ankarada bulunmuştur.
    b) kendini traş ettiren bir insandır.
    c) görülebiliyor.