hesabın var mı? giriş yap

  • 8 mart 1922 tarihinde osaka'daki bir hastanede, shigeru isimli bebek, mura ailesinin ikinci oğlu olarak hayata gözlerini açtı. gençliğini bir liman şehri sakaiminato'da geçiren shigeru, resim yapmayı çok seviyordu ve daha küçük yaşta çizimleri mainichi gazetesinde yayınlanmıştı. resim çizmek küçük shigeru'nun tek ilgi alanı olmayıp, doğaüstü şeylere de meraklıydı. özellikle komşusu "nonoba" dediği kageyama fusa isimli yaşlı teyzeden dinlediği japon mitleri ve halk hikayelerinde sıkça rastlanılan youkai denen şeytanlar hakkındaki hikayeleri çok seviyordu.

    ancak 1942 yılında, shigeru 20 yaşında geldiğinde japon imparatorluk ordusu'na alındı ve papua yeni gine'deki new britain adasına gönderildi. savaşta sıtmaya yakalandı, arkadaşlarının ölümlerine şahit oldu ve bir amerikan hava saldırısında baskın olan sol kolunu kaybetti. rabaul kasabasındaki bir sahra hastanesinde tedavi görürken yerli tolai halkından arkadaşlar edindi. onu seven tolailar, shigeru'ya ev, vatandaşlık, hatta evlenecek bir kadın teklif ettiler. shigeru bu teklifi düşünmüş olsa da, önce japonya'ya dönüp ailesini görmeye karar verdi.

    japonya'ya dönüp ailesiyle yüzleştikten kısa bir süre sonra tekrar yeni gine'ye gitmeyi amaçlayan shigeru, bir topçu subayı olarak savaşmış abisinin savaş suçlusu çıkması sebebiyle yurtdışına çıkma yasağı aldı ve önce balıkçılık, daha sonra sağ kolunu geliştirerek çizerlik yaptı. ilk eseri 1957 yılında çıkan rocketman isimli manga olan shigeru, kısa bir süre çalışmış olduğu mizuki isimli hanın adını alarak mizuki shigeru adını kullanmaya başladı. eserlerinde agresif bir savaş karşıtlığı olan shigeru, japonya'nın işlediği savaş suçlarına da değiniyordu. ancak mizuki shigeru'yu asıl ünlü yapan ve bugün kendisinin başyapıtı olarak değerlendirilen eseri gegege no kitaro isimli manga eseri 1960 yılında çıktı ve 1968 yılında animeye uyarlandı. (bugün dahi devam eden ve japonya'da adını bilmeyenin neredeyse olmadığı bir üne sahip.)

    hayatını eserlerine adamış ve 2015 yılında 93 yaşında kalp krizinden ölene kadar manga çizmeye aralıksız devam etmiş mizuki shigeru, sadece sevilip sayılan büyük bir sanatçı olmayıp, aynı zamanda imparatorluk sonrası japon sulhperverliğinin de en önemli temsilcilerinden biridir.

  • fotoğrafa bakınca ben tatlı bir anne adayı görüyorum ama bu çük kafalı çomarlara göre orasını burasını açmış bir kadın.

    biri de şey demiş “bunu normalleştiremezsiniz” senin dünyaya gelmen anormal ulan beyin ölümü, hamileliği göstermek değil. sapıklar.

  • bir restoran isletmecisi olarak konusmak gerekir ise; ara sira bize de 112 calisani arkadaslar geliyor yemek yemeye. ancak gelenlerin henuz yemeklerini bitirip masadan kalktiklarini gormedim. genelde oturuyorlar yemeklerini siparis veriyorlar tam yemeye baslarken ya da yedikleri sirada bir anons geliyor ve apar topar kalkip vakaya gidiyorlar. henuz bize gelip yemegini tam bitiren 112 calisanina rastlamadim desem yeridir. kimi zaman apar topar paket yapip zar zor yetistiriyoruz da alip gidiyorlar. bir debu acidan bakarak degerlendirmekte fayda var.

  • --- spoiler ---

    engincan ural, önceki akşam arkadaşlarıyla etiler’deydi. önce halı sahada maç yapan grup, ardından sarıhan gusto’ya geçti.ancak ural’ın maç sonrası kıyafet değiştirmeye gerek duymaması, dondurucu soğukta ilginç bir tablo ortaya çıkardı.
    --- spoiler ---

    bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmamayı öğütleyen bir şahıs.

    not : engincan ural*.

  • deniz kenarında tatil yapma, deniz manzarasına bakma veya denize bakıp huzur bulma fikrinin son birkaç yüzyılda çıkmış olması.

    edit: birileri deniz-nehir farkını bilmeden kendince ayar vermeye çalışmış. bu yazıda nehirlerden değil denizden bahsediyor. nehirler tarih boyunca tarımsal sulamada kullanıldığı ve içme suyu sağladığı için için zaten kutsal bir yere sahipti. denizlerle nehirler aynı şey değil. daha en basit coğrafya bilmeden ve okuduğunuzu anlamadan başkalarına ayar vermeye çalışmayın.

    100-150 yıl öncesine kadar yazılmış neredeyse hiçbir eserde ve anlatılmış hiçbir hikayede denizden "huzur veren" bir şey olarak bahsedilmez ve deniz manzarası neredeyse hiç övülmez. genelde insanlar için deniz 2 anlam ifade etmiştir. ya ticaret ürünlerinin ve su ürünü yiyeceklerin geldiği bir kaynak ya da düşman askerlerin, işgalcilerin, korsanların, sellerin ve tsunamilerin geldiği felaketler kaynağı.

    tarih boyunca insanlar denizi iyilik veya kötülüklerin geldiği tanrısal bir kaynak olarak görmüşler ama hiçbir zaman huzur veren bir manzara veya tatil yapılacak bir şey olarak görmemişler. aynı zamanda deniz kenarındaki araziler tuzlu olduğu için fazla verim vermediğinden köylüler deniz kenarında yaşamayı tercih etmemişler. tarih boyunca krallar ve padişahlar sevmedikleri şahısları ceza olarak hep deniz kenarlarına veya adalara sürgün etmişler.

    mesela robinson crusoe ıssız adaya düştüğünde hikaye boyunca hiç deniz manzarasına hayranlıkla bakıp huzur bulmaz. 2 yıl okul tatili kitabında çocuklar hiçbir zaman deniz manzarasının güzelliğinden bahsetmez. ıssız adalarda geçen hikayelerde bile deniz ya felaket kaynağı ya da kurtuluşun geldiği yerdir ama hiçbir zaman manzarasına bakılıp da huzur duyulan bir şey değildir. eski mısır yazıtlarında nil nehrinden bir bereket kaynağı olarak bahsedilir ama akdeniz'den hiç övgüyle bahsedilmez. antik yunan yazılarında dağlar taşlar bile övülür ama denizin verdiği huzurdan hiç bahsedilmez. eski şiirlerde, ilahilerde ve kutsal metinlerde hiç denizin huzur verdiğinden bahsedilmez.

    1800'lerden sonra avrupa ve amerika'da zengin kesim deniz kenarlarında arazi satın alıp buralara yazlık villalar ve tatil köyleri kurmaya başlayınca deniz manzaraları kıymete binmeye başlamış. eğlence için plaja gitme kavramı da bundan sonra başlayan bir şey.

    kaynak soran olmus.

    https://www.smithsonianmag.com/…al-place-180959538/

    https://www.washingtonpost.com/…going-to-the-beach/

    https://dailyhistory.org/…ory_of_going_to_the_beach

    https://www.theatlantic.com/…r-of-the-beach/279175/

  • sutu hafif isitip
    *)kakao
    *)tarcin
    *)sekerli vanilya (boyle posetlerde 10 paket bir arada satiliyor)
    *)az arnavut biberi
    *)karabiber
    koyarsaniz. hem soguk alginligini aliyor hem de kokusu ile tadi ile cok lezzetli oluyor.

    not: lutfen biber kullaniminda dikkatli olalim.

    edit: yanlislikla bara biber yazmisim. super dikkatli okuyucu dadiva ya tesekkurler.

    ayrica hem karabiberi hem arnavut beberini dikkatli kullanmak gerek yoksa cok fena agiz yakar.

  • çok basit biz yalaka değiliz.

    edit: beyefendinin sorusuna cevabımı verdim bende kendisine bir soru sorayım, fazıl say'ın da dediği gibi siz ne işle uğraşıyordunuz? hakan ural hangi sanat dalıyla uğraşıyor ben kaçırmışım kendisini.